30 Ağustos 2010 Pazartesi

Makas Makas Matitas...

Az önce tam yatmıştım. Kendi çarşafım, kendi yorganım, yani tanıdığım kendi eşyalarımın arasına yerleşmiştim. Başım yastığımın tanıdık yumuşaklığını bulmuştu. Tam uyuyacaktım ki… Aklıma birden makas gelmesin mi? Hayret edilecek şey! Neden peki? Bakma böyle söylediğime, biliyorum aslında nedenini.. Bir ara Hayal Kahvem'e yazdığım yazılarda, önce saçla ilgili iki gerçek hikaye anlatmıştım.. İşte burada... Sonra berberlerle ilgili bir yazı yazmıştım. Heyy! Makas.. Makas, peki? Of! Makas hakkında bugüne kadar hiç bir şey yazmadım ya! O kadar vicdan azabı çekiyordum ki.. Şimdi uyumak için yatınca, aklıma makas geldi iyi mi? Eyvah! Eğer yazmazsam bu kez makasın kesinlikle hatırı kalır inan ki! Ben eşyaların ruhu olduğuna inananlardanım… Tamam.. Makası ihmal ettiğimi kabul ediyorum.. Gündüz aklıma geldiğinde haydi bir şekilde idare edebiliyordum.. Amaa.. Gece... Ya gece makas aklıma gelirse diye hep korkuyordum.. Neden mi? Sorulur mu? Makas bu.. Ya uykumu delik deşik ederse? Ya rüyalarımı en güzel yerinde keserse? Sana bir şey söyleyeyim mi? Korktuğum hep başıma gelir biliyor musun? İşte buyrun! Bu gece yarısı tam uykuya usul usul dalarken, makasın aklıma gelmesine ne diyorsun? Off! Ne yapabilirim bu durumda? İster inan ister inanma.. Hemen fırladım yataktan hemen.. Aynaya baktım.. Korkudan yüzüm bembeyaz olmuş resmen.. Pembe battal sabahlığımı üstüme geçirdim. Ayağıma şıpıdık terliklerimi giydim... Sabahlığımla yerleri süpüre süpüre, bedbin bir halde bilgisayarımın başına gittim.. Makas hakkında bir şeyler yazmalıyım mutlaka.. İyi de makas hakkında ne biliyorum da ne yazabilirim ki? Haydi bir kaç bir şey biliyorum diyelim.. Peki bildiklerimi bu uykulu halimle nasıl kelimelere dökeceğim? Of! Ne biçim huylarım var benim! Çare yok! Yapmalıyım bir şeyler... Artık ne gelirse aklıma... Yazmalıyım… Yoksa uyuyamam ki! Mümkün değil.. Sabaha kadar döner dururum yatakta..

Mesela desem ki, geçmişi görmüş, şimdiyi yaşamış, geleceği bilir eski insanlar anlatırlar ki, makasın tarihi 2.500 yıl önceye dayanır. Şahane bir cümle olmadı mı bu şimdi? Kim itiraz edecek? Hiç kimse tabii.. Yanlış olduğunu iddia eden varsa, doğrusunu ispatlamalı bir kere… Eee! İspatlamayacağına göre… O zaman ya şimdi konuşsun ya da ebediyyen sussun! Böyle! Tamam, iyi yoldayım… Aynen devam etmeli.. Şimdi diyebilirim ki, muhtelif makas çeşitleri vardır. İsim alırlar işlevlerine göre.. Tırnak makası, kağıt makası, terzi makası, bahçe makası, mum makası, doktor makası, oya makası… Ya tren yollarındaki makaslar, peki? Hani makas değişimi olmazsa tren yolunda, trenler tüm cephelerden birbirlerine bindirirler ya… Harika.. Yazıyorken, böyle devam etmeli. Mesela demeli ki, iyi makas hafif olmalı. Ağırtmamalı eli... Hahha! Şahane vallahi.. Daha ne demeli? Yooo… Makas için bu kadar söz yetmeli… Şimdi anne sözü dinler gibi masum, tıpış tıpış yatmaya gitmeli. Uykunun yanağından koca bir makas almalı… Rüyalar alemine dalmalı… Sansür mü? Yoo! Sansür makası mı? Rüyalara mı? Yok artık, daha neler!.. Benim rüyalarıma mı? Aaa! Lütfen ama..... Bir de sen üzerime gelme.. Gece gece makas anlattığıma beni pişman etme!

6 yorum:

  1. Kim söylemiş hatırlamıyorum ama aklımda yer etmiş "yazar hiçbir şey yazamazsa oturur kendini yazar" diye, yazdıklarınızda hem siz varsınız, şıpıdık terliklerinizi nasıl sürüklediğiniz, pempe battal sabahlığınızın yerleri süpürmesi ve 'yazmasan deli olacaktım' ruh haliyle bilgisayarın başına oturmanız, evet, ortada bir makas vardır, bir makasın varolma telaşında dillenen sözcükler ortaya çıkmaktadır ve yazar makasın kestiği pembe kurdeladan bir hikayenin açılışını yapmaktadır; yanaktan bir makas almanın hikayesi diyorum biraz da latife ederek, yanağından makas alınan şaşkın, orda kalırken hikayeyi sürükleyen, zıp zıp zıplamakta başka hikayelere, ve yeni öykülerinizi efendim sabırsızlıkla beklemekteyiz, sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Hımm.. "yazar hiçbir şey yazmazsa oturur kendini yazar".. demiş demek biri.. Yazarsa da anılarını yazar o zaman:)) Ben nesnelerle fazla haşır neşir olan biriyim.. Böyle makasta olduğu gibi nesneleri kafama takabilirim.. Şimdi bu yazıdan bir öykü çıkarabilsem keşke.. Öykü yazmak kolay değil Nessuno.. Fakat o kadar çok öykü yazmak istiyorum ki.. İlla ki yazmayı deniyeceğim.. Yoksaa.. Yoksaaaa.. Öykü yazmazsam çıldıracağım yani:) Şaka tabii... Hımm.. Her şakada bir gerçek payı olabilir tabi ki:)) Teşekkür ederim destekleyici yorumlarınız için.. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  3. Vildan,

    Aslında yazdıklarınızdan öykü tadı aldığımı söylemek isterim, siz, öyle gündelik yaşantınızın içine alıntıları ekleyip bir denemeye ulaşırken içten söyleminiz son derece akıcı bir üslup yaratıyor, sıcak, insana sevimli gelen sözcükleriniz var ve hem seviyorum, hem beğeniyorum yazdıklarınızı ve eminim ki sizden, yazdıklarınızdan istediğiniz öykülere gidecek yol kendini usul usul oluşturmakta, sevgiler, saygılar...

    YanıtlaSil
  4. Nessuno,
    Bugün kaç saattir oturdum. Bir öykü yazmaya gayret ediyorum. Küçük bir şey olsun istiyorum.
    Olmuyor. Yazıyorum. Silmiyorum. Bir kenara bırakıyorum. Başka bir konuda başlıyorum. İki cümle yazıyorum. Devamını getiremiyorum. Bir kelime, bir cümle, beni kışkırtacak bir ilham bekliyorum. Olmuyor. Alıntılarla yazıyorum tabii ki.. Mesela bu makasla ilgili yazımda ilk cümlelerin benzerleri biliyorum ki Orhan Pamuk'un bir yazısında vardı.. Şimdi mesela Hasan Ali Toptaş gibi yazsam diyorum. O bir cümle ile başlar. O cümleyi geliştirir ikinci cümleyi, sonra bir benzer üçüncü cümleyi yazar.. Çok severim onun cümlelerini.. Böyle alıntılarla, öykünerek yaza yaza sonra kendi tarzımı bulurum belki diye düşünüyorum..... Ama
    çok zor bir iş... Yazmanın zor olduğunu gördükçe tüm yazarların önünde saygıyla eğiliyorum... Bugün durumlar bende bu merkezde..
    Yazmak hırstan başka bir şey değilmiş anlayacağınız.. Fakat şöyle güzel bir yazı yazsam biliyorum ki zevkten dört köşe olacağım:)
    Şimdi içime yuvarlanmış yusyuvarlak bir halde bilgisayar başında oturmaktayım. Böyle işte.. Teşekkür ederim yorumunuz için. Sağolun Nessuno...

    YanıtlaSil
  5. Bu öyküler, aynı zamanda da eğlendirici olduğu kadar da öğretici.. Bir gofretz karşılığı sümüklü bir sokak çocuğundan alınan makas insanda nasıl bir duygu yaşatır hiç dişündünüz mü? .. Bu öyküler bir yerde birikmeli. Sonra Bu öykülere desen çizilmeli. sonra Bu çalışmalar için iyi bir sponsor bulunmalı. sonra kitaplaştırılmalı. nasıl olur acaba?

    YanıtlaSil
  6. Hocam ne yapmışsınız böyle? Demek bu öyküler bir yerde birikmeli, öykülere desen çizilmeli, sponsor bulmalı ve kitaplaştırılmalı öyle mi?
    İyice havaya sokuyorsunuz beni:))Sağolun...

    YanıtlaSil