23 Temmuz 2010 Cuma

Bir Güne Çok Şey Sığdırmak



İnsan bir günde neler yapabilir? Kaç mevsim yaşayabilir? Kaç kıta değiştirebilir? Kaç vasıtaya binebilir? Ruh durumu ne kadar değişebilir, sorarım sana..

Bir sabah uyandım ki şahane bir güneş var. “Hey, ne güzel bir gün!”dedim. Çok keyiflendim. Sonra baktım, bir mektup düşmüş sanal posta kutuma... Hiç kabahatim yokken nasıl sitemkar bir yazı bu, anlatamam sana... Çok kırıldım. Dur bir bekle değil mi, bir beşe kadar say bari. Yok yapamam. Hiç tutamam kendimi... Bir hışımla sarıldım klavyeye... Uzun bir cevap döşendim. Sabahki sevinçten eser kalır mı? Kalmadı tabii... Çok öfkelendim. Sonra bir müşterim aradıı. Benimle görüşmek istediğini söyledi. Üstelik “Onbeş dakikada burada olur musunuz, acil!” dedi. Çok telaşlandım. Hızla arabama bindim. O hafta araba kullanırken, Julio İglesias’ı dinliyordum. Müziğin sesini açtım. O kadife ses, nasıl merhem gibi geldi kırgın ruhuma... Birden kendimi toparladım... Müşterimle görüşmem bittiğinde, İstanbul’a başsağlığına gitmeliydim. Yetişemeyeceğim diye çok panikledim. İzmit'in merkezine geldiğimde, bir minübüs yolun ortasında durmuş, nasıl yolu işgal ediyor... Bir süre sabırsızca bekledim. Çok sinirlendim. Geç kalıyorum, tam beklemeyeyim geçeyim dedim ki, minübüs birden hareket etti. Sağ dikiz aynamı kırdı ve arkasına bakmadan gitti. Afalladım. O kadar canım sıkıldı ki, maçlardaki ağzı bozuk taraftarlar gibi arabamın içinden bağırdım durdum. Küplere bindim. Neyse ki öfkem sabun köpüğü gibidir hemencecik geçer. Açtım müziği, sinirlerimi yatıştırdım. Hanım hanım arabamı sürdüm.

İstanbul’a doğru yola koyuldum. İzmit’te hava yazdı. İstanbul ise tam bir ayaz. Arkadaşım babasını kaybetmişti. Başsağlığı diledim. Ateş düştüğü yeri yakıyordu tabii, elimden geldiğince acısına ortak olmaya gayret ettim. Sonra usulca veda ettim. Bir minübüsle Kadıköy’e gittim. "Hayat boş, gerisi hoş" dedim. Aylak, avare dolaşmaya heves ettim. Balıkları, sebzeleri seyreder mi insan? Evet, hem de nasıl seyreder... Hem de her birini teker teker… Şu Kadıköy’ün ara sokaklarındaki hengame ne kadar güzel! Peki aylak aylak gezer mi insan? Evet, hem de nasıl gezermiş. Vallahi öyyylee avare avare gezindim. Adamakıllı aylak, avare gezinmek ne şahane bir şeymiş! Şimdi buraya kadar gelmişken, Hacı Bekir’in fıstık ezmesini yemeden olmaazz! Yemek neredeyse, ben orada bittiğim için hemen yönümü Hacı Bekir’e doğru çevirdim. Dayanamadım bir de fındıklı akide şekeri aldım. Ohh! Önce badem ezmesi, arkasından fındıklı akide şekeri, ağzımı tatlandırdım. Bir enerji geldi bana.. Birden coştum.

Dedim ki “Şimdi şurdan atlasam vapura, köpükleri saça saça varsam Beşiktaş'a!” “Hey! Tamam!” dedim. Kendi fikrimin ince gülünü kendim çok beğendim. Niye Beşiktaş? Hem Kabalcı Kitapevi’ne hem de benim dvd’cime gideceğim… İkiside Beşiktaş’ta... Önce sahilde bir çay içtim ve vapurun gelmesini bekledim. Sonra atladım vapura... Bir baktım ki bir tarafta Kız Kulesi, bir tarafta Galata… Önce erkek tarafı oldum geçtim vapurun Kız Kulesi tarafına... Sonra kız tarafı oldum, geçtim Galata Kulesi tarafına… El salladım ve selam gönderdim iki sevgiliden birbirine sanki ben çöpçatan… Düşündüm ki… Belki duyarlar beni de sevinirler kavuşamayan sevgililer, olur a!!

Beşiktaş’a geçtim. Nasıl acıkmışım. Midem açlıktan gururlduyor resmen... Önce ilk hedef marş marş Sultan Ahmet Köftecisi. Köftelerimi yedim. Çayımı içtim. Ohh! Çok şükür... Şimdi rahat rahat kitaplara bakabilirim. Kendimi Kabalcı Kitapevi’ne attım. Ben gene kaybettim kendimi. Kitapçılar benim mabedim gibi. Bir dalmışım, o kitap senin bu kitap benim, nasıl dağıtmışım. Unutmuşum zamanı da neredeyse günü akşam yapmışım. Dedim ki "Biri tutsun çıkarsın beni buradan, lütfen! Ya da getireyim yatağı yorganı, tası tarağı hep burada kalırım vallahi ben!” Elimde kitaplar kendimi ite ite zor çıktım kitapçıdan. Şimdi filmlerim... Onları da hallettim… Tamam artık akşam olmakta, evli evine köylü köyüne gidecekken, ne dedim biliyor musun “Battı balık yan gider, Ortaköy’de bir kahve içsem! Atladım bir taksiye Ortaköy’e gittim. Şöyle yandan çarklı bir kahve istedim. İstanbul’u ve kahveyi koklaya koklaya içime çektim. Büyük bir keyifle kahvemi içtim. Dönüş yolunda bir baktım ki bir mum manolya ağacı çiçek açmamış mı? Allahım, harikuladeydiler! Sanki ilkbaharın müjdeleyicisiydiler! Sabah yaz gibiydi… Sonra çıktı ayaz... Adeta sonbahar oldu… Şimdi sanki İlkbahar… İzmit yolunda bir sağnak, bir fırtına yaşadım, oldu mu sana sanki kış! Aynı günde dört mevsim yaşanır mıymış? Vallahi yaşanırmış! Peki Kadıköy’den Beşiktaş’a geçtim ya, al sana işte kıta değiştirdim. Bu kadar kolay mı oluyor Asya’dan Avrupa’ya geçmek, hem de vizesiz! Evet,oluyor işte… Otomobil, minübüs, vapur, taksi, hatta metroya aynı gün binilir mi peki, binilir! Peki aynı gün kırılmak, öfkelenmek, telaşlanmak, paniklemek, afallamak, sinirlenmek, küplere binmek, yatışmak, üzülmek, kederlenmek, keyiflenmek, mutlu olmak,… İnsan aynı günde kaç ruh hali değiştirebilir? Aynı gün ölüme üzülüp, manolya ağacının çiçeklerini görünce sevinebilmek, bir minübüs şöförüne öfkelenip, kadife sesle söylenen bir şarkıda keyiflenebilmek... Farklı farklı duygular, aynı günde, aynı bünyede nasıl barınabilir? Şair Birhan Keskin'in dediği gibi "Hayatın bir kıvamı var." Yoksa hep olumsuzlukları görsek, mümkün değil ki yaşamak!!

12 yorum:

  1. Hımm.. beşiktaş ha..kabalcı ha..sultanahmet koftecisi ha??????
    Dur burada bir öliyim.
    Saat kaç şimdi? 03:00
    Sabaha çok saat varmış. off yaa..
    Köfteee..koftee diye inliyor midem.
    yarın bizim değirmendere inegöl köftecisinin ilk müşterisi ben olacağım inan.
    Gecenin 3 ünde de buraya yazacağım..onada inan.
    ahanda şuraya yazıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Sabah sabah uyandım ki, gecenin 3 ünde yorum yazmamış mı Dilek?? Hem de yazdığım köftelere özenerek:) Heyyy! Değirmendere'deyim ben de Dilek.. Öğlen ofise gelsen keşke... Sahildeki köfteciye birlikte gitsek... Yanına da bol sirkeli piyaz söylesek... Gelmişten geçmişten muhabbet ede ede yesek:))

    YanıtlaSil
  3. Tam kıvamında yazmışsınız yine ! Akide şekerinin tadını almadım desem yalan olur, bir de Kabalcı'yı düşürdünüz aklıma, Kabalcı civarlarında bir de sahaflar çarşısı vardı, hala var mı ? Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. yıllardır beşıktaşta yaşıyorum şu yazıda anlattığın kadar zevk aldığımı, düşünmüyorum :)demek ki çok eyler kaçırıyorum...
    şimdi akşam köfte yemek farz oldu. üstüne birde miskette bir kadeh şarap... oh... bu arada akşam ne yiyeceğim derdinden kurtuldum.
    birde şu dvdcin nerdeymiş merak ettim... :)

    YanıtlaSil
  5. Nessuno.. Ben İstanbul'u pek bilmem.. Gittiğim yerler bellidir. Akide şekerini unuttuk değil mi? Oysa ne güzeldir. Kabalcı.. Oyyyy! Mabed gibidir.. Kabalcı'nın oralarda sahaflar var mı? Bilmiyorum inanın.. Ama Dilek bilir. Eski Beşiktaş'lıdır.. Sorarız.. Mutlaka cevap verir:)
    Teşekkür ederim yorumunuz için.

    YanıtlaSil
  6. KDA... İnsan yaşadığı yeri maalesef farkedemiyor. Yaşamın hayhuyu içinde küçük şeylerden keyif almanın hazzı unutuluyor.. Hele İstanbul içinde yaşayanlar, şehrin sıkıntılarıyla uğraşmaktan, dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşadığını anlayamıyor.
    Arada belki silkelenip bakmalı etrafa "ne güzel bir memleket bura" demeli..Bir kahve, çay içip, balık ekmek, köfte ekmek yemeli:)
    İyi geliyor:)

    Beşiktaş iskelenin orda tatbiki güzel sanatlar var ya.. Halen ismi öyle mi? Mimar Sinan üniversitesi olmuş sanırım.. Onun tam karşısında... Resim malzemeleri falan satılır hani alt katta..Ortaköy'e doğru giden yolda.. dvdci:))işte oralarda.. ikinci katta..

    YanıtlaSil
  7. Slm Vildan san
    Fotoğraflara baktımki.
    Mağazalar çok farklısınız.
    Hepsi cazip geliyor bana.Bir gün gidip görmek ve video çekmek isterim.
    Siz araba kullanırken dikkatli olmalısınız.
    Ben asla acele etmemek için erken yola koyulurum.
    Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  8. Merhaba,
    Vapurlu olan hariç,fotoğrafları ben çekmiştim:) Beğendiğinize sevindim. Çok güzel bir şehir İstanbul Masakuni- san.. Biliyorsunuz dünyanın en güzel şehirlerinin içinden hep bir akarsu geçer. Sanıyorum İstanbul içinden deniz geçen tek şehir... Muhteşemdir!

    Umarım bir gün kısmet olur gelirsiniz. Gelirseniz haber verin hep beraber gezelim:) İstanbul'da yaşamıyorum ama olsun.. Bildiğim yerleri, mesela bu gördüğünüz yerleri kolaylıkla gezdirebilirim:) Yorumunuz içim teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  9. a ..kabalcının oralarda sahaflarmı varmış? hiç hatırlamadım inanın. Beyazıt ve kadiköydekini biliyorum ama beşiktaştakini bilmiyordum. Ben 83 de ayrıldım oradan ama sık sık dolaşmaya giderdim. Hatırlamadım.
    Bir de dvd ci tatbiki değilde eskiden akademiye bağlı uygulamalı güzel sanatlar vardı oralarda. onun karşı köşesine yakın ortaköye giderken sol başta. Değilmi Vildan.
    Vildancığım hala köfteciye gidemedim biliyormusun. Olmayınca olmuyor işte. Darısı başka güne birlikte inşallah.
    Evde misafir var işler çok..yorgunum..ben kaçtım.

    YanıtlaSil
  10. Dilek, teşekkür ederim bilgilendirmen için..
    Umarım bir ara birlikte köfte yeriz:)

    YanıtlaSil
  11. evet tarifi verince hatırladım. :)
    teşekkürler

    YanıtlaSil
  12. ilave edeyim devamını da :)
    istanbulu seviyorum, beşiktaşı da seviyorum. sıkıntılı anda sahilde dolaşmak iyi geliyor. üstüne balık pazarında balık rakı... akabinde yine sahil bir türk kahvesi üzerine... baha ne olsun ki :)

    YanıtlaSil