Kadir Has Üniversitesi'ndeki Yusuf Atılgan Sempozyumu'nda, değişik üniversitelerden gelen akademisyenlerin, Yusuf Atılgan'ın öyküleri ve kahramanları hakkında hazırladıkları araştırma sunumlarını, iki tam gün, hiç bıkkınlık duymadan, tüm iştahımla ve büyük bir hayranlıkla izledim. Kadir Has Üniversitesi Amerikan Kültür ve Edebiyatı Bölümü ve Türk Dili Ders Koordinatörlüğü'nün bu yıl ortaklaşa ikincisini düzenledikleri bu sempozyumlarda, Modern Türk Edebiyatı'nın köşe taşı olmuş ancak yeterli akademik ilgiyi görememiş yazarlarına odaklanmayı amaçlanmış. Geçen sene Tezer Özlü için yapılmıştı. Bu yıl ise Yusuf Atılgan. Düşünebiliyor musun, ne kadar ballıyım. Çünkü her ikisi de benim bayıldığım yazarlar.
Gittiğim iki günde Yusuf Atılgan'ın eserlerini karşılaştırmalı okumalar, varoluşçuluk, flaneur edebiyatı, modernleşme, psikanalist, toplumsal cinsiyet, kent-taşra ikiliği, edebiyat-sinema ilişkisi, toplumsal cinsiyet, minör edebiyat ve siyaset-edebiyat ilişkisi gibi birçok bağlamda tartışılan bir sempozyumda, benim gibi hiçbir edebiyat akademik eğitimi ve kariyeri olmayan, amatör ve saf bir okurun vaziyetini bilmem hayal edebiliyor musun? Yooo... Sempozyum içeriğini şimdi ben kendi kafamdan yazmadım. Aynen Yusuf Atılgan Sempozyumu için hazırlanan ilandan alıntıladım. Yoksa ben flaneur edebiyatı, minör edebiyatı ya da okuduğum kitabı böyle birbirinden farklı yönleriyle incelemeyi nereden bilebilirim? Hatta birkaç sunumun lisanının, benim için fazla akademik kaldığını da gönül rahatlığıyla itiraf edebilirim. Belki de bu sempozyumun tek amatör ve saf okuru bendim. Diğer katılımcıların hepsinin ya akademisyenler, ya konuşmacılar ya da öğrenciler olduğuna eminim. Eğer sahiden dediğim gibiyse bile inan umrumda değil. Sempozyum sırasında kimi anlatımlarda yoğun akademik lisan kullanılması sebebiyle zorlansam bile (çok az, bir ya da iki anlatıcıydı, o kadar), dinlediklerim, eserler arasında yapılan karşılaştırmalar, ya da kitabı okurken hiç aklıma gelmeyen, niye düşünmedim acaba diye beni şaşırtan konular gündeme geldikçe var ya, ister inan ister inanma, zihnimin kilitlerinin tıkır tıkır açıldığını hissediyorum. Okuduğum ve sevdiğim kitaplar hakkında böyle detaylı araştırmalar yaptıkları için akademisyenlere şükran ve hayranlık duyuyorum. Hımm... Öte yandan, itiraf etmeliyim ki, sadece haz aldığım için okuyan amatör ve saf bir okur olduğum için şükrediyorum.
Biliyorum, bu saflığım ve amatörlüğümle, edebiyat sempozyumlarındaki vaziyetimi görsen gülersin halime. İnan bana, sadece bir köşede sessizce oturuyor, tüm merakımla araştırmaları dinliyorum. Kabul ediyorum, bilmediğim pek çok şey var elbette. Valla sizin orada ne derler bilmiyorum ama, bilmemek değil öğrenmemek ayıptır bizim köyde:)