6 Ağustos 2009 Perşembe

"İnsan Kendini Yalnızca İnsanda Tanır"

"İnsan kendini yalnızca insanda tanır." Keşke benim sözüm olsaydı. Değil! Goethe'nin sözü. K Dergisi okuruyum. Bu cümle K Dergisi'nin kapağının üstünde yer alır. K Dergisi Yaz özel sayısında "Limonata tadında, hafif ama lezzetli okumalar dileğiyle..." Rengin Soysal, seçtikleri bazı yazarların hayatlarını, aşklarını, tutkularını; okumamız için dergilerine konu ettiklerini yazmış. Gerçekten de müthiş bir özel sayı olmuş. Dostoyevski'den, Tolkien' e, Mehmet Akif Ersoy'dan, Albert Camus'ya kadar pek çok edebiyatçının hayatını bu sayıda zevkle okumak mümkün.

"Derbeder Kahin" başlıklı, Cansu Yılmazçelik'in kaleme aldığı, Dostoyevski'nin hayatını okuyunca gözlerime inanamadım. Fyodor Dostoyevski, o müthiş Suç ve Ceza'nın, Ecinniler'in yazarı, nefret edilecek kadar zalim bir babanın çocuğu olarak doğar. Bir albaydır babası, çocuklarına Latince öğretirken, ders boyunca oturmalarına izin vermeyen, topraklarını işleyen işçiler kendisine selam vermezse selam vermedikleri için, selam verirlerse işlerini astıkları için kırbaçlatan, kız kardeşlerinin odalarına erkek var mı diye gece baskınlar yapan acımasız biridir. Annesi altı çocuktan sonra veremden ölür. Babasının köylülerce hunharca öldürüldüğü haberini Dostoyevski askeri okulda alınca, belki de babasının öldürüldüğüne sevindiğindinden ilk sara nöbetini geçirir.


Babasının cimriliği nedeniyle okul hayatında hep fakirlik çeken Dostoyevski, okuldan sonra müthiş bir para savurganlığına başlar. Kumara ilgisi sebebiyle epeyce borçlanır. Ayrıca elindeki paralarla fakir insanlara yemek ısmarlayıp, hayat hikayelerini en küçük detaylarına kadar anlatmalarını ister. Bütün bu birikimlerden "İnsancıklar" adlı kitabını yazar. Yazdıkları Gogol'ün fazlasıyla etkisi altında diye nitelendirilince, neredeyse edebiyat dünyasından afaroz ediliyorken, borçları hat safhada artar ve sara nöbetleri de sıklaşmaya başlar. Bu arada belki meraktan yasa dışı bir örgüte üye olur. Tutuklanır ve idamlarına karar verilir. Tam idam mangasının karşısına dizilmiş altıncı kişiyken, Çar'dan Dostoyevski ve arkadaşlarını affettiğine ve cezalarını kürek mahkümiyetine çevirdiğine dair bir haber gelir. Kararda sadece Dostoyevski için, ilk dört yıllık kürek makümiyetinden sonra, ikinci dört yıl ordunun hizmetinde olacak diye not düşülür.

Dostoyevski dört yıllık kürek mahkümiyeti sırasında gerçek sefaletin ne olduğunu öğrenir. Ağzını çalkaladığı suyla, yüzünü yıkar, iğrenç lekeli giysilerle dolaşır. Dört yıldan sonra geri kalan dört yıllık mahkumiyeti için bir başka yere gönderilir. Etrafında cahil, görgüden yoksun insanlar olmasına rağmen, iyi geçinmeye bir yandan da ordu hizmetinde çalışmaya başlar. Bu arada bir alkolik bir öğretmenin karısına aşık olur. Her akşam yazı yazmaya başlar. Ölüler Evinden Anılar adlı kitabını yazıyorken, öğretmenin tayin olmasıyla, kadından uzaklaşınca, yazı yazamaz olur. Kadınla mektuplaşmaya başlar. Öğretmen iki yıl içinde ölünce, Dostoyevski adamın ölmesini istediği için suçluluk duyar ve sara nöbetleri tekrar başlar. Dostoyevski teğmen olur ve kadınla evlenir. Karısı, kadının oğlu ve Dostoyevski Sibirya dan Rusya'ya geçerler. Gene para sıkıntısı, gene içki, gene kumar, gene sara nöbetleri... Ve sürekli yeni birilerine aşık olmalar...

İyice sara nöbetleri artınca bir genç kızı steno yazmaktan kurtulmak için tutar. Bu kızla evlenir ve kız yazarın maddi anlamda çöküşünün tanığı olacaktır. Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Kumarbaz, Budala, Ecinniler işte yazarın sürekli sıkıntılar içinde geçirdiği bu hayatının ürünleri demek ki."Dünya ve Rus Edebiyatı'nın gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biri olan Fedor Mihailoviç Dostoyevski, kendimize bakıp unutmaya çalıştıklarımızı, hastalıklı yanlarımızı, yazmaya kalkarsak saklayacaklarımızı anlatan derbeder bir kahin gibiydi... Ve başkalarının içine bakar gibi bakıp buldukları ve anlattıklarıyla, bize, kendimizi, yeniden öğrettti" diye bitirmiş özetlemeye çalıştığım bu güzel yazısını Cansu Yılmazçelik. K Dergisi Özel Sayısı içindeki diğer yazarların hayatları da birbirinden ilginç. Çok güzel bir sayı hazırlamışlar. Dostoyevski'nin kendi hayatı zaten roman gibi! Dergide konu olan diğer yazarların hayatları birbirinden enteresan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder