6 Temmuz 2010 Salı

"İkileme"lerle Bir Denem Yazısı

Bak şimdi olanları bir bir anlatacağım sana. Dün abuk sabuk bir nedenden, derdimi doğru dürüst dinlemeden, ordan burdan, yalan yanlış duyduklarıyla, aşağı yukarı bir yıllık sıkı fıkı tanışıklığımıza rağmen arkadaşım küstü, beni terk etti gitti! Oysa iyi kötü bilirdi beni. Aşağı yukarı tahmin ederdi ne deyip ne demeyeceğimi... Ivır zıvır lakırdılar etmeyeceğimi düşünmüş olması gerekmez miydi? Böyle mi olacaktı? Düşe kalka, bata çıka sürdürdük bugüne kadar ilişkimizi. Tamam, tek tük tartıştığımız olmuştur. Ama ipe sapa gelmeyen, saçma sapan nedenlerden! Ivır zıvır şeyler inan ki, anlatmaya bile değmez… Sağ salim gelmiştik işte bu günlere… Hiç sesimiz sedamız çıkmazdı ki… Ben biraz sesimi yükseltsem, o kem küm eder susardı. Ben tıkır tıkır söylerdim söyleyeceğimi, çatır çatır anlatırdım düşündüklerimi. O sus pus olurdu, hiç ses etmezdi. Tamam, bazen yarım yamalak bir şeyler söylerdi. Fazla dinlemezdim galiba. Fakat böyle paldır küldür asla çıkıp gitmezdi. Akça pakça, çıtı pıtı biriydi. Severdim. Güçlü kuvvetli görünen bendim. Eve gelince, ortalığı gümbür gümbür inletirdim. Pata küte girişirdim işlere... Yemekleri yapan, ortalığı temizleyen hep bendim. Kıyamazdım ki ona… Geceleri horul horul uyuduğunda dahi ses etmezdim de, odamı değiştirirdim en fazla. Öteberilerini toplamazdı ki! Dolaşırdı eski püskü esvaplarla… "Yırtık pırtık gezilir mi bu zamanda? Malın mülkün var satsana, dolaşsana pırıl pırıl!" demezdim. Ne isterse yapsın diye düşünürdüm, yanımda ya! Eş dost, konu komşu kızarlardı, yakıştırmazlardı onu bana. Hiç dert etmezdim. Şimdi beni terk edip gitti ya, allak bullak oldum valla. Kendime gelemedim. Arkasından ağladım hıçkıra hıçkıra... Şimdi bunları yana yakıla anlatıyorum ya sana, kusura bakma, e mi? Bende akıl fikir kalmadı. Lütfen, beni biraz toparla!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder