14 Mayıs 2012 Pazartesi

Ağlamak Güzeldir:)


Sana bir şey söyleyeyim mi? İnan, öyle felsefecilerin sözlerini hafızasına nakşedebilen, tam yeri geldiğinde, taşı gediğine koymak maksadıyla, hoop diye bellekten dile dökebilen  kapasitedede biri hiiiç değilim. Öyle afralı tafralı sözler bilmem. Ama Sokrates galiba şöyle bir söz sarfetmiş. "Büyük hayallerin kırıklıkları da büyük olur" demiş. Benim durumum zordu. Çok güzeldim. Yalan değil... Öyle söylüyorlardı. Büyüleyici bir güzelliğe sahiptim. Annem de güzeldi. Hele annemin annesi... Of.. Anlatılacak gibi değil. Yaşını söylemesem anneannem benim annem, annem ise ablam gibiydi... Yaşsız kadın denen cinstendiler yani... Ne yalan söyleyeyim, bir genç kızın güzelliğinin farkında olması şahane bir duyguydu... Hayata beş sıfır galip başalamışım gibi hissediyordum kendimi. Burnum havadaydı. Lise mezuniyetime üç ay kalmıştı.  Bizim kasabanın geleneksel güzellik yarışmasına o yıl girmeye kararlıydım. Derslerim orta karardı. Zaten üniversitede okumayı düşünmüyordum. Farklı hayaller kuruyordum. Güzellik yarışmasını kazanacaktım. Sonra ver elini İstanbul! Manken olacaktım. Çok gerekeceğini düşünmüyordum ama belki bir oyunculuk okuluna devam eder, gözboyama cinsinden oyunculuk sertifikası ediniverirdim. Sonrasının çorap söküğü gibi geleceğine emindim. Kolaydı. Gelsin televizyon reklamları... Gitsin diziler... Heey! Hayallerim bu kadar değildi elbette... Ya sinema... Gizli bir hazineydim ben... Henüz keşfedilmemişlerinden... Öyle hissediyordum. Şu endam bu güzellikle memleketin en tanınmış aktristi ben olamaz mıydım yani? Evde hep öyle söylüyorlardı. İnanıyorum kesinlikle olabilirdim. Tamam, sesim pek iyi değildi. Olsun varsın. Piyasada kimler şarkı söylemiyordu ki? Şöyle castaka castak birkaç şarkı edindim mi? Cıbıldak bir kaç klip çekimi... Heeyyy! Sadece bizim kasabanın değil, memleketin kraliçesi ilan edilirdim vallahi.. Ne var? Zaten ailem yıllar önce beni kraliçe ilan etmişti. Eve geldiğimde formamı çıkardığım gibi  saçıma taç takarak dolaşıyordum. Fena kaptırmıştım kendimi bu hayallere... Çok fena... Aklım fikrim gelecek öykülerimdeydi. Güler... Güler'le güya arkadaştım. Bizim sınıfa bu yıl gelmişti. Diğer kızlar gibi ondan da hoşlanmamıştım. Güzel değildi bi kere... Güler'de benim güzelliğimin kırıntısı dahi yoktu. Kara kuru bir kızdı. Ne vakit onu sınıf kapısından girerken görsem yüzümü ekşitir, "onun yerinde olsam evden dışarıya çıkmaz, gudubetliğimden kimselerin yüzüne bakamazdım," diye aklımdan geçirirdim. Çalışkandı. Biz aynı sırayı paylaşıyorduk Güler'le. Sınıfta hiçbir kızın yanımda oturmaya cesareti yoktu tabii. Yalnız oturduğum için, sınıf öğretmenimiz Güler'i benim sıramda yanıma yerleştirmişti. Bana öyle geliyordu ki, yanyana oturunca, bariz  güzel ve çirkin manzarası sergiliyorduk. Galiba acıyordum Güler'e. Pek konuşmuyordum. O da fazla takılmıyordu bana. Ancak sene başından beri çözemediğim bir sırrı vardı. Gizli gizli onu izliyordum. Aklım bir türlü basmıyordu. Sınıfın  çocukları neden benim değil Güler'in peşinden koşuyordu? Basbayağı çirkindi işte... Karga gibi burnu, ipincecik dudakları, sarı çalı süpürgesi gibi saçlarıyla estetikten, güzellikten bir nebze nasibini almamıştı. Hasta zayıfı haliyle, bu kızın nesini beğeniyorlardı? Eğer ben güzelsem, Güler feci çirkindi. Hayret ederek farkediyordum, okulun çocukları Güler'e uzaktan uzağa göz süzüyorlar, yanından geçerken derin derin iç çekiyorlardı. Derslere gelmediği günler onun için not tuttuklarını farkedince şaşkınlığım tavan yaptı. Son yazılıda, Güler'e kopya vermek için yarışan  bizim sınıfın erkeklerini hatta kızlarını görünce "pes!" dedim. "Pes!" Artık sabrım taşmıştı. Ne buluyorlardı ki bu kızda? Bende olmayan neye sahipti? Büyücüydü bu kız! Sırrını benden gizliyor olmalıydı haspa! Düşünüyordum. Kendimi ezik hissettirecek hiç bir artısı yoktu. Güzellikse... En güzel bendim. Eee!.. Yok artık. Daha fazla dayanamadım. Okul çıkışında Güler'i müzik odasında sıkıştırdım. Gözüm öyle kararmıştı ki, selamsız sabahsız içimdeki nefreti kustum. "Kin ve garez doluyum sana karşı. Çok kızgınım, çok." dedim. Anne sözü dinler gibi masum gözlerime baktı. Doğrusu tavrım yüzünden bana öfkelenceğini zannetmiştim. Şöölee çirkinliğine yakışır ağır, tumturaklı bir çıkış hayal etmiştim. Niyetim saç saça baş başa girişmekti. Yolmak istiyordum o yelloz saçlarını. Fakat öfkelenmediğini şaşkınlık içinde  görünce, benim öfkem katmerlendi. Pirelendim iyice. Resmen öfkeden çıldırmış üstüne yürüyordum ki "Neden?" dedi. Sesi yumuşacıktı. Nasıl anlatsam? Hem beni umursamazmış gibi yumuşak, hem de yüreğimi okşuyormuş gibi yumuşaktı.  Gülümsedi. Bu kız kesinlikle büyücüydü. Gülümsemesiyle dilimin ucundan ummadığım lakırtılar döküldü. Acayip bir cümle söyledim. "Güzellik yarışmasına girmeyi düşünmez misin?" dedim. Buram buram merhamet kokan, başka hiç bir art niyet aramayan bakışlarla bana baktı. "Güzellik yarışması nasıl adil olabilir?" dedi. "İnsan kendi çabasıyla  güzelliğine sahip olmaz ki. Nasıl ailemizi, nerede doğacağımızı, cinsiyetimizi kendimiz seçemiyorsak, tenimizin, saçımızın, gözümüzün rengini, yüzümüzün şeklini, boyumuzu biz belirlemiyoruz. Genlerden gelen miraslarımızı mı yarıştıracağız?" diye sözlerine devam etti. Şaşkın gözlerle Güler'e  baktım. "Hafta sonu sınıfça gene bizde toplanacağız. Benimle konuşmak istemediğin için sana teklif edemiyordum.  Üniversite sınavına az kaldı. Esas yarışma o. Gelirsen çok mutlu olurum." dedi. Başımın üstünde işittiğim ilk "THUD" efekti o andı sanıyorum. Nedense "tamam." dedim.  Bu kız büyücüydü. Emindim. Aptal olduğum bu kadar mı kolay yüzüme anlatılırdı?  Sırtımı Güler'e döndüm. Ağlamaya başladım. Ağlamak güzeldi:)

 

18 yorum:

  1. okudum, ne güzel yazmış hemen yorum bırakayım dedim. üstüne yazacak hiçbirşeyim olmadığını farkettim. sonra bir kez daha okudum. sen yorumu postun altına değil kendi kafana düş, azıcık güzel hissettiğinde hislerine, yarın öbür gün anne olduğunda çocuğuna öğrettiklerine dikkat et dedim. ayağını denk al kızım huop falan da dedim ama o kısmını burda paylaşmayı gereksiz görüyorum o bizim iç meselemiz. elinize sağlık, hakikaten zevkle okudum(:

    YanıtlaSil
  2. ilk defa blogunuza giriyorum. yazınızdaki akıcılığı kıskanmadım desem yalandır. türkçe yazılar okumayı sevmeyen ben bir çırpıda okudum yazınızı.. ellerinize sağlık. diğerlerine de sıra gelecek :)

    YanıtlaSil
  3. Sözün sihir olduğunu çok önceleri öğrenmiştim.
    yazıya döküldüklerinde,böyle büyüleyici oluyorlar işte.
    Bu çağlardaki neslin,başka türlü ağlamalarını engellemek adına böyle paylaşımlara çoook ihtiyaçları var.

    YanıtlaSil
  4. Felsefe, mantık, fizik, kimya ve hatta simya..hepsi bir arada. Kısacası büyülü bir yazı bu:)
    Kutluyorum yazanı.

    YanıtlaSil
  5. Sonunda ne olacak ne olacak... diye diye okudum yazınızı. Akıcılık mükemmel, ama en güzeli olayın gerçekten yaşanmış olduğunu bilerek okumaktı. Üstüne üstlük kendinizle bu kadar yalın bir dille yüzleşmiş olmanız filan.. İnanın harikaydı. Tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  6. Umarım bu harika hikayenin devamı vardır.
    Mesela sonra kız nereyi kazandı..esas kız ne yaptı..yıllar sonra karşılaştılarmı..yoksa filan filan mı oldu.
    Ne olur devamı olsunnn..
    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  7. Semmma, eğer bu yazı sizde böyle duygular bıraktıysa... Heyy! Ne diyeyim, ne mutlu canıma:)

    YanıtlaSil
  8. tuzvekarabiber / Salt'nPepper, ne güzel sözler bunlar:)

    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  9. Casswa, bu yazıyı dün gece yazmıştım.
    Yayınlayıp yayınlamama konusunda epeyce düşündüm biliyor musunuz?

    Oysa genelde çok düşünen biri değilimdir:) Yazdığım gibi dumanı tüterken, demlemeden atarım hayal kahvem'in beyaz sayfasına, olur biter.

    Beğenmenize sevindim. Sağolun.

    YanıtlaSil
  10. Sahi mi,Mrs. Curiosity? Sürükleyici bir yazı olmuş öyle mi? Hey! Çok sevindim. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  11. Dostça 99, siz kimbilir bu hikayenin devamını kafanızda ne güzel yazmışsınızdır:) Devamını sizden okusak mesela... Ne dersiniz?

    Sağolun. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  12. LODOSCU, yorumunuzu okurken kızardığımı hissettim:) Çok naziksiniz. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  13. bu bir öykü mü gerçek mi bilemedim bloga yeni gelmeye başladığım için ama hangisi olursa olsun çok hoş olmuş:)

    eline sağlık bizimle paylaştığın için teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  14. o vakit vedat sakman'dan ağlamak şarkısı gelsin....

    ne güzel bir yazıydı yahu...

    YanıtlaSil
  15. AsiRuh, Hayal Kahvem'e hoşgeldiniz öyleyse:) İnanın ben de bilmiyorum.
    Hayal miyim? Gerçek miyim? Yazdıklarım hakiki mi, değil mi:)
    Hem yazıp hem okuyorum:)) Sevgiler.

    YanıtlaSil
  16. MeRİÇ, Vedat Sakman'ı dinleyeyim bari:)Beğenmenize sevindim. Sağolun.

    YanıtlaSil