"Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın, bu şehir arkandan gelecektir." Bu dizeleri mütemadiyen aklımdan geçirdikçe, acaba Kavafis benim için mi yazmış ünlü Kent adlı şiirini diye düşünüyordum. Hafızamın hangi gizli çekmecesinden çıkıp tozlarını şimdi silkelemek istemişti bilmiyorum, bu dizeler son günlerde gölge misali peşimdeydi. Çünkü gitmek istiyordum ben. Yağmur yağıyordu. Tepeden tırnağa sırımsıklamdım. Gökyüzü ağlıyordu. Kimseden utanmıyordum. Yağmurun ritmine uymuş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Gözyaşlarım yağmura karışmıştı. Kararlı adımlarla Haydarpaşa Garı'nda yürüyordum. Bir güz ikindisiydi. Bütün trenler burnumun direğinden geçiyordu sanki. Turgut Uyar "Mutsuzluktan söz etmek istiyordum. Dikey ve yatay mutsuzluktan. Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun.... Ne demelidir bilmiyorum" der ya hani... Kederli bir tren çığlığı gibi "Sevgim acıyor" diye bağırmak istiyordum.
Hımm... Sana bir şey söyleyeyim mi? İnan bana bir saattir küçük bir öykü yazmak için didiniyorum. Kendi kelimelerim yetersiz kalıyor. Her zaman olduğu gibi şairlerin dizelerine sığınıyorum. Allahım! Ne zor şey öykü yazmak. Ya o kocaman romanları yazanlara ne demeli? Önlerinde düğme iliklemeli. Saygıyla eğilmeli. Feci zor iş yazı yazmak feci... İyi de beceremiyorsan yazma öyle değil mi? Bünyede keçilik var ya bir kere... Resmen kelimelerle cenk ediyorum. Ayrıca ilgisi geniş, merakları muhtelif, hastalık derecesinde dikkati dağınık biriyim. Önümdeki şiir kitaplarına daldan dala atlayıp duruyorum. Benden ne köy olur ne kasaba yani... Senin söylemene gerek yok. Ben vaziyetimi biliyorum. Red Kid gibi ağzıma bir ot sıkıştırdım şimdi... Daha fazla haybeye zorlamayayım kendimi. Olmuyor işte. Aslında ben şahane serseri olmak istiyorum. Çantamı sırtıma atıyorum. Trene biniyorum. Kapıyı arkama bakmadan çarpıp kapatıyorum. Yazımı bir çizgi roman gibi "Kahramanımız yeni maceralarına doğru yol alıyordu." diye bitiriyorum.
"anamdan yolcu doğmuşum
nehirlerle birlikte denizlere kavuştum
akşam dedim
şu koca dünya dedim
ağlasam dedim
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
ekmeğin ve şarabın peşinden
turnaların peşinden
büyük şehirler büyük aşklar
çığlık çığlığa terkedilir
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırap çektim
damarlarımda dünyanın bütün rüzgârları
harplere açlıklara yalnızlığıma rağmen
anamdan yolcu doğmuşum
neyleyim
gurbet dedim
hürriyet dedim"
Attila İlhan
(Şahane Serseri adlı şiirinden)