11 Kasım 2011 Cuma

Sinemada Oynadığım Farzetme Oyunum 9 - Raziye


Eski huyumdur. Çocukluğumdan beri  insanları seyretmeyi severim.  Bu huyum sayesinde can sıkıntısı diye bir şey bilmem. Aynı bir sinema perdesine bakar gibi mütemadiyen insanları seyredebilirim. Kim olduklarını, neler düşündüklerini tahmin etmeye girişmek hoşuma gider. Özellikle sinemaya gittiğimde oynadığım farzetme oyunum vardır. Film başlamadan önce, sinemanın loşluğunda kendilerini oturdukları koltuğa rahatça bırakan seyircileri belli etmeden seyrederim. İnsanların suretlerinde kitaplarda okuyup hafızamın kuytu çekmecelerine kendiliğinden yerleşmiş irili ufaklı roman kahramanlarının izlerini  sürerim. Bu benim için anlatılmaz heyecan verici bir oyundur. İnsanların görüntülerinden çok iç dünyalarını görmek, duygularına erişmek isterim. Sinemanın o efsunlu loşluğunda etrafıma bakınırım. Bu insanların kim bilir ne sırları, ne korkuları, ne huzursuzlukları vardır diye aklımdan geçiririm.  


En son Filmekimi için İstanbul'a vardığımda filme geç kalacağım diye çok korkmuştum. Trafik yoğundu. Arabamı zor park edebilmiştim. Tüm telaşımla  pasaja dalacakken, bir kız dikkatimi çekti. Hava soğuktu. Kız, üzerindeki incecik entariyle Emek Sineması'nın girişindeki afişlere bakıyordu. Çorapları bile yoktu. Durdum. "Üşümüyor musunuz?" dedim. Bana gülümseyerek baktı. "Ben mi?" dedi. Evet dercesine kafamı salladım. "Ne bileyim." dedi. Bu cevabı işittiğimde onun Melih Cevdet Anday'ın Raziye adlı romanındaki kız olduğunu farzettim.  Saçları kara, uzun, gözleri yeşille kurşuni arası, yüzü buğdaysı, etine dolgun, uzun bacaklı bir kızdı. Öyle, güzelliği sonradan, tanıdıkça, yavaş yavaş anlaşılan kızlardan değildi. Gözümü alamıyordum. Deniz gibiydi, ne yandan bakarsan bak, deniz, öncesi sonrası olmayan. "Elimde fazla bir bilet var. Arkadaşım gelmedi. Film Roma tarihiyle ilgili. Seyretmek ister misiniz?" diye sordum. Önce gene "Ben mi?" dedi. Sonra "Bilmem." diye cevap verdi. "Roma tarihini kitaplardan okudum. Okudum okudum, çingene lafı geçmedi hiç. Ben de sıkıldım okumaktan. Hepsinden sıkıldım ya... Bütün derslerden..." dedi. Durdu. Bu kez gözlerime, ama bana baktı. İki eliyle saçlarını arkaya attı.  Boynuma sarıldı. Önce ağlıyor sandım, oysa gülüyordu, sevinçten deli gibi gülüyordu. Öpücüklere boğuyordu beni.  Doğallığı hoşuma gitti. Aynı kitaptaki kız gibi yalana gerek duymayan biriydi. Her davranışı, her sözü ile, her bakışı ile bir çingene, başka bir şey değil. Bir süre sonra beni de bir neşe sardı. Bir eliyle saçını kulağının arkasına itti.  Bileti uzattım. "Geç kalıyoruz filme. Haydi girelim mi?" dedim. Dünyada onu korkutan hiçbir şey yok gibiydi. Nerde olsa, ne durumda olsa, yaşayacağını yaşardı o.  Önce hiçbir zaman unutamayacağım o tatlı kayıtsızlığı ile: "Ne bileyim," dedi. Sonra bileti elimden aldı. Koşarak sinemaya girdi. 

 
Filmin başlamak üzereydi. Önüm sıra yürüdü. Kayıtsız gözlerle etrafına baktı. Biletçi yerimizi gösterdi. Yanyana oturduk. Koluna usulca dokundum. "Seni sevdim." dedim. Gözlerimin içine gözünü dikip bakakaldı. "Ben de seni," dedi. Cevabı öyle sıcak, öyle içtendi ki, düşüncelerimin, kuruntularımın, kaygılarımın tümünü sürüp  götürdü.  Elbisesinin yakasından elini göğsüne soktu. Beyaz bir mendil çıkardı. Dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi elindeki  mendile dikkatle baktı. Sonra açıp kucağına yaydı. Mendile gözucuyla baktım. Bir köşesinde "Vedia" diğer köşesinde "Raziye" yazıyordu. Tam o anda sinemanın  ışıkları karardı. Film başladı.  Ben "Raziye" olduğunu farzettiğim kızı unuttum. Beyaz perdenin  o muazzam illüzyonuyla usulca filmin mecrasına  aktım.

   
NOT:  Melih Cevdet Anday'ın  Raziye adlı romanındaki bazı cümleleri  bu yazıya alıntıladım.

17 yorum:

  1. eee, devamını bekliyorum o zaman...
    selam ile..

    YanıtlaSil
  2. okurken hayal dünyasına dalıp gittim çok güzel bir yazı olmuşşş :)

    YanıtlaSil
  3. elinize
    sağlık, kitapla kendi yazınızı ne güzel birleştirmişsiniz.

    YanıtlaSil
  4. Mia Wallace, ben de seviyorum:)
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  5. Ecehan, her hafta bir tane yazma hayalim var. Umarım gerçekleştiririm.
    Sağolun.

    YanıtlaSil
  6. Sahi mi Lavinya? Melih Cevdet Anday'ın öyküleri şiir gibi.
    Hastasıyım:)) Sağolun.

    YanıtlaSil
  7. Sağolun Profösör. Beğenmenize sevindim.

    YanıtlaSil
  8. Clea, ben de sizin bloğunuza bayılıyorum. Bu akşam gene gezindim. Ne güzeldi! Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  9. Siz günün birinde müthiş bir yazar olacaksınız.Nereden mi biliyorum,kendimden :)
    Bende yıllardır etrafımdan geçen,karşı masada oturan,süper markette kasiyer olarak çalışan vs. insanların hikayelerini okumaya çalışırım yüzlerinde.Bunun üzerine çok da yazdım ama daha ziyade günceme veya ne alaka demeyim artık mazide kalan uzaktaki sevgilime yazdığım mektuplarda bahsederdim.Uzuuun öyküler çıkardı nerdeyse.Tabi artık adresini yüzünde taşımıyor insanlar Mungan'ın dediği gibi.Bu bi çeşit mesleki bir deformasyon bence :) Kusura bakmayın belki haddim olmadan yazıyorum ama Rabia gibiyimdir ben biraz.Had derken hiç alakasız biri çizdiğim bir resme çok güzel veya kötü diyince inanın biraz rahatsız oluyorum.Hani benimki de öyle olduysa affola :) Vedia'yı okumuştunuz demek, siz de bıraktığı etkiyi çok merak ettim.Ama bilesiniz zordur Vedia'lara rastlamak.İyi geceler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Levent, mahcup ediyorsunuz beni, yazarlık kim ben kim, gene de sağolun:)

      Sinemada oynadığım farzetme oyununu, Hayal Kahvem'de epeyce sürdürmüştüm. Sanırım bir ya da iki erkek kahramanı konu edindim. Gerisi hep kadın roman ya da öykü kahramanlarıydı. Sonra yaz geldi. Güneş değil de rüzgâr gücüyle işlediğine inandığım bünyemle başka hiç bir roman kahramanıyla sinemada farzetme oyunu oynamak istememiştim:) Şimdi, sizin yazdığınız Vedia aklıma düştü. İlk fırsatta, - sıkı bir sonbahar rüzgârı sonrasında - yazmaya niyetlendim inşallah. Du bakalım:)
      İyi geceler Levent...

      Sil
  10. hay Allah! hayal kahvem bu gün bir kaç kiatpevi dolandım Melih Cevdet'in salık verdiğiniz romanını bulmak için; "abi,rabia diye eseri yok raziye olmasın" dediler.Yok mok rabia diye itiraz ettim,sonuç olarak bulamadım.Yanlış hatırlıyor olmayasınız diye soracaktım ki,yazının başlığı benim hafızamın yanıldığını gösterdi.Sonuç olarak Mungan'ın "şairin romanı" adlı eseriyle eve döndüm :) neyse bi daha ki sefere artık :)iyi geceler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşkolsun Levent:) Raziye elbette. Fakat çok eski bir kitap. İnanır mısınız ben de bir kaç sene önce sahaflardan almıştım. Laf aramızda Melih Cevdet Anday'ın hastasıyım:) Şiirleriyle daha çok tanındığını düşünüyorum.
      Ama bu romanını aziz Türkçe'min lezzetine vara vara okuduğumu çok iyi hatırlıyorum.

      Murathan Mungan ise şiirleriyle yüreğimin en nadide yerine yerleşip oturmuştur. Romanlarına gelince, biraz mesafeli olduğumu söylemeliyim:)
      Şairin Romanı'nı ilk çıktığında satın aldım. Henüz okumadım. Bekliyorum.
      İyi geceler.

      Sil
  11. Melih Cevdet'in 'hastası' olmamak mümkün mü :)
    Ama haksızlık ediyorsunuz Mungan'ın nazım eserleri de nesirleri kadar iyidir.Yüksek topukları da mı beğenmediniz yada Üç aynalı kırk oda ? neyse :/
    Şiirlerini ise hâlâ kitaplığımdan indirip okurum gecelerini Mungan'ın.Ben buldum Raziye'yi de Rabia'yı aramakla meşguldum :)

    YanıtlaSil
  12. Yoo Levent, Murathan Mungan'ın romanlarına mesafeliyim dedim, öykülerine değil:) Murathan Mungan'ın şiirleri bir ok gibi yüreğime girer. Tartışmasız severim. Romanlarını okudum. Olmadı. Ne yapabilirim? Şairin Romanı'na ise çok emek verdiğini biliyorum. Haksızlık yapmamak için vaktini bekliyorum:))

    Levent,sizin aklınıza neden Raziye gelmemiştir biliyor musunuz? Bence Peyami Sefa'nın Vedia'sı yeni bir kadın roman kahramanını aramanızı kıskanmıştır:)) Olur böyle şeyler. İnanırım ben. Bir roman kahramanı diğerini kıskanır. Kitapçıya gittiğinizde unutturur adını. Raziye olur Rabia böyle işte:))
    Raziye'yi okumanızın da vakti gelir bir gün. Merak etmeyin. Zaten haksızlık yapmayalım siz bugünlerde Vedia'nın keyfini sürün. Ben de Peyami Safa'nın Biz İnsanlar'ını kitaplığımda bulayım. Şöyle bir göz atıp, sinemada farzetme oyunuma yeni baştan başlayayım:)



    YanıtlaSil
  13. Şairin Romanı'na dün başladım. Zaten tuğla kalınlığında bir o kadar da kendisine yazılmış,kendi iç yolculuğunu anlatan,tüm şairlik serüvenini, yolculuğunu anlatıyor gibi geldi bana.Çok özel,çok zor bir okuma olacak gibi.

    Evet,haklı olabilirsiniz Raziye konusunda :) Bu gibi şeylere bende inanırım. Hatırlarmısınız siz Bahçeşehir'üniversitesinin çatısından kenti izlerken bende aşağıda çatıda duranlara bakıp söyleniyordum.Ne ayak lan bunlar diye düşünürken akşamı yazınızı okumuştum :)Niye anlattım ben şimdi bunu veya nerden hatırladım yahu ?? Benzer yanları var gibi geldi belki :))Neyse daha uzatıp diğer mesaj atanların mesaj kutusunu gereksiz doldurmayalım artık di mi :) Hadi bakalım size de keyifli okumalar öyleyse :)

    YanıtlaSil