çetin altan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çetin altan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Hayatın Bedava Hazlarından Biri - Limonata İçmek


Şimdi bilgisayarın başından kalkacağım. Mutfağa geçeceğim. Şu cayır cayır Temmuz sıcağında, önce  bir bardak suya bir çorba kaşığı toz şeker dökeceğim. Doğru dürüst sıkılıp çay süzgeçinden geçirilmiş yarım limon suyunu, bu şekerli suyun üstüne ekleyeceğim.  İyice karıştıracağım.  Eğer canım  görkemli, şööyle uzunca bir kadehi  seçmek isterse, yarım yerine bir limon sıkacağım. Bir çorba kaşığı şeker yerine iki çorba kaşığı toz şeker koyacağım. Sana bir şey söyleyeyim mi? En mühimi ne biliyor musun? Limonatanın soğukluğu... Sence bir limonata, dişleri donduracak kadar soğuk mu olmalıdır? Yooo!.. Bir limonata, sadece bardağın çevresine hafif bir buğu yalazlanması yapacak kadar soğuk olmalıdır. Peki, bardağın içine kalıp buz atılmalı mıdır? Yooo!.. Sakın limonataya kalıp buz atma e mi? Gerekiyorsa bir tatlı kaşığı dövülmüş buz atabilirsin tabii...  Peki...  Yarım tekerlek limon dilimi, limonata bardağının kıyısına mı takılmalıdır, yoksa içine mi konmalıdır? Hımm... Bardağın kıyısına konduğu zaman, daha dekoratif olur. Ama limonun kokusunu daha keskin duymak istersen... Yani... Elinde tuttuğun bir bardak limonatayı koklayıp... Şöylee... Hımmm... Misss! demek istersen... Bardağın kıyısına takılmış yarım dilim limonu, bardağın içine atmalısın elbette... Peki iyi bir limonata yapmaya, bu kadarı yeterli mi sence?  Hayır... Yetmez. Çentilmiş limon kabuğuyla bir sap taze naneyi de, önce limonatanın içinde kısa bir süre tutup, sonra hepsini süzmek gerekir.  İşte böyle bir limonata  içildiğinde,  "Heey!.. Nefiiiisss!" denir. Kaç kere denedim. Bu tarifle yapılan limonata, sahiden şahanedir. Bu limonata tarifini, çok seneler önce, Çetin Altan'ın Şeytan'ın Gör Dediği adlı köşe yazısında okumuştum. Bayılmıştım ne yalan söyleyeyim. Bir limonata yapımı için gösterilen azami  özen etkilemişti beni... Sence böyle bir limonata ultra süper bir zenginlik sorunu mudur peki?  Hayır diyordu büyük usta...  Sadece bir yaşam sevgisiyle, bir yaşam zevki sorunudur. Peki, bu çok önemli midir? Çetin Altan diyordu ki... "Bir kez gelinip, bir kez geçilen dünyayı, en sade koşullar içinde dahi, ıskalamamanın göstergesi olduğu için, çok önemlidir. Sabahları bir saat yürüdükten sonra, duş almak da öyledir." Ne şahane tespitler değil mi?  

Sana bir şey söyleyeyim mi, bu akşam, yemeğin yanına, aynı Çetin Altan usulü limonata yapmaya niyetliyim. Sen de dene istersen. Bir kez gelinip, bir kez geçilen bu dünyayı, en sade koşullar içinde ıskalamayalım olmaz mı, ne dersin? Düşünsene...  Bardağı hafif buğulu, kıyısına yarım limon dilimi takılmış, içinde bir tatlı kaşığı çıngıltılı buz kırığı, azıcık limon kabuğuyla, taze nane kokan, limonatayı içmenin maliyeti nedir ki? Küçük inceliklerle ve basit zevklerle  hayatı lezzetlendirmeliyiz, öyle değil mi?



NOT: Yıllar önce okuduğum yazıyı buldum:) http://www.milliyet.com.tr/2003/06/02/yazar/altan.html

13 Mayıs 2010 Perşembe

Çetin Altan Usulü Limonata Yapmak...

Eee! Madem havalar ısınmaya başladı. Hele bugün var ya, Mayıs ayındayız güya, yaz günlerini hiç aratmadı. O kadar sıcaktı ki hava, buharlaşacağım sandım bir ara. Sabah erkenden kalabalık bir toplantıya katıldım. Sonra işlerim hep arazide olunca... Of!! Allah günah yazmasın, ne yapayım işte sevmiyorum sıcak havayı... Amaa.. Bir limonta olsa iyi gitmez mi bu havada. Limonata deyince... Hiç unutmadım hiiiç! Bugün gibi hatırımda. Tarih 2003 yılının Haziranında bir Pazartesi günüydü. Milliyet Gazetesi'nin Şeytanın Gör Dediği adlı köşesinde, büyük usta Çetin Altan, limonata hakkında bir yazı yazmıştı. Aslında ilk kez bu yazıyı, günümüzden 25 sene evvel Güneş gazetesinde yazmış. Şimdi olduğu gibi, yaz mevsimi eli kulağında vaziyetindeyse eğer, açar okurum bu yazıyı, yaza merhaba diyerekten. O nedenle tarihi hatırımdadır...Yoksa hafızamın iyi olduğundan değil.... Çok severim bu yazıyı. Sanki yaşam manifestomu özetlemektedir. Aynen aktarıyorum işte buraya:

"Yaşamında hiç limonata içmemiş biri, limonatayı çok pahalı bir serinletici sanabilir. Oysa çok ucuz bir serinleticidir. Bir bardak suya bir çorba kaşığı toz şekeri döküp, iyice karıştırdıktan sonra, üstüne doğru dürüst sıkılıp çay süzgecinden geçirilmiş, yarım limon suyu eklersin... Ve hepsini karıştırırsın. Bardak, görkemli ve uzunca bir bardaksa, yarım yerine bir limon sıkar, bir çorba kaşığı toz şekerini de, iki çorba kaşığı yaparsın... Bir limonata, dişleri donduracak kadar mı soğuk olmalıdır? Hayır, bardağın çevresine hafif bir buğu yalazlanması yapacak kadar soğuk olmalıdır. Ayrıca bardağın içine kalıp buz atılmalı mıdır? Hayır, gerekiyorsa bir tatlı kaşığı dövülmüş buz atılmalıdır. Yarım tekerlek bir limon dilimi, bardağın kıyısına mı takılmalıdır, yoksa içine mi konmalıdır? Bardağın kıyısına konduğu zaman, daha dekoratif olur; dileyen, limonun kokusunu daha keskin duymak isterse, bardağın kıyısına takılmış yarım dilimi bardağın içine atabilir. İyi bir limonata yapmaya bu kadarı yeter mi? Yetmez. Çentilmiş limon kabuğuyla bir sap taze naneyi de, önce limonatanın içinde kısa bir süre tutup, sonra hepsini süzmek gerekir. Böyle bir limonata ultra süper bir zenginlik sorunu mudur? Hayır, sadece bir yaşam sevgisiyle, bir yaşam zevki sorunudur. Bu, çok önemli midir? Bir kez gelinip, bir kez geçilen dünyayı, en sade koşullar içinde dahi, ıskalamamanın göstergesi olduğu için, çok önemlidir. Sabahları bir saat yürüdükten sonra, duş almak da öyledir."

Şahane bir tespit değil mi bu? Akşam yemeğinin yanına, aynı Çetin Altan'nın tarifiyle bir limonata yapalım mı seninle? Bir dene olur mu, bu akşam lütfen beni dinle... Bir kez gelinip, bir kez geçilen bir dünyayı, en sade koşullar içinde ıskalamayalım olmaz mı, ne dersin? Bu benim sorunum değil senin sorunun diyebilirsin! Öyle diyorsan, boşver zaten, sen dert etme!.. Bu bir yaşam sevgisiyle, yaşam zevki sorunu! Bilmem, belki ben üşenmem, limonata yanına, iki tane de mum bile koyarım masaya... Maliyeti nedir ki ? İnsan küçük keyiflerle hayatı renklendirmeli, öyle değil mi?