11 Mayıs 2012 Cuma

Sait Faik Ve İstanbul'da Yürümek


Bugün Sait Faik'in 58. ölüm yıldönümü olduğunu hatırlayınca yüreğimin cız ettiğini hissettim. Sait Faik bayıldığım öykücülerin en birincisi. Düşünüyorum da, sevdiğim kitapların yazarlarıyla tanışmaktan, karşılıklı muhabbet etmekten pek hoşlanacağımı sanmıyorum. Onları sadece yazdıklarıyla sevmek istiyorum. Amaa... Sait Faik aklıma gelince var ya, keşke tanısaydım demekten kendimi alamıyorum. Çünkü ben uzun zamandır neyin hayalini kuruyorum biliyor musun? Şeyy… Ben. Yürümenin… Uzun zamandır Sait Faik'le İstanbul’da yürümenin hayalini kuruyorum… Düşünsene… Sait Faik'le birlikte  önce Cağaloğlu’ndan yürümeye başlıyormuşuz. Sirkeci'ye iniyormuşuz tamam mı? Eminönü karışıklığıyla köprüden geçiyormuşuz. Yüksekkaldırım’a tırmanıyormuşuz… Efendime söyleyeyim… Sonra… Ver elini Tünel… İstiklal Caddesi… Taksim… Bir dakika... Acaba bu yoldan Beyoğlu’na çıkmak bizi yorar mı yoksa  dinlendirir mi dersin? Ya taşıtlar, işsiz güçsüzler, gezginci satıcılar kalabalığı tadımızı kaçırırsa? Hımm… Ne diyeyim? Bilemedim. Ah! Peki… Ya koşmadan, yavaş adımlarla, tatlı tatlı söyleşerek, ta Şişli’den Levent Çiftliği’nden geçerek Boğaz’a kadar Sait Faik’le yarış yapmayı hayal etsem mesela… Ben öne geçince Sait Faik beni eteğimden yakalasa… Hahha!.. Ne hoş bir hayal!.. Ah! Ben en çok ne yapmak isterdim biliyor musun? Sait Faik ve Orhan Veli’yle İstinye İskelesi’nde bir akşam yemeği yemek… Ah! Sonra İstiye’den Bebek’e kadar onlarla beraber gene yürümek... Sağımda Orhan Veli, solumda Sait Faik olurdu. Ben ortalarındayım düşünebiliyor musun? Ellerimi arkamda birleştirir, saçlarımı attıra attıra yürürken ben... Kâh Sait Faik’e kâh Orhan Veli’ye göz ucumla bakardım. Eteklerim nasıl zil çalardı kim bilir? Beraberiz diye hoplaya zıplaya mutlulukla yürürdüm. Eminim. Of!.. Bilirim sonra dayanamazdım. Memleketimin en değerli öykücüsü ve şairiyle yürüyorum demez illa mızmızlık ederdim. Ne fenayım! Yapardım vallahi. Yolun ortasında dururdum. Alt dudağımı sarkıtır, omuzlarımı silkeler, sağ ayağımı yere hızla vururdum. Uzata uzata kelimeyi… Söylenirdim... “Yorulllduuummm!” Ah! Belki birbirlerine bakıp muzip muzip gülerlerdi... Sait Faik bana: “Ne yorulması yahu! Yürüüüsene!” derdi… Ben de gözlerimi buğulandırır, “Bir insanı sevmekle başlamaz mı herşey?” derdim. Belki o anda yanımızdan üç vagonlu Bebek-Eminönü tramvayı geçerdi. Orhan Veli bana “Çok şanslısın, haydi atla bakalım tramvaya!” derdi. Ben dayanamaz ikisini de yanaklarından öperdim. Sonraaa... Üçümüz coşkuyla tramvaya binerdik. Evet, bunu kesinlikle  gene şimdi hayal ettim. İnan bana hayali bile güzeldi. Yüreğimin sevinçle dolduğunu hissettim. Hayatımızı eşsiz kılan tüm ustalar, yattıkları yerde nur ve huzur içinde uyusunlar.

16 yorum:

  1. Sait Faik sana bir (Şşşşt) derdi.

    YanıtlaSil
  2. Hatırladığın ve hatırlattığın için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  3. ..aynı vurguyu yapmak üzereydim ki (Şşşşt!..)Zaman!Eriyor... çok yaşasın :))

    bu arada kurduğunuz hayal çok güzeldi..hayalin içine daldım ve ayak izlerinizi, gölgenizi takip ettim hep!..zaman su gibi akıp geçti ve ben nasıl geçti bilemedim!ruhları şad olsun...

    ve sizinde hayal gücünüze derinliğinize ve not düşen kaleminize sağlık...

    esenlikler dilerim...

    YanıtlaSil
  4. :)) Zaman! Eriyor... Keşke hayalim gerçek olsaydı da deseydi:)) Durun şimdi yeni bir hayal kurayım. Ve Sait Faik'in bana bir (Şşşşt) dediğini varsayayım:)

    YanıtlaSil
  5. Ben teşekkür ederim yorumun için İlknur:)

    YanıtlaSil
  6. Hoppala:)) Esmir "yorulduuummm" dediğim için mi (Şşşşşt) diyecek..
    Ohooo, benim mızıkçığım çoktur. Mızıkçılık vaziyetinde şöhret sahibiyimdir:)) Feciyim!

    YanıtlaSil
  7. Esmir, bir keresinde Oktay Akbal'ın anı kitabında denk gelmiştim bu yürüyüş anılarına...
    Ahhh, demiştim... Keşke ben de yanlarında olaydım:)) Oktay Akbal'a tüm deneme kitapları için burdan sevgiler gönderebilsem keşke. Yoksa nereden bileceğim bu gezileri... Ne öğrendiysem kitaplardan öğrendim:)

    Böyleyken böyle:)

    YanıtlaSil
  8. O zaman hepinize kocaman bir 'Şşşşt'... :)

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel yazmışsın, tebrik ederim... Bu gün bir ara Sait'le Nisuaz'da karşılaştık, kısa bir süre, içerisi çok kalabalıktı, tam o sırada telefonum çaldı, telefon gözümün ucunda olduğundan arayanı gördüm, önemli bir telefondu, açtım, tamam ama Nisuaz'da uçtu gitti bu arada, yalan oldu... Az önce okurken hatırladım Nisuaz'ı ama şimdi vakit geç oldu belki başka bir zamana yazarım... Bu arada Oktay Akbal'ın yürüyüşlerini yazdığı kitabın adını alabilir miyim lütfen ? Sevgiler...

    YanıtlaSil
  10. Zaman! Eriyor, bana hiç şşşşt, mmmşşt demeyin:) Keşke zamanda yolculuk olsa ve ben 1940 lı yılların sonlarına gidebilsem. Sadece Sait Faik ve Orhan Veli'yi değil; Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Cahit Sıtkı Tarancı'yı da görebilsem:) Hepsi aynı devrin çocukları... O kadar sevdiğim şair ve yazar var ki o yıllarda yaşayan.

    Attila İlhan daha küçük o yıllarda... Yirmili yaşlarında olmalı..

    Heyy.. 1940 lı yılların sonu tam Garip akımının kurucuları var ya... ve çağdaşları Sait Faik... Onlarla ilgili yaşanmışlıkları çok okudum Oktay Akbal deneme kitaplarından... Yaşamları tam bir efsane:) Müthişler!

    O kadar çok vapur anıları var ki birlikte... Şimdi Sait Faik'le bir vapura binesim, aynı Sait Faik'in anlattığı gibi yapasım geldi.

    "Vapur, yarı yarıya boş, uzaklaşacak... kalkarken camlar titreyecek... Pervanenin her vuruşunu duyacağım. Uzakta Anadolu yakasının köylerini, öteki pencerelerden Bozburun'u, açık denizi, birbiri üzerine yığılmış lodos bulutlarını, seyredeceğim.
    Denizde dalgalar vardır. Zaman zaman çocukluğumun rüyalarındaki gibi bir yere düşecektir gemi."

    Ne hoş anlatım değil mi:))Sizi bilmem ama hemen hayal alemine çekiyor beni...

    "Yoksa biz
    Bu dünyadan değil miydik?"
    der Orhan Veli...

    Yoksa ben bu dünyadan değil miyim:)
    Şşşşşt! demeyin bana lütfen Zaman! Eriyor, vaziyetim böyleyken böyle:)

    YanıtlaSil
  11. Selam İstanbul GPT, Nisuaz Sait Faik'in gittiği bir pastahane değil mi? Şimdi var mı yerinde?
    Yoktur elbette... Oysa, şairlerin kişisel tarihlerinde yer alan mekanlar dursa yerinde... Ve sonraki nesiller, o mekanlarda sevdiği şairlarin, yazarların ruhunu hissedebilse keşke. Tek avuntu belki Sait faik'in ev müzesinin Bozca Ada'da duruyor olması. Ömrümde Bozcaada'ya gitmedim biliyor musunuz? Bu yıl gidip, Sait Faik'in evini görmek istiyorum nasipse.

    Sanırım Orhan Pamuk bu durumu bize hatırlattı. Sadece şair ve yazarların değil, roman kahramanlarının bile hatıralarının korunması gerektiğini hatırlattı.

    Kitap fuarlarında, sahaflarda en çok toparladığım eski kitaplar Oktay Akbal denemeleridir. Deneme kitabı okumayı severim. Oktay Akbal ve Salah Birsel denemelerini tek geçerim:))

    Sevgiler benden:)

    YanıtlaSil
  12. Selam Hayal kahvem,

    Nisuaz bir anlamda Türk Edebiyat Tarihinin oluştuğu yerdir desek abartmış olmayız sanırım... Oraya kimler gelmişti değil kimler gelmemişti diye sormalıyız herhalde...

    Bugün öğleden sonra yaşadığı Burgaz Adası'na heykeli dikilecek Sait Faik şüphesiz buranın müdavimiydi...

    Sanırım, Sait öğleden sonra iskele meydanında aramızda dolaşıp o şeytani gülümsemesiyle bakacak bizlere...

    Ruhu şad olsun...

    YanıtlaSil
  13. À bout de souffle eşliğinde Sait Faik anmak çok hoş :)) Ruhu şad olsun.

    YanıtlaSil
  14. Zihnin Arka Sokakları, Sait Faik'te aynen Serseri Aşıklar'daki Jean Paul Belmando gibi fotör şapka takar ve takım elbise giyer ya... Çok benzettim... Kız.. Of, sarışın güzeller güzeli Jean Seberg tabii... Eee...Ben değilim ama olsun varsın... Hayalimde sarışın jean seberg olduğumu farzettim diyelim:)

    Ruhu şad olsun.

    YanıtlaSil
  15. Cok icten bir yazi cok hosuma gitti,hayal kurmak cok güzeldir sevgiler sana...

    YanıtlaSil
  16. Bir Terazi Kızı, tam yerine geldiniz öyleyse:) Hep hayal var burada... Hep hayal:)

    Sevgiler benden.

    YanıtlaSil