1 Mart 2010 Pazartesi

Lale ve Laden'in Hikayesinden, Varolmayan Şövalyeye...


Lale ve Ladan Bijani'nin hikayesini duymuş mudun? Bu kurgu değil ama gerçek bir öykü. İranlı 11 çocuklu fakir bir ailenin kafadan yapışık ikiz kızlarıdır Lale ve Ladan. Düşünebiliyor musun? Bir bedenin var, kişiliğin, ilgilerin, zevklerin, yapmak istediğin pek çok şey var. Var ama tek başına hareket edemiyorsun. Kafadan bir damarla ikiz kardeşine yapışıksın. Tam 29 sene yapışık yaşıyorsunuz birlikte... Hukuk okuyorsunuz. Aslında biriniz avukat, diğeriniz gazeteci olmak istiyorsunuz. Avukat olmak isteyen baskın çıkıyor olmalı ki Hukuk fakültesine gidiyorsunuz. Hiç özelin, sadece senin bildiğin, gizlin, saklın yok. Ne yapıyorsanız birlikte yapıyorsunuz. Tuvalete gitmek, banyo yapmak dahil olmak üzere. Ne hazin bir durum değil mi, düşünsene! Sonunda dayanamıyorsuz, hayatınız pahasına da olsa, gene de tek başına yaşabilme ümidiniz var ya, ameliyatla ayrılmaya karar veriyorsunuz. Doktorlar %50 şans verdiklerine göre kolay olmamıştır karar vermek, öyle değil mi? %50 ölüm, %50 ayrı yaşama ümidi! Lale ve Laden kesinlikle ayrılmak istiyorlar. Ameliyat oluyorlar. 90 dakika arayla ölüyorlar. 2003 yılında sahiden yaşanan bir hikaye!

Bu olayla ilgili gazetelerde pek çok haber ve makale okumuştum . Perihan Mağden'in Radikal'deki köşe yazısı ilginçti. Yazar yapışık ikizinden hayatı pahasına ayrılmayı göze alan insan çeşidi olduğu gibi, anasının karnından tek başına çıktığı halde, gidip birini bulan ve yaşamı boyunca ona yapışan insanları kaleme alıyordu. Bir kocaya yapışan kadınlar mesela. Ya da işine, mevkisine, durumuna yapışanlar. Veya tüm hayatını annesine, kardeşine, ailesine adayanlar. Düşünebiliyor musun? Bağımsız bir bedeni, kafası olduğu halde, bir duyguya, konuma, kişiye veya ideolojiye tutkuyla bağlanan ve tutkuyu saplantıya dönüştüren insanların durumu da ne fecidir değil mi?

Tamam.. Anlattım aklıma gelenleri... Eee! Şimdi tüm bunları nasıl toparlamalıyım sence? Aklıma bu kez Sunay Akın geldi. Demlenmiş Hayat Tavsiyeleri vardır ya hani.. İyi de yukardaki durumlarda hangi demli tavsiyeyi, kim kime tavsiye edecek ki? Hangi karar doğru kim bilebilecek? İnsan bir muamma! "Ne bu tutku, ne bu saplantı yaşamındaki bu şeye! Kendine gel, vazgeç!" diyemeyeceğin gibi, "29 yıl yaşamışsın beraberce, ne risk alıyorsun, gittiği yere kadar git, ölümü göze alma, yaşamana devam et!"de diyemez ki insan kimseye! Hayat kendi mecrasında akıp gitmeye devam edecek. O halde bir yazarın kurguladığı kahramanları anlatarak, beterin beteri var deyip, yazıma nihayet vereyim bari...


İtalo Calvino 1923 Küba doğumlu kurmaca romalarıyla ünlü bir yazar. Calvino'nun Varolmayan Şövalye adlı romanını duymuş muydun? Bu Lale ve Laden'in hikayesi gibi değil, tamamen kurmaca... Bak dinle, kitaptaki kahraman soylu, cesur, idealleri olan bir şövalyedir. Tuhaf bir durumu vardır. Parlak ve gösterişli bir zırhtır sadece. Yani zırhın içi boştur. Bir bedeni yoktur. Bu kez bedensiz ama akıllı bir zırh karşımızdaki... Aynı kitapta bedeni olmasına rağmen, aklı olmayan birini daha anlatır yazar. Biri bedensel varlıktan, diğeri bilinçten yoksun iki kahramanın çatışmasıdır bu. Her ikisi de korkunç bir durum değil mi sence? Gerçek dünya hikayelerinden, kurgulanmış yazar ve kitap dünyalarına bir gönderme! Ya işte, bugün de, böyleken böyle!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder