7 Haziran 2009 Pazar
Kendini İyi Yazmaya Zorlama Durumları
6 Haziran 2009 Cumartesi
Hangi Tarkan?
Kadim zamanlarda deyimi, çok eski zamanlarda, geçmişin derinliklerindeki zaman dilimlerinden biri demekse, işte Tarkan benim kadim zamanlarımdan bir çizgi roman kahramanı. Hangi Tarkan mı? Elbette, Sezgin Burak'ın kendi aile köklerinin uzandığı Tatarlar'dan esinlenerek,Tatar Kanı kelimelerinden Tarkan kelimesini türeterek yarattığı karizmatik çizgi roman kahramanı. Bugün ofise gelen bir kargo paketini masama koyarlarken, "Birine çizgi roman mı hediye edeceksiniz?"diye sordular. Baktım gelen, Tarkan'ın yaratıcısı Sezgin Burak Hayatı ve Eserleri adındaki kitap. "Yoo!" dedim. "Bu benim! Bu benim beklediğim kitap!" Evvel zaman içinde, çok severek okuduğum bir çizgi roman kahramanıydı Tarkan. Yıllardır okumamıştım. Hatta unutmuşum. Öyle ki, son zamanlarda neden bizim, yerli çizgi roman kahramanımız yok diye hayıflanıp duruyordum. Vardı oysa. Hem de zamanına damgasını vurmuş, bizden birinin yarattığı, bizden bir çizgi roman kahramanıydı. Tarkan! Ve Tarkan'ı nasıl ilgiyle okurdum. Sezgin Burak'ın eşi ve çocukları tarafından kurulan, Tarkan Çizgiromanını ve Sezgin Burak'ı yaşatma derneği, Sezgin Burak okurları için hazırlanmış olan bu kitabı, internet üzerinden derneğe 20.-TL bağış yapan herkese gönderiyorlar. Ben de bu yolla elde etim. Kitap piyasada satılmıyor. Bana gelen kitabı Sezgin Burak'ın oğlu Tan Burak imzalamış. Sade ve samimi bir dille kaleme alınan kitabı bir solukta okudum!
1968'de yayınlanmaya başlayan Tarkan adı, bu çizgi roman kahramanının adıyla gündeme gelmiş. Daha önce bilinmezmiş. Yani tamamen Sezgin Burak'ın yarattığı bir isim. 1970 sonrası memlekettimizdeki çocuklara Tarkan adı verilmeye başlamış. Merak etim. Bildiğim üç Tarkan vardı. Doğum tarihlerine baktım... Ünlü şarkıcı Tarkan Tevetoğlu 1972 doğumlu! Pentagram'ın gitaristi Tarkan Gözübüyük 1970 doğumlu... Gene pop şarkıcısı Tarkan Altınok 1970 doğumlu...
4 Haziran 2009 Perşembe
Mimikler ve Tikler Sözlüğünüz Var mı?
3 Haziran 2009 Çarşamba
Kocaeli 1.Kitap Fuarı ve Aslı Erdoğan
Musallat Olmak Türkçe Bir Kelime
2 Haziran 2009 Salı
Kırlangıç Yuvasındaki Kadını Gördün mü Hiç?
Bu akşam Sait Faik'in Son Kuşlar adlı kitabı geldi elime. Gözümü kapadım. Bir sayfa açtım. Eğer bir kitap elime değerse, çok vaktim yoksa hepisini okumaya, kıyamam kitaba, gözümü kapar açarım bir sayfa, okurum bahtıma ne çıkarsa... Gene yaptım böyle... Şansıma çıkan öykünün adı Kırlangıç Yuvasındaki Kadın. Haydi bakalım, buyrun burdan yakın! Yazar, deniz kenarındaki, pis bir hamal kahvesinin içindeki kırlangıç yuvasını anlatır önce. Soba borularının çıktığı delik kapatılmamıştır. Her yıl bir kırlangıç buraya yuva yapmaktadır.Kahveci kadın kapamaz bu deliği bu nedenle... "Eli kulağında,neredeyse gelir benim kiracı" der. Öykünün devamında Sait Faik kırlangıç yuvasındaki bir kadından bahseder, "Kırlangıç yuvasındaki kadın sabahları gözükürdü. Islak saman rengi saçları vardı." diye anlatmaya devam eder. Okuyucu şaşırır tabi. Şaşırdığını anlar yazar, sorar öyküde: "Kırlangıç yuvasına kadın sığar mı? demeyin. İnsan aklına sığan şeyleri bir yol hayal buyurun. Kırlangıç yuvasına bir kadın sokmuşuz, saçlarını, ıslak saman rengi saçlarını tarar dururmuş. Ne zararı var size? Varsın, bir de böylesi bulunsun, hiç değilse Abasıyanık'ın yazısında. Bıktım doğrusu artık, oturup insanoğlunun çektiğini,çekmediğini anlatmaktan. Bıkmaktan geçtim, anlatamadım. Yazdım, beceremedim. Kendi kendimi ne aynada, ne düşte, ne hayalde, ne fotoğrafta göremedim de sarı saçları var dedim." diye anlatmaya devam eder.
Sonra kırlangıç yuvasındaki kadın ile kırlangıcın ilişkisinden bahseder uzun uzun. Bu anlattığı kadın, kırlangıcın karısı değildir, kuş değildir, in cin değildir yani, basbayağı beniademdir. Olur mu böyle bir şey diye düşünür tabi öyküyü okuyanlar... Yazar anlar okuyucunun hissiyatını ve yazısına şöyle devam eder: "Olur mu öyle şey? Olsun olmasın. Oturup dedikodular, olamamış şeyler, olup da kimsenin takmadığı hikayeler, düzeltemeyeceğim işler, daha doğrusu, ne aynada, ne fotoğrafta kendi kendimi göremediğim halde, başkalarını değil anlamak, görürmüşüm gibi onlara dair sözler söylemek, içim çekmiyor bugün." Sait Faik zanaatının yazı yazmak olduğunu söyler. İsterse kırlangıç yuvasına bir kadın oturtur saçını taratır, isterse yuvaya ateşböceğinden bir avize yapar, isterse kadına sanki günahmış gibi bir günah işletebilir, isterse der ki bir kırlangıç bütün bir yaz boyu iki milyara yakın sinek avlayabilir... Canı ne istiyorsa onu diyebilir, onu yazabilir. Kim karışabilir? Hatta insanoğlunun insanoğluna yaptıklarını yazmadığı için, birçokları da sevinebilir.
Yazı yazmayı sevdiğim yazarlardan öğrendiğime göre, işte en sevdiğim yazarlardan biridir Sait Faik... Ne diyorsa doğrudur... Yazan biri ne istiyorsa hayal edebilir... İsterse "Makas keseceğine diker, isterse geceyi iki güneş aydınlatabilir. İsterse ölüme kravat takar, isterse hayat çırılçıplak dolaşabilir." Canı ne istiyorsa onu yazabilir.. Ben inanıyorum Sait Faik'e! Kırlangıç yuvasında bir kadın olabilir. Ben kaç kere gördüm, pis hamal kahvesinin bir köşesindeki soba borusu deliğinde! Of, hem de kaç kere? Neden böyle yazıyorum diye sordum ya kendime... Anladım şimdi niye... Ben kırlangıç yuvasındaki kadını görebiliyorum...Sen de görsene... Haydi dene!...
Edebi Bilmeceler
3- İnsan kapalı göz kapakları arkasından bütün dünyayı filiz yeşili bir dinginlik olarak görür. Hani pembe akide şekerleri vardır bilir misiniz,onların bir baygın pembesi, insanın içine yayılan bir kokusu vardır. Öyle bir şey işte. Anlatılan nedir sizce?
4- Yalnız sen varsın. Yalnızlığımın,ihtiyarlığımın, sevimliliğimin, egoizmimin, ortasında daha dün şehvetle sarıldığım, kokusundan haz ettiğim, yıldızları, yandan çarklıyı, derin suları,heykelleri, gotik binaları, ağaçlık tenha yolları, pek sevdiğim yeşil yeşil, kırmızı kırmızı, turuncu turuncu yanan işaret fenerlerini geride bırakıp, sana, yalnız sana aşığım. Kime aşıktır?
5- "Su değil,mevsimin havası akan, Duyduğun; yaprağın, dalın sesidir. Suda yıldızların parıltısıdır. Bu karanlıkta bazı bazı çakan." Bu nedir?
1-Cevap:İstanbul- Aslı Erdoğan- Mucizevi Mandarin-125.sayfa
2-Cevap:Kene- Patrick Süskind- Koku-Bir Katilin Öyküsü 25.sayfa
3-Cevap:Aşk- Nezihe Meriç- Bozbulanık- Sayfa 106
4-Cevap:İnsana- Sait Faik Abasıyanık-Son Kuşlar-79.sayfa
5-Cevap:Orman- Ahmet Haşim - Piyale-30. sayfa
Özlem Dolu Bir Yazı
Bugün hava nasıl sıcaktı, anlatamam! Sanki çok günahkar biri düşmüş cehenneme, okadar canhıraş bağırıyor ki, ağzından çıkan sıcak nefesi değiyor tenimize... Sıcak hava cennet esintisi olamaz, cehennem esintisidir kesinlikle... Zaten çok ısındı mı, "cehennem gibi" denmez mi havaya, denir elbette. Şımarık bir aydır yaz. Ay,ay!... Sadece kendisiyle sarıp sarmalamak ister insanı. Kimse kimseye dokumak istemez bir kez bile. İşte ben İzmit'te yürürken bu düşüncelerle, baktım bir sevgili, benim düşüncelerimin tam tersine, sarmaş dolaş dolaşıyorlar önümde. Anneannem o an aklıma geldi işte.. Bak şimdi şöyle... Anneannem ve annem yürüyorlarmış birlikte. Aynı benim gördüğüm gibi bir sevgili görmüşler, oğlanın eli kızın belinde. Çöp gibi bir oğlan, ipince... Hayırsızın biriydi fikrimce...Atilla İlhan boşuna Üçüncü Şahsın Şiiri dememiş bu şiire. İşte bir 3. şahıs karışmış işlerine... Dinle bak, tam yanlarından geçiyorken, anneannem bastonuyla vurmuş çocuğun eline. Çocuk ne olduğunu şaşırmış, bakmış hiddetle.. Anneannem demiş "Sen utanmıyor musun? Beni görüyorsun. Neden elini kızın belinden çekmiyorsun?" Çocuk dellenmiş tabi, yaşlı falan diye görmemiş anneannemi gözleri.. Demiş "Ne diyorsun kadın sen?" Üstüne üstüne yürümüş. Annem korkmuş durumdan. Bakmış çocuk yaşlı demiyecek, anneanneme girişecek... Sağ elinin işaret parmağıyla vurmuş bir kaç kere kendi alnına... Gösteriyormuş anneannemi, işaret parmağını kendi alnına vuruyormuş sürekli... Çocuk " Haaa! Anladım" demiş. "Tamam, bu kadın deli.. Öyleyse peki!" Yollarına devam edip gitmişler. Anneannem neden birden vazgeçti çocuk, gitti anlam verememiş. Ama bakmış ki çocuk artık sarılmıyor kıza, söylenmekten vazgeçmiş. Annem bunu bana anlattığında:"Anne, ne ayıp yapmışsın! İşaret diliyle de olsa, annem deli dedin öyle mi ?" Hayret vallahi !" demiştim şakacıktan."Napayım, böyle bir çözüm buldum. Yoksa çocuğun gözü dönmüştü, dövecekti annemi." demişti. Ne tatlılardı!
1 Haziran 2009 Pazartesi
Şarkı Sözleriyle Bir Deneme Yazısı
Şunu çok iyi anladım ama…Kim olursan ol ne istersen yap, herkes bu dünyada tek başınadır. Annen kolunda,baban yolunda,kardeş yanında belki ama, gene de tek başına.. Tek başınayız, hep tek başına…Sözler altında,gözler altında, yaşam kavganda…Nefes alırken nefes verirken, gülüp ağlarken hep tek başınayız!
Bu nedenlerle, tepedeki çimenlikte, yalınayak dolaşarak, yemyeşille masmavinin,ortasında uzanarak, hayaller kurarak, rüzgara savurarak, vazgeçmek birdenbire, herşeyden vazgeçmek istiyorum. Tepedeki çimenlikten, seyreylemek istiyorum şu alemi… Hani küçülmüş ufacık olmuş, insanların alemini… Bir buluta tutunup,bir kuşun kanadına takılmak, vazgeçmek birdenbire, herşeyden vazgeçmek istiyorum! Sadece gökyüzü, sadece deniz, sadece sevgi…Hepsi bu! Haksız mıyım, söyle şimdi?
1- Nev - Benmişim
2- Yüksek Sadakat – Ben Seni Arayamam
3- Mavi Sakal- İki Yol
4- Erkin Koray – Tek Başımıza
5- Bulutsuzluk Özlemi – Tepedeki Çimenlik
Açıklama: Şarkı sözlerine biraz kelime ekleyerek bir deneme yazı yazmaya çalıştım. Umarım olmuştur. Bu denemeleri çok deneyeceğim!
31 Mayıs 2009 Pazar
Füsun Önal - Senden Başka
İnsan Hangi Sesleri Duyar
Aslı Erdoğan - Hastahane Günleri Yoldaşlığı
30 Mayıs 2009 Cumartesi
Kağıttan Dünyaların Keşfi-1.Kocaeli Kitap Fuarı
Burası 8000m2 lik bir fuar alanı. Her katılımcı kuruma, stand yeri gibi alt yapı hizmetlerini Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tamamen ücretsiz olarak sağlamış. Bu kültür hizmeti için Başkanı kutlamak lazım. Şimdi bu kağıttan dünyaları keşfetmenin zamanı... Bu keşif yolculuğuna ben katılacağım... Umarım tüm İzmit'liler ve çevre illerdeki kitap severler de ilgi gösterirler. Şehrimiz ve kitap severler için bulunmaz bir fırsat bu!
29 Mayıs 2009 Cuma
Pizza Yemek İstersen Doğru Sopranos'a!
Edebi Bilmeceler
2-"Acı güçlendiği vakit, göğsümle midem arasındaki boşluğa hemen yayılırdı. O zaman gövdenin yalnız sol alt kısmında kalmaz, sağa da geçerdi. Sanki içime bir tornavida yada kızgın bir demir sokulmuş içeriden kanırtılıyormuş hissine kapılırdım. Sanki midemden başlatayarak bütün karnımda keskin asitli sıvılar birikiyordu, sanki yakıcı ve yapışkan küçük deniz yıldızları iç organıma yapışıyordu. Şiddetlendikçe hacmi genişleyerek artan acı,alnıma, enseme,sırtıma, hayallerime,her yerime vurur,beni boğar gibi sıkıştırırdı....Acı bazen boğazıma kadar çıkar,yutkunmamı zorlaştırır, bazan sırtıma, omuzlarıma, kollarıma yayılırdı. Ama her zaman asıl midemdeydi, merkezi orasıydı." Bu ne acısıdır?
3- "Tarifi mümkün olmayan bir güzellik. Ne rengi bellidir,ne tadı, ne kokusu,ne de biçimi. Onu değerli kılan da tarif edilmez oluşudur zaten. " Bu nedir?
4-" Havanın karanlık, çevrenin de nekadar ıssız olduğunu farketti birden. Nedense tedirgin oldu. Adımlarını hızlandırdı.Anlamsız ürpertisini bastırmaya çalıştı. Bir an evvel eve girip kapısını kilitlemek istiyordu. Çevresinde hiç kimse görünmemesine rağmen,içinde izlendiğine dair bir his doğmuştu. " Bu his nedir?
5-"Onda Halit Ziya'nın Nihal'inden, Vecihi Bey'in Mehcure'sinden, Şövalye Büridan'ın sevgilisinden ve tarih kitaplarında okuduğum Kleopatra'dan,hatta mevlit dinlerken tasavvur ettiğim, Peygamber Muhammed'in annesi Amine hatun'dan birer parça vardı. O benim hayalimdeki bütün kadınların bir terkibi, bir mizacıydı." Bu kimdir?
6-"Taş binalar,cüsselerine göre küçücük kalan pencerelerin önünde çiçekler. Temiz bir cadde, dükkanlar, insanlar, başınızı yukarıya kaldırdığınızda fark etmediğiniz şey. Çatılar, teraslar, balkonlar,binaların yan yüzlerindeki dev reklam panoları. Bir yerlerden, bir köşeden baktığınızda hep o huzur veren boşluk." Bu nedir?
7- "Ne kadar mustarip olursanız olun, O bu ıstırabın arasında er geç çatlak buluyor, oradan altın bir ejder gibi kayıyor. Sizi iç mahzeninizden çıkarıyor, bir yığın imkanı bir masal gibi anlatıyor. "sanki, bana inan,ben her mucizenin kaynağıyım, her şey elimden gelir,toprağı altın yaparım. Ölüleri saçlarından tutup silkeler,uykularından uyandırırım. Düşünceleri bal gibi eritir,kendi cevherime benzetirim. Ben hayatın efendisiyim. Bulunduğum yerde yeis ve hüzün olmaz. Ben şarabın neşesi, balın tadıyım" diyordu." Bu nedir?
1- Cevap: Sabah ezanı- Elif Şafak - Aşk-408.sayfa
2- Cevap:Aşk acısı-Orhan Pamuk- Masumiyet Müzesi- 167.sayfa
3-Cevap: Cennet meyvesi-Ahmet Ümit-Bab-ı Esrar- 71.sayfa
4-Cevap: Paranoya - Ege Görgün-Gelecek Öyküler-63.sayfa
5-Cevap:Kürk Mantolu Madonna Maria Puder- Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna-55.sayfa
6-Cevap: Gökyüzü-Şebnem İşigüzel-Öykümü Kim Anlatacak?-67.sayfa
7- Cevap: Güneş- Ahmet Hamdi Tanpınar- Huzur-30.sayfa
28 Mayıs 2009 Perşembe
Bazan...
Bazan hiç tanımadığın birine, sırf ona benziyor diye, usulca yaklaşıp "merhaba" der misin?
Bazan boğazın düğümlenir, dilin kilitlenir mi?
Bazan akdenizli olduğunu ve yelkenlerinde rüzgar kokusu taşıdığını düşünür müsün?
Bazan taze ekmek,eski kitap,yeni kesilmiş çim, yumuşacık kar kokusu delirtebilir mi seni?
Bazan "korkuyorum anne,al beni içine" diye şarkı söyler misin?
Bazan uzak diyarlara ait efsunlu ve tekinsiz bir hikaye anlatabilir misin?
Bazan sabahların bir anlamı olmalı diye düşünür müsün?
Bazan "ben buyum!" der misin?
Bazan uzun sahiller boyunca, sessiz, usulca yürür müsün?
Bazan yanındakiler konuşmayı sürdürürken,sen kendi içinde daha nadide bir aleme gider misin?
Bazan unutmanın yalan bir kelime olduğunu düşünür müsün?
Bazan yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin?
Bazan işsiz kalan birini, "bu hayatı kurabildiğine göre, başka bir hayatı da kurabilirsin" diye teselli eder misin?
Bazan ona ait ne varsa seni korkutur mu hiç?
Bazan tek başına geldik bu dünyaya, tek başına gideceğiz diye düşünür müsün?
Bazan kendini kaybetmekle, aklını kaybetmek arasında incecik bir çizgi olduğunu kabul eder misin?
Bazan ümit dolu bir haber bekler misin?
Bazan boşvermişim dünyaya der misin?
Bazan tepedeki çimenlikte, yalınayak dolaşarak, yemyeşille masmavinin ortasında uzanarak, hayaller kurarak, rüzgara savurarak, birden bire herşeyden vazgeçer misin?
Bazan bir buluta tutunup, bir kuşun kanadına takılmak, vazgeçmek birdenbire, herşeyden vazgeçmek ister misin?
Bazan şimdi olduğu gibi, şarkı sözleri ve metin cümleleriyle oynayalım mı böyle, ne dersin?
Bazan..........
27 Mayıs 2009 Çarşamba
Çetin Altan'ın Tarifi ile Limonata Yapalım mı Seninle?
Üsküdar Bir Hazinedir
-Mümtaz, Üsküdar'da hakiki bir kadın saltanatı var... der.
MİHRİMAH SULTAN CAMİ
1525 ile 1583 tarihleri arasında yaşayan Mihrimah Sultan, Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın tek kızları. Rivayete göre Mihrimah Sultan, Mimar Sinan'a iki cami yaptırmak ister. İlk okunan ve son okunacak olan ezanın kendi cami'inden okunmasını istediğinden biri Üsküdar'a, diğeri Edirne kapı'ya yaptırılacaktır. (154o ile 1548 yılları arasında yapılmış)
ATİK VALDE CAMİ
Üsküdar'da 2. Selim'in eşi, 3.Murat'ın annesi, Nurbanu Sultan tarafından, Mimar Sinan'a 1583 tarihinde yaptırılan camidir. Nurbanu Sultan, Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın gelinidir. (Amerikalı romancı Ann Chamberlin Safiye Sultan'ı konu alan bir dizi roman yazmıştı. Safiye Sultan'da Nurbanu Sultan'ın gelinidir.)
"İftardan önce gittim Atik Valde semtine,
Kaç def'a geçtiğim sokaklar,bugün yine,
Sessizdiler..."
Bu şiiri Yahya Kemal, bir ramazanı Paris'te yaşıyorken yazmış. Kendi ifadesiyle hasretlik ve iç çekişlerle avunmaktadır.
Nurbanu Sultan'a çok büyük bir aşkla bağlı olan Selim, Divan Edebiyatı'nın en güzel şiirlerini yazar. 'Önümden geçip giderken ayağının bastığı yerler bir gül bahçesine dönüşüyor ve sana seslendiğimde bana baktığın zaman sanki zaman duruyor'.
Bazı tarihçiler, bu saray kadınlarının cami, medrese, çeşme, darü'ş-şifa, hamam vesaire gibi hayrat yapmış olsalar da bunlara aldanmamalı, devlet işlerine de giren bu kadınların bütün hata ve sevablarının muhasebesi yapılarak hükme varılmalıdır derler.
Ben aldırmam. Adlarına yaptırılan her bir cami İstanbul'un mücevheridir. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanında dediği gibi, "Üsküdar bir hazinedir. Bu hazine bir türlü bitmez. "
"Bütün Boğaz, Marmara,İstanbul,gördüğümüz ve görmediğimiz şeyler,hepimiz ayın çekirdeği etrafında bir meyve gibiyiz... Hep ona bağlandık. Şu tepelere bak..."
25 Mayıs 2009 Pazartesi
"Yaz Uykusu" Diye Bir Şey Duydun Mu Sen?
Cengiz Aytmatov ve Selvi Boylum Al Yazmalım ve Mankurt
asya: (iç ses): samet baba demişti.. onu babalığa seçmişti.. sevgi neydi? sevgi iyilikti, dostluktu. sevgi emekti.. (cemşit'e doğru yürümeye başlar)
ilyas: asya..asya, samet ve cemşit'le giderken bir durur, döner. ilyas'a bakar;
asya: (iç ses): durursam bir daha kurtulamam..
ilyas: (iç ses): ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
asya: (iç ses): yüreğim kaydıysa günah mı?
ilyas: (iç ses): çamura saplansam yardıma gelir misin?
asya: (iç ses): elini tuttum.. sıcacıktı.. yüreği elimdeymiş gibi..
ilyas: (iç ses): elinden tutuversem benimle gelir mi?
asya: (iç ses): seninim işte.. alıp götürsene beni..