13 Mayıs 2009 Çarşamba

Sarı Kız Salatası

Bloğumda üç yazıyı arka arkaya kadın konularına ayırınca, yeni bir yazıya hangi konuyla geçebilirim diye düşündüm.Şöyle yumuşak bir geçiş olsun diye, adında kız da olan, pratik yemek sanatımdan bir örnek vereyim istedim. Ben yaşamın eşsiz bir süreç olduğuna inananlardanım. Yemek yemenin de hayatın en büyük keyiflerinden biri olduğu sözünün altına imzamı atarım! Yemek yapmak zor bir iş değildir. Hele severek yapıyorsanız, sevdiğiniz insanlar için yapıyorsanız, yemeğe sevginizi katıyorsanız yemeyiniz de yanında yatınız diyeceğim ama ben iştahlı biriyim.Ben yemeyip yanında yatanlardan değil, yemeği yiyen ve silip süpürenlerdenim!
Bakın şimdi, siz sarı kız salatası nedir bilir misiniz?Yapması çok basittir!
Bu akşam baktım balkondaki patatesler neredeyse buruşmaya yüz tutmuşlar. Nasıl yaşlanmışlar. Aldım elime dört beş tane, dedim " Sizi nekadar ihmal etmişim.Afedersiniz! Şimdi güzel bir cilt bakımı uygulayacağım size, siz bile inanamayacaksınız kendinize! Biraz sabrediniz." Hemen su koydum elektrikli su ısıtıcısına ve bıraktım suyu kaynamaya. Bu arada patateslerin cildini buhara tutmadan önce, ölü derisinden kurtulmalıydım. Hemen keskin bir patates soyucusuyla ama zarar vermeden hassas cildine, patateslerin buruşmuş, kalınlaşmış dış kabuklarını soydum. İyice yıkamak için musluk altında soğuk suya tuttum. Bu arada kaynamış olan suyu tencerenin yarısına kadar doldurdum. Dış kabuğu soyulmuş, soğuk duşa tabi tutulmuş patatesleri küçük küçük parçalara böldüm. Tenceredeki kaynar suyun içine koydum. Onlar şimdi kaynayacaklar sıcak suda, yumuşacacık olacak hücreleri, okadar farklı bir cilt bakımı yapacağım ki, değişecek şekilleri ve şemalleri...
Patatesler haşlanırken tencerede, ayrı bir yerde, küçük bir tasa yarım çay bardağı zeytinyağ, yarım çay bardağı mayonez, bir dolu yemek kaşığı hardal, yarım limon, tuz koyarak iyice karıştırdım. Özel bir bakım yapacağım ya hücreleri yumuşamış patateslere, bu hazırladığım cilt bakım kremini uygulayacağım. Yumuşayınca, derince cam kasenin içine patatesleri boşalttım. Biraz ılınınca üzerlerine hazırladığım kase içindeki cilt bakım kremini dağıttım. Tahta kaşıkla bu hardallı sosu yavaş yavaş patateslere yedirince, renkleri döndü hardal sarısı rengine... Nasıl değiştiler, parıldadılar, gerçekten inanılmazdılar! Bir ara düşündüm acaba bu kremi kendime uygulasam iyi gelir miydi acaba benim de cildime? Bir gün olur denersem eğer, merak etmeyin anlatırım size de:)
İsterseniz biraz da kuru soğan doğrayın bu salatanın içine. Eğer taze nane de serperseniz üstüne,
benim bu özel tarifimle, şekilde gördüğünüz gibi fevkaladenin fevkinde, nefaseti yerinde nefis bir salata yiyeceksiniz gene !

7 yorum:

  1. Misiz Vildan Abla,
    Malum yemek yazısı yazdın mı dayanamıyorum, hemen birşey yazmak istiyorum altına! Patates, hayatta, limondan sonra sevdiğim ikinci sarı şey. Dolayısıyla bu salataya tepkisiz kalmam beklenemez herhalde:) Bir de sanki salata değil, tören yapmışsın, ne güzel:)
    Bu arada hardalla pek aram yoktur ama bir denesem mi ne yapsam, çok çekici geldi görüntüsü falan...
    Eline sağlık! :)

    YanıtlaSil
  2. Denemelisin Sevgili Ninja! Hardal özellikle etli yemeklere çok yakışır. Bu salatanın yanında ızgara et de varsa hele!! Off ya! Sabah sabah iştahım açıldı gene:)

    YanıtlaSil
  3. Of ya Vildan Off.
    rejimime yine başlayamıyorum. Bu yazını okumaya başladığımda evdeki ihmal edilmiş patatesler geldi aklıma..Oysa onları atmayı düşünüyordum. Senden edindiğim yeni tarif ışıgında onları soframda parlak parlak sunacagım şimdi. :) dünden artanları da ısıttımmı işte evdekilere yeni bir sofra söleni.
    Ben de dn ne yaptım biliyormusun..eski bulgur pilavından kısır :)) haha..:) cok da güzel oldu yani. Ama korkarım bu yazıyı okuyan arkadaşlarım kendilerine yolladığım kısır için şöyle düşüneceklerdir
    " bu kısır: Evde bitirilememiş bulgur pilavından yapıldı da.. o da bitirilemeyince atacakları yerde bana mı yolladılar acaba?
    kih..kih.kih..
    Vallahi kompostoya suni tatlandırıcı yerine bir sürü tansiyon ilacı atıp misafirlerine sunan benden herşey beklenir :)

    YanıtlaSil
  4. Nasıl yani? Sen..sen..sen.. tansiyon ilacı atıp bize komposto mu içirdin? Dilek inanamıyorum sana! Sen var ya başlıbaşına, tam bir blog konususun biliyor musun, blog değil kitap yazılır senin vaziyetinden:) Hem de bestseller olur senden yazılan kitap! Sen.. sen.. sen.. biraz gözüme görünme:))

    YanıtlaSil
  5. İHİ..İHİ..ihihihihih.. :)
    Pastalarım da neden o kadar güzeldir hiç merak etmediniz mi..
    onların da içlerine likör yada benzeri şeyler katılmıştır da ondan..
    Amaa.. diger itiraflarımı mümkün degil yapmam.. yapamam..m.m.m.m..
    yapmamalıyımm..

    YanıtlaSil
  6. Dostca dan sevgiler15 Mayıs 2009 02:10

    Vildan hanımcığım
    ben de merakla sofranızı görmeye çalıştım.
    Pek görünmüyordu ama..görebildiğim kadarı ile; * Kelebek desenli sofra örtünüz hayal gücünüzün sınır tanımaz olduğunu..
    * uyumlu tonlardaki rengarenk amerikan servisinizin ruhunuzu yansıttığını..
    * herkese farklı renklerde koyduğunuz bardakların insanlarda küçük tebessümler yaratmayı sevdiğinizi..
    * servis tabaklarınızın çeşitliliğinin cok yönlü düşünce gücünüze işaret ettiğini..
    * orta tabaktaki salata maşanızın çok özel ve özgün zevklerinizin olduğunu ispatladığını..
    * Sol orta kısımdaki fenerle.. masayı senlendirme isteginizin ve pozitif enerjinizin ürünü olduğunu..
    * Ve daha göremedigim tuzluk biberlik ekmek kabi çatal bıçak takımlarınızın mutlaka kişiliğinizin olumlu bir yanını yansıttığını tahmin ettim.
    Sanki masada ben de eşiniz cocuklarınızla birlikte hoşsohbetli lezzetli bir yemek yedim.
    Ama yemek sonrası çaymı kahvemi karar veremedim :)
    Enerjiniz ahenginiz daim olsun
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Dostça, Bu güzel tane tane yorumunuza ne diyeceğimi inanınız bilemedim...Hiç bilemedim:)

    Dilek son yorumun pek kifayetsiz kalmış tansiyon ilacının yanında:) Diğer itiraflarını bekliyoruz bebek!Neler yedirdin içirdin bakalım bize senelerdir:))

    YanıtlaSil