abi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
abi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2010 Pazartesi

Küstüm, Konuşmuyorum İşte...

Abimle oturuyoruz, eski günlerden söz ediyoruz. Küçüklüğümüzde oturduğumuz evimizin balkonu, açık hava sinemasının bahçesine bakardı. "Ne günlerdi?" değil mi diye laflıyoruz. "Haydi, film seyredelim birlikte, ister misin?" dedim. "Olur, isterim." dedi. Önüne seyretmediğim film cd lerini serdim. İsimlerinden iki filmi beğendi. Koydum oynatıcıya filmleri. İkisi de hoşuna gitmedi. "Biraz sabret." diyorum. "Film başından belli olur kızım, bir işe yaramaz bunlar!" diyor. "Balık mı bunlar abi ya! Baştan kendini belli eden balıktır bir kere!" diyorum. "Sen ne anlarsın, zaten eskiden de hiç anlamazdın filmlerden!" diyor. Abime "Of ya, yan odaya kitap okumaya gideceğim. Sen ne seyredersen seyret. Sen eskiden de böyle huysuzdun!" diyorum. "Sen de mızıkçının tekiydin!" diyor. İçimden gülerek odadan çıkıyorum. Abimle küçükken de çok kavga ederdik. O hep iyiydi. Damarına basan hep bendim. Şimdi güya küstüm ya... Küçüklüğümüzdeki gibi, abime küsmek hoşuma gitti.

Yan odaya girdim. Elime değen ilk kitabı aldım. Yazan İtalo Calvino. Hani 1923 de Küba'da doğan meşhur İtalyan yazar. Hani Varolmayan Şövalye'nin yazarı. Daha önce yazmıştım Hayal Kahvem'e. Hani biri kahraman, idealist ve soylu bir şövalye ama zırhtan ibaret içi boş, diğeri bir bedene sahip ama akıldan yoksun iki kahramanın hikayesini anlatır bu kitabında. Bir nevi varolanla varolmayanın çatışmasıdır yani. Şimdi elimdeki yazarın bir başka kitabı. Yeni almıştım. Henüz okumamıştım. Kitabın adı "Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu". Güya kızdım ya abime. Bir hışımla koltuğa uzandım. Birinci bölümünü açtım. Okumaya başladım. İlk paragrafı şöyle başlıyordu:

"İtalo Calvino'nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı yeni romanına başlamak üzeresin. Rahatla. Toparlan. Zihnindeki bütün düşünceleri kov gitsin. Seni çevreleyen dünya bırak belirsizlik içinde yok oluversin." Nasıl yani? Bu yazar ne diyor şimdi? Abime küstüğümü bildi mi? Şaşkınlıkla okumaya devam ediyorum. Kitapta "Kapıyı kapasan iyi olur; öte yandan çalışmakta olan bir televizyon vardır."diye yazıyor. Aaa! Vallahi var. Abim yan odada televizyon seyrediyor. Bir yandan da bana sesleniyor: "Gel, darılma hemen! Gel kardeş kardeş televizyon seyredelim birlikte!" diyor. Kitabı okumaya devam ediyorum. Yemin ediyorum yalanım varsa, kitapta aynen şu yazıyor; "Hemen seslen ötekilere:" Hayır televizyon seyretmek istemiyorum!" Sesini yükseltmezsen duyamazlar seni. "Kitap okuyorum.Rahatsız edilmek istemiyorum!" O gürültü arasında seni işitmemiş olabilirler, daha yüksek sesle söyle, bağır hatta: "Ben, İtalo Calvino'nun yeni romanını okumaya başlıyorum!" Şaşırdım kaldım. Kamera şakası mı bu? Niye hep böyle acayiplikler beni bulur. Abime sesleniyorum: "Kitap okuyorum. Rahatsız edilmek istemiyorum." İçerden abim:" Kitap mı? Kimin kitabı?" diyor. Aynı kitaptaki gibi cevap veriyorum: "Ben İtalo Calvino'nun yeni romanını okumaya başlıyorum!" Abim: "Kızım nerden bulursun bu kitapları? Hayatımda duymadım. İtalo Calvino da kim?"diyor. Dudak büküyorum. Ağlayacağım galiba. Gidiyorum abimin yanına. Elimi uzatıyorum. Ayak ayak üstüne atarmış gibi, orta parmağımı işaret parmağımın üzerine atıyorum. Çocukluğumuzdaki gibi, diyorum ki abime: "Küstüm sana abi, boz! Konuşmuyorum!!"

Calvino

NOT: Bu yazıyı çok önce bloğuma yazmıştım. Hep yazı yazınca bloğuma kardeşimle ilgili, bir de abimle ilgili bir yazı vakti geldi. Bu yazı ile başlangıç yapacağım. Sonra bir zamanlar Tarık Akan'ın İzmit şubesi denilen, peşinden kızların koştuğu abim hakkında yazacağım. Nasıl olsa Hayal Kahvem'den haberi yok. Anlatacağım da anlatacağım:)

28 Ocak 2010 Perşembe

Gençlik Efsanem! 3 Hürel

Haydi, biraz eski günlere uzanalım... Liseye gidiyorum. Odamın duvarlarına üç kardeşin posterlerini asıyorum. Onur, Haldun ve Ferudun Hürel... İstanbul dışında bir taşra şehrinde yaşıyoruz ya, kızların duvarlara erkek posterleri asmaları doğru bir şey değildi. Aileler böyle düşünürlerdi. Kendileri normal bulsalar da, mahalle baskısı o zamanlar da vardı. Ve aileler çevrelerinden etkileniyorlardı. Hele benim bir de abim var. Belalım! Beş yaş var aramızda. Her işime maydanoz olurdu. Abi ya. Bir işi de buydu. Canım benim ya! O zamanlar sinir oldurdum abime. Kimbilir kaç kez hınçla bakmışımdır yüzüne... Ama şimdi bir kaç gün telefonlaşmazsak özleriz birbirimizi... Kardeşlik böyle bir şey işte. İnsanı biler de biler... Şimdi bana cadı diyorlar ya, belki de böyle cadı oluşumun abimdir müsebbibi... Durmadan savunmada durumundaydım ve tatlı oyunlarımla mutlaka ikna etmeyi beceriridim kendisini:)

3Hürel benim için farklı bir gruptu. Liseye giden bir genç kız için, üç yakışıklı gencin bir grup oluşturması 3Hürel'i sevmemde etkili olmuştur illa ki. Asıl beni etkileyen bu modern gençlerin Anadolu ezgileri ile müzik yapmalarıydı tabi. Sadece kendi beste ve sözlerini çalıp söylüyorlardı. Yabancı besteleri kullanmadan ve türkülerimizi kendi parçalarına uyarlamadan müzik yapıyorlardı. Anadolu ritimleri hakimdi şarkılarında ve bunu hissetmek 3 Hürel'i daha da sevilir kılıyordu. "Bir sevmek bin defa ölmek demekmiş" adlı en sevdiğim şakılarının sözleri şöyledir:

"aşkın şarabından bilmeden içtim /sevda yolundan bilmeden geçtim/ aşkın bir alevmiş yar yar bir ateş parçası bilmeden gönlümü ateşe verdim/ bir sevmek bin defa ölmek demekmiş /bin defa ölüp de hiç ölmemekmiş/ şarabı zehirmiş içtikçe öldüm/yolu hep uçurum düştükçe öldüm /aşkın bir alevmiş yar yar/ bir ateş parçası bilmeden gönlümü ateşe verdim/ bir sevmek bin defa ölmek demekmiş /bin defa ölüp de hiç ölmemekmiş"

3 Hürel'in şarkı sözlerinin temaları hep aşk, aşk acısı, ölüm ve hüzün üzerineydi. Dinledikçe o genç çağımda damardan yakalardı beni. Hiç usanmadan defalarca dinlerdim.O zamanlar müzik dinlemek için pembe bir pikabımız vardı. 45 lik plaklarda dinlerdik sevdiğimiz şarkıları.3 Hürel yıllar sonra bir şarkısını Haluk Levent'e verdi. Bu şarkıyı günümüz gençleri de bileceklerdir. İşte "Sevenler ağlarmış"diye Haluk Levent'in şimdilerde tekrar meşhur ettiği bu şarkı benim gençliğimin efsane şarkısıydı. 3 Hürel le birlikte bende bağıra bağıra söylerdim, abimle evde köşe kapmaca oynayıp, duvarımdaki posterlerimi yırtmaması için yalvardığım zamanlar... Çünkü bu şarkıyı abim de severdi. Şarkıyı duyunca kıyamazdı yırtmaya... Bir dahaki dellenme mücadelesine kadar, Onur-Haldun-Ferudun Hürel kardeşler duvardaki posterlerinden bana sevgiyle gülümserlerdi. Ah ne günlerdi!

"Bir yarim olsun isterdim, gözleri yeşil / Bir yarim olsun isterdim, gül yüzü gülen /Onu çok sevmek isterdim, delice sevmek /Peşinden koşup koşup, sonunda almak /Ben sevmek, sevmek isterdim /Nerden bilirdim, sevenler ağlarmış /Bir yarim oldu sonunda, gözleri yeşil /Bir yarim oldu sonunda, gül yüzü gülen /Onu çok sevdim sonunda, delice sevdim /Fakat bu aşkın sonunu, ben hiç bilmezdim /Ben sevmek, sevmek isterdim /Nerden bilirdim, sevenler ağlarmış."