26 Ağustos 2011 Cuma

"Bir De Simit Ağacı Olaydı..."


Babamdan dönüyordum. Arabamı hemen evin önüne değil, bir sokak ilerideki çıkmaz sokağa park etmiştim.  Telaş içindeydim. Bir an once ofise gitmeliydim. Çıkmaz sokağın köşesindeki simitçi  her zamanki yerindeydi.  Simide asla dayanamam.  Kesin akşam simidiydi bunlar… Dumanı tütüyordu çünkü…  Of!.. Buram buram taze gevrek simit kokusuna nasıl içim gitti... Oruçluydum. Akşam ezanının okunmasına üç saat vardı. Bünyem çekti bir kere… Görmezden gelemedim. Simitçi tezgahının önünde  bir süre durup simitleri seyrettim.  Yalan söyleyecek değilim. Kendimi alamıyor, imrenerek simitlere bakıyordum.  Onu farkettim. O da durmuş aynı benim gibi simitlere bakıyordu.  Gözgöze geldik. Aynı anda birbirimize gülümsedik. Gülünce güneş karası yüzü aydınladı sanki. Sevimli bir yüzü var...  Nasıl zayıf, kuru bir şey anlatamam. Şairin “Çöp gibi bir oğlan ipince” dediği türden… Kafamızı aynı ahenkle simit tablasına çevirdik. Ben simitlere gözümle yermiş gibi baktım. Ona döndüm. “Aç mısın?” dedim. Öyle başını büküp Küçük Emrah pozu vermedi. Sadece sustu ve tekrar gülümsedi.  Gülümseyince dudağının sağ yanı, yanağına doğru diğerinden daha fazla kıvrılıyor. O kıvrımın hemen bitiminde minik bir gamze beliriyor. Üstündeki giysiler abisinin olmalı… Renkleri solmuş… Üzerinden dökülüyor. Sırtında boyacı kutusu var. Ayakkabı boyacısı belli. En son ne zaman ayakkabılarımı boyattığımı düşündüm… İnan aklıma gelmedi. Marketlerden satın aldığım süngerlerle işimi gördüğümden beri ayakkabı boyacılarını unutmuşum. Tuhaf!  Hiç mi denk gelmedim? İşim olmayınca farketmiyorum demek ki…  Simitçiden satın  aldığım simidi uzattım.   “Ben yiyemiyorum. Benim yerime sen ye bari.” dedim. Hiç tereddüt etmedi. "Teşekkür ederim" dedi. Aldı. Hemen ağzına götürdü. Kocaman ısırdı. Sırtını döndü.  Şehrimin asırlık ağaçları altında seke seke  yürüdü. Arkasından bakakaldım.  Az ilerledi. Durdu. Başını geriye çevirdi. Bana baktı. Gülümsedi. Minik elini salladı.  Elimi kaldırım.  "Hoşçakal çocuk" dedim.  Aklıma Orhon Arıburnu’nun bir şiiri geldi…

“Ne gam kalırdı
 Ne kasavet
 Bir de simit ağacı olaydı
 Bizim sayılırdı saadet.”

Böyle bir ağaç var mı? Yok tabii… Nedense mutlu bir doygunluk hissettim. Arabama doğru umutla yürüdüm. 
 

21 yorum:

  1. Kelimelere sizin gibi hükmedebilmek, hissettigini bu kadar güzel anlatabilmek ne hoş :) ve o doygunluk hissi...

    Güzel. sizi okumak bu iyi geliyorsa bana, hep okumalıyım ve sizde hep yazmalısınız :)

    YanıtlaSil
  2. muhteşem..ne sade ne içli ne acı ne hoş ve ne güzel bir yürek..eyvallah..

    YanıtlaSil
  3. Kocaman güldürsün beni.
    Bedelle oruç tutturanı duymuştum ama..
    bedelle oruç yiyeni duymamıştım.
    Olsun..allah doğrusuna denk getirir :)

    Şaka şaka. Kurgulaman çook güzel olmuş. Ellerine yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
  4. Günlerdir simit istiyor bünyem. nedense almıyorum. sanki simit orucu başlattım.
    Eğer alırsam..ucuna kalın bir tereyağ parçası kondurup tuz ekip yiyeceğim. Sonra bir daha bir da derken simit bitecek.
    Yazını okuyunca simit orucundan vazgeçtim. burnumda tüttü.
    elimi yüzümü yine yıkayıp..giyinip cıkmam lazım.
    Çok üşeniyorum çokk.. biri bana getirse keşke.
    Bu yazıyı okuyan biri bana getirsin ne olurrr..
    Simittt..!!
    Simitçiii!!
    :(

    YanıtlaSil
  5. Ne güzel bir paylaşım... Hayatın içinden, sıcacık, sevgi dolu... Yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  6. Ben de özledim taze simidi..

    YanıtlaSil
  7. işte simit söz konusu olduğunda, çocuk ve martı birbirini anımsatır hep gözü buğulu olana :)

    YanıtlaSil
  8. Aslı, ne hoş sözler bunlar:) Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  9. Demek kurgulamamı beğendin Dilek. Sağol var ol:)

    YanıtlaSil
  10. Ah Dilek izmit simiti ne güzeldir değil mi?
    Susamlı gevrek gevrek.. Düşün bir yazı ile canımız simit istiyor, aç açına bakınca feci!
    Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin derler ya
    ne doğru..

    YanıtlaSil
  11. Silva, yüreklendiriyorsunuz beni. Sağolun:)

    YanıtlaSil
  12. Vladimir bilmiyorum İzmit simidi yeme şansınız oldu mu? Anlatılacak gibi değil. Çok farklı..

    YanıtlaSil
  13. simdi bu yazi icime oyle bir oturdu ku, sicak bir tebessumle okudum ve buram buram simit kokusunu duydum .. o kadar ozlemisim demek ..

    cok guzel bir paylasim bu : )

    YanıtlaSil
  14. Eve gelince ilk işim simitleri afiyetle yemekti ama bir kapı çaldı telefon çaldı annem çağırdı derken bir türlü kısmet olamadı.
    Herşeyi hazır edip yemeğe başlamıştım ki çitir ççıtır olan o simit kayışa dönmüş. Hemen fırına koyup ısıttım ama bu sefer de iştahım kaçtı. Simitte enteresan bir ekşilik vardı. Keyfim kaçtı. Galiba simitçi ustasıda oruçtu hamurun mayasını kaçırmıştı. Bir tutam şeker atmayı unutmuştu hamura.
    Yaa.. Bir simit ağacı olsaydı doga bunların hiçbirisini unutmazdı ..

    YanıtlaSil
  15. :)
    telefon açıp iftarlık simit istemeli şimdi..
    İzmit simidi yemedik ama Konyanın ki de güzeldir:)
    simit tadında yazınız için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  16. Hımm.. Lôlâ.. Heveslendirdim mi? Fena:)

    YanıtlaSil
  17. Bir de simit ağacı olaydı keşke Dilek:) Haklısın.

    YanıtlaSil
  18. Beyaz Lale, isteyin yeter.. Hemen kargo yapar gönderirim:)

    YanıtlaSil
  19. Orhon Ariburnu ne guzel demis 'Bir de simit agaci olaydi' diye, ben de lokumu cok severim biteviye, icimde lokum agaci cikacak derim, lokum tadinda bir yazi olmus yine, okuyanlara mutluluk veren biteviye:)

    YanıtlaSil
  20. İki yazınızı da okudum ve keyif aldım...
    Simit ağacı olsaydı,en mesut biz olurduk sanırım :)

    YanıtlaSil