19 Ekim 2009 Pazartesi

Bu Yazıyı Sigara Yanıkları'ndan Aşırdım. Çünkü Yazıya Bayıldım!

Birbirlerini 60 yıl kadar farkla kaçırmış iki adam Orhan Gencebay ve Dostoyevski… Dostoyevski Yer Altından Notlar kitabında “acıda hazların en tatlısı saklıdır” tespitini yaptığında yıllar 1864’ü gösteriyordu. O zamanlar insanlık adına ne kadar büyük bir tespit yaptığının farkında mıydı bilmiyorum. Ama yaklaşık 100 yıl sonra Orhan Gencebay ilk albümünü çıkardı ve bunun ne kadar büyük bir tespit olduğunu herkese gösterdi. Dostoyevski Yer Altından Notlar’da der ki “insanın yapabileceği en büyük hata, hata yapmamaktır. Bir insanın önüne bütün yeryüzü nimetlerini serin, mutluluk denizine , başı kaybolana hatta suyun üstünde hava kabarcıkları çıkana kadar gömün; elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, yalnız uyuması, ballı kaymaklı yemesi, bir de insan soyunun tükenmemesine çalışması için önüne bütün zenginlikleri yığın; bakın, bu insan salt nankörlüğü rezilliği yüzünden başımıza ne püsküllü belalar açacaktır! Balı kaymağı gözü görmez; bile bile en zararlı, çıkarına en aykırı yaramazlıklar, saçmalıklar yapar. Bunun tek nedeni, akıllı uslu yaşayıştan bıkıp, tehlikelere doğru kanatlanan hayal gücünü her işine katmak istemesidir.” İnsanların hayattaki amacı mutlu olmak değil. Böyle olduğunu zannediyoruz ama değil. Eğer her şey kusursuz olsaydı, istediklerimiz hemen gerçekleşseydi muhakkak çok canımız sıkılırdı. Dostoyevski'nin dediği gibi iki kere ikinin dört etmesi kadar küstahça bir şey olamaz.Geçenlerde bir arkadaşla aramızda şöyle bir konuşma geçmişti: - Galiba insan vücudunun biyolojik olarak acıya ihtiyacı var. Tıpkı şekere suya ihtiyacı olduğu gibi. Yoksa her şey yolundayken kalkıp hüzünlü şarkılar dinleyip, filmler falan izleyip kendimizi mutsuz etmezdik. Bu acı ihtiyacını eğer hayattan karşılayamıyorsak bir şekilde suni yollarla elde ediyoruz di mi?- Haklısın, bence de öyle.Orhan Gencebay bence Dostoyevski’yi en iyi anlayan insanlardan biri. Bir kaç karşılaştırma daha yapayım. Bir Teselli Ver şarkısından: "Ben zaten her acının tiyakisi olmuşum, Ömür boyu bitmeyen dert ile yoğrulmuşum." Yine Yer Altından Notlardan bir paragraf: “Gelgeç gönüllü, tutarsız bir yaratık olan insanoğlu ise, belki de satranç oyuncuları gibi hedefi değil, hedefe giden yolu sever. Kimbilir, belki (doğruluğuna bel bağlayamayız kuşkusuz) insanın yöneldiği tek hedef, hedefini elde etmek için harcadığı sürekli çabadır, başka bir deyişle hayatın kendisidir.” Ve karşılığında Orhan Gencebay’ın Seveceksin şarkısının sözleri:"Bir kapıdan gireceksin Neler neler göreceksin Her çileye göğüs gerip Hayat budur diyeceksin Gün gelecek isyan edip Niye doğdum diyeceksin Gün gelecek isyanına Kahkahayla güleceksin Bazen dertten zevk alacak Bazen aşktan kaçacaksın Bazen boşa geçen Pişman olup yanacaksın"

Dostoyevski'yi iyi anlayan kişilerden bir diğeri de Zeki Demirkubuz. Yarattığı karakterlerin tartışmasız en meşhur olanı "Bekir" bunun ispatı. Yıllarca bir kadının peşinden koşması, uğruna gururunu ayaklar altına alması sadece o kadına ulaşmak için olamaz. Ona ulaşma yolunda çektiği acılardan aldığı o tatlı haz bunun sebebi olabilir ancak. Metabolizma böyle sömürülecek acı bulmuşken bırakır mı? Sonuna kadar sömürür. Bekir de "yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydası yok. Kaderin böyle" diyerek bu hazdan vazgeçemeyeceğini hepimize gösterir. Bu yüzden diyebilirim ki -belki biraz iddialı olacak ama- karşılıksız aşk diye bir şey yoktur. İnsanların karşılıksız aşk dediği şeyin adı olsa olsa "Orhan Gencebay Sendromu"dur.Anladığım kadarıyla Zeki Demirkubuz normal hayatında da Dostoyevski'nin izinden ayrılmıyor. Bu kanıya nerden vardığıma bilmiyorum. Belki sıkı bir Beşiktaş fanatiği olmasından olabilir. "Bazen sevinç, paso keder. Beşiktaşım ömre bedel" gibi tezahürahatlar yapan bir taraftar grubu dünyanın en varoluşçu taraftar grubudur bence. Onun için Beşiktaş için işler kötü gittiğinde paradoksal bir şekilde aslında işler iyi gidiyordur. Sonuçta taraftar kederden, dertten zevk almayı biliyor Orhan Baba'nın tabiriyle. Yan tarafta Demirkubuz'u İbrahim Üzülmez formasıyla İnönü tribünlerinde görebilirsiniz. (yazan - hacitokankoli )
" Bu yazı http://sigarayaniklari.blogspot.com/ dan alıntıdır"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder