Boğaziçi Üniversitesi ve Psikeist'in işbirliğiyle düzenlemiş oldukları, Gitmek mi Kalmak mı? Psikanaliz ve Göç adlı iki günlük uluslararası sempozyum programına tüm merakımla katılmıştım. Göç meselesi uzun zamandır zihnimi meşgul ediyordu. Göçle ilgili okumalar yapıyor, filmler seyrediyordum. Aşağıda bazılarını listelediğim sempozyumun başlıkları o kadar ilgimi çekmişti ki, gitmemezlik edememiştim.
- Yurt dışına çalışmaya giden ebeveyn ve arkada bırakılan evladı birbirine bağlayan tekinsiz hasret...
- Göçte kültürün ve dilin kaybı üzerine psikanalitik düşünceler
- Bir zorunlu göç olarak "ruhsal inziva"
- Coğrafi olarak yerinden olma travması: Anlamak ve iyileştirmek
- Kalmak ya da terk etmek, işte bütün mesele bu...
- Mültecilerin insan yerine konulmaması: Sürgündekilerin çilesi
- Koltuktan divana... Divandan skype'a..
- Göç eden kadın: Yeni kimliğe doğru bir yolculuk
- Göçe sosyolojik yaklaşımlar: Türkiye örneği
- Gitmeden önce gitmek üzerine düşünmek mümkün müydü?
- Göç ve travmanın psikanalitik odadaki izleri
- Freud yapıtı güncel travmalara yönelik bize ne öneriyor?
- Ana İlahe'nin göçü
- Kendinden sürgün
- Ölüm kapıdayken düşünmek
Sempozyumun ilk günüydü. İlk günün ikinci kahve molasındaydık. İnsanlar guruplar halinde muhabbet edip kahvelerini içiyorlardı. Çoğu meslektaştı ve birbirlerini tanıyorlardı. Konuşmacılardan biriyle yan yana düştük. Kendisi değerli bir hoca ve terapistti. Göz göze geldik. Selamlaştık.
- Psikiyatrist misiniz? diye sordu.- Yoo. Değilim, dedim.
- Psikolog musunuz yoksa?
Cevap vermedim. Başımı sallayarak hayır dedim ve usulca yanından uzaklaştım. Acaba niye sigortacıyım, diyemedim. Birdenbire oraya ait değilmişim korkusu yüreğime yerleşti. Sanki herkes bana bakıyor,. sanki herkes benim onlardan biri olmadığımı düşünüyordu. Toplum içinde kendini "öteki" gibi hissetmek ne fena bir histi. Anadilimi konuşan insanlarla bir arada olmama rağmen tuhaf bir tedirginlik ve utanç içindeydim. Suçluluk, yabancılık, hatta sürgün hissi duymaya başlamıştım. Travmaya dönüşmeden sempozyumdan çekip gitmeli miydim?
Bir el omuzuma dokundu. Döndüm. Az önce konuştuğum hocaydı... Gülümsedi.
- Kahve molası bitti. Şimdi benim sunumum var. Yoksa dinlemeyecek misiniz beni, dedi.
Kendime geldim. Gülümsedim.
- Hocam, muhabbetimiz yarım kaldı kusuruma bakmayın. Mesleğimi sormuştunuz ya hani... Sigortacıyım. Sizi tüm merakımla dinleyeceğim, dedim.
- Hahha! Harikasınız! Ne iyi yapmışsınız, gelmişsiniz, dedi.
Birlikte merdivenlere doğru koştuk. O sahnede yerini alırken, ben salondaki kalabalığın arasına daldım.