karl marx etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karl marx etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2020 Pazartesi

Derslerim Ve Ben

 

Dostlar, Romalılar, Yurttaşlar....  Şu görmüş olduğunuz kitapların yazarlarına... Resmen bayıldım. Hele Thomas More'a var ya... (Başka zaman mutlaka yazacağım.) Bittim... Bittim. Ne tatlı biri. Komik mi komik. Eğlenceli. Ölümü feci diyeceğim. Diyemiyorum. Düşüncelerinden vaz geçmiyor çünkü.  Güçlü karakterli. Sokrates'in 16. yüzyıl modeli. Elbette Thomas More'un Utopia'sındaki Mina Urgan'ın inceleme yazısı uçurdu beni. Ya Karl Marx... Ya Platon... Ya Jan Jak Russo:) Bunca yıl niye okumamışım ki. Tüh valla. Vah bana yazık bana:)

Oldum bittim çok korkmuştum bu abilerden tamam mı? Hiç bulaşmamıştım kitaplarına. Allahım,  neler kaçırmışım. Çalışıyor olmasam var ya... İşim gücüm olmasa... Sadece öğrenci olsam mesela...  Dalacam derinlere.  Nerdeee? Hayat izin vermiyor ki. Çalışmam lazım. İşimi devam ettirmem lazım.  İtiraf etmeliyim, henüz İtiraflar'a girişemedim. Baksanıza tuğla gibi bir kitap. Olsun varsın. Ne gam! Çıtır çıtır okurum. Artık  korkmam:) 

Acayip çalışkan bir öğrenciyim.  Ayıptır söylemesi, möleyen cinsten. Sadece kitap okusam iyi... Yoo... Videolar dinliyor, filmler seyrediyorum. Terminolojisine aşina olabilmek niyetiyle, kendimi sosyoloji, felsefe, siyasal düşünce tarihine çılgınca maruz bırakıyorum. 

Psikolojiden ne haber derseniz... Şimdilik psikolojiye uzaktan bakıyorum.  Laf aramızda hocasına pek ısınamadım. Zaten  en düşük vize notum psikolojiye giriş.  Bilirsiniz dersin notu düşükse, sebep öğretmendendir. Valla benden diil. Dert değil. Hallederim:) 

İlgilenirseniz,  seyrettiğim filmlerden söz edeyim:

Karl Marx (1818/1883)
 Frederick Nietzsche (1884/1900)
 veSigmund Freud'un (1856/1939) 
hayatlarını anlatan üç bölümlük şahane bir belgesel.


Jacques Derrida'a (1930-2004) ve yakın çevresiyle yapılan röportajların yıllar içinde toparlandığı ilgi çekici bir belgesel. 


İskenderiyeli kadın felsefeci, matematikçi  Hypatia'yı anlatan  fim. 


Pandora Felsefe ve Akbank Sanat Felsefe diye iki youtube video serisi buldum. İlgilenenlere hararetle tavsiye ederim.

PANDORA FELSEFE  LİNK

AKBANK SANAT FELSEFE   LİNK


5 Kasım 2020 Perşembe

Bugün Yaşayacağım Her Şeyi Ben Seçeceğim.

         Auguste Comte (Fransız 1798-1857)           Emile Durkheim (Fransız1858-1917)

Çalışma odamdaki masaya doğru yürürken, şairin, "Ya işe gitmek zorunda olduğum için mızırdanacağım. Ya da gidecek işim olduğu için sevinç dolacağım." dizelerini tekrarlıyorum. Yok mızırdanmıyorum. İkinciyi seçiyorum. Bilgisayarımı açıyorum. Maillerime bakıyorum. Kimini hemen cevaplıyorum. Ofisteki arkadaşlarım, benim gibi evden çalıştıkları için, mesajlarımızla önce  birbirimize iyi dileklerimizi iletiyoruz. Hepimiz masa üstümüzü toparlıyoruz. Sonra belirlediğimiz saatte ekranlarımızdaki kutucuklardan birbirimizin gözlerine bakarak konuşuyoruz. Ofiste çalışırken bu kadar birbirimizin yüzüne bakar mıydık diye düşünüyorum. Ofis arkadaşlarımın daha önce fark etmediğim mimiklerini keşfediyorum mesela... Hoşuma gidiyor. Lakin ekranda kendimi görerek konuşmaya halen alışamadım. Tam ben gibi olamıyorum sanki. Tutuk ve mahcup bir hal seziyorum. İnsanın kendini görerek  birileriyle konuşması tuhaf geliyor. 

Az önce işimin arasında kapuska koydum ocağa...  Bulaşık ve çamaşır makinelerini çalıştırdım. Toz aldım.  "Ya ev işleri yapmak eziyet olacak bana/ Ya da işlerini yaptığım o evde aklımı, ruhumu ve bedenimi barındırabildiğim için minnettar olacağım." der ya şair. Eziyet gelmiyor yaptıklarım. İkinciyi seçiyorum.

İnanın yukarıdaki cümleleri yazmak niyetiyle başlamadım.  Birdenbire böyle döküldüler. Hani iki fotoğraf koydum ya...  Aslında sosyolojinin isim babası Aguste Comte ile sosyolojinin bir bilim olarak kurulmasını sağlayan Emile Durkheim'dan başlamak istiyordum. 

 Max Weber (Alman 1864-1920)           Karl Marx  (Alman 1818-1183)

Sonra, tarihsel materyalist teorisinin kurucusu sayılan Karl Marx'tan, modern sosyolojinin kurucusu olarak bilinen Max Weber'e geçecektim.

Sosyoloji sınav tarihim yaklaşıyor.  Rotamı edebiyatçıların menzilinden sosyologların menziline çevirmiş vaziyetteyim. Öğrenme, keşif,  içselleştirme, gelişme, verimlilik ihtiyaçlarım nasıl besleniyor anlatamam. Evet, işimdeyim gücümdeyim.   Devamında, sosyoloji dünyasının içindeyim.  Gene Leo Rosten'in şiirinin son dizeleri aklıma geliyor:

"Belki yeni şeyler öğrenmek istemeyecek canım. 
 Ya kızgın olacağım - öğrenmem gereken ne çok şey var- diye.
 Ya da ufak tefek de olsa faydalı ne varsa öğrenmeye çalışacağım.
 Lakin, bugün yaşayacağım her şeyi ben seçeceğim." 

Bende vaziyetler böyleyken böyle:)

7 Aralık 2014 Pazar

Ve Çizgi Roman Ve Ön Yargı Ve İletişim


" Bizim diğer kişiler hakkındaki bilgilerimiz 
o kişilerin kendilerini nasıl düşündüğüne dayanamaz, çünkü onların nasıl düşündüğünü bilemeyiz. 
Kişileri ancak ilişkiler içinde anlayabiliriz. "
 Karl Marx, İnsan Toplum ve İletişim'den


 
- Marx mı? Aaa! Bilmez miyim Karl Marx'ı?

Nedense  hınzırca gülümsediğini hissettim.

- Öyle mi?  Yoksa çizgi roman kahramanı mı? dedi.

Bir yazıda okumuştum. Bizim memlekette entellektüel ve iyi eğitim almış kişiler, Zagor gibi çizgi romanları pek okumazlar, okuyanlara karşı ön yargılı olurlarmış. Ne fena!  Çizgi roman popüler bir sanat dalı olduğundan  yani kitle tüketimi için üretildiğinden, hedef okur çoğu zaman ortalama zekanın bile altında görülürmüş.  Kimin yazısıydı ki?
 
Hımm. Acaba her denk geldiğimizde elimde Zagor'ları gördüğü için mi yüzüme böyle acımtırak bakıyordu? Yoksa hangi kitaptan hafızamın gizli arşivine kaydedildiğini bilmediğim o yazı yüzünden mi, çizgi roman okuyan kıt zekalı kompleksine kapılıyordum? Neydi bu şimdi? Muhabbetin başında aklı sıra bilgimi mi sorguluyordu? Harbi bi analiz yapmak için yüzüne iyice baktım. Olanca sevimliliğiyle bir şeyler söylememi bekliyordu.

Ben ise, sol kaşımı kaldırarak, yüzüme bilgiç  bir ifade kondurdum.  Manifesto'nun temel düşüncelerinden giriş yapacağımı düşünüyordum ki... Olamaz!... Bodoslama şu soruyu sordum:

Hiç Karl Marx’ın fotoğraflarına dikkat ettin mi?

Çizgi romanlardaki şaşıran karakterler gibi, kooskocaman açtı gözlerini:

- Ne varmış o fotoğraflarda? dedi.

- Marx 65 yaşında ölmüş. Ama saçları ve sakalları bembeyaz.  Çok acayip değil mi?  

- !!!!????

Marx’ın hayat hikayesi çok acıklı biliyor musun? dedim. Zengin ve eğitimli  bir ailenin kızı olan Jenny ile, kızın ailesinin rızası olmadan  evlenmişler. Birbirlerini çok seviyorlarmış. Yedi çocukları olmuş.  Saçları ve teni koyu renk olduğundan, ailede Marx'a "arap" derlermiş. Hayatları hep sürgünlerde, yoksulluk içinde geçmiş. Yedi  çocuğundan dördü Karl Marx'ın gözlerinin önünde ölmüş. İlk çocuğu öldüğünde Marx 37 yaşındaymış. Bir gecede saçları bembeyaz olmuş. Ne hazin bir hayat değil mi?


Uzandı, çantasını açtı. İçinden Ken Parker ın bir çizgi romanını çıkardı.

- Senin kitap sevdiğini ve çizgi roman okuduğunu farkedince sevindim. Ben de çok severim. Kitap okuyan bir çizgi roman kahramanı hoşuna gider diye düşündüm. Bak, sana bunu getirmiştim. Söze Marx'ı nasıl bilirsin, diye girdim. Yanlış anlamadın beni değil mi,  dedi.

Elindeki çizgi romanın bir sayfasını araladı. Ken Parker, Karl Marx'ın The Capital'ini okumaktaydı.  

İyice tescillenmişti... Kompleksli ve ön yargılı biriydim!