25 Temmuz 2009 Cumartesi

Fikir Arkadaşı Olmak Öyle Mi?

Sabahattin Ali 1907 doğumlu. Öğretmen. Şiirler, hikayeler, romanlar yazdı. Çeviriler yaptı. Markopaşa diye mizah gazetesi çıkardı.1948 yılında bir yazısı sebebiyle tutuklandı ve üç ay kadar hapiste yattı. Sürekli izlendiği için yurt dışına kaçmak istedi. Ancak Kırklareli dolaylarında bir kaçakçı tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Kendisi hem bayıldığım roman ve hikayelerin sahibidir. Hem de bayıldığım şarkıların sözleri ona aittir. Edip Akbayram’ın söylediği Aldırma Gönül aldırma, Zülfü Livaneli’nin söylediği Leylim Ley, Sezen Aksu’nun söylediği Çocuklar Gibi, Nükhet Duru’nun söylediği Melankoli yada Ben Yine Sana Vurgunum, Sabahattin Ali’nin şiirleridir. Kürk Mantolu Madonna adlı kitabıyla ilgili daha önce yorum yazmıştım bloğuma. Bu kitaptaki Raif Efendi karakteri her zaman çok ilgimi çekmiştir.

Bugün evimizdeki kitaplığına bakarken, Sabahattin Ali’nin “Bütün Öyküleri” adlı kitabı elime geldi. Epeydir almamıştım elime. Bir rahmet gönderdim büyük yazarın o ince ruhuna ve gözümü kapayıp, rastgele bir sayfa açıverdim. Amacım kitaba dokundum ya bir öyküsünü okumadan yerine bırakmamak. Şöyle bir o etkili cümleleri arasında dolanmak. Baktım şansıma denk gelen öykünün adı “Fikir Arkadaşı”. Hatırladım. Şahane bir öykü bu. Yazar 1935 yılında yazmış bu öyküyü ama sanki fırından yeni çıkmış ekmek lezzetinde. Tazecik. Dumanı üstünde. Sıcacık. Okuyunca yakıyor yüreği. Sahiden çok mu çok etkili.

Bir çilingir sofrasında iki kişi. Anlatıyor biri. Arkadaşılığın önemini vurguluyor. Menfaat dünyası dense de tahsilleri, karakterleri ve fikirleri gereği dünyada birbirini sevmek ve yakın olmak istemenin mümkün olabileceğini, kendisinin işyerinden böyle bir arkadaşa sahip olduğunu, ona menfaatsiz bir hisle bağlı olduğunu anlatıyor. Arada masadaki içecekleri tazelettiriyor. Bu arkadaşı tahsilli, münevver biridir. Pırlanta gibi bir kalbi vardır. Samimidir. Ancak bir iftiraya uğramıştır ve şimdi kodestedir. Aslında suçu yok da değildir. Kendisine kaç kere söylemiştir. Dünyayı o mu islah edecektir? Alsa maaşını bir köşede otursa ya karda yürüyüp izini belli etmese. Yok, yapamaz. Çok okur, okuduklarını da hakikat zanneden bir çocuktur. Anlatan da okur okumasına ama öyle her durumda atılmıyordur ortalara. Hayat kitaplardaki gibi değildir ki. Etrafı ve zamanı iyi kollamalıdır. Yakmıştır arkadaşı kendini. Sesini zaman zaman yükseltmiştir. Yanlışlıkları zamansız söylemiştir. İki yalancı şahit bulunmuş ve basmışlar bir iftira kendisine, işte içeriye atılmıştır.

Bu durum arkadaşının başına geldiğinde, tüm gün ağlamıştır anlatıcı. Arkadaşı için aslında canı fedadır. Parası pulu da yoktur arkadaşının. Annesi, kardeşi eline bakmaktadır. Anlatıcının parası yoktur ki versin, ciğeri kan ağlamaktadır. Çok istediği halde hapishaneye de gidip görememiştir arkadaşını. Yüzü soğuktur çünkü o menhus yerin. Yoksa diyor ya işte arkadaşı için canı fedadır.
Anlıyoruz ki okudukça, öyküdeki ikinci kişi hapisteki arkadaşını savunacak olan avukattır. Bütün bunları arkadaşının avukatına anlatmaktadır. Bir içki daha ister garsondan. Mezeleri tazelemesini söyler. Avukatın ilk celsedeki savunmasını duymuştur. Kendisi hasta olduğu için mahkemeye gidememiştir ama ne ateşli bir avukat olduğu kendisine gidenler tarafından anlatılmıştır. Hatta söylenenlere göre birkaç celsede arkadaşını kurtaracaktır avukat. Bunları duyduğu için memnun olmuştur. Anlatıcı, aslında bir müddet arkadaşının hapiste yatmasının iyi olacağını söyler. Yoksa gitgide azıtabilir, maazallah yolu ipe kadar vardırabilir. Arkadaşının geleceği için böylesi daha iyidir. Ona iyilik etmek istiyorlarsa bir müddet burnu sürtsün diye hapiste bırakmalıdır. Zaten entelektüel birininin hapis yatması elzemdir. Olgunlaşmak ve hayatı daha iyi anlamak için başka çare yoktur. Bu nedenle avukat müdafasını gevşek tutmalıdır. Bu görüşme de zaten bu sebepledir. Bir sene yatar çıkar ne olacaktır ki. Avukatlık ücretini aldığı halde, müdafaa etmemenin vicdansızlık olacağını düşünüyorsa eğer, isterse bu parayı almayabilir arkadaşından. Yirmibeş lira mı verecekti arkadaşı, kendisi otuz lira vermeye razıdır. Yeter ki arkadaşı olgunlaşmadan çıkmasın mahpustan. Bu arkadaşının iyiliği içindir. Hem para verecektir arkadaşı için hem de bir fikir arkadaşından mahrum kalacaktır. Fedakarlığını avukat anlamalıdır.

Parayı nereden mi bulacaktır? Hani avukata verecek otuz lirayı mı? Şey, arkadaşı hapse girince yeri açık kalmıştır tabii. İşlerine vekaleten anlatıcı bakmaktadır. Bu aydan itibaren maaşına ilave olarak kırk lira kadar ücret alacaktır.
Garsondan bir içecek daha istemek için seslenir!

1 yorum:

  1. Arkadaşım ankadaşım ben geldim...Geldim ama ben bloguma küstüm galiba. Açıp bakmak istemiyorum bu aralar. Geçer diye bekledim. Tatil de bitti. Geldim işe de başladım. Ama ı ıhhh yok. Açmaya elim gitmiyor. Neden böyle oldu bilmiyorum. Küsktüm bloguma bana. O bana bir şey yapmadı ama ben de bilmiyorum ona neden küstüğümü... Sevgiler...

    YanıtlaSil