ken parker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ken parker etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mayıs 2017 Cumartesi

Bu Hafta Neler Yaptım?

                               Sevdiğim çizgi romanlardan  satın aldım.
Hece'nin Ahmet Hamdi Tanpınar özel sayısını görünce havada kaptım. (Ocak 2002)


Yeğenim  Emir,  "Teyze, Kral Arthur gelmiş. Sinemaya gidelim mi?" deyince,  "Bu kaçıncı Kral Arthur filmi abicim? Gene mi Kral Arthur filmi?" diyecektim ki, "Guy Ritchie filmi teyzeee!" dedi.  "Fırla!" dedim. Guy Ritchie filmlerini öyle severim. (Madonna'yla evliyken çektikleri hariç:) 

Peki nasıldı? Film iki saatti bi kere... Gereksiz uzatmışlar. Sonra... Kral Arthur'un karizmasından hiç etkilenmedim, bazı muhabbetlere resmen kahkahayla güldüm, Judie Law'un  baby face yüzüyle kötü rolde olmasını kabullenemedim, kimi müziklerde ve sahnelerde modern zaman filmi seyrediyormuşum tadı verdi felan filan... 

Filmi seyrettim diye vahvahlandım mı? Yoo... Lakin filmin bitiminde "Hay canına sayın seyirciler!" de diyemedim. 

devam edecek:)

31 Mart 2012 Cumartesi

Çizgi Romanlarda Sakal Vaziyetleri

 

Benim kardeş bizim köye gelerek, projem var deyip bilgisayarımı işgal edince, odamdaki kitaplığı düzeltmeye niyetlendim. Berardi & Milazzo ikilisinin ünlü çizgi romanı Ken Parker'ın eski bir cildiyle göz göze geldim. Bu kitabı Zagor serileriyle birlikte yeni satın almıştım. Kullanılmış olduğu belliydi. Bende hep yeni maceraları vardı. Eskilerden bir Ken Parker okumanın iyi geleceğini düşünmüştüm. Henüz okuma fırsatı bulamamıştım. Kitaplığı olduğu gibi bıraktım. Çizgi romanın kareleri içine balıklama atladım. İtalya'nın en meşhur çizgi romanlarından biri olan Ken Parker, meğer ilk kez bizim memlekette kronolojik biçimde, bu elimdeki kitapla yayımlanmaya başlamış. İnanamıyorum. Ne hoş! Ülkemizde 1982 yılında Alaska adında yayın hayatına başlayan bu çizgi romanın, elimdeki macerasının başında, Ken Parker'la ilgili Hakan Şaşmaz'ın açıklayıcı bir ön yazısı vardı. Bu kitabın tüm çizgi roman kalıplarını yerle bir ettiğini yazmış. "Durağan olmayan mekan ve zaman; çizgilerin tamamen abartısız, yalın fakat bir o kadar da güçlü anlatımı, belki de en önemlisi, değişken yan karakterlerin- ki zaman zaman Ken Parker'ın önüne geçerler, derinlemesine aktarılan psikolojisiyle örülmüş dramatik yapı. demiş. 
 

Çizgi roman kahramanı Ken Parker için düşüncelerini ise şöyle aktarmış: "Sıradan biri, dönemin hızlı, dolayısıyla çarpık gelişiminde seyirci olarak bile rol almaz. Mücadelesi, başardığı ölçüde bu gelişime alet olmamak içindir, adalet dağıtmak gibi saplantıları yoktur- zaten adalet de var mıdır? Hiçbir şeyi değiştirmeye uğraşmamış, fakat bildik western kalıplarını kökten değiştirmiştir. Hal böyle olunca, standart kalıplarla büyümüş okurun hiçte beklediği gibi davranmayan; tüm zaaflarıyla gerçek biridir Ken Parker."  Hakan Şaşmaz'ın kitabın ön sözünde değindiği gibi,  "en güzel tarafı medeni beyaz, vahşi kızılderili gibi, tarihe yalnış mal olmuş kalıpların Ken Parker'da değiştirilmesi, vahşetin sebebinin ve adresinin yerinin net olarak gösterilmesidir. Bu yerli de olabilir beyazda. Aslında her türlü kötülüğün kaynağı, medeni(!) Avrupalı'nın çıkar olgusudur. Tıpkı Amerikalı tarihçi De Bakey'in, yerli şefin ağzından yazdığı gibi; "Biz kafa derisi yüzmeyi beyazlardan öğrendik." Çok etkileyiciydi... 


Uzun Tüfek adlı ilk macerasını soluğumu tutarak okumaya başladım.  Bi dakika... Hey! Ken Parker... Ken... Parker... Nasıl yani? Ken Parker sakallı değildi. Benim okuduğum maceralarında Ken Parker sakalsız bıyıksız biriydi. İyi ama bu  macerasında resmen uzun sakallı. Yooo... Kitabın 38. sayfasına geldim ki o ne? Ken Parker, yüzünden yaralandığı için, bile isteye berbere gitti. Traş oldu. Bıyık ve sakallarını kestirdi. Eczacı dedemin hileli ilaçları aşkına! Neden? Neden traş oldu ki? Demek o günden sonra ken Parker,  tüm maceralarında sakalsız gezdi. Acaba Berardi&Milazzo ikilisi neden okurun gözüne soka soka Ken Parker'ın sakalını kestirdi. Madem Ken Peker sakalsız bir kahraman olacaktı, en baştan öyle yazıp çizebilirlerdi. Üzerinde durulmayacak bir detay belki. Ne bileyim? Bu vaziyet  benim kafamı epey meşgul etti.



"Enteresan!.." diye düşündüm. Çizgi romanı kucağıma bıraktım. Bildiğim diğer çizgi roman kahramanlarını tek tek hayal etmeye başladım. Sülalemin bütün bıyıklıları adına! Bir tane bile bildiğim sakallı çizgi roman kahramanı yoktu. Neden acaba çizgi romanlardaki baş kahramanlar sakallı olmuyordu? Düşündüm... Düşündüm... İnan, cevabını bilemedim!...

 
 



12 Ocak 2011 Çarşamba

Ken Parker ve Üç Haiku


gördüm ki ey yâr
benimle ağlıyor hep
ölü ağaçlar


keskin hançerim
adını kazıyordu
kanarken kalbim


 karla uyandım
ağaçlar yaprağını
ben seni andım

NOT: Haikular - Numan Serteli

9 Ocak 2011 Pazar

Ken Parker ve Bir Haiku

işinin ehli
hayal kırıkçısıyım
son müşterim sen
 
 
 
NOT: Çizgi roman karesi Altın Madalyon'dan alınmıştır.
           Haiku Numan Serteli'ye aittir.

30 Kasım 2010 Salı

Mutluluk Neydi Ki?


Şu yukarıda gördüğün iki çizgi roman kahramanını artık  tanıyorsun değil mi? Zagor ve Ken Parker. Ben çizgi roman seven biriyim. Bu iki kahramanın maceralarıı takip ederim. Of, hep anlatırım ya, Ken Parker gece ormanda ateş yakıp, kahvesini  kaynamaya koyar. Kitabını alır eline, sırtını  ağaca dayar.  İnanabiliyor musun kitap okur! Nasıl imrenirim onun bu hallerine anlatamam. Bir elinde kahve, bir elinde kitap... Umrunda mı dünya! Oh, tam benim arzuladığım hayat! Bu kadar değildir tabii.. Şimdi ben Ken Parker'ı anlatmaya hiç girişmeyeyim. Sonu gene şiirlere dek gidebilir.  Aslında ben böyle anlatmaya devam edersem, gene gerilere ilk gençlik zamanlarıma döneceğim. Gene ailemden gizli, ders kitapları içinde okuduğum Zagor maceralarını anlatmakla sözlerime devam edeceğim. Ya da "Zagor mu? Kızlar Zagor okur mu? Erkek Fatma'mı olacaksın?" dediklerinden bahsedeceğim. Veya Zagor'un 50 yıl önce yazar  Bonelli ve çizer Ferri’nin ortak çalışması olarak doğduğunu ve 1962 yılından beri memleketimizde satıldığını söyleyeceğim. Sonra dayanamayacağım diyeceğim ki: "Hey, Zagor var ya şahane biridir biliyor musun? Hep arabulucudur. Savaşmaktan hoşlanmaz. Gerçek bir dosttur. Ama haksızlığa denk gelirse baltasını ekleştirmekten hiç çekinmez hiççç.. Of, sakın kızdırayım falan deme. Baltası hedefi mutlaka bulur. Sonra kocaman bir "SOOCK!" efekti... Anlatmayayım gerisini..


Şimdi  bunları anlatmak istemiyorum. Ben yıllardır Zagor ve Ken Parker'ın  her bir maceralarındaki yaklaşık 700 tane konuşma balonlarını Türkçe'ye çeviren Ay Barka'dan bahsetmek istiyorum. Her Zagor ve Ken Parker çizgi romanını açtığımda, çeviri bölümüne bakardım. Orada Ay Barka'nın adını görmek  nedense içimi ısıtırdı. Halen öyle hissediyorum. Ay Barka'yı çok merak ediyordum. Ama sanal ansiklopediye bakıp hayal kırıklığına uğramak istemiyordum. Neden biliyor musun? Ya Ay Barka erkekse? Ay ismini daha önce hiç duymamıştım. Kız ismi de olabilirdi erkek ismi de. "Peki erkek olsa ne olacak? Çeviri yapıyor ya işte!" diyebilirsin. Yooo.. Bak şimdi. Ne yazık ki günümüzde  halen "Kızlar neden çizgi roman okumaz?" sorusu üzerine forum yapıyoruz biliyor musun? Ne fena bir durum. Artık bunları aşmış olmamız gerekmez miydi?  Böyle konuşa konuşa aşacağız diye umuyorum. Çizgi roman benim çocukluğumda olduğu kadar olmasa da halen erkeklerin zevk aldığı bir alan gibi görülüyor. Ve ben çizgi roman seven bir kadın olarak, bu durumdan çok rahatsızlık duyuyorum.  Bana göre Ay Barka bir kadındı. Yani yüreğim böyle olsun istiyordu anlatabiliyor muyum? Çevirilerini çok güzel buluyordum. Erkeklerin okuduğu düşünülen çizgi romanların bir kadın tarafından hem de  büyük bir kaliteyle çevrildiğini düşünmek hoşuma gidiyordu.  Karamba karambita! Öğrendim ki gerçekten Ay Barka bir kadın değil miymiş? Hem de eğitimi müthiş! İtalyan Ortaokulu ve İstanbul Kız Lisesi ardından, İstanbul Üniversitesi Latin ve Yunan Filolojisi'ni bitirmiş. Ay Barka'nın  çocukluğunda çizgi  romana pek merakı yokmuş. Aynı benim kaderim gibi, ailesi  ona da kızarmış. Ancak arkadaşlarında denk gelirse çizgi roman okurmuş. Bayıldım Ay Barka'ya. Çizgi Roman dünyasının  gizli kahramanı bence. Çizgi romanları  erkeklerin okumaz ki sadece. Görüldüğü gibi çizgi romanları  Ay Barka gibi kadınlar çevirirler. Benim gibi kadınlar okurlar.  Zagor'un Türk Annesi denen Ay Barka çizgi romanlar için "hayal gücünü gelişir,  araştırmaya yönlendirir, sanıldığı gibi şiddet içermez, çizgi romanlarda, kahraman çok zorunlu olmadıkça, kimseyi öldürmez, tarihi bilgiyi artırır, çizgi roman bir kameranın ardından bakmak gibidir. İnsanın görsel yanının gelişmesini sağlar ve dürüstlük, insan hakları gibi kavramlar önceliği alır." demiş.  Ne güzel söylemiş. Hey! Tamam tanımıyorum kendisini ama Ay Barka'nın var olduğunu bilmek gene içimi ısıttı iyi mi? Ay Barka'nın artık  kim olduğunu bildiğim için mutluyum. Mutluluk neydi ki? Mutluluk, galiba tanımasan da sevdiğin biriyle aynı memlekette yaşadığını bilmekti.

NOT: Ay Barka hakkındaki bilgiler Altın Madalyon  Çizgi Roman Sevdalıları  "Zagor'un Türk Annesi" adlı forumundan alınmıştır.

25 Kasım 2010 Perşembe

Çizgi Romanla Şiirlerin Menzilinde Gezinmek

 
Bugün o kadar yoğun bir programım var ki anlatamam. Yok, bütün gün arazide değil ofiste olacağım olmasına ama randevulu gelenim gidenim çok olacak aslında. Sabah duş alıp, aceleyle giyinip evden fırladım. Çıkmadan önce kitaplarıma şöyle bir göz attım. Bir süredir okumamı bekleyen Ken Parker'ın Şiir adlı çizgi romanını raftan kaptım. Çantama attım. Saçımı toparlamaya vaktim kalmayınca, bizim mahallenin köşesinde yeni açılan kuaföre uğradım. Benden başka müşterileri yoktu sabahın o saatinde tabii. "Hemen bir düz fön çekmenizi rica edeceğim. Mümkünse iki kişi çekseniz. On dakika içinde ofise gitmeliyim!" dedim. İki yanımda iki kişi saçımı öteye beriye çekiştirilirken, çantamdan Ken Parker'ı çıkardım. Önce ön kapağına baktım. Ne güzel olur çizgi roman kapakları!.. Maceranın adı Şiir öyle mi? Bakalım hangi şairden bahsediyor bu kez bizim entellektüel kovboy? Bu kez hangi şairin menzilinde Ken Parker'la dans edeceğiz görelim bakalım? diye aklımdan geçirdim. Şu yukarıda resmini gördüğün Ken Parker var ya ne yakışıklı bir çizgi roman kahramanıdır değil mi? Roberd Redford'un çizgi dünyasındaki hali. Bir de nasıl kitap okumayı sever aynen benim gibi. Gece ormanda ateş yakar, kahvesini koyar... Sonra ne yapar biliyor musun? Yıldızların altında, açık havada kitap okur. Oy! Oy!.. Tam benim istediğim hayat! 
 
 
Memleketimizde Rodeo yayıncılıktan çıkan kitabın bu macerasının çevirisini Murat Mıhçıoğlu yapmış. Berardi & Milazzo ikilisinin yarattığı bu yakışıklı çizgi roman kahramanı doğayla iç içe olmayı, demin söylediğim gibi yıldızların altında uzanıp şiirler okumayı o kadar sever ki anlatamam... Ayrıca kimi maceralarında Marx’ın Kapital’inden pasajlar okuduğuna şahit olmuşluğum da vakidir. Çekici bir adamdır ne yalan söyleyeyim. Uzun bir tüfeği vardır lakin şiddet kullandığını pek gördüğümü söyleyemem. Tuhaf bir huyum vardır. Birini çok sevdiysem, kötü taraflarını nedense pek göremem. Ya da görmek istemem. Zaten son derece mantıklı ve soğukkanlı bir adamdır. Kibardır. Yardımseverdir. Maceraları insanı sürükler. Bitirmeden elimden bırakmak istemem. Neyse, saçıma fön çektirirken, Ken Parker'ın arka kapağını çevirdim bu kez. "Jack benden beterdir. Yine de şikayetçi değilim... Yanında gerçek bir erkek isteyen kadın, bedelini ödemek zorundadır!" diye, her macerasında olduğu gibi, gene kitabın içindeki cümlelerden bir alıntı vardı. Bayıldım. Hemen açtım ilk sayfasını. Okumaya başladım.
 
 
Bu macerada soygun olayları meydana geliyor. Ne gariplik var, olabilir diyebilirsin tabii. Dinle bak... Değişik bir soyguncu ile karşı karşıyayız bu kez. Çünkü soygunu yapan hırsız, her seferinde olay yerine bir şiir bırakıyor. Ne hoş! Yoo.. Hırsızlık yapması değil hoş olan tabii, şair ruhlu bir hırsızla karşı karşıyayız ya ilgimi cezbediyor. Bak şimdi... Maceradaki ilk soygundan sonra geriye bıraktığı şiir şöyle..

İşte size bir sürpriz!
Gülünüz doyasıya!
Faka bastırdım diye bozulmayın sakın ha!
Suç mahalini ardında bırakıp gitti işte
Tevazudan şaşmadan, naçizane kulunuz;
Beni mutlu kılmaya yeter de artar paranız!

Şahane değil mi? Peki imza ne biliyor musun? "Şair". Bayıldım valla Ken Parker'ın bu macerasına da gene! Ken Parker hırsızın peşine düşüyor her zaman olduğu gibi... İkinci soygunda bırakılan şiir ise şöyle:

Suç ortağım yoktur benim, çalışırım yalnız
Prensip sahibiyimdir lütfen emin olunuz!
Aldattım diye sizi samandan kuklalarla
Sanmayın başkasıyım, bu şiir kanıt ola!
Sabırla bekleyeceğim yeni arabaları!
İhmal etmeyin siz de, şairi aramayı!
Şair

Ken Parker işin içinde olur da mümkün mü hırsızın yakalanmaması? Mümkün değil tabi ki! Ama şimdi bu yazıda neler olup bittiğini açık etmemeliyim. Çünkü çok sürükleyci bir macera. Kitabın yarısına gelmiştim ki saçımın fön çekimi bitti. Kitabı bitiremedim ya içim içimi yedi. Ofise girdiğimde dedim ki "Kusura bakmayın. Ken Parker'ı bitirmeden kimseyi dinleyemem. Aklım macerada kaldı. Kitaptaki şair hırsızı çok merak ediyorum. Öğrenmeden işe mümkün değil girişemem!" Bizim ofisteki kızlar, anlam veremediler doğal olarak söylediklerime, aldırmadan daldım mutfağa... Kahvemi aldığım gibi gittim odama... Hemen oturup kitabı okumaya devam ettim.
 

Kitaptaki son şiir ise aynen şöyleydi:

Sordu çocuğun biri, ellerini açarak;
NEDİR ALTIN DEDİKLERİ?
Ne cevap verebilirdim?
Onun bildiğinden fazla değildi ki bildiğim!
Alamet-i farikamdı belki, zenginliğin sarı
kumaşıyla dokunulmuş
Ya da tebessümüydü göklerdeki Tanrı'nın
Belki de bir armağan, kaybolmuş bir anı
Bir köşesinde sahibinin ismi yazmalı!
Evet, işte asıl soru: ALTIN KİMDE KALMALI?
Düşündüm de şöyle bir, yeryüzünün tüm altını
olmalı benim; anlamını düşünmeden, çalmakla yetinmeliyim!
Şair

Bu son şiir farklıydı diğerlerinden... Ama neden? Aaa! Söyleyemem artık! Kitabı alıp okur cevabı merak eden? Sadece bu son şiirin meşhur Amerikalı şair Walt Whitman'ın bir şiirinin hırsızın şiirine uyarlanmış hali olduğunu söyleyebilirim. Böyleyken böyle işte.. Demek ki bu maceradaki şairimiz Walt Whitman öyle mi? Kimdir Walt Whitman peki? Ken Parker'ın en sevdiği şair... 1819-1892 yılları arasında yaşamış. Amerikan Edebiyatı'nın gerçek manada uluslararası üne kavuşmuş ilk şairi. İşte yukarıya fotoğrafını koydum. Ne tonton bir hali var değil mi? Resmi olarak eğitimine devam edemese de matbaacılık, gezici okul öğretmenliği ve gazete dergi editörlüğü yapmış. Nerden mi öğrendim bu bilgileri? Sanal ansiklopediden tabii... Sonra politikaya atılmış. Yurtsever biri. İnsanı, dostluğu, sevgiyi yücelten, düzeni eleştiren büyük bir şair. Çimen Yaprakları adlı eserindeki şiirleri o dönemden bu güne etkisini yitirmeden gelmiş. Haydi o zaman Ken Parker'ın sevdiği şairden bir ağıt yazayım. Şöyle:
 
Ön Bahçede Leylaklar Son Açtığında
Öt, öt, boz benekli kahverengi kuş,
Bataklıklardan, ıssızlıklardan, çalılıklardan söyle şarkını,
Alacakaranlıklardan, sedir ağaçlarından, çam ağaçlarından.
Söyle sevgili kardeş, tiz ötüşünle söyle,
İnsanın şarkısını, sonsuz üzüntülü bir sesle.
Ey akıcı, özgür, ince olan!
Ey ruhunu yıpratıp dağıtan
— Ey olağanüstü şarkıcı Yalnız seni duyuyorum —
gene de yıldız tutuyor beni (ama nerdeyse bırakıp gidecek),
Gene de leylak kavrayıcı kokusuyla tutuyor beni.
Walt Whitman
Çeviri: Memet Fuat
 
İşte bir çizgi roman okudum. Ve şahane resimler, sözler, dizeler arasında dans ettim durdum. Ben Ken Parker'ı çok seviyorum. Yokk... Tek macerası kesmedi beni... Eve gidince mutlaka bir tane daha okurum! Evet, evet... Mesela Evim Güzel Evim adlı macerasını tekrar okurum! Heyy! Bayılırım bu macerasına da.. Ken Parker ailesinin yanına döner. Anne ve babasını, çocukluk arkadaşlarını tanırız böylelikle... Haybeye yetişmiyor böyle erdemli biri. Çizgi romanlarda bile yani... Bu macerasını her ebeveynin okuması gerekir. Kesinlikle! (27.04.2010)

27 Nisan 2010 Salı

Çizgi Romanla Şiirlerin Menzilinde Gezinmek...

Bugün o kadar yoğun bir programım vardı ki anlatamam. Yok, bütün gün arazide değil ofiste olacaktım olmasına da randevulu gelenim gidenim çok olacaktı aslında. Sabah duş alıp, aceleyle giyinip evden fırladım. Çıkmadan önce kitaplarıma şöyle bir göz attım. Bir süredir okumamı bekleyen Ken Parker'ın Şiir adlı çizgi romanını raftan kaptım. Çantama attım. Saçımı toparlamaya vaktim kalmayınca, bizim mahallenin köşesinde yeni açılan kuaföre uğradım. Benden başka müşterileri yoktu sabahın o saatinde tabii. "Hemen bir düz fön çekmenizi rica edeceğim. Mümkünse iki kişi çekseniz. On dakika içinde ofise gitmeliyim!" dedim. İki yanımda iki kişi saçımı öteye beriye çekiştirilirken, çantamdan Ken Parker'ı çıkardım. Önce ön kapağına baktım. Ne güzel olur çizgi roman kapakları!.. Maceranın adı Şiir öyle mi? Bakalım hangi şairden bahsediyor bu kez bizim entellektüel kovboy? Bu kez hangi şairin menzilinde Ken Parker'la dans edeceğiz görelim bakalım? diye aklımdan geçirdim. Şu yukarıda resmini gördüğün Ken Parker var ya ne yakışıklı bir çizgi roman kahramanıdır değil mi? Roberd Redford'un çizgi dünyasındaki hali. Bir de nasıl kitap okumayı sever aynen benim gibi. Gece ormanda ateş yakar, kahvesini koyar... Sonra ne yapar biliyor musun? Yıldızların altında, açık havada kitap okur. Oy! Oy!.. Tam benim istediğim hayat!

Memleketimizde Rodeo yayıncılıktan çıkan kitabın bu macerasının çevirisini Murat Mıhçıoğlu yapmış. Berardi & Milazzo ikilisinin yarattığı bu yakışıklı çizgi roman kahramanı doğayla iç içe olmayı, demin söylediğim gibi yıldızların altında uzanıp şiirler okumayı o kadar sever ki anlatamam... Ayrıca kimi maceralarında Marx’ın Kapital’inden pasajlar okuduğuna şahit olmuşluğum da vakidir. Çekici bir adamdır ne yalan söyleyeyim. Uzun bir tüfeği vardır lakin şiddet kullandığını pek gördüğümü söyleyemem. Tuhaf bir huyum vardır. Birini çok sevdiysem, kötü taraflarını nedense pek göremem. Ya da görmek istemem. Zaten son derece mantıklı ve soğukkanlı bir adamdır. Kibardır. Yardımseverdir. Maceraları insanı sürükler. Bitirmeden elimden bırakmak istemem. Neyse, saçıma fön çektirirken, Ken Parker'ın arka kapağını çevirdim bu kez. "Jack benden beterdir. Yine de şikayetçi değilim... Yanında gerçek bir erkek isteyen kadın, bedelini ödemek zorundadır!" diye, her macerasında olduğu gibi, gene kitabın içindeki cümlelerden bir alıntı vardı. Bayıldım. Hemen açtım ilk sayfasını. Okumaya başladım.

Bu macerada soygun olayları meydana geliyor. Ne gariplik var, olabilir diyebilirsin tabii. Dinle bak... Değişik bir soyguncu ile karşı karşıyayız bu kez. Çünkü soygunu yapan hırsız, her seferinde olay yerine bir şiir bırakıyor. Ne hoş! Yoo.. Hırsızlık yapması değil hoş olan tabii, şair ruhlu bir hırsızla karşı karşıyayız ya ilgimi cezbediyor. Bak şimdi... Maceradaki ilk soygundan sonra geriye bıraktığı şiir şöyle..

İşte size bir sürpriz!
Gülünüz doyasıya!
Faka bastırdım diye bozulmayın sakın ha!
Suç mahalini ardında bırakıp gitti işte
Tevazudan şaşmadan, naçizane kulunuz;
Beni mutlu kılmaya yeter de artar paranız!

Şahane değil mi? Peki imza ne biliyor musun? "Şair". Bayıldım valla Ken Parker'ın bu macerasına da gene! Ken Parker hırsızın peşine düşüyor her zaman olduğu gibi... İkinci soygunda bırakılan şiir ise şöyle:

Suç ortağım yoktur benim, çalışırım yalnız
Prensip sahibiyimdir lütfen emin olunuz!
Aldattım diye sizi samandan kuklalarla
Sanmayın başkasıyım, bu şiir kanıt ola!
Sabırla bekleyeceğim yeni arabaları!
İhmal etmeyin siz de, şairi aramayı!
Şair

Ken Parker işin içinde olur da mümkün mü hırsızın yakalanmaması? Mümkün değil tabi ki! Ama şimdi bu yazıda neler olup bittiğini açık etmemeliyim. Çünkü çok sürükleyci bir macera. Kitabın yarısına gelmiştim ki saçımın fön çekimi bitti. Kitabı bitiremedim ya içim içimi yedi. Ofise girdiğimde dedim ki "Kusura bakmayın. Ken Parker'ı bitirmeden kimseyi dinleyemem. Aklım macerada kaldı. Kitaptaki şair hırsızı çok merak ediyorum. Öğrenmeden işe mümkün değil girişemem!" Bizim ofisteki kızlar, anlam veremediler doğal olarak söylediklerime, aldırmadan daldım mutfağa... Kahvemi aldığım gibi gittim odama... Hemen oturup kitabı okumaya devam ettim.

Kitaptaki son şiir ise aynen şöyleydi:

Sordu çocuğun biri, ellerini açarak;
NEDİR ALTIN DEDİKLERİ?
Ne cevap verebilirdim?
Onun bildiğinden fazla değildi ki bildiğim!
Alamet-i farikamdı belki, zenginliğin sarı
kumaşıyla dokunulmuş
Ya da tebessümüydü göklerdeki Tanrı'nın
Belki de bir armağan, kaybolmuş bir anı
Bir köşesinde sahibinin ismi yazmalı!
Evet, işte asıl soru: ALTIN KİMDE KALMALI?
Düşündüm de şöyle bir, yeryüzünün tüm altını
olmalı benim; anlamını düşünmeden, çalmakla yetinmeliyim!
Şair

Bu son şiir farklıydı diğerlerinden... Ama neden? Aaa! Söyleyemem artık! Kitabı alıp okur cevabı merak eden? Sadece bu son şiirin meşhur Amerikalı şair Walt Whitman'ın bir şiirinin hırsızın şiirine uyarlanmış hali olduğunu söyleyebilirim. Böyleyken böyle işte.. Demek ki bu maceradaki şairimiz Walt Whitman öyle mi? Kimdir Walt Whitman peki? Ken Parker'ın en sevdiği şair... 1819-1892 yılları arasında yaşamış. Amerikan Edebiyatı'nın gerçek manada uluslararası üne kavuşmuş ilk şairi. İşte yukarıya fotoğrafını koydum. Ne tonton bir hali var değil mi? Resmi olarak eğitimine devam edemese de matbaacılık, gezici okul öğretmenliği ve gazete dergi editörlüğü yapmış. Nerden mi öğrendim bu bilgileri? Sanal ansiklopediden tabii... Sonra politikaya atılmış. Yurtsever biri. İnsanı, dostluğu, sevgiyi yücelten, düzeni eleştiren büyük bir şair. Çimen Yaprakları adlı eserindeki şiirleri o dönemden bu güne etkisini yitirmeden gelmiş. Haydi o zaman Ken Parker'ın sevdiği şairden bir ağıt yazayım. Şöyle:
Ön Bahçede Leylaklar Son Açtığında
Öt, öt, boz benekli kahverengi kuş,
Bataklıklardan, ıssızlıklardan, çalılıklardan söyle şarkını,
Alacakaranlıklardan, sedir ağaçlarından, çam ağaçlarından.
Söyle sevgili kardeş, tiz ötüşünle söyle,
İnsanın şarkısını, sonsuz üzüntülü bir sesle.
Ey akıcı, özgür, ince olan!
Ey ruhunu yıpratıp dağıtan
— Ey olağanüstü şarkıcı Yalnız seni duyuyorum —
gene de yıldız tutuyor beni (ama nerdeyse bırakıp gidecek),
Gene de leylak kavrayıcı kokusuyla tutuyor beni.
Walt Whitman
Çeviri: Memet Fuat
İşte bir çizgi roman okudum. Ve şahane resimler, sözler, dizeler arasında dans ettim durdum. Ben Ken Parker'ı çok seviyorum. Yokk... Tek macerası kesmedi beni... Eve gidince mutlaka bir tane daha okurum! Evet, evet... Mesela Evim Güzel Evim adlı macerasını tekrar okurum! Heyy! Bayılırım bu macerasına da.. Ken Parker ailesinin yanına döner. Anne ve babasını, çocukluk arkadaşlarını tanırız böylelikle... Haybeye yetişmiyor böyle erdemli biri. Çizgi romanlarda bile yani... Bu macerasını her ebeveynin okuması gerekir. Kesinlikle!