17 Kasım 2011 Perşembe

Tomris Uyar'ın 70. Yaş Değiştirme Törenine Yetiştim.


Bu sabah saat yedide uyandım. Saat onda İstanbul'daydım. Ne yalan söyleyeyim, Kadıköy'den Beşiktaş vapuruna binerken bir serüvene atılma heyecanı içindeydim. Çünkü eğer  Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün Tomris Uyar için düzenledikleri 70. "Yaş Değiştirme Törenine Yetişen..." diye adlandırılmış bir sempozyuma gidiyorsam, İstanbul'a adım attığım anda beni bir serüven bekliyor olmalı diye hayal ettim. Vapura son yetişen benmişim telaşıyla arka koltuğa attım kendimi. Bir süre sonra karşı koltuğa 80 yaşlarında birinin iliştiğini gördüm. 80 yaşındaki adamın minicik, kara kara  bakan gözleri vardı. Evliydi besbelli. Çünkü üzerindeki giysiyi kendisi seçmiş olamazdı. Saçlarını jöleyle böyle yana yatıramazdı. Atkısı o kadar düzgün bağlanmış, gömleği o kadar temiz yıkanmış olamazdı. Biraz sonra atkısını gevşetti. Saçlarını karıştırdı. Darmandağınık etti. Ve kendi oldu. İhtiyar bir adam değildi sanki. Eskisi gibi rahat, keyifli kendisiydi. Gözgöze geldik. Ona gülümsedim. Önce beni bir yerden tanınıp tanımadığını düşündü.  Çıkaramadı. Gözlerimi kaçırmadan kendisine baktığımı görünce, kıyafetinde ters bir şey olup olmadığını kontrol etti. Acaba ben kimdim? Kendisine bu kadar ilgiyle bakıp gülümseyen bir kadını nasıl unutabilirdi? Yüzünde bütün kuşkuları okudum. Sonra sanırım gençliği aklına geldi. Kızlarla bakışarak gülümsediği günleri. Biz karşılıklı bakışıp gülümsedik birbirimize. Vapurdan inerken bir an yanıma gelip konuşmayı düşündüğünü hissettim. Ama sonra vazgeçti. Ya yanlış anlarsam onu? Belki böyle düşündü. Tomris Uyar  buna benzer bir durumu "Yabancı Gibi" adlı yazısında anlatmıştı.  "Hayatın tomurcuklandığı anlar" diyordu böyle kısa gülümseleşmelere. Amaç  o anlarda yaşananların, sürüp gidecek bir anı gibi bellekte saklanması... Evlere zengin bir iç dünya ile dönmek. Tomris Uyar  kitapları kadar kendisini de  merak ettiğim bir yazardı. En sevdiğim şairlerin şiirlerine ilham olmuş bir kadın. Ülkü Tamer ve Turgut Uyar ile evlenmiş. Cemal Süreya ve Edip Cansever tarafından sevilmiş. Müthişti. Zaten öykü seven bir bünyeye sahibim. Memleketimin öykücüsü Tomris Uyar'ı okumadan nasıl durabilirim? Yıllardır öykülerini okur severim. Hele onun için yapılan bir tören varsa, ben o  70. Yaş Değiştirme Törenine kesin yeşirim. Yetiştim. Oğlundan Tomris Uyar'ın oğlu olmak nasıldır, onu dinledim.  Öğrencilerinin, onu seven ve hakkında araştırma yapan yazarların düşüncelerini dinledim. Anlatılacak gibi değil. Tadına doyulmaz muhabbetler oldu. Zenginleştim.


Oniki ile bir buçuk  arası öğle molası verildi. Ben atladım taksiye. İstanbul Modern'e gittim. Hayal Ve Hakikat Türkiye'den Modern ve Çağdaş Kadın Sanatçılar adlı sergiyi gezdim. Bir ara 8 yaşlarında bir çocukla yan yana  geldik. O da  benimle aynı resme bakıyordu. Aniden "Adın ne senin?" diye sordu. Söyledim. Ben de ona adını sordum. "Can" dedi. Son zamanlarda Türkçe'de kullanılan en yaygın çocuk ismi. "Bu resimden bir şey anlamadım. Sen anladın mı?" diye sordu. İşte "hayatın tomurcuklandığı anlar"dan biri daha diye düşündüm. Tomris Uyar'dan öğrenmiştim ya hemen flörte başladım. Flört eşitlik gerektirirdi.  Onun yaşını ve öğrenimini hesaba katmayarak "Fahrelnissa Zeid adını duydun mu sen?" diye sordum. Durdu önce. Sonra "Neden sordun?" dedi. Sanırım bilmediğini söyleyerek gözümde küçük düşmek istemiyordu.  Eşittik ya o anda... "Fahrelnissa Zeid'in resim sanatına çok benziyor. Resmin yanındaki yazıyı okuyalım." dedim.  Onun eve gider gitmez Fahrelnissa Zeid'i araştıracağını ya da yanımıza yaklaşmakta olan annesine soracağını hayal ettim.  Aramızda ayak üstü kısa bir  sanat muhabbeti yaptık.  Onu öpüp veda edemedim. Bir çocukmuş gibi davranmak istemedim.  Ben onun bu günü, sürüp gidecek bir anı gibi belleğine kaydetmesini istiyordum. Aramızdaki tılsım bozulmasın diye birbirimize bakmadan sergiyi gezmeye devam ettik. Oyunumuz bitti... Daha nice oyunlara... Sonra sempozyuma geri döndüm. İkinci bölümü tüm merakımla izledim. Hele sempozyumun sonunda memleketimin büyük yazarı Leyla Erbil'i dünya gözüyle gördüm ve dinledim ya... Bu şahane töreni hazırlayan Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne çok teşekkür ederim. Başka ne diyebilirim ki? Sözümün bittiği yerdeyim.


NOT: Tomris Uyar'ın Yazılı Günler adlı kitabındaki Yabancı Gibi yazısından esinlendim.

16 yorum:

  1. İmrendim doğrusu, orada olmak isterdim. Sahneden bir de kedi geçmiş duyduğum kadarıyla doğru mu?
    Bu arada Leyla Erbil'in son kitabını okudun mu: Kalan. Muhteşem, mutlaka okunmalı...

    YanıtlaSil
  2. harika bir gün olmuş, özendim çokça. ben derslerimden kaynaklı sonuna doğru yetişebildim sempozyumun. hiç hiç görememe ihtimalimi düşünüp kendimi avutmaya çalıştım. okuduğumuz insanlarla aynı yerlerden geçip gitmek güzel:)

    YanıtlaSil
  3. Yaşanmış her anı parçası, biz fark etmesek de tohumlarını serper zihnimize.
    Kimisi filizlenir, kimisi kurur.
    Kiminin orman gibidir hayatı, kiminin bozkır...

    YanıtlaSil
  4. Yzıyı büyük keyifle okudum orada olmak istiyordum en azından yazınla biraz kıyısından kapının aralığından girmiş oldum. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Selam Leylak Dalı, haklısınız. İmrenilmeyecek gibi değil:) Ben bile inanamıyorum:)) Bu sempozyumları benim için yapıyor olmalılar Leylak Dalı. Hep sevdiğim yazarlar:)

    Bi de Sevgi Soysal için olsa var ya!
    Uçarım herhalde:))

    Hayır Leyla Erbil'in son kitabını ne yazık ki okumadım. En son okuduğum kitabı Zihin Kuşları. Nasıl hoş bir kadın. Mücevher gibi.
    Keşke yaşayan yazarlarımız için de böyle törenler olsa! Sağolun.

    YanıtlaSil
  6. Selam Beg, demek sizde konferanstaydınız. Yoksa sonlarda salona girip yanıma oturan siz miydiniz? Gülümsemiştim hani:) Sağolun.

    YanıtlaSil
  7. Oyumben, selam... Ne kadar haklısınız. Hayatı oyuna çevirmek çok güzel:) Filizlendirmek ve ormana çevirmek. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  8. Benzer bir sempozyum ya da bir şeyde "du bakalım" dediğin anda alacağın cevap şu olacak: Külahıma anlat.:))

    YanıtlaSil
  9. ne güzel bir adlandırma.. yaş değiştirme.. =)..
    tomris uyar kitaplarında benim favorim otuzların kadını ..
    sanırım annemi anlamama neden olduğu için..

    izlemekteyim sizin sempozyumlara katılma anılarınızı..
    içimden pek yakında.. diye diye..
    teşekkürler..

    keyifle..

    atalet

    YanıtlaSil
  10. Ufukta bir Sevgi Soysal sempozyumu var.
    Yine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde, 28 - 29 Aralık'ta. Program henüz belli değil ama aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz. https://www.facebook.com/event.php?eid=273674125994360

    YanıtlaSil
  11. hayatın tomurcuklandığı anlar...beğendim bunu be :)))

    YanıtlaSil
  12. Merhaba Avram,
    Genellikle gerçekleşme ihtimali fazla olan hayaller kurarım:) O zaman "du bakalım" derim sahiden. Bu "kısmetse" anlamına geliyor sanıyorum. Yani terslik olmazsa,inşallah gideceğim gibi:)

    Zaten sanıyorum ben hayallerin gerçekleşmesini değil, gerçekleşme ihtimallerini seviyorum.

    Hani gitmek değil, gidebilme ihtimalini gibi..

    Pek çok örnek verilebilir..

    O nedenle "du bakalım" ı çok kullanıyorum galiba.
    İnanmıyorum kendime!!
    Huylarım yazdıkça çıkıyor ortaya ortaya:)

    YanıtlaSil
  13. Selam Atalet, Tomris Uyar'ın kitapları öyle 40'larda doğmuş bir kadının yazdıkları gibi gelmez ki insana... Okuyun bakın, şaşıracaksınız. Müthiş bir genç ruh tadı alacaksınız. Seveceksiniz. Eminim:)

    YanıtlaSil
  14. Adsız, ne güzel haber bu! Beni uçurmak için mi yazdınız:) Demek Mimar Sinan Üniversitesi'nde Sevgi Soysal sempozyumu olacak öyle mi?
    Söyler misiniz, benim için mi yapıyorlar yoksa bu sempozyumları:))
    Hayy! Şahane!!

    Du bakalımmmm!!!

    YanıtlaSil
  15. N.Narda, ne tatlı değil mi? "Hayatın tomurcuklandığı anlar"..
    Çok severim:))

    YanıtlaSil
  16. Leylak Dalı, sorunuzu şimdi farkettim. Evet, bir kedi dolandı bütün sahnede ve koltukların arasında:) Kedi seven bir yazarı anarken yakıştı doğrusu... Çok hoş bir anma oldu. Gerçekten Mimar Sinan Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yetkililerini ve emeği geçenleri gönülden kutlamak lazım. Nefisti.

    YanıtlaSil