2 Mayıs 2009 Cumartesi

Kendini Hep Ihlamur Ağacı Gibi Hissetmek!...

"Bir ıhlamur ağacını kesmekle, kendimi yazı yazmaktan alıkoymak aynı şey. Yada ıhlamur ağacının olmasıyla benim olmam anlam bakımından farklı değil. Bundan sonrası ayrıntılar..." Böyle diyordu ya Edip Cansever. "Yazmazsam çıldıracaktım." diyordu Sait Faik de bir yazısında. İnsan duyguları müşterek."Yazmak" böyle bir sevda işte galiba. Çılgınca. Bugünlerde kendimi tam manasıyla bir ıhlamur ağacı olarak hissetttiğimden olsa gerek, hep yazmak istiyorum. Hep yazmak. Biteviye hem de...Tüm günün koşturma aralarında, masada açık duran bilgisayarıma oturup yazdım durmadan. Abartma sanatında üstüme yoktur da, bugün o günlerden biri demek!

Baktım sanal posta kutuma arkadaşım Oya'dan bir mektup düşmüş. "Başlık 40 yaş üstü kadınlar!" Dedim Oya beni kendime getirmek için mi yazdı birşeyler acaba. "Aklını başına al kadın, yaşına uygun yaz ve davran!" mı demek istiyordu ki? Ama Oya benim yüreğimi bilir. Bu yazı 40 yaş üstü kadınlarla ilgili eğlenceli bir şeydir. Ben de 30 yıllık arkadaşımı tanırım. Yazıyı okumadan önce, aynı yaşta olsalar da, farklı hisseden ve davranan insanları düşündüm. Galiba her yüreğin farklı bir aklı, her insanın kendi meşrebince bir olgunluğu oluyor. Bazen "Keşke çocuk kalsaydık!" derler ya, ben pek katılmam bu görüşe. Neden çocuk kalalım ki, büyüyelim bence... Ancak büyüdükçe anlaşılıyor hayatın lezzeti, yüreğin ve aklın kıymeti. Büyüdükçe öğreniyoruz ki hayat tesadüfler ve kazaralar demeti. Büyüdükçe görüyoruz ki hiç beklenmedik olaylar geliyor insanların başına. Düşmeler, kalkmalar, savaşlar,darbeler,evlenmeler, boşanmalar, aşklar, ayrılıklar, hastalıklar, kazalar, kaçışlar, dönüşler, doğumlar, ölümler, daha neler neler, yaşadığınız yeri dümdüz eden deprem bile... O zaman ne korkmak lazım hayattan ne de yakalayacağım herşeyi diye koşturup durmak galiba... Hayatı sizin dışınızdaki büyük yönetmen idare ediyor ve siz oyunculardan birisiniz aslında. Hayat kendi akışını kendi buluyor ve kendi mecrasında akıp gidiyor siz ne kadar çabalasanızda. O zaman yaş aldıkça yüreği akıllandırmayı bilmek gerek. Her yaşın kendine has güzelliğini farketmek, keyif veren her hissin ve kişilerin değerini bilmek.
Şimdi bakalım 40 yaşını geçmiş kadınların durumuna:
*40 yaşını geçmiş bir kadın asla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp 'nedüşünüyorsun?' diye sormaz. Umurunda değildir çünkü ne düşündüğünüz.
*40 yaşını aşmış bir kadın TV deki maçı seyretmek istemiyorsa, söylene söylene TV'nin karşısında yanınızda oturmaz. Yapmak istediği bir şeyi yapar. Ve bu genellikle daha enteresan bir şeydir.
*40 yaşını aşmış bir kadın kendini yeterince iyi tanır ve kendinden emindir. Kim olduğunu, ne olduğunu, ne istediğini, ve kimden istediğini bilir.
*40 yaşını aşmış çok az kadın onun hakkında ya da yaptıkları hakkında ne düşündüğünüzü önemser.
*40 yaşını aşmış kadın, ağırbaşlıdır. Bir operanın ortasında ya dapahalı bir restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga etmesi çok nadirdir. Ha tabi hak ettiyseniz, sizi vururken de hiç tereddüt etmez,sonuçlarına katlanmayı da planlayarak.
*40 üstü kadınlar açık sözlü, doğrucu ve dürüsttürler. Onun için ne anlam taşıdığınızı merak etmenize gerek yoktur.Ne kadar geri zekalı olduğunuzu bir çırpıda açık açık söyleyiverir.Eğer bir geri zekalı gibi davrandıysanız.
*Kadınlar yaşları ilerledikçe medyumlaşırlar. Ona günah çıkarmanıza hiç gerek yoktur. Onlar her haltınızı bilirler..

Ben kendimi "Ihlamur Ağacı" gibi hissediyorum hala..... Teşekkürler Oya!

1 yorum:

  1. Ahh Vildan Hanım 40 yaş...Geriye dönüp keşke şunu da yapsaymışım keşke bunu yapmasaymışım muhasebelerini yapıldığı yaşmış...Benim de keşkelerim car herkesin olduğu gibi. Ama bu noktada hayatım tam kararında çok şükür. Sevdim kendimi 40 yaşımda. Daha nice 40lar bekliyorum ama sağlıkla:)

    YanıtlaSil