18 Temmuz 2012 Çarşamba

Mutluluk Neydi?

 

”İnsan kadife bir hatıradan başka nedir ki? 
Geçmiş: üstümüzü her gece onunla örttüğümüz… 
uykuların derininde kor yankılarına düşer gibi olduğumuz ve sonra unuttuğumuz. 
Dağın doruğu ile dağın derini arasındaki mesafeden başka nedir ki insan: 
derininde kor tutmuş haller, doruğunda ıssızlık bilgisi… 
Güne ait sesler çoğaldığında hatıranın kendisi de kokusu da bilgisi de silikleşecek… 
Ve insan sabahın nemi kadar sessiz olmayı isteyecek.” 
Birhan Keskin


"Nasıl yani!" dedi babam. "Bu çizgi romanı kendine mi aldın?" 

İzmit'te, eskinin tren yoluyken, şimdinin yürüyüş yolu olan caddesinin köşesindeydik. İçimizi serinleten hoş bir esinti vardı. Şehrimin asırlık çınar ağaçlarının yaprakları tatlı tatlı hışırdayarak şarkı söylüyorladı. Biz Köfteci Behçet'te iştahla köftelerimizi yemiştik. Baba kız gelmişten geçmişten muhabbet ede ede  yürüyorduk. Bir ara elimi omuzumdaki çantamın içine daldırdım. Arabamın anahtarını aramaya başladım. Kolay bulabilmek maksadıyla çantamın içindeki kitaplardan birini çıkarmak durumunda kaldım. Babam elimdeki kitabı  gördü. Bu bir çizgi romandı. Babam yüzüme tuhaf tuhaf baktı. Çizgi romanı kime aldığımı sordu. Yolun ortasında kalakaldım. Fena halde kızardım. Ben Gırgır zamanı çocuğuydum. Bir zamanlar haftalık mizah dergisi Gırgır'ın, çizgi romanların, hele Zagor'un  hastasıydım. Ne yazık ki ailemden gizli okurdum. Sanırım içlerinde fena şeyler var zannederdi ailem... Abimin okumasına ses çıkarmazlardı da, ben elime alınca, ne demekse  "Kızlara göre değil." derler, asla okumamı istemezlerdi. Abimi feci kıskanırdım. Abim ise idare ederdi beni. Çizgi romanları elime vermezdi ama, okuduktan sonra görünür şekilde yastığının altına koyardı. Kendisi de dahil kimseye görünmeden, odasına girip okumama ses çıkarmazdı. Gizli gizli nasıl sevinçle çizgilerin dünyasına daldığımı hatırladım. Korkuyla  karışık müthiş bir mutluluk hissiydi bu... Siyah beyaz çizgilerle, konuşma balonları, adeta bir bulut kümesinin üzerine çıkarırlardı beni... Ahh, sayfaların içinde eriyip gittiğimi hissederdim. Çocukluk işte... Aileden gizli yapılan her şey ne büyük haz verirdi. Seneler geçti gitti... Bunun  çocukluğuma ait bir mutluluk olduğunu o an anladım. Kendimi toparladım. Babama "Çizgi romanları çok severim. Çocukluğumdan beri okurum." dedim. Babam önce kitaba, sonra hayret ederek bana baktı. Kitabı ona doğru uzattım. "Süperman'in Tüm Mevsimler adlı özel kolleksiyon sayısı... Biliyor musun, yaz mevsiminin cehennem misali sıcakları beni bunaltınca, isyan eder gibi söyleniyorum bazan... İşte o zaman kendime gelmek için bu çizgi romanı okuyorum babacım." dedim.  Şaşırdı. "Ne yazıyor ki içinde?" dedi. Güldüm. Kitabın sayfalarını hızla taradım. Düşündüğüm sayfayı buldum. Konuşma balonlarının içindeki cümleleri okumaya başladım. "Ne denli zalim ve sert görünseler de, bütün mevsimlere müteşekkir olmalıyız. Çünkü yalnızca onların geçip gitmesiyle, geleceğin tadını gerçekten çıkarabiliriz." Başımı kitaptan kaldırdım. Sevgiyle babama baktım. Bana pek belli etmek istemedi. Anladım ama gözlerinin kenarıyla gülümsedi. Sadece "Hoş sözlermiş." dedi. Babamla vedalaştım.  Arabama binmeden önce çimlerin üzerine oturdum. Çantamın içindeki çizgi romanları yeşilliklerin üzerine yaydım. Derin bir nefes aldım. Burnuma kesilmiş, taze çimen kokusu geldi. Mutluluk neydi? O anda mutluluk, kimseden çekinmeden, çizgi romanlara gönlümce dalabilecek  kadar büyümenin verdiği müthiş bir özgürlük hissiydi... Mutluydum:)


6 yorum:

  1. her iki fotoğraf da çok güzel.:)) çantanda bu kadar çizgi romanı neden taşıyorsun bir de onu anlat bakalım.

    YanıtlaSil
  2. Aramızda kalsın Kara Kitap, babamın oturduğu evin alt köşesindeki pasajda bir çizgi romancı açıldı:)

    Allahım çok teşekkür ederim.
    Bu feleğin bana kıyağı:))

    Babamla buluşmadan önce, epeyce çizgi roman almıştım. Hatta sana da aldım biliyor musun? Bir ara geleceksin ya... O zaman vereceğim:)

    Böyleyken böyle...

    YanıtlaSil
  3. Bize geçmişi hatırlatanlar çocukluğumuzun o saf ,tertemiz dünyasında hayat derdinden uzakta olmanın verdiği hazzı hatırlatır.O yüzden onlardan bir türlü kopamayız...Zihnimizin en değerli köşesinde kimi zaman hatırlanmayı bekleyen hazinelerdir...
    Siz de bu hazinelerden birini bizimle paylaştığınız samimi yazımız için teşekkürler...

    mustafacihandemir.blogspot.com

    YanıtlaSil
  4. Dilimde güne müteşekkir dualarımla yattığım her gece aklama gelecek, dudaklarımda tebessüm doğuracak güzel bir paylaşımda sizden hediye geldi. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  5. Ben teşekkür ederim Mustafa Cihan..
    Çocukluk anıları her dem taze duruyormuş meğerse... Ben yazı yazmadan önce farkında değildim biliyor musunuz? Yazdıkça çıkıyorlar birer birer.. Ne güzel:)

    YanıtlaSil
  6. Özgür ne hoş yorum yazmışsınız. Teşekkür ederim. Yazdığınız gibi his geçirmeyi becerebiliyorsam, kendimi bahtiyar hissederim:) Sağolun.

    YanıtlaSil