3 Ocak 2009 Cumartesi

Woody Allen - Hollywoodvari Bir Son


Woody Allen Filmlerini yıllarca redetmiştim. Öncelikle bana ne filmleri ne de kendisi hiç sempatik gelmiyordu. Sonra da kendisinden 35 yaş küçük olan,evlat edindiği kızla evlenmişti. Asıl sorun bendim aslında. Önyargılıydım galiba. Şu önyargı öyle bela bir şeydir ki insanı nasıl yıllarca bazı zevklerden mahrum eder. Belki de şöyle düşünmeli. Herşeyin bir zamanı var. Woody Allen filmlerini seviyorum artık. Epeyce filmini seyrettim. Ciddi suratlı komedi diyaloglarından çok keyif alıyorum. Bu nedenle bugün izlediğim filmini sıcağı sıcağına yazayım istedim.



Eski kocasını bırakarak zengin bir sinema şirketi sahibi ile birlikte olan Ellie , hem vicdan azabı çekmekte hem de kendisine itiraf edemese de eski kocasını özlemektedir. Eski kocası kimdir? Bir zamanların Oscar almış ünlü sinema yönetmeni Val Waxman. Filmde bu rolü canlandıran kişi Woody Allen’dır tabii ki! Val unutulmuş bir yönetmendir artık. Hastalık hastası, nevrotik, garip bir adamdır.Ruh hali okadar inişli çıkışlıdır ki hiç bir film şirketi onunla çalışmak istememektedir. En son Kanada'da bir deodorant reklamı çekmeye çabalamaktadır. Bu durumu içine sindiremediği her halinden bellidir.


Ellie’nin sevgilisinin film şirketinin elinde “Hiç Uyumayan Şehir” adlı bir film senaryosu vardır. Sıra iyi bir yönetmen bulmaya gelmiştir. Film Mannattan'la ilgilidir. Ellie, NewYork, gece kulüpleri, kent görüntülerini en iyi becerebilecek kişi Val diye düşündüğünden Val'in bu filmi yönetmesini ister. Boşandıklarından beri hiç görüşmemişlerdir.
Aslında,Val da yeni bir heyecan, kendini gösterecek yeni bir proje beklemektedir. Üstelik
senaryoyu okuyunca bayılmıştır filme ama işin sahibinin “hain” eski karısı ve onun “yontulmamış hırsız” yeni kocası ( evli olduklarını düşünüyor) öğrenince şok olur. Eski karısına o denli öfkelidir ki filmin bir yerinde “Manikürlü sahtekar! Dilerim perma aletinin üzerine düşüp bir tarafını yakar” diye söylenir arkasından.
Onun yeni kocası için ise “Onun saç tıraşının parasıyla beş kişilik bir aile doyar. Ben onlarla çalışacağıma, yaşlılar için çiş bezi reklamı yaparım daha doğru olur,diye düşünür ama eli kolu bağlıdır. Parası kalmamıştır. İkna olur ve filmi yönetmeye karar verir.
Ellie ve Val’in bir restorantta sözümona iş için buluştuklarında aralarında geçen diyaloglar şahanedir gerçekten. Zaten Woody Ellen filmleri özgün diyalog nağmeleri içermez mi? Bu film de onlardan biridir. Hep iniş çıkışlı bir konuşmalar zinciri...Bir yandan film hakkında konuşulurken diğer yandan karısı kendisini aldatıp terk ettiği için aşırı öfkelidir. Keyifli bir seyirlik durumdur bu.
Val çekim için çalışmalarına başlar. Çinli bir kameraman seçer. Oyuncu seçimlerine sıra gelmiştir. Val'in, sevgilisinin filmde oyuncu seçilmesi sırasında sıkıntıdan sergilediği davranışlar ve tikler tam anlamıyla seyirliktir. Bu arada Val Elli'nin evli olmadığını öğrenecektir. Herşey tamamdır. Hafta başı film çekimine başlanacaktır.

Garip bir durum meydana gelir. Val hafta sonu uyandığında artık kördür. Bu bir nevi sinirsel körlük durumudur. Hemen menajerine haber verir. Karar verilmiştir. İşi kaçırmamak için, geçici olduğunu düşündükleri bu körlük durumundan, kimseye söz edilmeyecektir.
Aslında filmin ikinci bölümü burdan sonra başlıyor. Hollwood'da gözü görmeyen bir yönetmen film çekiyor. Gözler görmeyince artık iç dünyalara dönmenin zamanı gelmiştir. Kör olduğu belli olmasın diye Ellie her an Val'in yanında olacaktır ve ilişkilerini tekrar gözden geçirme fırsatı yakalarlar.Bir zamanlar aslında en büyük hayalleri birlikte Paris'te yaşamaktı, bunu hatırlarlar birlikte. Karşılıklı eski güzel anılarını yad ederler.

Val'in kör olması hayatını irdelemeye yolaçar.
Mesela, uzun zamandır giyimi,dövmeleri, küpeleri, yaşam tarzı nedeniyle öfke duyduğu oğlu ile görüşmemektedir. Yanlış yaptığını farkedip oğluyla görüşmeye gider. Bu arada fim çekimi bitmiştir. Ellie gene Val' e yardım etmeye devam eder. Bir gün nasıl aniden kör olduysa Val, gene aniden görmeye başlar. Bir parkta birlikteler ve sahane bir müzik ve arka fonda NewYork varken...





Ellie ile birlikte Val, çekilen filmi izlerler.Val'in tepkisi şöyledir: "Hayatımda seyrettiğim en kötü film. Bunu yapan adam kör olmalı!"
Film gösterime girmiş ve çok kötü eleştiriler almıştır. Val eleştirileri haklı bulmaktadır.Bu arada Ellie ve Val birbirlerine hep aşık olduklarını farkederler. Asıl körlüğün bu olduğunu anlarlar. Film hakkında olumsuz eleştiriler almışken enteresan bir gelişme olur ve Fransızlar Paris'te filmi seyredip son 50 yılın en iyi Amerikan filmi seçerler "Hiç Uyumayan Şehir" filmini... Val için de "Gerçek bir dahi "derler. Newyork'ta bir serseridir Val, Paris'te ise bir dahi:) Val'in en önemli söylemi: "Şükürler olsun ki iyi ki Fransızlar var!"

Ellie ve Val'in artık hayalleri gerçek oluyor... Paris onları bekliyor... Her kocanın bir süre kör olması mı gerekiyor:)


"Hollywoodvari Bir Son" bir hesaplaşma filmidir bana göre. Önce eski karısıyla, sonra oğluyla ve sonunda kendinle bir hesaplaşma durumu. Ayrıca Hollwood'la ve Fransız Sinemasıyla tatlı bir dalga geçme vaziyetleri... Bana göre çok keyifli bir film!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder