Yüz yüze hiç gelmedik. İlk kez telefonda konuşuyoruz. Sesinin nasıl hoş tınısı var anlatamam. Kelimeler ahizeden kulağıma geldikçe ıpılık esinti geçiriyor. Psikoloji bölümünde okuduğunu, geçen dönem romantik müzik dersi aldığını, derste baleyi de işlediklerini, hocasının baleyi kendisine anlatabildiği kadarını anlattığını, hatta bazı hareketleri gösterdiğini, öyle olunca acaba bale betimlenebilir mi, kör biri olarak tek başına bale seyredebilir miyim diye düşünmeye başladığını çıtır çıtır bi nefeste anlattı. Benim gibi dambur dumbur değil... Nasıl desem? Böyle... Tane tane... Akıcı... Ve isteğine hemen "tamam" dediğime göre, fena halde ikna edici konuşuyor.
Hocasıyla betimleme yapılabilecek baleyi de seçmişler. Adolphe Adam'ın Giselle adlı balesiymiş. Sesli Betimleme Derneği'ne yazmış. Maalesef işleri yoğunmuş. Bu bireysel bir talep olduğu için, böyle bir talebe ayıracakları vakit de insan da yokmuş. Esra benden bahsetmiş. Esra'yla sinemaya giderdik. Burada anlatmıştım. Kafa kafaya verirdik. Filmleri fısıltıyla betimlerdim. Esra Erasmus bursuyla Almanya'ya gitti. Mektuplaşıyoruz şimdi. Esra, baleyi benim betimleyebileceğimi söylemiş. "Yapar mısınız?" dedi.
Durur muyum? Hiç ikiletmedim. Heyecanla cevapladım. "Betimlerim tabii. Ne olacak ki? Memnuniyetle yaparım." dedim. Adı Bahar... Kendisini henüz görmedim. Ve fakat adının güzelliğini sesinde taşıdığına kefilim. Hafifçe öksürdü. "Jizel balesinin linkini göndereyim. İsterseniz izleyin fikriniz olsun. Öyle konuşalım." dedi. Ne olacaktı ki? Filmleri nasıl betimleyerek anlatıyorsam, Bahar'ın istediği baleyi de betimleyiverirdim.
Yooo... Sakın vazgeçtiğimi sanmayın. Kollarımı sıvadım. Çalışmaya başladım. Bahar'la güçlerimizi birleştireceğiz. Bale betimlemeyi becereceğiz:)