10 Temmuz 2013 Çarşamba

"Bir De Simit Ağacı Olaydı..."


Babamdan dönüyordum. Arabamı hemen evin önüne değil, bir sokak ilerideki çıkmaz sokağa park etmiştim.  Telaş içindeydim. Bir an once ofise gitmeliydim. Çıkmaz sokağın köşesine baktım. Simitçi  her zamanki yerindeydi.  Simide asla dayanamam.  Kesin akşam simidiydi bunlar… Dumanı tütüyordu çünkü…  Of!.. Buram buram taze gevrek simit kokusuna nasıl içim gitti... 

Oruçluydum. Özgürlüğün değerini daha iyi bilmek için, bir süreliğine vücudumun bazı organlarını tutsak etmiştim. Bu durumda bir takım duygularımı da sıkıca mühürlemeye niyetlenmiştim. Akşam ezanının okunmasına üç saat vardı. Bünyem çekti bir kere… Görmezden gelemedim. Simitçi tezgahının önünde  bir süre durup simitleri seyrettim. Yalan söyleyecek değilim. Kendimi alamıyor, imrenerek simitlere bakıyordum.  Onu farkettim. O da durmuş,  benim gibi simitlere bakıyordu.  Gözgöze geldik. Aynı anda birbirimize gülümsedik. Gülünce güneş karası yüzü aydınladı sanki. Sevimli bir yüzü var...  Nasıl zayıf, kuru bir şey anlatamam. Şairin “Çöp gibi bir oğlan ipince” dediği türden… Kafamızı aynı ahenkle simit tablasına çevirdik. Bir süre kıpırdamadan simitleri seyrettik.

Ona döndüm. “Aç mısın?” dedim. 

Öyle başını büküp Küçük Emrah pozu vermedi. Sadece sustu ve tekrar gülümsedi.  Gülümseyince dudağının sağ yanı, yanağına doğru diğerinden daha fazla kıvrılıyor. O kıvrımın hemen bitiminde minik bir gamze beliriyor. Üstündeki giysiler abisinin olmalı… Renkleri solmuş… Üzerinden dökülüyor. Sırtında boyacı kutusu var. Ayakkabı boyacısı belli. En son ne zaman ayakkabılarımı boyattığımı düşündüm… İnan aklıma gelmedi. Marketlerden satın aldığım süngerlerle işimi gördüğümden beri ayakkabı boyacılarını unutmuşum. Tuhaf!  Hiç mi denk gelmedim? İşim olmayınca farketmiyorum demek ki…  

Simitçiden satın  aldığım simidi uzattım.   “Ben yiyemiyorum. Benim yerime sen ye bari.” dedim. 
Hiç tereddüt etmedi. "Teşekkür ederim" dedi. Aldı. Hemen ağzına götürdü. Kocaman ısırdı. Sırtını döndü.  Şehrimin asırlık ağaçları altında seke seke  yürüdü. Arkasından bakakaldım.  Az ilerledi. Durdu. Başını geriye çevirdi. Bana baktı. Gülümsedi. Minik elini salladı.  Elimi kaldırdım.  
"Hoşçakal çocuk" dedim.  

Aklıma Orhon Arıburnu’nun bir şiiri geldi…

“Ne gam kalırdı
 Ne kasavet
 Bir de simit ağacı olaydı
 Bizim sayılırdı saadet.”

Böyle bir ağaç var mı? Yok tabii… Nedense mutlu bir doygunluk hissettim.  Şehrimin asırlık çınar ağaçları altında ben de seke seke  yürüdüm. 

 
2011

18 yorum:

  1. Ufacık anlar..kocaman mutluluklar :)

    YanıtlaSil
  2. merhaba pröfösör:) hoşgeldiniz. hayırlı ramazanlar demeliyim.

    YanıtlaSil
  3. evet neşeli ve incili günler:)
    "Ufacık anlar..kocaman mutluluklar:)"

    YanıtlaSil
  4. Birde simit agacı olaydı
    Bende rakı şişesinde balık olaydım :)

    YanıtlaSil
  5. Merhaba Şeytanımsı Melek:)

    YanıtlaSil
  6. Öyle güzel anlatıyorsun ki; ben de orada olduğuma yemin edebilirim :)
    Ne iyi etmişsin...akşama o simitlerin tadı kalmazdı zaten.
    Şairler de bir tuhaf değil mi???
    Simit ağacı!!! nerden gelir akıllarına böyle laflar...hep şaşırmışımdır. Onlar da türkçe konuşuyor-yazıyor, aynı kelimeleri kullanıyoruz ama her defasında bizi hayran ve şaşkın bırakıyorlar.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şairler hep hayret ettirirler değil mi Rabia?

      Bak bakalım bunu hatırlayacak mısın:)

      "sohbetim yoktur
      lakin güzel susarım
      gel yanımda dur"

      Sil
  7. Simit ağacı olaydı güzel olurdu bir de çay çeşmesi yanında ohhhh mis gibi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Of! Simit Ağacı ve Çay Çeşmesi... Şahane olurdu sahi:)

      Sil
  8. merhaba hayal kahvem...
    Kendi bloğumla ilgilenecek vaktim yok şu sıralar, ama blog dünyasından da kopamıyorum.. Mutlaka blogger arkadaşlarımın yazılarına bir göz gezdirmeye çalışıyorum. Sizin yazılarınıza göz gezdirmek mümkün değil, çünkü göz takıldı mı bir kere yazının sonunu görmek istiyorum... Anlatım dilinizi çok beğeniyorum.. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Mügepolat, teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim:)

      Sil
  9. Konuşur gibi.. sanki benim yanıbaşımdasın ve bana anlatıyorsun gibi.. hatta anlatırken güzel gözlerinin pınarında biriken damlayı bile görebiliyorum.. Öyle güzel yazmış öyle doğal bir duygu yüklemişsin ki satırlarına sevgili hayâlkahvem, bana sadece "çok güzeldi" demek düştü.. Bu sade güzelliğe gölge düşürmemek için..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne hoş sözler yazmışsınız Hasret Senfonileri.
      Epeydir yeni yazı yazamıyorum. Cesaretlendiriyorsunuz beni:)
      Sağolun.

      Sil
  10. çok duygulandım gerçekten... kalp gözümüz her daim açık olur inşallah, böylelikle çok daha güzel ve umut verici bir dünyada yaşayabiliriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ege, oruçla bazı duygularımızı ve organlarımızı mühürlüyoruz ya...
      Umarım kalp gözümüz açılır, ruhumuz kanatlanır diye hayal etmekteyim.
      Teşekkür ederim:)

      Sil
  11. Artık yapmıyorsun,bende eskilere gidiyorum.Kahve molası tadındaki yazılarınn..ne güzel anlatıyorsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aa! nerden geldin buralara casswa:)
      unutmuşum. ramazan ayı geldi geliyor... eli kulağında. hey!
      "Oruçluydum. Özgürlüğün değerini daha iyi bilmek için, bir süreliğine vücudumun bazı organlarını tutsak etmiştim. Bu durumda bir takım duygularımı da sıkıca mühürlemeye niyetlenmiştim"
      ne komik yazmışım:) sağolasın casswa. teşekkür ederim.

      Sil