11 Kasım 2012 Pazar

Her Şey Olacağına Varır.


Dünyaya gelirken hangi  zamanda ve coğrafyada doğacağıma, saç, göz, deri rengime,  cinsiyetimin ne olacağına ben karar vermemiştim. Yaşadığım çağda İngiltere sarayında da doğmuş olabilirdim, 18. yüzyılda sefalet, açlık, pislik içinde yüzen, bir balık satıcısının oğlu olarak tezgah arkasındaki balık çöplerinin arasında da. Bir İspanyol denizci, macera ya da bilim insanın çocuğu da olabilirdim, ya da ne bileyim bir Karayip korsanın hatırlamadığı bir limanda hamile bıraktığı bir şarkıcının kızı da. Amerikalıların esir alıp köle etmek için gemilere bindirdiği Afrikalı bir yerlinin kızı  da olabilirdim, yazdığı yazı sebebiyle Sibirya'ya sürgüne gönderilmiş bir yazarın hiç görmediği, hasretindeki evladı olarak da... Nerden geldi şimdi bunlar aklıma?


Hımm... İyi ama arkadaşlarımı bari kendim seçebilirim. Hiç tanımadığım, hiç görmediğim, tipini, adını, eğitimini, mesleğini yani kim olduğunu bilmediğim biriyle, önyargılarımdan uzak mektup arkadaşlığı yapmak istedim. Tesadüf eseri bir mektup arkadaşı buldum. Onunla mektuplaşmaya başladım. 


Oldukça ciddi biriydi.  Mesela mektuplarına  gülümseme işareti asla iliştirmezdi. Böyle yazması bana tuhaf geliyordu. Bu düşüncemi kendisine yazdığımda, hiç akıl edemeyeceğim bir cevap verdi: "Gülümsemeyi kafana takma. Ağzım neredeyse hiç gülmez. Ama bu beynimin içinde gülümsemediğim anlamına gelmez."   


Bilgili biriydi. Yazdığım mektuplarda, çözemediğim pek çok soruyu ona sormaya başladım. Mesela  bir keresinde "İnsanlar neden alay ederler? diye yazdığımı hatırlıyorum.  Bir başka mektubunda ise "Hiç aşık oldun mu? Bana aşkı açıklayabilir misin?" diye sormuştum. Son sorumu yazdığım mektuptan sonra uzun süre cevap alamadım.

Bir kaç hafta sonra elime ulaşan mektubunu merakla okumaya başladım. Benden aldığı mektupları okuyunca çok kuvvetli panik ataklar geçirdiğini yazıyordu. Doktora gitmiş. Meğer Asperger Sendromu diye bir hastalıktan mustaripmiş. Böyle bir hastalığı ömrümde işitmemiştim.

İyi biri olduğunu düşünüyordum. Kendisiyle ilgili yazdıkları bana hiç tuhaf gelmiyordu. Mesela dünyayı kafa karıştırıcı ve düzensiz buluyordu. İnsanları ilginç bulduğunu ama anlamakta zorluk çektiğini yazıyordu. Hindistan'da çocuklar açlıktan ölürken, onlar nasıl yiyeceklerini çöpe atabiliyorlardı, neden oksijene ihtiyaç duydukları halde yağmur ormanlarını yok ediyorlardı, herkes ölecekti zaten, neden savaşmaktan vazgeçmiyorlardı? Hem kafası karışık, hem de duygularını dışa vurmakta güçlük çeken biri olduğu için, en son aşkla ilgili sorularım sebebiyle, bünyesindeki panik atak ibresinin tavana vurduğunu söylüyordu.


Küçük bir kızken anneme ne olacağımı sormuştum. Bana  "Her şey olacağına varır. Geleceği görmemiz mümkün değil." demişti. Belki ben de asperger sendromuyum. Bilmiyorum. Bildiğim, onunla mektuplaşmayı seviyorum. 
 
 


NOT: Adam Elliot'un, Mary and Max adlı o güzeller güzeli animasyon  filminin karelerini, filmden alıntılar yaparak öyküleştirdim.

16 yorum:

  1. İnsanlar adını ne koyarsa koysun iletişimin ilk adımı dinlemek ve anlamaya çalışmak. Anlamak demiyorum çünkü insanları anlamak şıp diye olacak bir iş değil. Anlamaya çaba göstermek, arkadaşlık için verilen ilk emeklerdir. Neyse yazını çok ama çok beğendim. Sayende bir animasyonla da tanışmış oldum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. esrates, mektup efsunlu gibi gelir bana biliyor musunuz? o nedenle içinde mektup olan filmleri, şiirleri, her bişeyi seviyorum:)

      Sil
  2. Çok güzel bir yazı.. herşey olacağına varır elbet. Biz yine de inancımızı ve umudumuzu korumalıyız. Vicdan ve edebimizle yaşamalıyız. ders alınacak anektodlar çok..

    YanıtlaSil
  3. En sevdiğim film belki de...
    Çok etkileyici, insanı mıh gibi çakıyor olduğu yere...
    Daha güzel bir animasyon yoktur, olamaz...
    Böylesine naif, böylesine duygusal, böyle gülümseten, boğazında düğümler atan..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tam anlattığınız gibi elif. ben de sevdim:)

      Sil
  4. Çok beğendim hayal kahvem beni çok etkiliyosun! Blogunu çok geç keşfetmişim ne yazıkkı
    Çok güzel bi post olmuş ellerine sağlık.
    Sağlıcakla kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şevval, utandırıyorsunuz beni. teşekkür ederim:)

      Sil
  5. vaaay bu animasyon o kadar güzel miydi yahu :) bilseydim ilk gördüğümde izleyiverirdim. kaç kere karşıma çıktı ama ben hiç açıp da izlemedim. ama izleyeceğim çok merak ettiiiim^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haydi bakalım, seyrettikten sonraki yorumunuzu şimdiden merak ettim:)

      Sil