meksika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
meksika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ağustos 2013 Salı

Kahve Molası - Nereye Sinyorita?


Etrafıma göz attım. Herkescikler başlarını önlerine eğmiş çalışıyordu. Penceredeki jaluzinin parmaklıkları arasından dış dünyaya baktım. Ağustos güneşi yine yeni yeniden gerim gerim gerinmekte, yakıcı oklarını benim bulunduğum coğrafyaya şımarıkça göndermekteydi. Koskoca güneşle cenk edecek halim yok ya! Ne yapsaydım yani?  Önce serçe telaşıyla şapkamı başıma taktım. Sonraa... Çantamı kaptığım gibi, parmaklarımın ucuna basa basa ofisten kaçtım. Sana bir şey söyleyeyim mi, bir an bile tereddüt etmedim. Zaten bayram tatilinden yeni çıkmıştım. Bayram boyunca, hayat beni çağırsa da hiiçç mi hiiçç tenezzül etmedim. Sözün özü, bu sıcakta tatile filan  gitmedim. Tamı tamına dört gün Bezgin Bekir ayağına yattım. Dün bir. Bugün iki... Elim mecbur... Çalışma hayatıma tıpış tıpış dönmüştüm gene tabii... İyi ama... Bünyem, "iş vaktinde çalışmak" akordunda değildi ki... Daha ziyade bir Meksikalı  misali "ne güzel çalışmamak, arkasından da dinlenmek" tadında ritim vermekteydi. 
 
Sıcakta... Sahiden... Enikonu tanınmaz oluyorum biliyor musun? İçimden bambaşka... Nasıl anlatsam... Acayip bir ben çıkıyor. Bu tip durumlarımda ortadan kaybolmak istiyorum. Hoş, ben her türlü tuhaflığıma alışığımdır alışmasına da... Beni normal insan görünme mecburiyeti daha fena yoruyor. Bak şimdi...  Rüzgâr günlerdir görünmüyorsa... Yaz güneşi ortalığı cayır cayır kavurmaktaysa... Şeyy... Tehditkâr bir hava takınmak istemem ama, enerjisini rüzgardan alan bencileyin biri için gözü dönme çanları çalıyor demektir yani öyle söyleyeyim. Bugün eskaza biri karşıma çıkıp, beni durdurmaya kalsa... Ne biliyim, "Biz burada çalışıyoruz sinyorita, sen nereye?" dese mesela... Hilafım yok, hayali tabancamı çıkarırım, dan dan dan vurabilirim valla... Öyle böyle değil... 

Nasıl oldu bilmiyorum. Arabam bizim köyün havuzunun önünde durdu. Bagajdaki mayomu, havlumu, terliğimi elime aldım.  Sosyal tesisteki çilli çocuğa "Amigo, orta şekerli bir kahve lütfen." diye bağırdım. Çilli çocuk muzipçe gülümsedi. "Tamam sinyorita, emrin olur." dedi. 

Şu anda hayali havuzun dibindeyim. Su nasıl biliyor musun? Buz mu atmışlar ne? Çivi! Çivi! Oh ya! Ancak kendime geldim!

Hey! Kahve molam bitti. İşe dönmeliyim:) 

1 Mart 2012 Perşembe

Ve Soğuk Ve Mart Ve Hissetmek


Şimdi hava böyle soğuk ve karlı olunca... Canım ne istedi biliyor musun? Sıcacık bir memlekete yolculuk etmek... Bu gece... Yemek işim bitince... Isınamadım nedense... Güzelcene çay demledim. Kız belli bardağa koyduğum çayı yudumlaya yudumlaya çalışma odama geçtim. Kocaman pembe polar sabahlığımı üzerime geçirdim.  Hakkını vermeliyim... Bu sabahlık, kaç mevsimdir  ilgimi bekliyordu kim bilir? Onu şımartmalı, neşelendirmeliydim. Canım ya...  Sabahlığıma iyice sarındım, sarmalandım. Ne yalan söyleyeyim sevindiğini hissettim.
 
 

Sana bir şey söyleyeyim mi, benim fani bedenim ömründe bir kez olsun Meksika'ya gitmedi. Ruhum ise... Ohoo... Saymadım ama defalarca gitti. Üstelik ne pasaport gerekti ne  vize... Paralarım da kaldı cebimde... Şimdi niyetine girdim. Gene Meksika'ya gideceğim. Nanananoom... Önce Latin müziği dinleyeceğim, akabinde ve detayında fotoğraflarını eklediğim  Robert Rodriquez'in filmleriyle seyahat edeceğim. Meksika'lıdır kendisi. Meksika hakkında ne öğrendiysem Robert Rodriquez'in filmlerinden öğrendiğimi söyleyebilirim.


Böyle artist gibi göründüğüne aldanmamak lazım. Robert Rodrigez oyuncu değil, o bir yönetmen. Sevdiğim filmlerin yönetmenidir kendisi. Desperado, Bir Zamanlar Meksika'da ve Ustura adlı filmleri sözgelimi.  Sanıyorum çizgi roman seven biri olarak Robert Rodrigez'in filmlerine kayıtsız kalamadım. Çünkü onun  seyrettiğim tüm filmlerinde çizgi roman tadı aldım.

 

Heyy... Ben Meksika'ya gitmekten vazgeçtim. Sin City'e gitmeye karar verdim. Sin City'yi seyretmeyen fanilere acırım yani o kadarını söyleyeyim. Bu yazıyı yazarken şimdi ne düşündüm biliyor musun? Bir kadın seyirci olarak Robert Rodrigez filmleri bana her daim iyi hisler geçirmiştir. Sanki onun filmlerindeki iyi veya kötü en önemli karakterler kadınlardır. Mart ayına girince... Kadınlar günü diye diye yer gök inletilince... Tevekkeli değil hafızam Rodrigez'i aldı getirdi karşıma demek ki... Soğuk... Yolculuk... Meksika... derken... Vardım mı kadınlara hakkını veren bir yönetmenin filmlerine...  Misal bir yazı yazmaya başlıyorum... Valla ben bir şey yapmıyorum. Yazı kendiliğinden akıyor kendi mecrasında... Bu gece...  Ne bileyim? Böyleyken böyle...