17 Kasım 2012 Cumartesi

Zumbayla, Kendimi Bulma, Ruhumu Hafifletme Çalışmalarım


 "Hafif olmak, bir kuş olmak isteyen kendini sevmelidir."
Friedrich Nietzsche

El insaf! Bu kadar acımasızlık olur mu? Cuma akşamı işten çıkmıştım tamam mı? Hele haftanın son çalışma gününüydü ya... Bütün hafta ha babam de babam, kimi ofiste kimi arazide çalışmışım. Pilim tükenmiş. Bitmişim.  Üstelik yılın son iki ayı... Oy! Oy! Oy!... Neredeyse işte yatıp kalkacak vaziyetteyim. Öyle böyle değil. En debdebeli günlerim. Yıllardır, ya  akşam iş çıkışı ya da  sabah işe gitmeden, haftada üç kez spora giderim. Diğer günler ise evdeki yürüme bandında yürümeye gayret ederim. Spor yapmayı severim. Öyle kilo vereyim ya da fit görüneyim derdinde değilim. Reklamlarla, dizilerle, günlük hayhuylarımız, koşuşturmalarımız içerisinde binbir şırıngalama yöntemleriyle empoze edilen... Eskimeden yenisini al, tüket,  duyguları rafa kaldır, insanlığını unut, para kazanmak için çelme tak, dirsek at, her türlü katakulliyi yap, maskelerini tak dolaş, tepki verme, hayret etme, olağan karşıla tadındaki dayatmalar ne yalan söyleyeyim ruhuma ters düşüyor. Hele zayıf ol, fit görün, sen de onlar gibi incecik ol dayatmaları var ya resmen ruhumu ağırlaştırıyor. Dört bir yandan üstüme üstüme gelen bu dayatmalardan, elbette etkileniyorum. İnan bana, bazan kendimi kaybettiğimi hissediyorum. Hal böyle olunca, ruhumla kıyasıya bir dövüşe girişiyorum. "Sen onlar gibi olma!" diyorum demesine de... Eee. Bizim köyde Dövüş Kulübü vardı da ben mi kayıt olmadım arkadaşım? Lafı gene uzattım biliyorum ama diyeceğim odur ki...  Bedenimi değil, sadece ruhumu hafifletmek için spora gidiyorum.



Yorgun bir haftanın son iş çıkışı akşamı, bünyem eve git, yemek ye, iki seksen uzan, televizyon seyret çağrısı yapsa da... Dinlemedim. Direksiyonu çevirdiğim gibi dosdoğru spor salonuna gittim. Öznur Hoca dedi ki "Artık Zumba yapacağız." Hoppala! Nasıl yani? Bu yorgunlukla öyle mi? Zumba da neyin nesi? Vay canına sayın seyirciler! Zumba dünyanın bir numaralı sporuymuş meğer. Daha ağzımı açıp bir şey diyemeden, biz ateşli latin müziği eşliğinde bir dansa başladık ki anlatamam. Binlerce kasırga aşkına, meğer Zumba, dansı egzersize çeviren çok eğlenceli bir spor değil miymiş? Önce el insaf, hiç acıman yok mu hocam gibi lakırtılar geçse de zihnimden...  Hele en son, çılgınca üç ayak oynamaya başlayınca ben... Resmen Güney Amerika'dan Karadeniz'e ışınlandım. Of, bayılırım Karadeniz ezgileriyle oynanan üçayağa...  Çılgınca dans ederek spor yaptım.  Dinledim kendimi... O ne? Aaa!.. Laf aramızda, resmen ruhumun hafiflediğini hissetmeye başladım.


 

2 yorum:

  1. gecenin bu saatinde okumamalı ve izlememeliy mişim! kanım kaynadı yahu. du anacığım en iyisi sabah müziğin sesini en bangır bangırından açıp tepineyim. koşu bandında koşup koşup bir yere varamamaktan çok daha iyi gözüküyor. iyi geceler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hımm, Özgür gece uyku öncesi seyredince, uyku kaçıran cinstendir sahiden:)
      Umarım denemişsindir. Dans ederek spor yapmak çok zevkli.

      Sil