28 Şubat 2011 Pazartesi

Kahve Molası - "Beni Bir Sardunya Büyüttü Belki "


"Yoo.. Tamam!" dedim kendi kendime. "Şimdi arabamı park edeceğim. Ve Outlet'deki kafeye gireceğim. Bir kahve molası vereceğim." Aynen düşündüğüm gibi yaptım. Sabahtan beri arazideydim. Anlıyorsun değil mi?  Araba sırtında dolandım durdum.  İşte şimdi hem kahvemi hüpletip hem yazımı yazmaktayım. Şu anda kendimi adamakıllı avare hissediyorum. Oh! Hayatın içinde küçük molalar  hoş oluyor doğrusu. Hava desen yağmurlu... Gri...  Severim böyle havaları ne yalan söyleyeyim. İnsanı hafiften efkar basar. Efkarlanmayı da severim. Zaten efkar Türkçe bir duygu değl midir? Nasıl oluyor dersen? Serde Türklük varsa.. Hava yağmurlu der efkarlanırsın... Ansızın duyduğun bir şarkıya efkarlanırsın.  Üstelik neden efkarlanıyorum diye düşünür bir daha efkarlanırsın. Efkarın katmerleştikçe katmeşleşir. İşte böyle bir şeydir.  Şimdi   müzik geliyor kulağıma....  Hey! Ne çalmaya başladı bil bakalım? La vie en rose... Louis Armstrong söylüyor... Muhteşem! Of! Gördün mü? Gel de efkarlanma... Kafe tenha. Camdan dışarıya bakıyorum. Hayat akıp gidiyor... Şu an yaşadıklarım bir rüya olabilir mi? Yoksa ben gene bir rüya an'ının içinde miyim? Ne bileyim? Hayal miyim?  Gerçek miyim?  Edip Cansever dizeleri ne der? "O ben ki... Bir kadında bir çocuk hayaleti mi... Bir çocukta bir kadın hayaleti mi... Yalnızca bir hayalet mi yoksa?" Yoo.. Şimdi şiirlere dalarsam... Çıkamam buradan... Kapılırım şiirlerin akışına... Şiir çarpmasına bile uğrayabilirim. Yooo... Yola çıkmalı, ofise dönmeliyim... Çok işim var. "Kim görürdü o yolcuyu, yani kim farkederdi beni... Sıradan acılardır çünkü...  Bütün ilgileri toplayan . " Eyvah! Daldım gene Edip Cansever'in Ben Ruhi Bey  Nasılım? adlı şiirine... Yoo.. Toparlandım. Merak etme.  Mantomu giydim. Şimdi burada ortam sıcak. Biliyorum ama... Az sonra dışarıya çıktığımda ayazdan yanaklarım kırmızı kırmızı olacak.  Bu yazıyı gönderip  hemen bilgisayarımı kapatacağım. Tamam işte bak. Ayağa  kalktım bile. "Biri fotografımı cekiyorkenki gibi durdum...  Azıcık gülümsedim... Ve dünya bana gülümsedi... Çakılların üstünden yürüdüm... Yürüdüm  ki, bir sese benziyordum sanki... Yüzyıllarca önce kırılmış bir kemik sesi... İyice duydum...  Çıkarken bahce kapısını açık bıraktım."  Of! Niye ben böyle biriyim? Ne bileyim? Edip Cansever der ya..."Beni bir sardunya büyüttü belki."  Çıkıyorum. Kahve molam bitti.

7 yorum:

  1. Sevgili hayalkahvem, küçücük molalarında bile bizi de konuk ediyorsun ya !!
    Benimde ılık yaz akşamüstlerinde güneş tam battıığı an , balkonumda oturup e.piaf dinlenmektir..
    görüşmek üzere....

    YanıtlaSil
  2. yaşadığımız anların hangisinin rüya hangisinin gerçek olduğunu kim bilebilir ki? :)))

    YanıtlaSil
  3. Edip Cansever hayatımın akışında önemli bir role sahip:)

    YanıtlaSil
  4. bayılırım böyle kahve molalarına:)

    YanıtlaSil
  5. @ Selam Cepaynası, epeydir görünmüyordunuz:) Kahve molalarıma beklerim gene:)

    @ Nehir ida, şimdi merakta bıraktınız beni. Bayılırım böyle hikayelere... Edip Cansever de olacak hikayenin içinde:)) Eyvah! Çok merak ederim.. Uyuyamam... Şu öyküyü bbloğunuza yazın da okuyalım bari:)

    @ Bilemeyiz Kara kitap bilemeyiz:)) Hayalle gerçek arasında yaşar gideriz:))

    @ Selam Buket, mutlaka fotoğraflıyorsunuzdur o anları siz... Sizin çektiğiniz fotoğraflara bakmaya bayılıyorum:)

    YanıtlaSil
  6. İçinde "sardunya " olan her şeyi seviyorum, annemin çiçeğidir kendisi. Soğuğa dayanır, sıcağa dayanır, çok sularsam çürümez, az sularsam kurumaz, yaprakları da kokar, çiçeği de.
    İçimde güzel duygular estiren bir paylaşım. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  7. Selam Ali Zafer
    Ne güzel bir yorum yazmışsınız.. Ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil