6 Aralık 2011 Salı

"Tuhaf" Olmak Ne Demek?


Bazan öyle şeyler yazıyorum ki bloğuma, "tuhaf" bakmıyorsun değil mi bana? Sürekli yeni hayaller kuruyorum. Madem blogumun adı Hayal Kahvem. Adı üstünde denir ya hani. Hayali bir blog olmalı. Hayali. Bütünüyle hayali! Ya da hayalle gerçeğin karıştırılmış hali! Ne olacak ki? İnsan hayal ettiği müddetçe yaşamaz mı? Yaşar tabii!  Bilirsin, kitaplar ve yazarlar benim için çok önemli. Bazen sevdiği yazarın, fanatik okuyucusu olabiliyor insan. Misal bu ya, aynı bir futbol takımının gözü kara taraftarı olmak gibi. Biri maçlarını kaçırmaz takımının, diğeri yazılarını veya kitaplarını okumadan yapamaz sevdiği yazarının. Biri kar, kış, rüzgar, çamur demeden tüm karşılaşmalarına gider takımının, diğeri pahalı, ucuz, kısa, uzun demeden tüm dergi, kitap veya bloglarda izini sürer sevgili yazarının. Her ikisinde de bir vazgeçememe, özleme, yolunu gözleme, söz söyletmeme, sahiplenme, hülasa aşırı tutku durumu var.


Sen bir yazarın takım tutan fanatik taraftarı gibi okuyucusu oldun mu hiç? Uzun zamandan sonra yazmışsa hele, özel bir törenle ve büyük bir özenle yazdıklarını okudun mu? Takımını çılgınca tutan taraftarlar gibi, sevdiğin yazarın ve onun yazılarının tutkulu okuyucusu olmak ve yazılarını hakkını vererek itinayla okumak çok keyiflidir aslında. Bir insan yaşamı boyunca, ya takımının ya yazarının ya da ilgi duyduğu bir şeyin fanatik taraftarı olmalı bence. Kimi zaman abartmalı duygularını abartabildiğince. Fanatik taraftar, gol atınca takımı kanatlanıp uçmalı, gol yiyince ise salya sümük ağlamalı. Bir okuyucu sevdiği yazarın yazısını okurken, her satırının ritminde yazarıyla dans ettiğini hissedebilmeli ya da yazmadıysa uzun zaman sevdiği yazar, içini efkar kaplamalı ve derin bir iç çekmeli. Koşulsuz bir sevgi durumu bu... Yaa, bilmiyorsan eğer, bil işte... Böyle yaşayanlar var... Duygularını abartmaktan hoşlananlar. İlla ki vardır benim gibi  birileri..

Ya da ne bileyim konserde "İlk şarkı senin, ikinci benim!" diyen insanlardır bunlar misal, şarkılardan fal tutarlar. Yanağa kondurulan minik bir öpücüğü ihtimal, dünyadaki pahalı hiçbir armağana satmayanlar... Kitapçı kapatılıp yerine banka açıldığını görünce, kitap kolilerinin üzerine oturup göz yaşı akıtanlar... Sevindiği şeyler azaldıkça hüzünlenenler, seyrettiği filme ya da okuduğu kitaba ağlayıp hislenenler... Aynı espriye aynı anda kahkaha ile gülebilen arkadaşlara sahibim diye sevinenler... Bir anın çok önemsediği fotoğrafını buzdolabı kapağına yapıştıranlar... Arkadaş bloglarına komik yorum yazmayı marifet sayanlar... Ya da çalakalem yazdığı yorumlara pişman olup silinsin diye yalvaranlar... Leziz bir yemek yerken telefon edip sevdiklerine "Ben ne yiyorum biliyor musun, sen çatla!!" diyebilenler... Artık eskiyi hatırlatmıyor hiçbir şey diye iç çekip efkârlananlar... Kaç yaşına gelirse gelsin şaşırtmaktan ve şaşırmaktan hoşlananlar... Araç sürerken radyoyu açtığında, çok eski bir şarkı duyup içine ılık hazin bir şey akanlar, üstüne de "Nedir şimdi bu? Nedir bu durumum?" diye kendini çok bilinmeyenli bir problem gibi hissedip çözmeye çabalayanlar... Rüzgarın tenini ısırdığını hissetmeyi, yaşadığına delil sayanlar... "Ben buyum! Uyanıkken bile rüya görürüm! Ayağım yere değer, başım bulutlarda dolaşır!" diyebilenler... Çizgi romanların yarım kalan maceralarını yarım kalan aşklara benzetenler... Cemal Süreya'nın dediği gibi "kahvaltının mutlulukla ilgisi olmalı" diye düşünen birileri... Var böyle insanlar! Aramızda yaşıyorlar. İflah ve islah olmaz hayalperesttir onlar...



Peki oturduğu yerde dünyayı dolaşan yüreklere ne demeli? Her yüreğin bir aklı, kendi meşrebince bir olgunluğu vardır denir ya hani. Kaç yaşına gelirse gelsin delleniveren yürek sahipleri vardır. Tuhaf denilen insanlardır onlar hani. Ya kararmış, taş kesmiş yürek sahiplerine ne demeli? Allah saklasın! Yürek kararıp taş kesecekse, of hiç atmasın daha iyi. Asıl fena ne biliyor musun? Tuhaf olduğunu bildiğin halde normal görünmek için mücadele vermek. Esas bu yoruyor insanı. İnsanın kendinle savaş vermesi yani. Feci bir durumdur feci! Arada, canının istediği yerde, mesela bir apartman boşluğunda ya da dışarda akordiyon çalan adamı gördüğünde bağıra bağıra şarkı söylemek istiyorsun misal.. Ya da nebileyim metrelerce öteden uzaktan kumandayla arabayı açtığında, elindeki kumandanın içinde görünmeyen canlılar mı var acaba diye sorsan. Ya da hafızanın farklı çekmecelerine farklı hatıraları istiflemek, ihtiyacın olduğunda o çekmeceyi çekip rahatça alabilmek istiyorsun. Hiç kimsenin olmadığı, yalnız senin yaşayacağın bir sahilde anında bitiversem ne olur ki?  diyorsun... Denizi doya doya seyretmek istiyorsun misal. Tek başına. "Karşımda masmavi güpgüzel deniz... Anladın degil mi? Akdeniz... Hani Atilla Atalay der ya, “Harbiden sudan gelmişiz kardeşim biz, toprak ne ki?” “Yine deniz… Nasıl dingin… … Saatini bilsek, suda ölmek de olsa, razıyım ben, öyle güzel ki.” diye bağırmak sözgelimi. Bunları yapamıyorsan kendi resmini bari ıssız bir sahil görüntüsüne monte edivermek. Sanki ordaymışsın da fotoğraf çektirmişsin gibi. Tuhaf mı bunları düşünmek ya da yapmak yani? Tuhaf olmak fena bir şey mi?
 

19 yorum:

  1. Tuhaf olmak hiç de fena bir şey değil bence...
    Sık sık tuhaf oldumu düşünen biri olarak öyle olmalı diye umut ediyorum en azından :)

    YanıtlaSil
  2. tuhaflık mı yok canım:)
    ben de yaparım bunların çoğunu

    sevgimle

    YanıtlaSil
  3. bir yazarın fanatiği olmak güzel bir şey, hiç bir yazdığını kaçırmamak,yakın takipçisi olmak.32 yaşındayım şimdiye kadar hiç birşeye fanatizm duymadım. ne bir şarkecıya,ne bir yönetmene, ne bir yazara.orhan pamuk'u çok sevmeme rağmen onun bile fanatiği değilim. ama seviyorum senin fanatikliklerini.

    saydığın diğer tuhaflıklar var ya onlar tuhaflık değil bence.normal insanlarda olması gerekenler.

    deniz'in de mutlulukla bir ilişkisi olmalı bence.çünkü ben bu aralar çok mutluyum. :)) mutluluk depom bitince yine çantamı toplayıp bir deniz kenarına gideceğim.sizin köyde deniz vardı değil mi?

    bu arada fanatik olmaya başlıyorum yavaş yavaş.fanatiklik tutkuyla sevmekten geliyor. tutku duygularının dizginlerini serbest bırakırsan yaşanıyor. ben o kadar kontrollüyüm ki tutkularımı hissedemiyorum. ama fanatiğin olmak üzereyim tuhaf insan. :))

    YanıtlaSil
  4. Bu sıralar ziyadesiyle alandayım,fırsat buldukça geliyor kahvenin duvarlarına bakıp çıkıyorum.Hemde geriye doğru voltalar atarak.
    Aslında çıktığım bir kahve var.Hayal kahvem ilede platonik bir bağım var.Gelmez isem,mekanizmamda bi bozukluk hissediyorum.
    Acaba bendede bi tuhaflıkmı var?

    YanıtlaSil
  5. baglanirim ben de sevdigim yazara, hatta yazarin kendisini sevmessem okuyamam da kitaplarini best seller bile olsalar..öyledir benim bagim kitaplarimla ve yazarlariyla
    Tuhafliga gelirsek, keske herkes böyle tuhaf olsa, herkes daha sahici olurdu diyorum :)

    YanıtlaSil
  6. Selam Melange, insanın sevdiği yazarların kitaplarına koşulsuz bağlanması pek mantığa yakın gelmez insanlara.. Ama bencileyin taraftarruhlu biri fena bir şey görmez, duymaz, konuşmaz. Genelde bu durum insanlara tuhaf gelir. Sizin de aynı duygular taşımanıza sevindim:))

    YanıtlaSil
  7. Selam Casswa mahcup ettiniz beni. Yorumunuzu okuyunca kızardığımı hissettim. Teşekkür ederim:)
    İşlerinizde kolaylıklar dilerim.

    YanıtlaSil
  8. Selam Kara Kitap, kalp kalbe karşı:)
    Deniz ne demek Kara Kitap, için sıkılınca haber et, denizi getireyim sana:)

    O değil de, sahi atla gelsene bir ara:))

    YanıtlaSil
  9. Selam Gülgün, ne güzel haber! Sevindim. Demek ki tuhaflar çoğalmakta:))

    YanıtlaSil
  10. Çay ve Simit, hem çay ve simidi severim. Hem sizin de tuhaf olmanıza sevindim:))

    YanıtlaSil
  11. Yazıyı okuyunca, "You may say I am a dreamer but I am not the only one" diye bağırmak istedim sizinle birlikte:)

    YanıtlaSil
  12. Haydi birlikte bağıralım öyleyse Zerka:))

    YanıtlaSil
  13. tuhaflık göreceli bir kavram, mesela senin durum bana çok normal gelirken, bana da hayal kuramamak tuhaf geliyor. var mı ki öyle biri dersen, ben :)

    YanıtlaSil
  14. KOnserdenyken arkadaşlarına telefon açıp şarkı dinletenler, hatta şarkıcıya telefon verip arkadaşıma selam versenize diyenler, Haruki Murakami'den bir kitap beklerken adamın 3 kitap birden yazması, kitapların bu dünyada geçtiğini sanırken aniden paralel bir evren olduğunu 1Q84 ün sahiden de 1984 olmadığı başka evrenin saati oşduğunu anlamak, yrum yazacaüım zannederken çenesi düşüp kalakalmak. Kaçtım :)

    YanıtlaSil
  15. Selam Men De Boor, siz de öyle mi?
    Biz tuhaflar derneği kuralım iyisi mi:))

    YanıtlaSil
  16. Selam Vladimir, kaçmayın... Anladım.
    Siz de tuhafgiller familyasındansınız. Çok sevindim:))

    YanıtlaSil
  17. http://fizy.com/s/1ap7qp
    pul'dan hayal...

    http://www.nisanyansozluk.com/?k=tuhaf

    acayip bişey olduğunu, tuhaf olduğunu söylememe gerek yok;tuhaf olmak kötü birşey değil...

    hayaller ile gerçeklerin bağı...
    sadece hayallerde yaşamak...
    gerçeğin ne kadar gerçek olduğu, kendimizi nerede ne kadar frenlememiz gerektiği,nerede içimizdeki insanı dışarı çıkarmamız gerektiği...

    3 nokta'lar...
    mutlu kal

    YanıtlaSil
  18. Bir süredir bilgisayardan uzak durduğum için geciktim böyle.
    Bu tuhaflıkların çoğu bende fazlasıyla mevcut! Yazar fanatizmi had safhada, okumakta geciktiğim zaman yazara ayıp ettiğimi düşünürüm. O kadar yani...
    Diğerlerine hiç girmeyeyim. :)

    YanıtlaSil
  19. Selam Şule, benim de okumakta geciktiğim için ayıp ettiğimi düşündüğüm yazarlar vardır sahiden:)

    YanıtlaSil