bale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2018 Pazar

Bale ve Övünme ve Nasıl Denirdi?


Ömrümde baleyi sahnede  hiç seyretmemiş biri olarak, ilk kez Bolşoy'da bale seyretmek kesinlikle feleğin koca bir kıyağı bana.  Çok tekkür ederim.

Aklı Kill Bill'le çalışan bencileyin birinin fikri baleye işlemezdi elbette... Lakin bakmayın, son zamanlarda baleyle ilgilendikçe döğüş sporlarının baleyle benzerliğini çakmış vaziyetteyim. Yoksa "kelebek gibi uçarım arı gibi sokarım"demezdi Mehmet Ali  Clay herhalde...
Benim baleyle ilgim bir telefonla başladı. Adının Bahar olduğunu, psikoloji bölümünde okuduğunu, okulda romantik müzik dersi aldığını, konu baleye gelince, her ne kadar hocası anlatmaya, hatta hareketletleri yaptırarak izah etmeye çalışsa bile kendisi gibi doğuştan körlerin betimlemeyle bale seyredip seyremeyeceklerini merak ettiğini, Esra'nın benden bahsettiğini, Esra'nın benimle nasıl sinemaya gittiğini, benim filmleri betimlediğimi, belki bale betimleme konusunda kendisine yardım edebileceğimi,  iknası leziz  tatlı mı tatlı bir ses tınısıyla bir çırpıda anlatınca, cahil cesaretiyle, aaaa olurrr, yaparız birlikte, deyivermiştim. Balenin besinden anlamam demek hiç aklıma gelmemişti.

Neler yaptık Bahar'la? Buluştuk önce... Sanırım anlatmıştım Hayal Kahvem'de. Dahasını da... Du bakalım...  Anlatırım bir ara.

Valla hemen yazmadan edemedim. Ben az önce Moskova'da, dünyanın en meşhur tiyatro salonu olan Bolşoy'da, ucuz olsun diye dördüncü kattaki balkonun yan koltuğunda (kalan üç biletten biriydi ayrıca:), Puşkin'in yazdığı, Çaykovski'nin müziklediği ünlü Onegin balesini seyrettim.

Havamı atarım arkadaşım. Ne yapayım yani? Baleyi ilk kez sahnede seyrettim. Evet. Kabul ediyorum. Şu anda gösteriş yapıyorum, övünme gibi yersiz davranışta bulunuyorum. Ne denirdi buna bizim dilde? Aaaa! Çok acayipmiş. Sonradan görme!

13 Şubat 2016 Cumartesi

Ve Kitap Ve Bale Ve Ben



Gizli Not- 
Bu kadar baleyle ilgilenince, nasıl kitap okuduğumu tahmin ediyorsunuzdur di mi? 

Bilmemek Değil, Öğrenmemek Ayıp Bizim Köyde...

Yüz yüze hiç gelmedik. İlk kez telefonda konuşuyoruz. Sesinin nasıl hoş tınısı var anlatamam. Kelimeler ahizeden kulağıma geldikçe ıpılık esinti geçiriyor. Psikoloji bölümünde okuduğunu, geçen dönem romantik müzik dersi aldığını, derste baleyi de işlediklerini, hocasının baleyi kendisine anlatabildiği kadarını anlattığını, hatta bazı hareketleri gösterdiğini, öyle olunca acaba bale betimlenebilir mi, kör biri olarak tek başına bale seyredebilir miyim diye düşünmeye başladığını çıtır çıtır bi nefeste anlattı. Benim gibi dambur dumbur değil... Nasıl desem? Böyle... Tane tane... Akıcı... Ve isteğine hemen "tamam" dediğime göre, fena halde ikna edici konuşuyor. 

Hocasıyla betimleme yapılabilecek baleyi de seçmişler. Adolphe Adam'ın Giselle adlı balesiymiş. Sesli Betimleme Derneği'ne yazmış. Maalesef işleri yoğunmuş. Bu bireysel bir talep olduğu için, böyle bir talebe ayıracakları vakit de insan da yokmuş. Esra benden bahsetmiş. Esra'yla sinemaya giderdik. Burada anlatmıştım. Kafa kafaya verirdik. Filmleri fısıltıyla betimlerdim. Esra Erasmus bursuyla Almanya'ya gitti. Mektuplaşıyoruz şimdi. Esra, baleyi benim betimleyebileceğimi söylemiş. "Yapar mısınız?" dedi. 

Durur muyum? Hiç ikiletmedim. Heyecanla cevapladım. "Betimlerim tabii. Ne olacak ki? Memnuniyetle yaparım." dedim. Adı Bahar... Kendisini henüz görmedim. Ve fakat adının güzelliğini sesinde taşıdığına kefilim. Hafifçe öksürdü. "Jizel balesinin linkini göndereyim. İsterseniz izleyin fikriniz olsun. Öyle konuşalım." dedi. Ne olacaktı ki? Filmleri nasıl betimleyerek anlatıyorsam, Bahar'ın istediği baleyi de betimleyiverirdim.




Ömrümde bir kez bile sahnede bale seyretmemiş biriydim. Dahası baleden hiç haz etmem, kim çocuğunu baleye gönderse, bu zamanda baleye ne gerek var, judo karateye gönderin derdim. Cahilce konuşuyormuşum. Bahar'ın linkini tıkladım. Önce klasik müzik başladı. Arkama yaslandım. Orkestra şefinin hareketlerini anlatarak betimlemeye başlayacağımı hayal ettim. Sonra... Oyuncuların adları... Yanlarında fotoğrafları...Ne olacak ki? Kolay... Nanananooom! Ve bale başladı. Daha ilk sahnede kalakaldım. Bale bu arkadaşım! Hiç diyalog yok ki! Sinemada diyalog olmayan sahneleri betimliyordum. Yeminle sırtımdan şelale aktığını hissettim. Allahım! Görmeyen birine balede olanları, daha mühimi balenin büyülü atmosferini, oyuncuların şiirsel hareketlerini nasıl anlatacağım diye dertlenmeye başladım. Üstelik bale kültürü olmayan, balenin be'sinden anlamayan benim gibi biri! 


Yooo...  Sakın vazgeçtiğimi sanmayın. Kollarımı sıvadım. Çalışmaya başladım. Bahar'la güçlerimizi birleştireceğiz. Bale betimlemeyi becereceğiz:)