tezer özlü sempozyumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tezer özlü sempozyumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2012 Pazar

Bilmemek Değil Öğrenmemek Ayıptır Bizim Köyde.

 

Kadir Has Üniversitesi'ndeki Yusuf Atılgan Sempozyumu'nda, değişik üniversitelerden gelen akademisyenlerin, Yusuf Atılgan'ın öyküleri ve kahramanları hakkında hazırladıkları araştırma sunumlarını, iki tam gün, hiç bıkkınlık duymadan, tüm iştahımla ve büyük bir hayranlıkla izledim. Kadir Has Üniversitesi Amerikan Kültür ve Edebiyatı Bölümü ve Türk Dili Ders Koordinatörlüğü'nün bu yıl ortaklaşa ikincisini düzenledikleri bu sempozyumlarda, Modern Türk Edebiyatı'nın köşe taşı olmuş ancak yeterli akademik ilgiyi görememiş yazarlarına odaklanmayı amaçlanmış. Geçen sene Tezer Özlü için yapılmıştı. Bu yıl ise Yusuf Atılgan. Düşünebiliyor musun, ne kadar ballıyım. Çünkü her ikisi de benim bayıldığım yazarlar.  


Gittiğim iki günde Yusuf Atılgan'ın eserlerini karşılaştırmalı okumalar, varoluşçuluk, flaneur edebiyatı, modernleşme, psikanalist, toplumsal cinsiyet, kent-taşra ikiliği, edebiyat-sinema ilişkisi, toplumsal cinsiyet, minör edebiyat ve siyaset-edebiyat ilişkisi gibi birçok bağlamda tartışılan bir sempozyumda, benim gibi hiçbir edebiyat akademik eğitimi ve kariyeri olmayan, amatör ve saf bir okurun vaziyetini bilmem hayal edebiliyor musun? Yooo... Sempozyum içeriğini şimdi  ben kendi kafamdan yazmadım. Aynen Yusuf Atılgan Sempozyumu için hazırlanan ilandan alıntıladım. Yoksa ben flaneur edebiyatı, minör edebiyatı ya da okuduğum kitabı böyle birbirinden farklı yönleriyle incelemeyi nereden bilebilirim? Hatta birkaç sunumun  lisanının, benim için fazla akademik kaldığını da gönül rahatlığıyla itiraf edebilirim. Belki de bu sempozyumun tek amatör ve saf okuru bendim. Diğer katılımcıların hepsinin ya akademisyenler, ya konuşmacılar ya da öğrenciler olduğuna eminim. Eğer sahiden dediğim gibiyse bile inan  umrumda değil. Sempozyum sırasında kimi anlatımlarda yoğun akademik lisan kullanılması sebebiyle zorlansam bile (çok az, bir ya da iki anlatıcıydı, o kadar), dinlediklerim,  eserler arasında yapılan karşılaştırmalar, ya da kitabı okurken hiç aklıma gelmeyen, niye düşünmedim acaba diye beni şaşırtan konular gündeme geldikçe var ya, ister inan ister inanma, zihnimin kilitlerinin tıkır tıkır açıldığını hissediyorum. Okuduğum ve sevdiğim kitaplar hakkında böyle detaylı araştırmalar yaptıkları için akademisyenlere şükran ve hayranlık duyuyorum. Hımm... Öte yandan, itiraf etmeliyim ki, sadece haz aldığım için okuyan amatör ve saf bir okur olduğum için şükrediyorum.

Biliyorum, bu saflığım ve amatörlüğümle, edebiyat sempozyumlarındaki vaziyetimi görsen gülersin halime. İnan bana, sadece bir köşede sessizce oturuyor, tüm merakımla araştırmaları dinliyorum. Kabul ediyorum, bilmediğim pek çok şey var  elbette. Valla sizin orada ne derler bilmiyorum ama, bilmemek değil öğrenmemek ayıptır bizim köyde:)

20 Ekim 2012 Cumartesi

Anlat Deseniz Anlatamam. Enine Boyuna Yaşarım Ancak.


"bir elim sağ cebimde
bir elim sol cebimde
bu hüznü siz de bilirsiniz
anlat deseniz anlatamam
enine boyuna yaşarım ancak"
turgut uyar

Tuhaf! Sahiden yazı yazmanın değişik bir  tuhaflığı olduğunu düşünüyorum. Veya tuhaflık bende belki. Bilemiyorum. Mesela bambaşka bir şey yazmaya niyetleniyorum. Yazmaya başlıyorum. Hiç düşünmediğim kelimeler dökülüyor parmaklarımdan. Şaşırıyorum. Bak şimdi... İstanbul'da, Kadir Has Üniversitesi'ndeki, iki günlük Yusuf Atılgan Sempozyumu'ndan dün gece köyüme döndüm tamam mı? İki gün sabahtan akşama kadar memleketimin farklı üniversitelerinden gelmiş akademisyenleri, film yönetmenini tüm merakımla dinledim. Elbette Yusuf Atılgan'ın Canistan'ından ve öykülerinden de söz edildi edilmesine ancak özellikle  masaya yatırılıp her yönüyle incelenen, Aylak Adam ile Anayurt Oteli'nin Zebercet'iydi. Dün gece eve döndüğümden beri, sempozyum hakkında bir şeyler hatta çok şeyler yazmak istiyorum. Benim için o kadar  zihin açıçı bir sempozyumdu ki anlatamam.  İyi ama ikidir yazmak için bilgisayar başına oturuyorum. Nedense Yusuf Atılgan'ın kahramanları aklıma gelince Turgut Uyar'ın dizelerini hatırlıyorum. Anlayamıyorum. Oysa iki günlük sempozyumda Hüseyin Rahmi Gürpınar'dan  Orson Welles'e, Sait Faik'ten Yılmaz Güney'e, Kemal Binbaşar'dan Sabahattin Ali'ye, Tezer Özlü'den Emine Sevgi Özdamar'a, Kafka'dan Dostoyevski'ye pek çok yazar adı anıldı. Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ıyla Anayurt Oteli'nin Zebercet'i, Pınar Kür'ün Tuhaf Bir Kadın'ı, Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan'ı, Edip Cansever'in Çağrılmayan Yakup'u, Kemal Bilbaşar'ın Denizin Çağırışı, Tezer Özlü kitaplarındaki anlatıcı, Oguz Atay'ın kitapları, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur'u ya da ne bileyim Emily Bronte'nin Uğultulu Tepeler'i bile birbirleriyle ilişkilendirildi. Epeyce not tuttum. İkinci günün sonlarında yönetmen Zahit Atam'ın sinemayla ilgili etkileyici konuşmasında söz ettiği filmlerin adlarını da, okumak istediğim kitap adlarının altına yazıyazıverdim. Bilgi çıkınlarımı epeyce doldurup, müthiş zenginleştim. Dün gece köyüme böyle eli kolu dolu döndüm. Sempozyum tek kelimeyle harikuladeydi! Nefisti! Nefis!...  Bak şimdi... O notlar elimin altında.  Bilgiler desen, henüz taptaze hafızamda. İyi de, Yusuf Atılgan Sempozyumu'yla ilgili uzun uzun yazılar yazmak istiyorken, üstelik bu sempozyumda adından hiç söz edilmemişken, niye hafızamın derinliklerinden Turgut Uyar çıkıyor peki?  Yusuf Atılgan benim çevremde çok bilinen bir yazar değil. Ben  her iki kitabını, hem Aylak Adam'ı hem Anayurt Oteli'ni yıllar önce okuyup, çok sevmiştim. Ömer Kavur'un çevirdiği Anayurt Oteli'nin sinemaya uyarlanmış filmini seyretmiştim. Elbette  Anayurt otelindeki Zabercet'i değil, Aylak Adam'ındaki toplumun dayatmalarına, alışkanlıklara, sıradanlığa karşı çıkan C.'yi kahramanım bellemiştim. Yusuf Atılgan Sempozyumu'nda eteklerime doldurduklarımı şimdi Hayal Kahvem'in  tahta döşemesine dökmek istiyorum dökmesine ama... Yooo... Beceremiyorum. Nedense Turgut Uyar dizeleri bulundukları şiirlerden çıkıp, hafızama sökün ediyor. Mesela... ""Dünyada bir ben vardım... Bir de bu olmayası sahipsizliğim." diyesim geliyor. Daha sonra ise  "Durma göğe bakalım." dizesi parmaklarımdan dökülüyor. Ya peki niye Geyikli Gece? Yusuf Atılgan öyküleriyle harmanlanmış hafızam, niye Geyikli Gece'yi önüme getiriyor  şimdi?  Turgut Uyar der ya hani... "Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta... Herşey naylondandı o kadar."... Veya Eski Kırık Bardaklar'daki... "İşte bu ellerimle yalnızım inanmazsan bak" Tamam burada keseceğim.  Yusuf Atılgan Sempozyumu'na daha sonra... Belki bir zaman sonra...  Elbette uzun uzun söz etmeye döneceğim.  İyisi mi gene Turgut Uyar'ın dizeleriyle bu yazımı bitireyim. "bakın bu ikide bir de bozulan güneş... bu durup dururken sokan yılan... bu kırık bardaklar çöplüklerde... aşkın şiirin ölümün en kolayına gitmek....... biliyorum sebebini bir bir biliyorum.... öyle kolay kendisi söylemesi kurtulması öyle kolay... kolaylığından sıkılıyorum... kurtulmak elimden gelmiyor" diyorum... Veee... Devam ediyorum...



Ömrümde ilk kez gittiğim edebiyat sempozyumu, geçen sene, gene Kadir Has Üniversitesi'nde  yapılan Tezer Özlü Sempozyumu'ydu. O kadar haz veren, o kadar iştah açıcı, merak kışkırtıcı bir sempozyumdu ki, daha sonra İstanbul'da diğer üniversitelerde yapılan, Sevgi Soysal, Vüs'at O. Bener, Tomris Uyar, Masumiyet Müzesi sempozyumlarına gitmiştim. İki günlük Yusuf Atılgan Sempozyumu, gene büyük bir itinayla  hazırlanmış. Bu sempozyuma emek verenlere tüm yüreğimle çok teşekkür ediyorum. Diğer üniversitelere örnek olmasını diliyorum. Edebiyat Fakültelerinde okuyan öğrencilerin, edebiyatla ilgilenenlerin, okurların bu sempozyumlara neden katılmadığını çok merak ediyorum. Böyle özenle hazırlanan sempozyumların izleyicilerinin gelecekte daha fazla olacağını hayal ediyorum. Ve bu sempozyumların kitaplaşmasını çok ama çok istiyorum. 

Ben... Ben var ya ben... Ah, edebiyata sevdalı başım!... Bir sonraki sempozyumu iple çekeceğimi biliyorum!:)



15 Ekim 2012 Pazartesi

Nananooom! Kendimi Sempozyumlar Cadısı İlan Ettim.


Hey!.. Yukarıdaki haberi okuyunca nasıl sevindim anlatamam. Sonbaharın gelmesiyle üniversitelerin Edebiyat sempozyumları gene başlayacak demek ki. Ne güzel! Ben bu haberi işlerimin tam da en debdebeli anında okuyunca... Hımm... Gene bana güleceğine eminim. Olsun varsın. Anlatacağım işte. Ben ne olmayı hayal ettim bil bakalım? Hayao Miyazaki'nin  şahaseri Cadı Kiki.  Cadı Kiki olunca, beni uçuracak süpürgem de olacaktı tabii. Çantamı atacaktım sırtıma... Çantamın içinde müşterilerimin poliçeleri olacaktı ayrıca. Ben uçarak hem müşterilerime uğrayarak işlerimi yapacaktım, hem de sempozyumlara gidecektim. Of, ne hoş hayal bu! Keşke Cadı Kiki olabileydim. Hayali bile güzel valla!..

Ne yalan söyleyeyim, ömrümde ilk kez geçen sene gittim bir edebiyat sempozyumuna. Geçen sene gene bu zamanlardı. Kadir Has Üniversitesi'nde,  iki günlük Tezer Özlü konferansı olacağını okumuştum. Ne yapmış etmiş, köyümden kalkmış, Haliç'teki  Kadir Has Üniversitesi'nin  ilk günkü konferansına dinleyici olmuştum. Nasıl olacağını bilmediğim için, bir gün bana yeter de artar diye düşünmüş, ikinci gün tekrar gitmek isteyeceğimi akıl edemediğim için, ertesi gün işimle ilgili önceden planladığım randevularımı iptal edememiştim. Tezer Özlü Sempozyumunun ilk gününe katılmıştım sadece. Ve bayılmıştım. O kadar sevdim ki bu edebiyat sempozyumlarını, daha sonra duyduğum sempozyumların hepsine, işlerimi ayarladım ve gittim. Yeditepe Üniversitesi'nde düzenlenen Vüs'at O. Bener sempozyumunu, Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki Sevgi Soysal, Tomris Uyar, Masumiyet Müzesi Sempozyumlarını  tüm merakımla ve iştahımla izlemiştim. Bu hafta gene çok yoğun iş koşuşturmalarım var. Henüz hafta başı... Kadir Has Üniversitesi'ndeki Yusuf Atılgan Sempozyum'una gidebilir miyim emin değilim. Şimdilik "hayal et, olur elbet," demeliyim. Ardından... "Kısmet... Kısmete hizmet!" diye lakırdımı sürdürmeliyim. Du bakalım. Bugün kendimi sempozyumlar cadısı ilan ettim:)


Tezer Özlü Sempozyumu 

20-21 Ekim 2011 - Kadir Has Üniversitesi




Tomris Uyar Sempozyumu 

15 Kasım 2011 - Mimar Sinan Üniversitesi

 

  Vüs'at O. Bener Sempozyumu 

28 Kasım 2011 -  Yedi Tepe Üniversitesi

 

 

Sevgi Soysal Sempozyumu 

28-29 Aralık 2011 Mimar Sinan Üniversitesi

 

Masumiyet Müzesi Sempozyumu 

5-6 Mayıs 2012  Mimar Sinan Üniversitesi