kız zagor baltası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kız zagor baltası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ağustos 2012 Pazar

Kaybettim Bugün Kendimi, Hükümsüzdür !

Bu kez anladım
Kuru dallardan yapma 
Bi köprüden geçiyorum.




Ben ordaydım
Erbabı yalnızları
Yutan kentler biliyorum.



  Bu kez anladım
Hüzünlerden bozma
Mutluluklar yaşıyorum.
 


Ben ordaydım.
Acemi aşıkları 
Boğan suları  biliyorum. 
 



Ne müttefik belli
Ne sığınakların yeri

 

Kaybettim bugün kendimi, hükümsüzdür.
Sonu yok bunun, boşluklardan boşluk beğendim.
Vazgeçtim bugün herşeyden halsiz şu kalbim.
Kan revan içinde hep kanamaz denen yerlerim.
Hem suçsuz... Hem güçsüz... Hem halsiz...


 

31 Mart 2012 Cumartesi

Çizgi Romanlarda Sakal Vaziyetleri

 

Benim kardeş bizim köye gelerek, projem var deyip bilgisayarımı işgal edince, odamdaki kitaplığı düzeltmeye niyetlendim. Berardi & Milazzo ikilisinin ünlü çizgi romanı Ken Parker'ın eski bir cildiyle göz göze geldim. Bu kitabı Zagor serileriyle birlikte yeni satın almıştım. Kullanılmış olduğu belliydi. Bende hep yeni maceraları vardı. Eskilerden bir Ken Parker okumanın iyi geleceğini düşünmüştüm. Henüz okuma fırsatı bulamamıştım. Kitaplığı olduğu gibi bıraktım. Çizgi romanın kareleri içine balıklama atladım. İtalya'nın en meşhur çizgi romanlarından biri olan Ken Parker, meğer ilk kez bizim memlekette kronolojik biçimde, bu elimdeki kitapla yayımlanmaya başlamış. İnanamıyorum. Ne hoş! Ülkemizde 1982 yılında Alaska adında yayın hayatına başlayan bu çizgi romanın, elimdeki macerasının başında, Ken Parker'la ilgili Hakan Şaşmaz'ın açıklayıcı bir ön yazısı vardı. Bu kitabın tüm çizgi roman kalıplarını yerle bir ettiğini yazmış. "Durağan olmayan mekan ve zaman; çizgilerin tamamen abartısız, yalın fakat bir o kadar da güçlü anlatımı, belki de en önemlisi, değişken yan karakterlerin- ki zaman zaman Ken Parker'ın önüne geçerler, derinlemesine aktarılan psikolojisiyle örülmüş dramatik yapı. demiş. 
 

Çizgi roman kahramanı Ken Parker için düşüncelerini ise şöyle aktarmış: "Sıradan biri, dönemin hızlı, dolayısıyla çarpık gelişiminde seyirci olarak bile rol almaz. Mücadelesi, başardığı ölçüde bu gelişime alet olmamak içindir, adalet dağıtmak gibi saplantıları yoktur- zaten adalet de var mıdır? Hiçbir şeyi değiştirmeye uğraşmamış, fakat bildik western kalıplarını kökten değiştirmiştir. Hal böyle olunca, standart kalıplarla büyümüş okurun hiçte beklediği gibi davranmayan; tüm zaaflarıyla gerçek biridir Ken Parker."  Hakan Şaşmaz'ın kitabın ön sözünde değindiği gibi,  "en güzel tarafı medeni beyaz, vahşi kızılderili gibi, tarihe yalnış mal olmuş kalıpların Ken Parker'da değiştirilmesi, vahşetin sebebinin ve adresinin yerinin net olarak gösterilmesidir. Bu yerli de olabilir beyazda. Aslında her türlü kötülüğün kaynağı, medeni(!) Avrupalı'nın çıkar olgusudur. Tıpkı Amerikalı tarihçi De Bakey'in, yerli şefin ağzından yazdığı gibi; "Biz kafa derisi yüzmeyi beyazlardan öğrendik." Çok etkileyiciydi... 


Uzun Tüfek adlı ilk macerasını soluğumu tutarak okumaya başladım.  Bi dakika... Hey! Ken Parker... Ken... Parker... Nasıl yani? Ken Parker sakallı değildi. Benim okuduğum maceralarında Ken Parker sakalsız bıyıksız biriydi. İyi ama bu  macerasında resmen uzun sakallı. Yooo... Kitabın 38. sayfasına geldim ki o ne? Ken Parker, yüzünden yaralandığı için, bile isteye berbere gitti. Traş oldu. Bıyık ve sakallarını kestirdi. Eczacı dedemin hileli ilaçları aşkına! Neden? Neden traş oldu ki? Demek o günden sonra ken Parker,  tüm maceralarında sakalsız gezdi. Acaba Berardi&Milazzo ikilisi neden okurun gözüne soka soka Ken Parker'ın sakalını kestirdi. Madem Ken Peker sakalsız bir kahraman olacaktı, en baştan öyle yazıp çizebilirlerdi. Üzerinde durulmayacak bir detay belki. Ne bileyim? Bu vaziyet  benim kafamı epey meşgul etti.



"Enteresan!.." diye düşündüm. Çizgi romanı kucağıma bıraktım. Bildiğim diğer çizgi roman kahramanlarını tek tek hayal etmeye başladım. Sülalemin bütün bıyıklıları adına! Bir tane bile bildiğim sakallı çizgi roman kahramanı yoktu. Neden acaba çizgi romanlardaki baş kahramanlar sakallı olmuyordu? Düşündüm... Düşündüm... İnan, cevabını bilemedim!...

 
 



26 Eylül 2011 Pazartesi

Geç Buldum Çabuk Kaybettim!



Tuhaf ve muhtelif merakları olan biri olarak, ilgi alanım geniş,  dikkatim çok dağınık... Bu durumda asla hiç bir şeyde uzmanlaşamıyorum.  Bu yaşıma geldim. O kadar kitap okudum. Filmler seyrettim. Şehirler gördüm. Hangi konuda uzmanlaştın diye sorsan..."Hiiiççç!" diyebilirim. Neden? Daldan dala atlayan hercai meraklı bünyeye sahip olunca  her ilgim yarım yamalak kalıyor. Kendimi geliştiremiyorum. İşte o nedenle kendimi her şeyi yemeye aç bir yabani gibi hissediyorum. Mesela çizgi roman  okumaya çocukluğumda başlamıştım. Ailemden gizli okurdum. Kızlar çizgi roman okumaz derdi ailem. Keçi gibi inatlaşırdım. Yasak mı? Yemez içmez harçlığımla bulur buluşturur satın alırdım. Ders kitaplarımın içinde gizli gizli o siyah beyaz çizgilerin arasına balıklama dalardım. Nedense Zagor cezberdi beni. Çoğunlukla Zagor okurdum. Hayal dünyam çok genişti. Darkwood ormanında sarmaşıklara tutunur daldan dala uçardım sözgelimi. Tommiks, Teksas okumaz mıydım peki? Okurdum elbet. Fakat mahallenin çocuklarıyla çizgi romanlarımızı değiştirirken kimin elinde Zagor varsa onun  elindekileri almaya çalışırdım. Aradan yıllar geçti. Benim ilgim dağıldı. Okunacak sayısız kitap vardı. Zagor hafızamın arşivlerinde saklı kaldı. Sonra ara ara Zagor aşkım tekrar tekrar nüksetti. Her fırsatta Zagor satın alıp, daldım Darkwood ormanına... O çizgilerin arasında kim zaman kendimi nehirde kütük üstünde birbirini devirmece oyunu oynarken buldum. Kimi zaman kız zagor baltası yapmaya heves ettim durdum. Patatesten tut da sabuna kadar muhtelif nesnelerden Zagor baltası yapmaya kalktım. 

 
İyi de kimdi Zagor? İlk kim çizmişti? İlk kim Zagor'u hayal edip, hayata geçirmişti? Merak et değil mi? Her Zagor'la karşılaşmamda hakkında yeni bir şey öğrendim. Bu durumda Zagor'u  her seferinde yeni yine yeniden keşfettim. Geçen hafta İstanbul Sahaflar Festivali'ne gittiğimde "Bütün macera çizgiler tek ciltte... Yalnızca kolleksiyoncular için 100 adet... Kaçırılmayacak bir araştırma koleksiyonu" başlığında Macera Çizgi adlı bir kitap görünce havada kaptım. Kitabın içinde memleketimizde çıkan çizgi romanlar hakkında kısa kısa bilgiler vardı. Hemen açıp Zagor hakkında yazılanları okudum.  Zagor demek Ferri demekti tabii. Bunu biliyordum. Geçen sene Ferri memleketimize gelmişti. Çok istediğim halde gidip görememiştim. Peki Zagor'u yazan kimdi?  Her macerasında farklı isimler görüyordum. Oysa 1929 Cenova doğumlu Gallieno Ferri, 1960 yılında Sergio Bonelli'yle tanışmış. İtalyan çizgi romanının en verimli ikilisi böylece bir araya gelmeye başlamış. Bonelli yazmış, Ferri çizmiş ve 1961 yılında Zagor, 1975 yılında ise Mister No doğmuş. İşte bunca yıllık Zagor okuru olarak Sergio Bonelli'yle yeni tanışmıştım. Zagor'u ilk yazan kişi. Bugün gazetelerde okudum ki Sergio Bonelli ölmüş. Çok üzüldüm. Geç buldum çabuk kaybettim denir ya hani... Toprağı bol olsun. Düşünebiliyor musun? 50 yıl önce yazdığı çizgi roman kahramanları hiç yaşlanmıyor. Hiç ölmüyor.  Okurları Zagor ve Mister No okudukça Sergio Bonelli yaşlanıp ölür mü peki? Mümkün değil. Ne hoş! Karamba karambita Sevgili Bonelli. Şimdi elime bir kaç Zagor macerası alacağım. Yazar Sergio Bonelli'nin yattığı yer ışıklı olsun diye bol bol Zagor okuyacağım.


1 Ocak 2011 Cumartesi

Kızlar İçin " Zagor Baltası" Ne İşe Yarar?


Sıtkı Sıyrıl, "Zagor Baltası Yapıyoruz" başlıklı yazısını "Gerçekçi olalım dostlar. Zagor gibi hastası olduğumuz süper bir kahramanın yanına, taştan yapılmış güdük bir baltayı hiç yakıştırmamıştım. "Aa, evet yaa" dediğinizi duyar gibiyim.  Evet, işin bir sürü detayı var. Zagor bu güdük dediğimiz baltayı abuk subuk yerlerde bile, bir taş, bir sopa ve biraz sarmaşık bulup yapabiliyor, bu anlamda bu silah her yerde. Ayrıca bu balta nice düşmanını yere yıktı, ergonomik, hafif, kullanımı kolay…" diye anlatmaya başlamış. Kendisi hocamdır. Zagor uzmanlık alanıdır. Zagor Baltası'nın  nasıl yapıldığını, açıkça itiraf etmeliyim ki Sıtkı Hoca'nın bloğundaki ders notlarından öğrendim. Demek ki neymiş bu silahı her yerde yapabiliyormuşuz bir... Sonra ergonomik, hafif, kullanımı kolaymış iki... Eee... Bu balta nice düşmanı yere yıkmış..yani yıkmalı... üüççç! Bu yazıyı okuyunca bunları anlıyoruz öyle değil mi? 
 

Tamam, ben de Kız Zagor Baltası yapmaya niyet edince bu maddeleri göz önünde tuttum. Zagor Baltası'na nerede ihtiyacımız olacağını bilemeyiz, öyle değil mi? Farzet ki mutfaktayım. Sokak kapısının dışarıdan  zorlandığını duydum. Durum hiç tekin değil. Hemen gardımı almalıyım. Elimde Zagor Baltam olsa korkmayacağım. Yok ama. Eee, ne yapacağım bu durumda? Bak şimdi... Derhal  koca bir patatesi kaparım. Kabak soyacağı ile altına bir dakikada minikçe delik açarım. Hemen köşeye dayalı oklavayı dizimde ikiye kırarım. Yarısını patatesin altına açtığım deliğe sokarım. Ya üzerimdeki kazağın ucundan çekeceğim iplikle ya da  çekmecedeki  kurdeleyle patatesi  oklavaya hızla bağlarım. Bak hayallerimden birini anlatıyorum zannetme gene. İnan ki  bu anlattıklarım tamamen doğru. Zaman tuttum. Patatesten Kız Zagor Baltası yapma süresi  tam üç dakika sürdü. Hemen sokak kapısının arkasına geçtim. Kapının dışarıdan halen zorlanmakta olduğunu farkettim. Elimdeki patatesten imal ettiğim Zagor Baltası tam da Sıtkı Sıyrıl'ın anlattığı gibi, ergonomik, hafif ve kullanımı kolay oldu.  Aman Allahım! Kapı usulca açılıyor. Kötü adam şaşırarak benimle göz temasına giriyor. Oh, hazır bir hedef bulmuşum... Baltanın etkisini  Zagor'un klasik, "omuzun üzerinden ters sıyırtmaç" hareketi eşliğinde  gerçekleştirmenin tam zamanı. Kocaman bir THUD efektiyle patatesten yapılma Kız Zagor Baltası'nı hedefin bıngıldağına ekleştiriyorum. Hey! Atalarımın bütün bıyıklıları ve eli hamurluları aşkına! Doğruymuş. Kötü adamın bıngıldağının çatladığına ve içinden pekmez aktığına kendi deneyimlerimle şahit oldum.

Sıtkı Sıyrıl diyor ki,  “Zagor bu baltayı beş dakikada nasıl yapabiliyor?” “Bu ufacık balta gördüğümüz kadar etkileyici mi gerçekten?” "gene bir çizgiroman kolpasıyla mı karşı karşıyayız?" gibi soruların cevabını bulmak ve Zagor’un balta motivasyonunu biraz olsun çözebilmek için bir balta yapmaktan başka çare yoktur" Çok haklı. Ne yalan söyleyeyim  Zagor Baltası yapmadan önce tüm bu soruları ben de aklımdan geçirmiştim. İşte patatesten Kız Zagor Baltası nasıl yaptığımı ve nasıl tecübe edildiğini açık açık anlattım. Üstelik patatesten imal edilen bir Kız Zagor Baltası'yla Darkwood ormanında olduğunu düşünsene. Karnın acıktı misal. Yak ateşi. Koy kabuklu patatesi kor ateşin içine. Pişsin  mis kokulu odun ateşinde. Sonra mı? Ne olacak? Hapur hupur ye. Fena mı yani? Bende muhtelif Kız Zagor Baltası çeşitleri mevcut. Yukardaki fotoğrafta gördüklerinin birini patatesten, birini taştan yaptım. Bil bakalım ortadakini hangi malzemeden yaptım? Şaşıracaksın! Mum! Ortadaki Kız Zagor Baltası'nı taş şeklindeki  mumdan yaptım. Dün gece elektrikler kesildi bir ara. Yılbaşıydı ya. Koydum mumdan yaptığım Kız Zagor Baltası'nı masaya. Ellerimi dayadım yanağıma. Ateşini yaktım. Seyrine baktım. Yaaa!

"Asla Kız Zagor Baltası çantamda olmadan bir yere gidemem." diyorum ya sana... Kız Zagor Baltası o kadar faydalı ki. Gördüğün gibi kullanıyorum her ihtiyacım olduğunda. Senin de Zagor Baltan varsa, gidelim mi Darkwood Ormanı'na kampa? Ne dersin? Hey, kaçmak yok! “Nehirde yüzen kütük üzerinde birbirini devirmece” oynayacağız ama!!