mehmet rauf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mehmet rauf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ağustos 2015 Pazar

Deniz Ve Mehtap Sordular Seni, Neredesin?


Geçen hafta, benim öğretmen kardeş, "Ablam, paramızın çıkışacağı kadar yol bileti aldım. Ve kimseler bilmeden... Kaçalım mı buralardan birlikte… Gidelim mi denize?” dedi. Hey! Binlerce kasırga aşkına!  Önünü arkasını sormadım, parmaklarımın ucuna basa basa ofisten çıktım. Evden bir kaç giysi toplayıp,  kitaplıktan rast gele iki kitap kaptığım gibi.... Vınnn!

Çocuklar gibi çılgınca yüzdüğümü itiraf etmeliyim. Sabah bırak sahile, akşam ittire çektire çıkar. Resmen kendimi kaybetmişim.  Kardeşim bir ara iskeleden elindeki kitapları gösterdi. Süt dökmüş kedi misali ancak o vakit denizden çıkabildim.

Kitaplara göz ucuyla baktım. Feleğin tatlı cilvesi. Biri 1875 doğumlu Servet i Fünûn yazarlarından Mehmet Rauf'un romanı Ferda yı Garam, diğeri 1974 doğumlu günümüz yazarlarından Murat Menteş'in Korkma Ben Varım adlı romanı. İkisini de okumuştum. Olsun varsın. Ne olacak ki? Her ikisini de yine yeni yeniden  seve seve okurum. 

İskeleye oturdum. Karşımda masmavi güpgüzel deniz. Bir o kitabın satırlarında dolanıyorum bi bu. Mehmet Rauf'un  romanındaki erkek kahramanın, aşık olduğunu sonradan anladığı kadın için anlattığı cümlelere denk geldim.

"Ah Sermed’i bütün zevkiyle, bütün bedeniyle, bütün yüzüyle ne kadar olağanüstü buluyordu. Onun saçlarındaki şiirin dili, gözlerinin hüzünlü siyah rengi, dudaklarından eksik olmayan soru çizgisi, alnının saflığı, boynunun servi gibi ve mutlu olmuş halini düşündükçe titriyordu. Onun bütün inceliklerini en küçük ayrıntılarına varana kadar yeniden yeniden gözünde canlandırıyordu."

Aaa! Az önce Korkma Ben Varım'da Murat Menteş'in romanının kahramanı da sevdiği kadını kendine has cümlelerle anlatmıyor muydu?

"Perihan Pirana'ya meftundum. Hem de nasıl. Allah'ım, onu ne zaman görsem, kalbim kanlı bir yumruk olup göğsümü dövüyor! Bal rengi saçları, muz kabuğu gibi pürüzsüz yanaklarından süzülüyor. Gözleri yıkanmış üzüm parlaklığında. Akikten bir kız. Yarı saydam. Mehtapta  yüzen beyaz bir gonca. Kayısı hamurundan, bayram şekerinden, ceylan sütünden yoğrulmuş, mücevher gibi bir dilber… "

İki yazarın arasında 100 yıl var. Benzer tattaki anlatımları hoşuma gitti. Tebessüm ettim. Kitapları iskeleye bıraktım. Şapkamı, terliğimi çıkardım. Kardeşe baktım. Sahilde uzanmış. Güneşleniyor. 

Şu anda yeryüzünde var olan tüm insanların, 100 yıl sonra var olmayacağını düşündüm. Ayağa kalktım. Koştum. Koştum. Koştum.  Koştum. Denize cuup diye  çivileme atladım!


14 Haziran 2015 Pazar

Aşk Vurgunu Bir Yazar Ve Bir Aşkın Tarihi


Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı kabul edildiğini bildiğim için satın aldığım, yıllardır kitaplığımda okumamı beklemekte olan  Eylül romanından değil de  Bir Aşkın Tarihi adlı kitabıyla    Mehmet Rauf'un yazdıklarını  nihayet okumaya başladım.

Kitap, Bir Aşkın Tarihi, Menekşe, Böğürtlen ve Bir Zambağın Hikayesi bölümlerinden oluşuyordu.  Az önce bitti.

Yazar,  Bir Aşkın Tarihi'nde   sahiden  biteviye aşk terennüm edip, kavuşmasız, sarılmasız sevdaları anlatırken son bölümünde birdenbire erotik hatta pornografik anlatıma geçti. Sanırım yazarın yaşadığı ve kitabın geçtiği zaman psikolojimi etkiledi... Arada durup, "Nasıl yani?" "Yok artık daha neler!" "Binlerce kasırga aşkına!" diye mırıldana mırıldana okudum.

Servet i Fünun edebiyatının en önemli romancılarından kabul edilen, 1835 ile 1931 yılları arasına yaşamış olan  Mehmet Rauf, o tarihlerde  böyle bir öykü nasıl yazmış, nasıl yayımlanmış inanın şaştım kaldım.

Selim İleri'nin, Mehmet Rauf için "Aşk Vurgunu Bir Yazar" dediğini yeni öğrendim. Mutlaka akademisyenler Mehmet Rauf ve   yazdıkları üzerine araştırma yapmışlardır diye düşünüyorum. Neler  yazdıklarını çok merak ediyorum.  

Sanırım  Türk edebiyatının ilk psikolojik romanına geçme vaktim artık geldi. Du bakalım...  Bu şaşkınlıkla  ara vermeden Eylül'ü okumaya  niyetliyim.



10 Haziran 2015 Çarşamba

Mehmet Rauf Ve Külliyatına Girizgah


İtiraf etmeliyim ki, Mehmet Rauf ve Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı kabul edilen Eylül adlı romanını hiç okumamıştım. Fakat ne vakit bir sahafın rafında Mehmet Rauf'un Eylül'üne denk gelsem, elime almış, kapaklarını seyretmiş, sayfalarını dalgalandırmış, dayanamamış satın almış, muhtelif yayınevlerinden basımı yapılmış romanın, Osmanlıca'dan Türkçe çevirilerindeki farklarına mutlaka  bakmışımdır. 

Armoni Yayınevi'nden 2002 basımı Hüsamettin Aydın'ın  Türkçeleştirdiği Eylül'ün,  rastgele okuduğum cümleleri, diğer yayınevilerinin bastığı Eylül romanının cümlelerinden her daim daha lezzetli gelmiştir. Sonra kitapları alıp kitaplığımın rafına yerleştirmişimdir.

Bugün İstanbul'daydım. Akmar Pasajı'ndaki sahaf arkadaşı telefonla aradım.  Mehmet Rauf'un tüm kitaplarına bakmak istediğimi, her zamanki gibi ikinci el tercih edeceğimi söyledim. Sağolsun, ben gidene kadar epeyce hazır etmiş. Diğer kitaplarını buldukça haber vereceğini söyledi. Çok sevindim. Meğer Mehmet Rauf'un ne çok romanı ve öyküsü varmış. Bayıldım. Cebimdeki paraları boşalttım, aralarında Osmanlıca basımı olanı dahil, sahafın bulduğu tüm Mehmet Rauf kitaplarını satın aldım. 

Nanananooom... Bu gece Mehmet Rauf'un Eylül'ünden değil, öykülerinden başlamaya kararlıyım. Bir Aşkın Tarihi... İçinde dört öykü var. Du bakalım... Çok heyecanlıyım. Bakalım neler okuyacağım?

8 Haziran 2015 Pazartesi

Sevdiğim 10 Bıyıklı Roman Yazarı


                       
                         






1- Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) 
2- Mehmet Rauf (1875-1931)
3- Memduh Şevket Esendal (1883-1952)
4- Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963)
5- Reşat Nuri Güntekin (1889-1956)
6- Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974) 
7- Kemal Tahir (1910-1973)
8- Orhan Kemal (1914-1970)
9- Oğuz Atay (1934-1977)
10- Ferid Edgü (1936- )