28 Şubat 2013 Perşembe

Nerde Trak Orda Bırak!

Bazan olur ya hani.. Son iki haftadır, pespaye sorunlar ve çapariz işler üstüme üstüme geldi.  Hele olanlar bitenler karşısında  "ne oluyorsunuz, kafayı mı yediniz?" diyeceğime, "bana ne" ayaklarına yatmaya başlayacağımı anlayınca, kendimden korktum ne yalan söyleyeyim. Böyle gelmiş bu düzen böyle gidecekti öyle mi?  Zoruma gitse de bu vaziyetim, neticede ben de bu sitemde para kazanmaya çalışan biriydim. Yoo.. Elimde değildi. İnsandım neticede. Med cezir yaşıyordum. İşte gördün mü?.. Ayarım mı kaçıyordu ne? Gün be gün temiz hissiyatlarımı kaybettiğimi hissediyordum. Gerilen sinirlerim, bugün iyice yükselip arş-ı âlâya ermiş olmalı ki, konuşmalarımı gergin ve zoraki bir neşeyle yapmaya çalıştığımı farkettim.  İyi ama... Anlıyordum. Hal böyleyken böyleydi. Niye durmuyordum söyler misin? Az önce, niye uyanmak için saatimi daha erkene kurdum peki? Nedir bu telaş? Nedir bu hayat gailesi? Ne bileyim? Genlerime intikalen geçmiş, "gençlik bir atmaca kuşidur, çok çalış, yaşlılığında rahat edersin" diyen atalarımın sözünü dinliyorumdur halen belki. Soruyorum kendime... Niye azla yetinmenin şahaneliğini unutuyorum? Niye sahip olma isteklerimin sonu gelmiyor? İyi de maddi durumum düzeldikçe,  gelecekle, insanlıkla, kendimle ilgili endişelerim niye azalacağına iyice katmerleşiyor? Niye beynimin içinde bilmediğim bir ses, bir saat gibi mütemadiyen "trak! trak!" ediyor? Trrrrum, trrrrum, trrrrum! Trak tiki tak! Beynimden, etimden, iskeletimden mi geliyor bu ses? Nazım Hikmet'in şiirinde söz ettiği gibi... Yoksa bünyem hislerinden arınıp, makinalaşmaya mı doğru gidiyor? Düşüncelerim bu mecrada gidip gelirken, kitaplığımda yan devrilmiş bir kitabımla göz göze geldim. Yerine yerleştirmek için elime aldım. Aman Allahım!.. Hey, Dino Buzzati'nin Tatar Çölü değil mi? Nasıl özlemişim anlatamam. Hasretle kucakladım. Kollarımı uzatıp, kitaba karşıdan sevgiyle baktım.  Zamanlama müthişti. Hatırladın mı? Romanın kahramanı Drogo'ydu ya hani... İlk tayini bir çölün kenarındaki, kuş konmaz kervan geçmez Bastian Kalesi'ne çıkan o teğmeni.  Ah, Tatar Çölü... Hatırlasana insanın kaderine teslimiyetinin romanı derler ya hani... Drogo, ancak dört ay için kalabileceğini düşündüğü bu kalede, bir ömür geçirir ya haybeye...  Ne o? Çölün arkasındaki Tatar ordusunun kaleye saldıracağına inanır.  Savaşacak ve zafer kazanacaktır. Dayatılan  kurallara harfiyen uyulmalıdır. Yıllar geçer. Drogo bekler ha bekler. Ne gelen vardır ne giden... Sonundaa... Yoo.. Devamını anlatamam.  Bu yazıya denk gelip, kitabı okumayan olabilir.  Kitabı tam olarak anlatmak  tadını kaçırabilir.  Ah!.. Şimdi Tatar Çölü nasıl iyi geldi bana anlatamam. Ben var ya, Tatar Çölü'ne rast geldikten sonra... Aslaa... Sabah ofise mofise gidip gene sistemin bana dayattığı sorunlara boğuşamam... Yooo... Az önce niyet ettim. Bastiani Kalemden sabah erkenden kaçmaya karar verdim. İşe güce dur diyeceğim. Kısmetse, bir hayalimi gerçekleştireceğim.  Kalenin sınırlarından çıkacağım. Çölün ardına doğru koşacağım. Nereye mi gitmeyi planladım? Du bakalım... Alışkanlıklarımın esiri olduğuma göre... Kaçsam da nasılsa akşama tıpış tıpış kaleme geri döneceğim. Eee... Bir alışkanlığım da Hayal Kahvem olduğuna göre... Demek ki nereye kaçtığımı illa anlatacağım:)

4 yorum:

  1. evet ama nedir bu koşturmaca?
    bir molaya bekliyorum:)

    YanıtlaSil
  2. Ne yazıkki öyle. Düzen bizi öyle şeylere mecbur bırakıyor ki, hissedemediğim tek duygu insan olduğum ve özgür olduğumdur. Köleymişçesine çalışmak zorunda kalıp, çalışsakta başkalarının egoları altında boğulmaya yüz tutarız. Çakma güler yüzlü insanların şeytani gülümsemelerine maruz kalırız. Eğer böyle bi imkanınız varsa, maddi durumunuzda sıkıntınız yoksa, tabiki de bi mola verin, dinlenin, okuyun.

    YanıtlaSil
  3. Bir molaya eyvallah Buket:)
    Cumartesi ola hayrola:))

    YanıtlaSil
  4. Abdullah, hayat gailesine bıkmadan usanmadan devam derken, arada kısa molalar icat etmemiz gerekiyor galiba. Hayatı yaşanası kılan güzellikleri ıskalamamak lazım.

    Hissettiğimiz her mutlu anlar bize armağan:)

    YanıtlaSil