8 Mayıs 2013 Çarşamba

Aklımı Başımdan Alan Vaziyetler...




Epey önce satın almıştım. Kutusuyla duruyordu. Akşam yemekten sonra, taaam koltuğa serilecektim ki... Birden gözüme değdi. Elime aldım. İçinde beş adet film vardı. Hepsi Alain Delon filmleriydi. İlk film Bir Aynasızın Postu İçin'di. Hiç düşünmeden filmi kabından çıkardım. Oynatıcıya koydum. Battal koltuğa  oturdum. 

Filmle birlikte bir müzik başladı. İşte yukarıya videosunu koyduğum müzik. Allahım!  Bu müzik var ya, gene anında aklımı başımdan aldı. Uzaktan kumandayla müziğin sesini sonuna kadar açtım. İnan bana... Duramadım. Hemen yerimden fırladım. Mutfağa geçtim. Buzdolabından aklımdaki şişeyi çıkardım. Raftan en renkli kadehi seçtim. 

Bu arada  aynı şarkı çalmaya devam etmekteydi.Tencereyi çekmeceden kaptım. Hoop! Kendi etrafımda üçyüz atmış derece döndüm.  Tencereyi ocağın üstüne usulca bıraktım. Kavanozdaki sarı taneleri az yağ ve tuz koyduğum tencereye boşalttım.  Tencerenin kapağını şaak diye kapattım. Şişedeki gazozu yüksekten lıkır lıkır kadehe boşalttım. Fooooşşşş! Köpürdü... Bardaktan taştı. 

Tencereye baktım. Tam zamanıydı. İşaret parmağımı sihir yapar gibi tencerenin kapağına bastırdım. Tencerenin kulağına "Okus pokus!" diye seslendim. Anında sihir etkisini gösterdi. Pata pata pata... Patırdadı... Tencereden taştı. Aldırmadım. Ocağı kapattım. Tencerenin kapağını açtım. Abraka dabram işe yaramıştı. Sarı, sert taneleri yumuşak kar tanelerine çevirebilmiştim işte. Muzipçe gülümsedim. Becerikli işaret parmağıma hedefi on ikiden vurmuş tabanca namlusu niyetiyle üfledim. Tencereki mucizevi yiyeceği  derin kaseye boşattım. Bir elimde kadeh, bir elimde kase, parmaklarımın ucunda iki ileri bir geri dans ederek salona geçtim. 

Elimdekileri ön sehpaya bıraktım. Koltuğa bağdaş kurup yerleştim. Kumandayı elime aldım. Filmi başlattım. Heey! Alain Delon... Paris... İkisinin de 1970'li halleri... Çok şeker. Ya filmin müzikleri... Ya kadehteki gazoz... Ya kasedeki patlamış mısır... Ah! Şahane!... Allahım... Yüreğimi dinledim.  Başka ne olabilir ki? Mutluluk buydu işte. 

Önce kadehteki gazozumu yudumladım. Oh, nefis! Sonra kasedeki patlamış mısırdan bir kaç tane ağzıma attım. Ah! Mucizevi bir yiyecek bu... Tek kelimeyle... Harikulade... Enfes! Arkama yaslandım.  Filmin mecrasına daldım.

Heyy! Düşünebiliyor musun?  Paris'teydim... Ya bu müzik... Bu gazoz... Ya bu mısır... Aklımı başımdan aldı. Aklımın iplerini iyiceeee saldım. Filmle birlikte gene hayallere daldım. 


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder