15 Ağustos 2010 Pazar

Yazın Sıcak Günlerinde Sonbahar'ı Hatırlamak

2009 da seyrettiğim en güzel filmlerden biriydi Sonbahar. Daha Kim Ki Duk'un İlbahar, Yaz, Sonbahar, Kış, İlkbahar filmini yeni izlemiştim. Ardından memleketim gençlerinden birinin, Özcan Alper'in yazdığı ve yönettiği bir film olan Sonbahar'ı seyrettim. Özcan Alper'in ilk uzun metrajlı filmiymiş ve yukarıdaki fotoğraf Adana Altın Koza Festivali'nde ödül aldığında çekilmiş. Özcan Alper Artvin Hopa doğumlu ve film yönetmenin kendi coğrafyasında Çamlıhemşin'de geçiyor. Filmde Hemşince ve Gürcüce konuşuluyor. Film yılın en iyi on filmi arasındaydı. Gerçekten çok güzel bir film...

Film “…her daim düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına…” ithaf edilmiş. Çünkü ülkemizde 122 kişi ölüm oruçlarında, 32 kişi de hayata dönüş operasyonlarında hayatını kaybetmiş.Filmin kahramanı Yusuf da üniversitede okurken, katıldığı eylemlerden dolayı 22 yaşında mahkum edilmiş ve cezaevine girmiştir. Yani Yusuf'un ömrünün ilkbaharı hapiste geçecektir.10 yıldır tutukluğu kaldığı hapishanede F tipi cezaevlerini protesto etmek için açlık grevi yapan gruba katılır. Ciğerleri iflas eder. 2 yıl daha cezası varken sağlık nedeniyle tahliye edilir.

Ömrünün ilkbaharını tutuklu geçirmek durumunda kalan Yusuf, yazı hiç göremeden ömrünün sonbaharına atlayacaktır. Hani vardır ya bir türkümüz "Baharı görmeden yaz geldi geçti "diye, sanki bu türkü Yusuf gibiler için söylenir. Amansız bir hastalığa yakalandığını öğrenen Yusuf, cezaevinden çıktığında, son günlerini geçirmek üzere, köyde yaşayan yaşlı annesinin yanına gider. İşte Karadeniz'in sonbahar mevsimindeki olağanüstü güzel doğası ile ömrünün sonbaharını yaşayan Yusuf'un hüzünlü hali kesişir. Hazan'a hüzün bir kez daha acıtarak yakışmış, bu filmde yönetmen tabiat ve insan doğasının sonbaharını şahane görüntülerle beyaz perdeden yüreğime geçirmeyi başarmıştır. Bana göre çekimler, mekanlar ve sosyal ortamlar okadar doğal ki, filmde rahatsızlık verici birşey bulmak mümkün degil. Annesiyle karşılaşmasında Hemşince konuşmaları filmi çok daha samimi kılmış. Bildiğim kadarıyla Yusuf'un annesini, bizim köylü teyzelerden birisi oynamış. Yönetmenin buna cesaret etmesi insanı hayrete düşürüyor ama annemiz de rolünü hakkıyla yerine getiriyor. Kırk yıllık sanatçıymışcasına annenin hüznünü tüm doğallığıyla sergilemeyi becerebiliyor.

Filmin bizimle paylaştığı bir başka memleket gerçeği de Karadeniz'deki tabir i caiz ise nataşalar meselesi. Rusya'nın parçalanması sonucunda bağımsızlığını kazanan ülkelerdeki trajediler nedeniyle ülkemize gelen Gürcü kadınları konu etmiş film. Neden böyle durumlarda kadınlar ve çocuklar hep çile çekerler diye düşündürüyor film insana. Zira filmdeki kadın kahraman Elka memleketinde küçük çocuğunu bırakmış ve para kazanmak için Karadeniz'e gelmiş bir Gürcü kadındır.

İdeolojik düşünceleri peşinde yılları hapiste geçmiş Yusuf ve ülkesinin ideolojik meseleleri yüzünden çocuğundan ve memleketinden ayrı düşmüş, istemediği yollardan para kazanmaya çalışan Gürcü Elka'nın yolları kesişiyor. Yönetmen büyük bir zerafetle filmin sosyal mesajını izleyiciye geçiriyor ve neler olup bittiğini tekrar tekrar düşündürüyor.

Yusuf hapisteyken babası ölmüştür ve ablası evlenip gitmiştir. Annesi yaşlanmıştır. Köyde daha çok yaşlılar yaşamaktadır. Arkadaşı Mikail köyde yaşamaya devam etmekte ancak ruh sağlığı onun da çok iyi değildir.Yusuf yıllarca hapis yattığı ve birkaç aya kadar öleceğini bildiği için içine kapanık bir hali vardır.Yusuf rolündeki Onur Saylak Yusuf'un hüznünü hissettirmeyi başarmış. Ben Yusuf da bir pişmalık durumu hiç sezmedim. Bence Yusuf'un hüznü, bukadar genç yaşta öleceğini bilmenin getirdiği doğal bir hissiyat durumu. Hiç kolay değildir ki bu durumun kabullenilmesi... Cemal Süreya'nın dediği gibi "her ölüm erken ölümdür," ama Yusuf için çok erkendir sahiden.


Mevsim sonbahardan kışa dönmüştür. Yusuf elindeki tulumla annesine şahane bir ezgi terennüm ederken, tulumun sesi bir annenin oğula yaktığı bir ağıta eşlik etmeye başlayacaktır.İnanılmaz bir ağıttır bu! Memleketimin o yürek dağlayan ağıtlarından! Sonbahar bitmiş ve bembeyaz örtüsü ve sessizliği ile artık kış gelmiştir.Doğal güzelliklerin değişimi ile yönetmen anlatmak istediği hikayenin çok güzel anlatıcısı olmuş. Film çok ağır akıyor olsa da görüntüsü, oyunculuğu,müziği ve vermek istediği sosyal mesajları ile okadar etkileyici ki, sabırla fimin sonunu bekliyorsunuz. Tavsiye ederim . Çok güzel bir film.

7 yorum:

  1. vildan çok güzel yazmışsın. filmi hemen izleme isteği uyandı içimde

    YanıtlaSil
  2. filmin hele o sahnesi... tekrar tekrar her izleyişimde aynı duyguları bana yaşatıyor. hüzün filmi sonbahar. yitip giden yaşamlar ve oğullarını her daim bekleyen analar...

    YanıtlaSil
  3. met7.. Haklısınız.. Tam bir hüzün filmi Sonbahar..
    Hele final.. Hele final.. Hani artık kış gelmiştir.. Her taraf kar altındadır.. Tüyleri diken diken eden bir tulum sesi.. Ve bir annenin yürek titreten ağıtı.. Off! Feci etkili bir film Sonbahar.. Çok etkileyici..

    YanıtlaSil
  4. Devrimci bir genc olarak kisiligi cok pasif buldum,tabiiki yasadiklarindan sonra hayata karsi küsmüsluk var birde hastaligi ,bir suru neden siralanabilir,boyle kisilikleri hic sevmem,beni sıkar,mesela arkadasinin kamyoneti alip deli gibi araba surmesi “hah dedim iste tam sana gore bir davranis sekli,ne yapicaksin kaza yaparsan,araba hurdahas olursa,veya ucurumdan yuvarlanirsa,hadi sen oluceksin zaten kendin dahil kimseye bir faydan yok ,o arkadasin isini gucunu nasil gorucek,dagda bayirda nasil gidip gelicek”gibi…

    Doga,karadeniz ,muzik gayetle guzel zaten filmi icerik ve bunlarla begendim..beni sıkan
    devrimci gencin psikolojik durumu fakat nice devrimci gencler vardiki hayatlarini kaybettiler bu yolda ,onlarinda yaptigi bununkinden farkli degildi,niceleride yasamlarina yeniden baslayarak devam ettiler,devrimci gencte bir umursamazlik hissettim,isteyipte yapamama ama bunun icinde ugras vermeme gibi birsey…yapmak istediklerinde gec kalma,kararsizlik.halbuki rus kizla yeni bir hayata basliyabilirdi ama karekterinden oturu,cesaretsizlikte var bence ,gec kaldi…….bu tur insanlarin baslarindan kotu olaylar gecmese bile basarili olacaklarina inanmiyorum…gozumde canlandirmistim biliyormusun Rus kizla beraber hududttan ckip yeni seferlere yelken acmalarini ama filmin ismi zaten sonbahar oldugu icin biliyordum yapamiyacagini….

    Sevdigim kisilikler..Anne+kopek+rus kiz ve Michael(arkadasi)..arkadasida umutsuz sen icerdeydin biz burdaydikta ne olduk der bir yerinde,Dogrudur, buyuk askla sevdigi karisina olan ilgisi yoktur artik,yani ev odevi gibi,marongozlluk yaparak hayatini devam ettiriyor ama genede biraz olsun birseyler yapiyor….filmi begendim ama Devrimci Genc beni cok sıktı....

    YanıtlaSil
  5. Selam Magic.. Sonbahar'la ilgili pek çok eleştiri okumuştum.. Mesela filmdeki devrimcilerle ilgili cezaevi görüntüleri hep devlet kameralarından aktarılmış ya bir devrimcinin cezaevi anılarının bu şekilde aktarılmasının sıkıntılı olduğunu yazan yazılar okuduğumu biliyorum.. Olan bitenin devrimci gözüyle aktarılmamasının eksikliğinden söz ediyorlardı yani anlatabiliyor muyum?

    Sonra devrimci Yusuf'un pasifliğine dair de sizin gibi eleştirel bakan pek çok kişi vardır eminim.. Hatırlar mısınız filmin bir yerinde Eka, Yusuf'a "sanki başka bir zamanda yaşıyorsun… Rus romanlarından çıkmış gibisin” e benzer bir şeyler söyler.. Çok durgun,halini kabullenmiş, bırakın devrimciliği hastalığının bile mücadelesinden yoksun bir karakter çizer gibidir sanki Yusuf.. Çıkmış hapisten, anne şefkatine muhtaç, hatta şımarık bir çocuk vaziyetlerindedir, öleceğini çoktan kabullenmiş hastalığını düşünmeden, karda kışta yaylaya çıkmak ister falan hani.. Hımm.. Bunların hiç biri beni fazla rahatsız etmedi biliyor musunuz? Sanıyorum ben bunlara fazla takılmadan görüntüleri ve müziği ile filmin keyfini sürdüm.. Yusuf'u silik, mücadelesinden vazgeçmiş bir devrimci olarak nitelendirmedim de, sanki o genç yaşında başına gelenler sebebiyle kişisel bir travma yaşayan bir genç profili çizen Yusuf'u anlayabildim içimde.. Yönetmen Özcan Alper konuyu böyle aktarmış.. Çok da güzel öykü anlatıcısı olmuş.. Çok seviyorum bu filmi.. Dileriz ki başka bir yönetmen daha devrimci gözüyle anlatılan bir film yapsın.. Onu da seyredelim.. Bilirsiniz Magic.. Bir vakitler biz bırakın bu konularda film seyretmeyi, konuşamazdık bile uluorta..
    Keşke bu cesaretle böyle daha fazla filmler yapılabilse... Yaşananlar daha fazla anlatılabilse.. Adı Sonbahar.. Film konusu ve görüntüsü ile Sonbahar'ın hakkını vermiş bana göre.. Yaaa.. Magic.. Film bana göre de böyleyken böyle işte:)Eğer siz o yorumunuzu yazmasaydınız bunları yazmak aklıma geçmezdi bile.. Katkı sağlayan değerli yorumlarınız için sonsuz teşekkürler.. Sevgiler..

    YanıtlaSil