Ilık uykumdan uyandım. Tiril tiril giyindim. Yapsam mı yapmasam mı diye hiiç düşünmedim. Daha mühimi, hiiç üşenmedim. Sabahın en erken saatinde bizim köyden otobüse bindim. İstanbul'da otobüsten indim. Servise bindim. Servisten indim. Minübüse bindim. Minübüsten indim. Bil bakalım neredeydim? Yeditepe Üniversitesi'nde... Peki niye? Hey!.. Bilenler bilir... Saat 10 ile 16.30 arasında Rektörlük binasının mavi odasında, Kemal Tahir Öyküleri İçin Sempozyum vardı. Ve ben bu sempozyumun uzun zamandır hayalini kurmaktaydım. Hava mı rüzgârlıydı, yoksa bizatihi yürüyüşüm mü rüzgâr çıkardı, bilmiyorum. Ayazdı. İncecik ceketimle üşümeye razı bir halim vardı. Hayret edilecek şey! Oysa her yıl beni avare eden zalim nisan'ın gelmesine günler vardı. İyi ama... Bu sabah etrafta, anlamadığım bir enteresanlık vardı. Nasıl desem? Adeta bir mevsimin diğerine dönüştüğü o efsunlu zamandı. Yoksa? Kış bitti mi? Yoksa? İstikamet artık bahar mı? "Amaaan sende..." dedim kendi kendime... Kafamı bulandırmadım Hiç telaşlanmadım. Ellerimi ceplerime sokup ıslık çalmaya başladım. Aaa! O ne? Saçlarımı savura savura yürürken, rektörlük binasına çoktan ulaşmıştım.
Kemal Tahir Türk Edebiyatı'nın en güçlü kalemlerinden biri. Aslında romanlarıyla daha bilinir olsa da, sahaflarda denk gelip satın aldığım Kemal Tahir'in Göl İnsanları adlı öykü kitabını çok severim. Ballıydım. Sempozyumda en çok bu kitabından söz edildi. Şahane bir sempozyumdu. Memleketimdeki üniversitelerin, en azından edebiyat bölümündeki öğrenci ve öğretmenlerinin bu mühim sempozyumları nasıl kaçırdıklarına hayret ediyorum. Niye katılım bu denli az hiç anlam veremiyorum. Ben akademisyen değilim. Sadece kitap okumayı seven biriyim. Herkesin katılımın serbest olduğunu öğrendiğim geçen seneden beri,
edebiyatçılar için düzenlenen bu sempozyumları kaçırmamaya gayret ediyorum. Kendi adıma söylemeliyim ki, sadece bir okur olarak, sevdiğim bir yazarın ve kitaplarının farklı yönlerden incelenmesi zihnimi silkeliyor. Üstelik bir iki akademik anlatım dışında, bu sempozyumlar bana çok samimi, eğlenceli, zenginleştirici ve şaşırtıcı geçiyor.
Misal Kemal Tahir'in okuduğum ve sevdiğim Göl İnsanları adlı öyküsünün, sinemaya uyarlandığını bilmiyordum. Sempozyumda biraz izleme şansı bulabildiğim, Kadir İnanır'ın başrolde oynadığı bu filmin adı, Göl İnsanları değil de Güneşe Köprü'ymüş. Mutlaka bulup seyretme arzusundayım. Ayrıca Kemal Tahir'in şiirleri olduğunu, karikatür ve mizah dergilerine yazdığı öyküleri olduğunu da bilmiyordum. Araştırmaya niyetliyim. Kemal Tahir'i nasıl bilirsiniz ile başlayan sempozyumda, öykülerindeki labirent mekanlar, göç ve üretim ilişkisi, uzaktaki köyün ironisi, öykülerdeki kadınlar, öteki çocuklar ve onların diğer yaşıtları gibi, Kemal Tahir'in öykücülüğü ve öyküleri hakkında yapılan araştırmaları dinlemek çok keyifliydi.
Gene afacanlık yapmadan duramadım. Umarım kamera çekmemiştir. Sempozyum çıkışında kapının üstünde asılı olan Kemal Tahir Öyküleri İçin Sempozyum afişini gizlice aşırdım. Eve gelir gelmez, hemen odamdaki çerçeveye yapıştırdım. Geçen yıl Tezer Özlü, Sevgi Soysal, Vüs'at O Bener, Tomris Uyar, Masumiyet Müzesi, Yusuf Atılgan sempozyumlarına gitmiştim. Bu yıl ilk izleyici olduğum Kemal Tahir Öyküleri İçin düzenlenen Sempozyum oldu. Ve gene dünyanın en mutlu, en güzel, en zengin kişisi benmişim gibi havalı köye döndüm. Bugünkü sempozyumu düzenleyen Yeditepe Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyat Bölümü'ne ve Hilmi Tezgör'e çok teşekkür ederim.