gazoz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gazoz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Temmuz 2012 Salı

Kahve Molası - Gülmekten Ölürdüm....

Yaz günleri böyledir işte.  Güneş bulutların arasından gerim gerim gerilerek süzülür.  Deniz sanki uçup göğe karışıverecekmiş gibi görünür.  Elimde kahve fincanı, ofisin camından denizi seyrederken, acaba gene o günlerdeki gibi hayal edebilir miyim, diye aklımdan geçirdim. Böyle sıcak yaz aylarında okul yoktu tabii... Bütün sokaklar benimdi.  Hava çok sıcaksa, sokağa çıkmama izin vermezlerdi. Eğer evdeysem, elbette her hareketim göze değerdi. "Uslu dur, çok terliyorsun, ceryanda kalma, hasta olmayasın!" diye ardımdan seslenirlerdi. Ben söz dinlerdim. Hemen balkonun gölge bir köşesine çöküverirdim.  Dizlerimi göğsüme toplardım. Ellerim çenemde, evlerin çatılarının arasından gözüken denize bakarak oyalanırdım.  Ah, hele annemin ütü gününe denk gelmişsem eğer... Hiç unutmam  sanki dün gibi hepsi... Güneşte kurutulmuş çamaşırların saf sabun kokusu sıcakta çabucak tüm eve yayılıverirdi. Annemin küçük radyosu hep açık olurdu. Radyodan efkârlı bir şarkı sesi gelirdi.  Annem ütü yaparken şarkıya eşlik ederdi. Radyodan gelen efkârlı şarkının melodisi, annemin huzurlu sesi, ütülenince çamaşırın saldığı o harikulade kokuyla birleşirdi. Büyülenirdim. Hemen başım dönüverirdi. İşte o zaman hayale dalar, beton binalar üzerinden atlayarak denize ulaşacağımı, denize ulaşınca da, vapurla filan değil, dalgaların peşisıra  suların üzerinde yürüyerek İstanbul'a varacağımı düşlerdim. İstanbu'u çocukluğumdan beri sevdim. Tam o anda bir el usulca omuzuma dokunuverirdi. Büyükannem... Ah, büyükannem gülerek "nerelere daldın gene kızım?" der, elindeki soğuk gazozu yanağıma değdiriverirdi.  Ben de gülerdim. Tam onun gibi gülmek için gözlerimi iyice kısar, kirpiklerimin yanaklarımın içinde kaybolmasını arzu ederdim. Hemen elindeki gazozu alıverirdim. Ayağa fırlardım bu durumda... Gazozu kafama dikiverirdim. Mavi marleylerin üzerinde  parmaklarımın ucunda seke seke yürür, kendimi denizin üzerinde yürürmüş gibi farzederdim. Büyükannem "ne olacak bu kızın sonu?" diye seslenirdi...  Boynuna atlar, buruşuk yanaklarından defalarca öperdim. Çok hoşuna giderdi... Gülerdi... Gülerdim... Gülmekten ölürdüm...    

29 Temmuz 2011 Cuma

Mutluluk Neydi Ki?




Bugün günlerden Cuma ya… Bizim ofisin son çalışma günü…  Bu hafta kâh ofiste kâh arazide nasıl işim vardı anlatamam. Of ki of yani… Tüm bu yorgunluğun üzerine hava fena hâlde sıcak. Az önce ofisteki herkes gitti. Masamı toplayıp ben de ofisten çıkmalıyım normalinde… Nerdee? Bitmişim ben… Aaaaahhh düşünmekten… Yorgunum ahhh… Sıcakta çalışmaktan…Kolumu kaldıracak enerjim kalmamış. Ölmüşüm ben ahhh… Ölmüşüm…  Öyle kukumav kuşu misali oturuyorum ellerim çenemde. Ah! Bir mucize olsa keşke… Beni kendime getirebilse…. Yok bak… Mucizelere inanırım gerçeğinde… Ama bugün var ya mucizelere inanmak için bile gücüm yok anlatabiliyor muyum? Yooo… Şu  bitik vaziyetimle mucize bekleyemem... Mümkün değil...   Tam bu bünyeyle blog yazılarıma göz gezdiriyordum ki yukarıdaki videoya denk geldim. Heyy! Bu müzik var ya bu müzik... Anında aklımı başımdan aldı benim... Aklımın iplerini saldım gene…  Durur muyum? Müziğin sesini sonuna kadar açtım. İnan bana... Hemen yerimden zıpladım. Mutfağa daldım.  Raftan en renkli kadehi seçtim. Buzdolabının kapısını açtım. Düşündüğüm şişeyi çıkardım. İşaret parmağımı sihir yapar gibi şişenin  kapağına bastırdım. "Okus pokus!" diye usulca fısıldadım.  Hooop! Kendi etrafımda üçyüz atmış derece  döndüm.  Şişeyi  açtım. Kapağını omuzumun üzerinden geriye fırlattım. Şişedeki içeceği yüksekten lıkır lıkır kadehe boşalttım. Heyy! Sihir etkisini gösterdi. Fooooşşşş! Köpürdü... Bardaktan taştı. Aldırmadım. Muzipçe gülümsedim. Becerikli işaret parmağımı burnumun ucuna getirdim. Hedefi on ikiden vurmuş tabanca namlusu niyetiyle  üfledim. Elimdeki kadehle bu eşsiz müziğin ritminde iki ileri bir geri hareket ederek  çalışma odama  geçtim. Koltuğuma oturdum. Arkama yaslandım. Renkli kadehteki soğuk gazozu  yudum yudum içtim. İçimin  yağları eridi yeminle.. Ohh!.. Kendime geldim!...  Görüyor musun, mucize gerçekleşmişti işte.  Bazan mutluluk nedir diye soruyorlar ya… Şimdi yüreğimi dinledim.  Mutluluk sevdiğin müzik eşliğinde,  bir kadeh buz gibi  gazoz içmekti… Başka ne olabilir ki? Mutluluk buydu işte.