11 Şubat 2011 Cuma

Çekirdek Çitlerken Ne Çitlediğine Dikkat Et Bence...

Benim öğretmen kardeş "Bu akşam yemeğe gideceğiz. Çocuklarla  bizim evde bir kaç saat kalır mısın abla?" diye telefon edince, kıramadım. "Tamam" dedim. Anlayacağın bu gece kardeşlerde nöbetteydim. Çocuklar neden bu kadar yorgunlardı bilmiyorum erkenden uyudular. Ben önce biraz kitap okudum. Sonra seyretmek niyetiyle kardeşin filmlerine göz atmaya başladım. Benim kardeş balık burcudur. Bilirsin balık burcu kadını iflah olmaz derecede romantiktir. Netice itibariyle seçip seyrettiği filmler genellikle aşk üzerindedir. Baktım  şööyle... Daha önce adını hiç işitmediğim bir filmi seçtim. Mutfaktaki kavanozda gördüğüm  ayçekirdeğini koydum derin  bir kaba. Rahatça yerleştim en kocaman koltuğa.. Ayaklarımı altıma topladım. Başladım filmi oynatmaya.  Hem çekirdek çitliyorum. Hem film seyrediyorum. Şahane!  Tamam... Şahane demesine diyeceğim ammaaa... Film nasıl hüzünlü... Nasıl romantik bir aşk filmiydi anlatamam sana.  Kızla erkeğin ayrılık muhabbetleri hicran içinde bıraktı beni valla. Misal bu ya.. Erkek "Çok mu kolay bu son demesi? Vermiyorum ki son nefesi. Ellerin eskisi gibi beyaz mı? Bana bunları o ellerle mi yazdın?" diyorsa; kız  burnu havada  "Yine karşılaırız...Dünya küçük aşkın büyük!" diye cevap veriyor sözgelimi. Erkek "Voltalar atıyorlar, içimde pişmanlıklar... Şimdi sen mi ben mi? Kıydılar ikimize" diyor mesela.. Ayy! Tamam. Devam edemeyeceğim. Yazarken bile içim katıldı, yüreğim acıdı  yemin ederim. Şimdi sen diyeceksin ki bana "Bunlar Yaşar'ın şarkı sözleri değil mi?" Eveet! Filmin acıklı muhabbetlerini şimdi hatırlamıyorum ki. Nasıl anlatacağımı bilemedim. Böyle anlattım. Ne yapabilirim? Neyse.. Efendime söyleyeyim filmi seyrederken seyrederken aldı mı beni bir ağlama... Hoppala! Resmen  iki gözü iki çeşme  pıtır pıtır gözyaşı dökmeye başladım. Bir yandan da burnumu çeke çeke çekirdek çitlemeye devam ediyorum ama. Bir ara elimdeki çekirdek tanesiyle gözgöze geldim. Kafama bir şey "daaank" dedi sanki. Çekirdeği burnumun ucuna kadar getirdim. O siyah çekirdek tanesiyle burun buruna gelince aklıma ne geldi bil bakalım? Numan Serteli'nin işte bu  Ayçiçeği fotoğrafı. Çok severim bu fotoğrafını. Bana o kadar hüzünlü gelir ki. Resmen ayçiçeğinin  sevdalandığı güneşe  boynunu bükmüş teslimiyet anındaki hali gibi..  Biliyorsun  zaten ilgi dağınıklığından mustaribim. Bu fotoğraf aklıma gelince ben koptum filmden falan. Kalktım koltuktan. Kardeşin kitaplığının yanına gittim. Elif Şafak'ın Mahrem adlı romanını aldım elime. Bak neyi okumaya başladım...



"Ayçiçeği güneşe aşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. "Güneş göyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. Kudretli ve ulaşılmazdır. Sen kim o kim? Vazgeç bu sevdadan" demişler hep bir ağızdan. Ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış, bakmış, bakmış. Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sanmış, ama zamanla yanıldığını anlamış. Ayçiçeği öyle inatçıymış ki, güneş tahtını nereye taşırsa yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını. Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ay çiçeğini. Daha simsiyah duman tüterken üzerinde, insanlar akın etmişler olay mahaline. "Yaşasın!" demiş içlerinden biri. "Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı." Aynı gece televizyon karşısında acıklı bir aşk filmine gözyaşı dökerken, çitlemişler ayçiçeklerini."

İnanmıyorum yaa! Televizyon karşısında acıklı aşk filmine gözyaşı dökerken çitlediğim çekirdek...  Yoksa... Yoksa.. Güneşin gazabıyla kavrulmuş sevdalı  ayçiçeği miydi? İyi de Numan Serteli bu  sevdalı ayçiçeğini nasıl tespit edip fotoğrafladı peki?  Tam ben bu deli haller üzerine ileri geri düşünürken, kapının zili çaldı neyse ki? Toparladım kendimi. Kardeş anahtarıyla kapıyı açıp  eve girdiğinde ben mutfaktaydım. Buzdolabını açtım. Soktum kafamı içine. Bir şey arıyormuş gibi yaptım bir süre... Kardeş çaktı manzarayı... Dedi ki  "Ne o ablam.. Bizim buzdolabını ağlama dolabı mı yaptın kendine?"  Devam etmeyeyim... Ben burada yazımı keseyim.  Son olarak şunu söylemeliyim... Sen sen ol çekirdek çitlerken ne çitlediğine dikkat et bence. Yaaa... Böyleyken böyle. Bu gece  bende durumlar bu merkezde işte.
.

5 yorum:

  1. ama bende bir balığımmm:) romantik değilde ağdalı dramdan hoşlanırım..

    YanıtlaSil
  2. Peş peşe entresan şeyler olmuş. Ay çiçeği çıtlatırken okuduğun kitapta ay çiçeği ile ilgili satırlar çıksın:) Ben severim böyle tesadüfleri.

    YanıtlaSil
  3. Buket, Balık değilim ama balıklara bayılırım:))
    Denizden çıkanlarına da:))

    YanıtlaSil
  4. K.C.S, Evet bende olur böyle haller:)) Yok ama, ben kitaptaki o bölümü bilerek açtım K.C.S..
    Tesadüf değildi:))Sadece herşey çok denk geldi:)

    YanıtlaSil
  5. Filmin adı neydi? :)

    Çekirdeğe başlayınca bırakamamaya sinir oluyorum!

    YanıtlaSil