19 Temmuz 2017 Çarşamba

Dün Geride Kaldı Cancazım... Pekiii... Dün Neler Yaptım?

 
Çizgi roman okudum.


Ukulele ile bari 2 şarkı çalabilsem diye hayal ettim.


 
 Ukulele çalmaya niyetlenince, Bazıları Sıcak Sever'in ukuleleli bölümlerini seyrettim.



Bu filmi seyrettim ve filmin  bitiminde ruhumun büyülendiğini hissettim.

ve elbette müziğini defalarca dinledim.





17 Temmuz 2017 Pazartesi

Bu Hafta Neler Yaptım?

Önce Moğolistan'da dolaştım. İlla bedenen gitmem şart değil ki...  Gene bir belgeselin içinden geçiverdim. 14. yüzyılda Cengiz Han'dan sonra Çin'e dahil olan Moğolistan, 1921'de SSCB'nin bir parçası olmuş, 1992'de demokrasiye geçiş yapmış.

Moğolistan'da tıpkı Alman  Neo Naziler gibi dazlak, vücutlarına gamalı haç dövmesi yaptıran, Nazi giysileri ve aksesuarlarıyla dolaşan, duvarlara "Çinlileri vurun" gibi yazılar yazan, Hitler hayranı, Çinlilerle ya da yabancılarla arkadaşlık yapan kızların saçlarını kazıyan,  aşırı milliyetçi Moğol gruplardı belgeselin konusu. Devletin acizliği ve Çinlilerin Moğolistan'daki adaletsiz uygulamalarının neticelerinden biri olduğunu düşünülen bu Moğol neo nazilerinin vaziyetini seyretmek  şaşırtıcıydı. 

 
 
 




İkinci uğrak yerim ise, her 17 saniyede bir tecavüz  yaşanan, her 4 erkekten birinin tecavüze karıştığı, ilkokuldaki çocukların %85'inin bir şekilde tecavüz, taciz yaşadığı veya şahit olduğu, içiçe evlerde yaşadıkları halde tecavüzü duyup korkudan kimsenin yardım edemediği, erkeklerin yaptıklarını kendilerine hak olarak gördükleri, dava etseler yıllarca sürüp sonuçlanmayan Güney Afrika'nın  sokaklarında dolaştım. Etkilenmemem mümkün değildi. 


 

 

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Bilmemek Değil Öğrenmemek Ayıptır Bizim Köyde

 
 

Profesör Alice Roberts'in üç bölümlük  İnsanın Kökenleri'ni seyrederken,  "Canlılar arasında gözlerinin beyazı görünen sadece insanlardır." tadında bir cümle sarfetmişti. Tüm cehaletimle, koskoca profesöre inanmadım. Hayvan gözlerini gugılladım. İnanamadım. Haklıymış. Şaşakaldım:)


13 Temmuz 2017 Perşembe

Merak Duygumun Kökenleri


İnanınız, Profesör Alice Roberts'in üç bölümlük  İnsanın Kökenleri adlı belgeselini seyretmemin sebebi, kendisine "dünyanın en güzel bilim insanı", "su içse sıkılmadan seyredeceğim bir sevimli güzellik", "thirty three thousand years egööy..." diyen dilini yediğim, bembeyaz tenine yandığım, güzel mi güzel İngiliz biyolojik antropoloji uzmanı", "bildiğin kemik kelimesini yani bones kelimesini "boönz" şeklinde telaffuz edip beni benden alan şirinlik muskası, belgeselde insan fosili çıksın da, bu abla boönzz desin diye beklediğim zamanlar az değildir" tadındaki lakırdılardır. 

Yoksa ne işim var benim  İnsanın Kökenleri- Kemikler, İnsanın Kökenleri-Sindirim, İnsanın Kökenleri-Beyinler konulu belgeselle:)


-gizli not- 
Üç bölümü arka arkaya seyretmeme sebep ne peki?
Abartma sanatını iyi icra ettiğim için olabilir  diyeceğim demesine de...
Yooo...
Üçünü de tüm merakımla seyrettim yeminle:)



10 Temmuz 2017 Pazartesi

Kelimeler ve Çizgilerle Seyreylemek Şu Alemi

Acaba 1865  Filibe doğumlu Ahmet Hilmi Bey'le yolumuz ne vakit, nerede kesişmişti ki? Filibe neresiydi? Adını ilk gördüğümde hemen Filibe'yi gugıllamıştım. Bulgaristan'ın ikinci büyük şehriymış. Adını Makedonya Kralı II. Filip'ten almış. Sevgili Evliya Çelebi'nin yorumuyla Filibe, dokuz adet yamru yumru boz kayalık tepeler üzerine, dereler arasına kurulmuş.  Ruhuna rahmet... Doğumundan 152 yıl sonra, Filibeli Ahmet Hilmi Bey'in yazdıklarının menzilinde büyülenerek yine yeni yeniden  gezinmekteydim.  

A'mâk'ı Hayal Filibeli Ahmet Hilmi Bey'in romanı. Denk geldiğim tüm basımlarını satın aldığımı söyleyebilirim. A'mâk'ı- Hayal'in 2015'de ilk baskısı yapılan çizgi romanı olduğunu daha dün öğrendim. Durur muyum? Sabah ilk işim hemen aldım... Çizen ve düzenleyen Mustafa Ahmet Kara'ymış.  Kitap onu seçmiş. Çizer emek vermiş.  Ellerine sağlık demeliyim. 

Kitabı okumaya başlar başlamaz Aynalı Baba sönmeye başlamış ateşe kahveyi koydu. Kahvenin ağır ağır pişmişi makbuldu. Aynalı, neyini aldı ve üflemeye başladı. Neyin sesi hafif latif bir inilti halini aldığı sırada dalmışım. Dem bu demdir dem  bu demdir demeye başlamışım. Gözlerimi açtığımda yeni uyanmıştım.



9 Temmuz 2017 Pazar

Şşşth Kimse Duymasın -32-

 Zagor'un Kaptan Fishleg'in Hayaletleri adlı çizgi romanını okuyordum.
Tam bu kareye geldiğimde durdum.
Büyülenmiştim sanki...
Zagor'un gözlerinin içine içine bakıyordum.
 "Buraya son günlerde hiç geldin mi?" diye sorduğunu duydum.
İşaret parmağımla kendimi gösteriverdim.
En şaşkın halimle,
"Beeen miiiii? 
Yooo! 
Burası neresi ki?
Yoksa Darkwood'mu?" deyiverdim.


GERÇEKTEEENN!



8 Temmuz 2017 Cumartesi

ayrılık son sözleri

-bir, iki, üç deyince koşalım.. bakalım ilk kim,
kimden ayrılacak, tamam mı



- tamam, senden ayrılmak kolay da..
ya birlikte paylaştığımız şeyler ve yerler ne olacak..
tamam, seni unutmak kolay da.. ya bu sokaklar,
parklar, bahçeler, şarkılar, filmler, kitaplar,
anılar ne olacak.. onlardan nasıl ayrılınacak..
hem biliyorsun, yürek denilen şey bir börek,
çörek çeşidi değil.. organ be organ



- bir fikrim var sevgilim.. bir süre ayrılalım birbirimizden.. 
eğer birbirimizi çok özlersek tekrar birleşiriz.. sonra yine
sıkılırsak tekrar ayrılırız.. ayrılır ayrılır, tekrar birleşiriz



- içimizde eksik birşey kalmasın.. yaşamadık, yaşamadık
diye sonra pişman olmayalım.. ayrılmadan evvel
yapamadığımız her şeyi yapalım.. hem sadece bunlar bile 
üç ömür doldurur.. ohoo, ayrılmamıza daha yıllar var


metin üstündağ/denemeyenler

5 Temmuz 2017 Çarşamba

Cevap Rüzgarda Uçuyor

"How many times must a man look up
Before he can see the sky?"
Bob Dylan/Blowin The Wind


Yazmaya niyetlenmiştim. Radyoda Bob Dylan'ın Blowin in The Wind'ini işittim. Parmaklarım büyü yapar gibiydi. Klavyenin harfleri üstünde kımıldamadan duruverdi. Şarkıya göre kafamdaki soruların cevabı rüzgarda uçuyordu. Bir adamın gökyüzünü görebilmesi için kaç kere yukarıya bakması gerektiğini soruyordu.  Hayal ettim.

Radyoda Leonard Cohen'in melankolik sesi duyuldu.  Dance me to the end of love diyordu. Oturduğum yerden kalktım. Şarkının ritminde dans etmeye başladım. İçimde biriken kelimeler kanatlanıp uçuştu. Kimi güvercin oldu kimi bulut...  Yazmıştım işte. Rüzgarla gönderivermiştim.  Görebilmesi için  acaba kaç kere göğe bakması gerekiyordu?