12 Ekim 2021 Salı
8 Ekim 2021 Cuma
Sözcüklerle Resmetmeyi Öğrenmek...
"Birdenbire kapı açıldı. Orta boylu, toplu, yuvarlak çehreli, güzel, derin bakışlı bir adam içeriye girdi. Herhangi bir mesleği namus ve haysiyetiyle kabul edecek genç bir adamdı bu. İyi ve otoriteli bir memur olabileceği gibi, sekiz asır cemaatimizin bel kemiği olan, o temiz işçi ve rahat vicdanlı zanaatkarlardan biri de olabilirdi. Hususi hiçbir istisnası yoktu. Temiz traş olmuş, temiz giyinmişti. İlk işi fesini çıkarıp masaya koymak oldu. Saçları sonuna kadar, olduğu gibi ikiye taranmıştı. Güzel tombul işçi elleri vardı."
Yahya Kemal Beyatlı'nın görüntüsünü gugılladım. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, hocasının görüntüsünü sözcüklerle ne şahane resmettiğini anladım.
25 Eylül 2021 Cumartesi
"Yalnız Evler Avcısı" Olmaya Niyetlenmek:)
Şu ev fotoğraflarının tatlılığına bakar mısınız lütfen? Resim değil. Gerçek evlerin fotoğrafları bunlar.
Manuel Pita, Lizbon'da yaşayan, yapay zeka, bilişsel sistemler ve ağlar üzerine çalışan bir bilim insanıymış. 2012 yılından itibaren fotoğraf sanatçılığına merak sarmış, çektiği fotoğrafları Japonca'da samimi çocuk anlamına gelen Seijkko rumuzuyla sosyal medyada paylaşmaya başlamış.
Manuel Pita'nın ailesi Portekiz'in bir kasabasında yaşıyormuş. Bir yaz ailesine doğru yola çıkmış. Çocukluğundan beri gördüğü, yaşlı bir doktorun yaşadığı bir ev o gün çok farklı görünmüş. O gün eve baktığında kendine dışarıdan bakıyormuş gibi hissetmiş. Kendini koskocaman mavi gökyüzü altında yalnız evler çizen bir çocuk gibi görmüş. Yanlız evlerin duygularını yansıtan fotoğraflar çekmeye niyetlenmiş. Dünyanın her yerinde denk geldiği bu tip evlerin izini sürmeye başlamış. Bu fotoğraf serisine "Yalnız Evler Avcısı" adını vermiş.
Bayıldım ne yalan söyleyeyim. Acaba bizim memlekette bulabilir miyim ki? Çünkü kollarımı sıvadım. Durur muyum? Ben de yalnız evler avcısı olmaya niyetlendim:)
Ayağında Paralansın, Derler Ya Hani:)
22 Eylül 2021 Çarşamba
Fiskos
Abim ve kardeşimle haberleştiğimiz bir vatsap grubumuz var. Bazan birbirimizden aynı anda haber almayı seviyorum. İyi oluyor. Bir kaç dakika laflayıp sonra hayatlarımıza dönüyoruz. Bugün gruba şunları yazdım:
"merhaba fıstıklar. az önce zihnimde çocukluğumdan kalma bir hayal belirdi. unutmuşum... her ayın 21'i annemin günüydü. arkadaşları bizim eve gelirdi. annemin her daim değişik boy ve renklerde fiskos sehpaları olurdu. servis yapılırken o sehpalar tek tek çıkarılır teyzelerin yanlarına konurdu. teyzeler hem sehpaların üstündeki çayları içer, annemin özenle hazırladığı yiyeceklerden yerler, hem fiskos fiskos muhabbet ederlerdi:)
sonra tabaklar, bardaklar toplanınca, sehpalar tekrar iç içe geçirilerek yerlerine konurdu. fiskos sehpası denmesi ne hoş di mi? hem o günleri hem annemin fiskos sehpalarını hatırlamak hoşuma gitti."
Önce ne abimden ne kardeşimden cevap gelmedi. Boş durmadım. Fiskosun tam anlamı neydi, diye gugılladım. "İki ya da daha çok kişi arasında geçen, başkalarının yanında ama onların duymayacağı biçimde, gizli ve alçak sesle konuşma."
"Fiskos ne hoş kelime" dedim kendi kendime
Annemin:
-Fiskosu çekiver Saime teyzenin yanına kızım, diye sesi kulağımda çınladı.
O esnada abimden bir mesaj geldi:
- Ona fiskos demezler güzelim, zigon derler.
Ardından kardeşim:
- Ne günlerdi... Annemin hem zigon hem fiskos sehpaları vardı, diye yazıverdi.
"hoppala. sahi mi?"
Meğer iç içe geçen sehpalara zigon, tekli yuvarlak sehpalara fiskos deniyormuş, iyi mi?
"evet ya... haklısınız... unutmuşum. hatırladım şimdi." diye yazdım.
Annemin ruhuna rahmet, abimle kardeşime kalp gönderdim. Onlar da bana iki kalp gönderdiler. Bizim fiskos buracıkta bitti. Herkes işine gücüne döndü.
Yerimden kalktım. Pencereden dışarıya baktım. Ağaçtan iki yaprak düştü. Bir kedi uzun uzun gerindi. Bulut kaydı. Güneş ortaya çıktı. Sıcağı bal gibi yanağıma damladı. Bunu kendime bir işaret saydım.
Abim ve kardeşimle fiskoslaşmam annemi sevindirdi, annem beni öpüp gitti diye hayal ettim. Yanağıma usulca elledim. Hey! Sıcaktı.
20 Eylül 2021 Pazartesi
Hazine Buldum...
https://unsalunlu.com.tr/category/klasikler/
19 Eylül 2021 Pazar
Raymond Carver'ın Öykülerinden İlk Cümleler
Raymond Carver'ı, Katedral adlı kitabında yer alan öyküleriyle tanıdım. Halis öykü bulmanın çok zor olduğunu iyi bilirim. Bu öykülere var ya, tek kelimeyle bayıldım. En kısa zamanda anlatmalıyım. Geç oldu. Yarın pazartesi. İyisi mi, bu kitabındaki öykülerinin ilk cümlelerini yazmakla işe başlayayım...
"İşten arkadaşım Bud, Fran'le beni akşam yemeğine çağırdı." - TÜYLER
"Wes o yaz Şef adında, tedavi görmüş bir alkolikten, Eureka'nın kuzeyinde mobilyalı bir ev kiraladı." ŞEF'İN EVİ
"Sandy'nin kocası üç ay önce işten çıkarıldığından beri kanepeden kalkmamıştı." MUHAFAZA
"Strazbourg'da üniversitede okuyan oğlunu ziyaret etmek için yola düşen Myers, birinci sınıf vagonda Fransa'yı kat ediyordu." KOMPARTIMAN
"Kadın cumartesi öğleden sonra arabayla alışveriş merkezinden pastaneye gitti." KÜÇÜK, İYİ BİR ŞEY
"Benim bir işim vardı, Patti'ninse yoktu." VİTAMİNLER
"J.P ile ben, Frank Martin'in içkiyi bırakma tesisindeki ön varandadayız." NEREDEN ARADIĞIM
"Kadının adı Miss Dent'ti ve o akşamın ilk saatlerinde bir adama silah doğrultmuştu." TREN
"Caryle zor durumdaydı." ATEŞ
"Minnesota plakalı eski bir steyşın vagon, pencerenin önündeki boş park yerine giriyor." AT BAŞLIĞI
"Şu kör adam, karısının eski bir arkadaşı, geceyi bizde geçirecekti. " KATEDRAL
18 Eylül 2021 Cumartesi
17 Eylül 2021 Cuma
İnsan Yürek Acılarını Sevmeli.
"Çölde
Bu gün hep arazide koşturup durunca, eve gitmeden önce kahve molası vermek istedim. Yumuşak adımlarla köşedeki kafeye doğru ilerledim. İlk güz rüzgarı tatlı tatlı esmekteydi. Rüzgârın tenimi üşütmesi hoşuma gitti. Bu esinti, daha bir kaç hafta önce nasıl değişik tat veriyordu. Sıcaktı. Yakıyordu. Şimdi… Sonbaharda farklı. Artık serin esiyor. Diriltici. Önümüz kış. Kimi zaman dondurucu olacak. Sertleşecek. Bazan önünde ne varsa peşi sıra sürükleyecek.
Mevsimler, hayatlar gibi kendi mecralarında akıp gidiyor, diye düşünerek yürümeyi sürdürdüm. Omuzlarıma uzadığından beri saçlarımı artık hiç toplamıyorum. Yürürken esintinin ritminde saçlarımın dans etmesini, kimi zaman yüzüme doğru uçuşan saçlarımı tek elimi enseme sokarak arkaya ittirmeyi, mutlulukla alınan her nefesi, sağlıkla atılan her adımı, özgürce dolaşmayı, bilmediğim yepisyeni duygularımın varlığını keşfetmeyi seviyorum. Bir zamanlar böyle miydim? Bana hüzün veren her durumda dünyanın sonu geldi diye düşünürdüm. Gene olmuyor mu? Oluyor elbette. Ama o eski günleri iyi ki yaşamışım diye düşünüyorum. Size bir şey söyleyeyim mi? Anılar acı bile olsa beyaz tülbentlere sarılıp saklanmalılar. Sonra ömrün farklı mevsimlerinde çıkarılıp merhem niyetine hayata sıvanmalılar.
16 Eylül 2021 Perşembe
Mutluluk Neydi Ki?
14 Eylül 2021 Salı
Başlangıç Olarak Ne Alırdınız Acaba?
başlangıç olarak
ne alırdınız acaba?
-neler var menünüzde…
masum bir
ilk aşk
var mı
mesela
NOT
film karesi/rezervuar köpekleri'nden
cümleler/metin üstündağ'ın bir delinin beyanı'ndan
12 Eylül 2021 Pazar
Veba Geceleri ve Bazan
11 Eylül 2021 Cumartesi
İçinden Sigortacı Geçen Film - Enemy Territory.
Bir sigortacı, toplu konut benzeri bir apartmanda yaşayan emekli öğretmene poliçe imzalatmaya gider. Sigortacının Vampirler isimli sokak çetesi tarafından kontrol ve terörize edilen bu binada kapana kıstırılması, mahsur kalması, kurtulmaya çalışmasını konu alan bir film Enemy Territory.
Kuzey Kalesi'nin youtube kanalında, Şeker Adamın Laneti adlı filmin incelemesini dinliyordum ki, bu filmden söz etti.
İçinden sigorta/sigortacı geçen film ve kitapları arıyorum ya, çok sevindim.
Bu vesileyle Kuzey Kalesi'ne mahsus selam ederim.
26 Ağustos 2021 Perşembe
Ve Kitap ve Sigorta ve Uçmak...
Raymond Carver adını ilk kez benim öğretmen kardeşten duydum. "Oku illa. Seveceksin" demişti. Hem kardeşim hem öğretmen ya... Derhal dinledim.
İlk kez 1989 yılında basılan, Ayça Sabuncuoğlu tarafından İngilizce aslından çevrilen Katedral'i dün gece okumaya başladım. Raymond Carver, 1938 Amerika doğumluymuş. Kısa öykü yazarıymış. Oldum bittim öykücüyüm. Elbette şiir, roman, deneme kitaplarını da çok severim. Lakin öykünün yeri ayrı. Halis öykü uçurur beni. Nitekim, kitaba adını veren 211. sayfadaki Katedral'le okumaya başladım. Sahiden uçtum.
O değil de, bu yazıyı asıl yazma sebebim nedir biliyor musunuz? Epeydir içinde sigorta- sigortacı cümleleri olan kitapları arıyorum. İşte buyrunuz. Biri Katedral'de çıktı.
"Robert'a küçük bir sigorta poliçesi ve madeni yirmi Meksika pezosunun yarısı kalmış. "
Bu cümleyi gördüm ya. Bir daha uçtum:)
NOT- İçinde sigorta ya da sigortacı geçen cümleler olan kitaplar veya filmler biliyorsanız yazar mısınız bana? Uçarım:)
21 Ağustos 2021 Cumartesi
Gerçeeekktenn!
Hay canına sayın seyirciler!
Hayal Kahvem'e bir aydır bir cümle yazmamışım!
Zaman bir rüzgar ve bir su gibi mi aktı?
Akmış...
Gerçekten...
22 Temmuz 2021 Perşembe
Kardeşle Mesajlaşma: YA Melankoli YA DA Kaygı:)


29 Nisan 2013 Pazartesi
Sadece İnsanlar Mı Kaygı Duyar Sizce?
Şimdi neden yazdım bunları biliyor musunuz? Az önce içimi kurcalan bir merak sebebiyle sanal ansiklopedide bir şeyler arıyordum. Kierkegaard'ın kaygılı olmanın, insanı diğer canlılardan ayıran şey olduğu tadında bir yazısına denk geldim. Ünlü Danimarkalı filozofa göre, insan dışındaki diğer canlılar kaygı duymazlarmış. İnsanın ise yitip gitmeden, boyun eğmeden kaygıyla yaşamasını öğrenmesi lâzımmış.
17 Temmuz 2021 Cumartesi
"Hangi Zamanlarda Dersen, İşte O zamanlarda..."
"Hangi zamanlarda dersen, işte o zamanlarda. Hangi zamanlarda? Buğdayın taş dibeklerde tahta tokmaklarla öğütüldüğü zamanlarda. Hangi zamanlarda dersen, işte o zamanlarda. Suyun hafızasının uzak olduğu zamanlarda.
Günlerden bir gün yaşlı bir adam, üzgün bir çocuk görmüş. Yanına yanaşmış. Adını sormuş. Çocuk adının Abdulkadir olduğunu söylemiş. Yaşlı adam, çocuğun neden arkadaşlarıyla oynamadığını sormuş. Çocuk, "Biz saklambaç oynuyoruz. Ben saklandığım zaman beni kimse bulamıyor," demiş.
-Peki, gel birlikte oynayalım, demiş yaşlı adam. Önce ben gözlerimi kapatıyorum ve sen saklanıyorsun.
Yaşlı adam gözlerin kapatmış. Abdulkadir, yedi kat yerin altında bir yere saklanmış. Yaşlı adam gözlerini açmış, Abdulkadir'i yedi kat yerin altından çıkarmış ve sobe etmiş.
- Şimdi sıra bende, demiş yaşlı adam. Sen gözlerini kapa, ben saklanayım. Abdulkadir gözlerin kapatmış ve yaşlı adam bir anda ortadan yok olmuş.
Abdulkadir gözlerini açmış. Yedi kat yerin altına bakmış. Yok. Yedi kat yerin üstüne bakmış. Gene yok. Yıldızların arkasına bakmış bulamamış. Yaprakların arkasına bakmış bulamamış. Dolanmış. Dolanmış. Dolanmış. Sonunda dayanamamış. Alnını Mezopotamya'nın topraklarına dayamış. Yeri göğü yaratana niyaz etmiş.
-Ya bana bu adamın nerede olduğunu söylersin ya da ben alımı bu secdeden kaldırmam, demiş. Yeri göğü yaratan mucizesini göndermiş.
-Mezopotamya'ya gideceksin. Mezopotamya'nın kuzeyinde bir şehir var. O şehrin üzerinde bir kale var. O kalenin altında sessiz bambaşka bir şehir daha var. En alt katında da bir bahçe var. O bahçenin içinde bir kümes... O kümesin içinde bir güvercin... O güvercinin içinde bir yumurta. Aradığın şey orda, demiş.
Abdulkadir bir adımda denen yere gitmiş ve güvercini tam yumurtlamak üzereyken görmüş. Avucunu açmış. Yumurta Abdulkadir'in avucuna düşmüş. Abdulkadir büyük bir sevinçle bakmış yumurtaya ve:
-Buldum seni, demiş. Sobe."
Gizli Not- Bu masalı Ebuburak'tan dinledim. Çok sevdim. Burada dursun, okunsun, dilden dile anlatılsın istedim.
15 Temmuz 2021 Perşembe
Tek Paragrafına Bile Hastayım...
"Albay Aureliano Buendia, yıllar sonra idam mangasının karşısına dikildiğinde, babasının onu buzu keşfetmeye götürdüğü o çok uzaklarda kalmış ikindi vaktini anımsayacaktı.
O zamanlar Mozondo, tarihöncesi kuşların yumurtaları kadar ak ve kocaman, parlak çakıllarla örtülü yatağı boyunca dupduru akan bir ırmağın kıyısında kurulmuş, yirmi hanelik bir köydü.
Dünya öylesine çiçeği burnundaydı ki, pek çok şeyin adı yoktu daha ve bundan söz ederken parmakla işaret edip göstermek gerekti."
Gabriel Garcia Marquez- Yüzyıllık Yalnızlık'tan...