Şimdi bilgisayarın başından kalkacağım. Mutfağa geçeceğim. Şu cayır cayır Temmuz sıcağında, önce bir bardak suya bir çorba kaşığı toz şeker dökeceğim. Doğru dürüst sıkılıp çay süzgeçinden geçirilmiş yarım limon suyunu, bu şekerli suyun üstüne ekleyeceğim. İyice karıştıracağım. Eğer canım görkemli, şööyle uzunca bir kadehi seçmek isterse, yarım yerine bir limon sıkacağım. Bir çorba kaşığı şeker yerine iki çorba kaşığı toz şeker koyacağım. Sana bir şey söyleyeyim mi? En mühimi ne biliyor musun? Limonatanın soğukluğu... Sence bir limonata, dişleri donduracak kadar soğuk mu olmalıdır? Yooo!.. Bir limonata, sadece bardağın çevresine hafif bir buğu yalazlanması yapacak kadar soğuk olmalıdır. Peki, bardağın içine kalıp buz atılmalı mıdır? Yooo!.. Sakın limonataya kalıp buz atma e mi? Gerekiyorsa bir tatlı kaşığı dövülmüş buz atabilirsin tabii... Peki... Yarım tekerlek limon dilimi, limonata bardağının kıyısına mı takılmalıdır, yoksa içine mi konmalıdır? Hımm... Bardağın kıyısına konduğu zaman, daha dekoratif olur. Ama limonun kokusunu daha keskin duymak istersen... Yani... Elinde tuttuğun bir bardak limonatayı koklayıp... Şöylee... Hımmm... Misss! demek istersen... Bardağın kıyısına takılmış yarım dilim limonu, bardağın içine atmalısın elbette... Peki iyi bir limonata yapmaya, bu kadarı yeterli mi sence? Hayır... Yetmez. Çentilmiş limon kabuğuyla bir sap taze naneyi de, önce limonatanın içinde kısa bir süre tutup, sonra hepsini süzmek gerekir. İşte böyle bir limonata içildiğinde, "Heey!.. Nefiiiisss!" denir. Kaç kere denedim. Bu tarifle yapılan limonata, sahiden şahanedir. Bu limonata tarifini, çok seneler önce, Çetin Altan'ın Şeytan'ın Gör Dediği adlı köşe yazısında okumuştum. Bayılmıştım ne yalan söyleyeyim. Bir limonata yapımı için gösterilen azami özen etkilemişti beni... Sence böyle bir limonata ultra süper bir zenginlik sorunu mudur peki? Hayır diyordu büyük usta... Sadece bir yaşam sevgisiyle, bir yaşam zevki sorunudur. Peki, bu çok önemli midir? Çetin Altan diyordu ki... "Bir kez gelinip, bir kez geçilen dünyayı, en sade koşullar içinde dahi, ıskalamamanın göstergesi olduğu için, çok önemlidir. Sabahları bir saat yürüdükten sonra, duş almak da öyledir." Ne şahane tespitler değil mi?
Sana bir şey söyleyeyim mi, bu akşam, yemeğin yanına, aynı Çetin Altan usulü limonata yapmaya niyetliyim. Sen de dene istersen. Bir kez gelinip, bir kez geçilen bu dünyayı, en sade koşullar içinde ıskalamayalım olmaz mı, ne dersin? Düşünsene... Bardağı hafif buğulu, kıyısına yarım limon dilimi takılmış, içinde bir tatlı kaşığı çıngıltılı buz kırığı, azıcık limon kabuğuyla, taze nane kokan, limonatayı içmenin maliyeti nedir ki? Küçük inceliklerle ve basit zevklerle hayatı lezzetlendirmeliyiz, öyle değil mi?
NOT: Yıllar önce okuduğum yazıyı buldum:) http://www.milliyet.com.tr/2003/06/02/yazar/altan.html