27 Mayıs 2013 Pazartesi

Ve Düğümlere Üfleyen Kadınlar Ve Ben Ve Şaka Cehennemi.



Kızın arkasından zokayı yutmuş lodos balığı şaşkınlığıyla baktım. Ne diyordu bu kız Allah aşkına! Yoo... Başka türlüsü olamazdı. Biri bu kızı başıma sarmış, beni ustalıkla işletiyor olmalıydı. Yüreğimin pıtpıtını bastırmaya çalıştım. Hafızamı ışın hızıyla mıncıkladım. Tabii ya... Yıllardır detaylı  planlarla hunharca işlettiğim yıldızlar sayısınca  insan vardı. Her 1 Nisan günü, illa şaka yapacam diye günler öncesinden organize şakalar hazırlayan kimdi? Elbette bendim. Nisan ayında doğmamın nedeni buydu sanki. Sanırsam, daha doğarken şaka manifestom alın yazıma ince bir dantel gibi işlenmişti. Nisan 1 geldi miydi, adeta illüzyona girmiş gibiydim... Elimde değildi ki... Her sene, şaka yapma rekorumu yenileyemezsem bile,  eşitleme gereği illa hissederdim.  Yooo... Doğrusunu söylemek gerekirse, T.S. Eliot'un kehanetini doğru çıkarmaktı niyetim. Ne söylemişti koca şair?  "Nisan ayların en zalimidir." Şair sözünü her daim hakikat belleyen bir bünyeye sahiptim. Eee... Ne yapsaydım yani? Nisan'ın hakkını nisana verecektim. Bir nevi meslek sırrı saydığım için, yaptığım şakaları  anlatmak istemiyorum. Sadece şu kadarını söyleyebilirim, yıllardır hiç acımadım kimseye...  Yalnız hayırsız değil...  Şaka yapma hususunda, hem kalpsiz hem zalimdim.

Nisan çoktan geldi geçti. Mayıs ayı bitti bitecek. Eee... Niye anlatıyorum bunları öyle değil mi? Bak şimdi... Kocaeli Kitap Fuarı'nın açılışının ikinci günüydü tamam mı? Benim öğretmen kardeşle fuar alanının giriş kapısında buluşmuştuk. İçeriye girmiştik ki... O ne? Aman Allahım! İğne atsak yere düşmezdi yani. Bir o yana bir bu yana koşuşturan gümbür gümbür insan seli... Kalakaldık. Yoo... Hoşumuza gitti aslında, bakma... Düşünsene... Sadece küçücük iki kitapçı dükkanı olduğu için üzüntü duyduğumuz bizim şehrin insanları kitap okumayı seviyorlardı demek ki... Ne güzeldi!... Sonra hiç aldırmadan gümbürtüye biz de bodoslama daldık tabi... Ama Allah seni inandırsın,  vık bile demedik. Kitapların sergilendiği salonlarda, eski kadim tapınakların içinde ilahi amaç için sessizlik yemini etmiş iki rahibe misali eteklerimizi salıya salıya üç tur atıp gezindik. 

Akabinde söyleşilerin yapılacağı salona doğru yürüdük. O gün arka arkaya bildiğimiz yazarlar söyleşi yapacaktı. Salonun ortalarda birer  sandalye bulduk. Oturduk. Ayşe Kulin'i dinlemeye başladık. Ayşe Kulin'in söyleşisi bitti. Şimdi Ece Temelkuran salona girecekti. Benim yanımdaki sandalyede oturan kızın kucağında Ece Temelkuran'ın Düğümlere Üfleyen Kadınlar adlı son kitabı duruyordu. Biz bu kitabı henüz okumamıştık. Kardeşim, her zamanki zerafetiyle başını kıza doğru uzattı. Kitaba bakabilir miyim, diye sordu. Kız kitabı bana verdi. Ben kardeşime verdim. Kardeşim, kitabın  sayfalarını şööle bi dalgalandırdı. Arka kapağına göz attı. Kitabı bana geri verdi. Ben kitabın içini hiç açmadım. Sadece kapağına baktım. Kitabın sol üstünde tırnak büyüklüğü kadar bir köşesi, sanki sert bir cismin altında kalmış da sıkışmış gibi bükülmüştü. Gene tuhaflığımı sergiledim. Kıza kitabı verirken, kusurlu bir kitap satın almışsınız ama sakın dert etmeyin. Onu bu haliyle çok sevin olur mu, gibisinden, benden başka kimsenin anlam veremeyeceği  lakırtılar ettim. Tam o anda Ece Temelkuran içeriye girdi. Ben, kızı, kardeşimi, kitabı unuttum.  Söyleşinin mecrasına aktım. Söyleşi devam ederken, kardeşim, telefonundan birisine fısır fısır bişiler dedi. Sonra kulağıma eğilip, kocasının geldiğini, çıkması gerektiğini söyledi ve gitti. Onbeş dakika kadar sonra söyleşi, soru-cevaplar bitti.  Tam yerimden kalkıyordum ki, yanımda oturan kız sinirli sinirli, hiç beklemezdim sizlerden, tadında bişiler söyledi. Döndüm ona... Hayrola, ne yaptık, dedim. Ne olacak, bu benim kitabım değil. Benim kitabım böyle değildi. Aldınız benim kitabımı, kapağı arızalı kitabınızla değiştirdiniz, dedi. Hoppala! Ben mi? Yahut kardeşim böyle bir şey yapacak öyle mi? Olacak iş değil!




Hep ne derdim biliyor musun? İnsan kendinden eminse, üzerine bomba gibi kuru iftira gülleleri bile gelse...  Hiçbir şey etkilemez. Kale gibi olur, derdim.  Ben asla kızın söylediği gibi  bir şey yapmamıştım. Kardeşim de yapmamıştı. Emindim. Zaten Düğümlere Üfleyen Kadınlar'ı daha önce hiç elimize almamıştık ki.  Eee... Sapasağlam, kale gibi olmalıydım harbiden. İyi de neydi benim o halim? Sana bir şey söyleyeyim mi? Asla kale gibi dimdik olamadım. Bırak kale gibi olmayı, kültablasına bastırılmış sigara izmariti gibiydi vaziyetim. Keşke gizli bir kamera olaydı da, çekimimi yapaydı. Durmaksızın kendimi ve kardeşimi savunmaya başladım. Masumdum... Kardeşimle ben masumduk ya... Günahımızı alıyordu.  Yapılır mıydı böyle bir şey bana? Çırpındım. Çırpındım. Neler yaptım neler? Çantamı açtım. İçini göstermek için kıza uzattım. Kitabın parasını vermeye kalktım. Kız söylediklerinde ısrar etti. Ben parasında değilim. Yapılan çok çirkindi, dedi. Sırtını dönüp gitti. İşte o zaman kızın arkasından zokayı yutmuş lodos balığı şaşkınlığıyla baktım. Nasıl yıkıldım anlatamam. Biri dokunsa ağlayacaktım. 

İşte tam o anda 1 Nisan şakalarım aklıma geldi. Kimbilir o organize şakalarımla kimleri üzmüştüm. Yaptığım şakalar neticesinde, kimbilir kaç kişi o anda benim düştüğüm vaziyette kendini hissetmişti. Ne zalimmişim. Feciydi. Şaka cehennemi diye bir şey varsa, bu dünyadaydı demek ki... İşte bu kızı karşıma çıkarmıştı felek... Sen misin organize şakalar yapan, anla bakalım dünyanın kaç bucak olduğunu demişti belli... Yeminle cehennemi  damardan hissetmiştim. Önce, tövbe, dedim. Bir daha mı, şaka yapmak mı, asla! Sonraaa... Peki, bu kız, şaka yaptım, amma ciddiye aldınız ha, tadında bir lakırdı etseydi? O zaman ne yapardım? diye aklımdan geçti. Oh! Yüreğimde geniş bir ferahlama hissettim. Nasıl hafiflerdim anlatamam. Sevinçten kesinkes kızı şapur şupur öperdim. Hey! Şaka hoş bişiydi anlaşılan. Önce şaşırtan... Hatta acıtan... Ama nihayetinde uçuran! 

Keşke bu olup biten şaka olaydı. Değildi. Kız suçu başıma çakaloz etti. Yüreğime kızgın kurşun akıttı ve gitti. Gene de o kıza teşekkür etmeliyim. Bana beni öğretti. Vay canına sayın seyirciler... Düşündüğüm kadar kale gibi biri değilmişim demek ki.  

Sol üstünde tırnak büyüklüğü kadar bir köşesi, sanki sert bir cismin altında kalmış da sıkışmış gibi bükülmüş kapağı olan  Düğümlere Üfleyen Kadınlar adlı kitap benim elimde şimdi. Söyleşiden sonra, Ece Temelkuran'ın imza sırasına girmedim. Sadece kitabını satın almak için kalabalığın içine daldım. Bu kitaba orada rastladım. Kenara konmuş. Süklüm püklüm ve de üzgün öyylece duruyordu. Kitapçıya sordum. Daha önce kitabı satın alan bir kızın, kapağı ezik diye geri verip, düzgün kapaklısıyla değiştirdiğini söyledi. Deli gibi sevindim. Durur muyum? Hemen o kitabı bana verin lütfen, dedim. Düğümlere Üfleyen Kadınlar'ı havada kaptım. Kitapçı şaka yapmış biri gibi güldü. Ben de güldüm. Yalanım yok... Kulaklarımla işittim. Düğümlere Üfleyen Kadınlar kahkahayla güldü. Güldük biz:)

20 yorum:

  1. Aay FesubhanAllah; korkunç bir şey yaşamışsın. Öğretmenimin yanında olmayışı seni çok zor durumda bırakmış.:(
    Kızın dikkatini de sen çekmişsin üstelik... Huyumuz kurusun kimsenin ilk görüşte göremediğini farkedip böyle pırtlayıveririz işte.. (koç burcu özelliği midir acaba bu?)
    Bak sen sevmezsin ama şimdi bir şablon yayınlıyacağım.:))
    Gürcüler şaka yapmayı sever (ama ben sevmem) fakat kendine şaka yapılmasından hiç hazzetmez.(bunu da sevmem) :)))
    Aa donuk biri değilimdir sanırım, dozunda espriye kurban olurum ve Nisan ayı boyunca da senden uzak dururum. Zaten de neredeyse Haziran geldi. :)
    Patina kali

    YanıtlaSil
  2. Patina Kali, 1 Nisan'ı not etmelisin. Karışmam, şahane zalimlikte bir şaka yaparım ona göre:)

    O değil de, şaka yaptığım insanlara gene şaka yapmazsam alınıyorlar biliyor musun? Hayrola beni unuttun bu sene diye arıyorlar bu sefer.
    Üzülüyorum:)

    YanıtlaSil
  3. Aaa bile bile yutuyorlar mı şakalarını, yoksa gerçekten unutup oyuna mı geliyorlar?
    Şimdi çok merak ettim, lütfen acil olarak: yaptığın en müthiş şakalar ve tepkileri yazar mısın? Noluuur, noluuur?
    (nasıl olsa o şakalar bana yapılmadılar:P)
    Ve çok ciddiyim inşallah her sene Nisan ayı boyunca sana yaklaşmıyacağım.
    Ve ve yine tekrar: çoook uzak oturuyoruz biz değil mi? :(
    Bak aşure pastasını yine yaptım diyorum, bilgin olsun yani.:)
    Patina kali

    YanıtlaSil
  4. kızda amma paranoyakmış nasıl da kurmuş iki dakikada pes :)
    epey sinir bozucu bir durum :)

    YanıtlaSil
  5. Yeminle unutuyorlar Patina kali:)
    Her sene unutulur mu değil mi?
    Ama kimlere şaka yaptım ve ne yaptım. Asla söylettiremez kimse beni. Bir nevi meslek sırrı bu. Hiç söylenir mi? Bende kalacak yaptığım şakalar ve de kişiler.İlelebet!
    İşkenceyle bile anlatmam yani.
    Çok gizli:)

    YanıtlaSil
  6. Hey! Delal... Epeydir görünmüyordunuz. Yazmanıza sevindim:)

    Valla ne insanlar var sahiden. Ve ben halen şaşırmaya devam ediyorum.
    Bu bile acayip şaşkınlık verecek bir durum. Oysa kime anlatsam, buna benzer bir hikayesi vardı biliyor musunuz? Doğrusu benim ilk kez başıma geldi. Sonra bana beni öğretti ya, sahiden o kıza müteşekkirim:)

    Peki, o kız mutlu mu acaba? Gözünle görse insan, inanmaz böyle bir şeye... Gözünle görmeden, nasıl vesvese yapar böyle? Her hali böyleyse, fena yani. Hayata ve insanlara şüpheyle bakmak ne fecidir kimbilir?

    Neyse. Düğümlere Üfleyen Kadınlar
    macerayla gelmek istedi galiba benim elime:)


    YanıtlaSil
  7. teşekkür ederim hayal kahvem aslında buralardayım ama pek imkan olmadı.
    :) yani siz şimdi şaka yapmaktan vaz mı geçeceksiniz sırf hayatı paranoyaya şüpheye indirgeyen bir kız yüzünden :)

    ..
    yaz başlangıcında ortadoğunun içine düşüp arap baharından geçmek nasıl bir duygu yaratacak içinizde merak ediyorum :)

    YanıtlaSil
  8. Düğümlere üfleyen kadınların kahkaha ile gülmesine o kadar çok sevindim ki anlatamam sana.
    Bir insanı gülümsetebilmek ne kadar güzel bir iş.
    Keşke hepimizin günlük işleri arasında bu bir görev olsa.
    Kutluyorum seni kardeş.

    YanıtlaSil
  9. düğümlere üfleyen kadınlar'ın kendi içinde de kadınsal maceralar var ondan böyle gelmiş sana da. okumaya başladın mı?bakalım beğenecek misin? ben ece'nin köşe yazılarını daha çok seviyorum orası kesin.benim için en değerli kitabı da "içeriden". kütüphanenin en ulaşılır yerinde ve sık sık açıp okuyorum.

    YanıtlaSil
  10. yoo,şakalara devam:)

    delal, daha düğümlere üfleyen kadınları okuyamam. elimde çok kitap var. du bakalım. kimbilir ne zaman okuyacam?

    YanıtlaSil
  11. teşekkür ederim dostça:) görüşecez senle elbet. gülecez birlikte merak etme sen:)

    YanıtlaSil
  12. kara kitap, ben de çok sevrim "içeriden"i... en içten sevgilerimle severim hem de:)

    düğümlere üfleyen kadınlar bekliyor şimdi. demlensin bi bakalım... zamanını kolluyorum. du bi:)

    YanıtlaSil
  13. şakalara devam demeniz güldürdü beni olsun tabi yahu :))

    beklesin bakalım elbet gelir zamanı , her kitap kendini okutacak zamanı bilir.
    sevgil ile hayal kahvem...

    YanıtlaSil
  14. Evet Delal, kitaplarin canli olduğuna inanırım. 'Öyle hemen okuyamam. Kitabın isteğine saygı duyarım. Misal Düğümlere Üfleyen Kadınlar büyük bir badire atlattılar kitap fuarında... İyice dinleyip kendilerine gelmeliler. Özgüveni gitti kitabın Delal. Kapağı ezilmiş diye ötelenip küçümsendi. Bir süre dursun bakalım masanın üzerinde söyle... Yanına küçük bir vazo içerisinde güller koydum. Düğümlere Ufleyen Kadınlar orada mutlu görünüyorlar:)Zaten benim elimde de okuduğum bir iki kitap var. Dü bakalım:)

    YanıtlaSil
  15. :)) kitaplara gösterilen bu ihtimam ne de güzeldir. varolun hayal kahvem varolun..
    kolay gelsin size efendim..

    YanıtlaSil
  16. Delal,son yorumumu yazdıktan sonra silecektim, yoğunluktan unuttum:)

    Bana biri kitapların canlı olduğuna inandığını söylese, yok artık uçuyorsun, diyebilirim demesine ama yoo...İnanıyorum sahiden:) eskiden kimse bilmezdi. Şimdi yazıyorum ya tuhaf tuhaf bakıyorlar. Oysa bilmiyorlarlar ne çok tuhaflıklarım var.

    Mesela az önce gördüm, Düğümlere Üfleyen Kadınlar hep bir ağızdan bana eve hoşgeldin diyorlar:)

    YanıtlaSil
  17. Aaaaaa; ne yapsam şimdi bilemedim!
    Küssem miiiii, yoksa bana geldiğin gün bir kedimi elime alıp " söyle yoksa kucağına atarım" işkencesi mi yapsam? Sen seç artık birini. :)
    Ve her kitap ayrı bir dünyanın kapısını açar , onu bilir onu söylerim. Seninle zevklerimiz orta olmasa da ( ben roman severim) kitap kitaptır. :)
    Patina kali

    YanıtlaSil
  18. Yahoo.Ne yapsan söylemem Patina Kali:) Olur mu hiç? O şakalar şaka yaptığım insanlara özel. Du bi... Merak etme seneye kısmetse sana da şaka yapmaya niyetliyim.

    O değil de, sahiden bu kızın bana yaptığından ders çıkardım. Şakalarımı artık daha dikkatli yapacağım:)

    Çok ballısın yani, öyle söyleyim:) Sana bi türlü gelemedim ya, ah ben kendime ne diyim!

    Ben de severim roman. Sadece diğerlerine göre daha mesafeliyim:) Kolay mı koca kitaba emek verip okumak. Her Roma'na hemen dalamam. Ama her öyküyü okuyabilirim. Yaaa. Böyleyken böyle kardeş. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  19. Ah kendine kız , hem de çok çok kız. :) ve gelince ben sana bir romana nasıl daldığımı anlatıp hayretlere düşüreyim. Şaşırmayı seviyorsun ya sen.
    Benden de çok çok sevgiler. :)
    Patina kali

    YanıtlaSil
  20. hayal kahvem eve tuhaf olduğun bir gerçek :)
    birde yorumumu yazdıktan sonra silecektim kısmını anlamadım ve kendime güldüm :)
    siz kitaplar için öyle diyorsanız öyledirler mutlaka efendim :) şakalanmamak adına mı çok itaatkar oldum ne :)

    YanıtlaSil