3 Eylül 2010 Cuma

Öykü Aramaya "Gidiyorken"...

Önce kızın kedisini dışarı atar.. Burnunun altında üç dört parça sakal bırakarak traş olur.. Mısır Çarşısı'ndan aldığı "Altındamla" adındaki yeşil rekli, ağır kokulu kolanyayı yüzüne boca eder.. Öndeki iki dişinin arasına, kürdanla iterek bir parça zeyin sıkıştırır.. Ocağın önündeki bütün yanık kibritleri tek tek toplayıp kibrit kutusunun içine tekrar doldurur.. Bu arada traş olurken aynanın önüne ters olarak bıraktığı sigaranın külü lavaboya düşmüştür.. Ayna önündeki plastik rafı da yakmıştır.. Diş macunu, traş kremi, şampuan, ne var ne yok her şeyin kapağını açıp öylece bırakır.. Bilir ki bunları görecek ve kız delirecektir..

Heyy! Bir dakika.. Ben şimdi selamsız sabahsız, bodoslama bunları anlatmaya başladım ya biliyorum sen ne anlatmaktayım diye suratıma öylee şaşkın şaşkın bakmaktasın.. Hımm.. Bak şimdi.. Bu akşam Atilla Atalay'ın bir öyküsü aklıma geldi.. Nasıl bir öyküydü, hangi kitabındaydı tam çıkaramadım.. Bir şeyler hayal meyal hatırlıyorum.. Sanki denize atılan plaklar vardı... Sonra bir şarkıdan bahsediyordu öykü.. Tanju Okan'ın bir şarkısı mıydı neydi? Hiçbir şeyden emin olamadığım fakat okuduğumda işte bu diyeceğim bir öyküsü.. Kafama takıldı ya bir kere.. Kitaplarına tek tek bakıp arayacağım.. Önce Atilla Atalay'ın kitaplarını karışık kitaplığımın raflarında bulmaya çalıştım.. Bu öykünün Kalbin Böcüü'nde olmadığına adım gibi eminim.. Yok.. Yalnızlık Aletleri'ne baktım.. Yok.. Düş Kovalayan'a baktım.. Yok! Menekşe İstasyonu'na baktım.. Yok.. Of! Kitap yarıldı da içine mi girdin mübarek? Hayret edilecek şey! Son olarak Ebekulak'a bakacağım.. Sıdıka sanıyorum diğer köydeki evde kalmış.. Onu hiç bulamadım.. Ebekulak'ı açtım.. Öyküleri tararken işte yukarıda anlatmaya başlangıç yaptığım "Gidiyorken" adlı öyküsüne takıldım.. Hımm.. Dayanamdım.. Ayaklarımı altıma topladım.. Okumaya başladım.. Atilla Atalay o kadar tatlı anlatıyor ki, oyyy okudukça içime çeki taşını düşürdü gene.. Olay şu.. Erkek, kız arkadaşından ayrılmaya kararlıdır.. Neden mi? Son günlerde zili tamir etmiştir. Eve fritöz almışlardır. Bu vaziyet nereye doğru gitmektedir peki? Ne olacak, "ev babası" hallerine tabii.. Üstelik kız ayrıca evdeki kitapları toplamış, üst üste dizmemiş mi? Evin sıcaklığını ölçen bir termometre duvara asılmamış mı? Aaa! Kültablaları bile bomboş.. Eyvah! Daha kaç yaşındadır ki? Okul, askerlik derken.. Nikah, buzdolabı, kayınço, elti öyle mi? Eyvaaahh ki eyvah! Daha çok erken değil mi, paniğine girer anlayacağın erkek... Tırsar durumdan tabii.. İyisi mi yol yakınken bitirmelidir bu işi.. Ama kız terk edip gitmelidir erkeği.. Kız uyanmadan sabah sabah erkeğin hazırladığı tüm bu dümenler bu nedenledir yani.. Erkek kızın sinir olduğu herşeyi yapacak.. Kız "haydin bana baş baş" diyecek ve arkasına bakmadan çekip gidecek.. Böyle planlamaktadır erkek..

Şöyle bir bakar kıza.. Kız uyumaktadır.. Nasıl sinir ederek uyandırsa kızı acaba? Banyoda sanayağ reklamlarının müziğini ekolu bir şekilde mi haykırsa? Yanında Altındamla kokusuyla gazeteyi hışırdatıp açsa ve bağıra çağıra spor haberlerini mi okusa? Isıra ısıra turp mu yese? İyi de turp mevsimi değildir ki.. O zaman uyandığında erkeği dışarıya boş gözlerle bakarken bulsa.. Erkek bir süre susup sonra "Bu böyle olmuyoo kızım" dese.. Fonda " Bana Müsaade" çalsa.. Ani bir sırıtışla dişlerinin arasındaki zeytini gösterse sonra.. Kapıya bir tekme atsa ve kapasa... Mesela... Tüm bunları yapsa kız ne yapardı acaba? Ağlar mı? Uyku sersemi kız olanları anlayana kadar erkek vapurda olur nasılsa... Hımm.. Mektup yazsa peki? Ama bu durum Türk filmi değildir ki.. Anlatmaya çalıştığım böyle şeker bir öyküdür işte.. Belki kız hemcinsim olduğu için taraf tuttum.. Ne bileyim, belki masum masum uyuyan kıza böyle katakulli hazırlayan erkeğe sinir oldum.. Bu anlatmaya çalıştığım öyküyü kitaptan okurken, ön dişlerimle alt dudağımı kemirdim önce.. İçimden hırslanıp yumruklarımı sıktım sonra.. Erkeğin planlarını okudukça homur homur homurdandığımı hatırlıyorum hatta.. "Öykü bu kızım öykü, gerçek değil ki!" deyip olayın sihirini lütfen bozma.. Öyküleri tüm hislerimle okurum.. Ne var yani? Bu öyküde de erkeğe sinir oldum.. Erkeğe sinir oldum olmasına ama Atilla Atalay bunları öyle sevimli anlatıyor ki, bir tarafımla da erkeğe de kıyamıyorum iyi mi? Tamam, erkek fena şeyler geçiriyordu aklından fakat anlatımı öyle iyi hisler veriyordu ki.. Olan bitene gülüyordum dudak kıvrımımdan.. Her zamanki medcezir dalgalanmaları durumum anlayacağın.. Sonraaa.. Sonra ne oluyor biliyor musun? Çok şeker inan bana... Bak şimdi..

Kıza tekrar bakıyor.. Kız uyuyor.. Yastığında da miki resmi var.. Kız şimdi uyansa ve gözlerini açıp koca mavi bir baksa mesela.. Of! Erkek fena olurdu.. Kesin.... Bunu biliyor.. Kızın terliğini farkediyor sonra.. Gözünü çeviriyor.. Bakmak istemiyor.. Biliyor ki uyurken bütün insanlar tüm savunmasızlıklarıyla hep sevimli değil midirler zaten? Hem bütün kızlar bebek gibi konuşunca ne sevimli olurlar.. O mikili yastık kılıflarından da her yerde vardır ne olacak ki? Böyle düşünüp etkilenmek istemiyor.. Erkek hemen kızın uyuduğu odadan çıkıyor.. Ne yapıyor biliyor musun? Öykünün başında kızın kedisini dışarı atmıştı ya.. Kedi sokak kapısının önünde durmaktadır halen.. Hımm.. Gidiyor ve kediyi içeri alıyor.. Canım yaa.. Öykünün başında sinir olmuştum da ama sevimli bulmuştum ya bu çocuğu.. Haklıymışım.. Bence bu erkek iyi biri... Dişlerinin arasındaki zeytini yutuyor... Duvardaki termometreye bakıyor.. Termometre 20 dereceyi gösteriyor... Nanananomm.. İşte öykü böyle bitiyor.. Şahane.. Bu ilişki nereye kadar gider acaba? Adam sende.. Ne var? Şimdilik mutlu son fena mı? Kız belki bunları hiç bilmeyecek.. Belki kısa süre sonra bu ilişki bitecek.. Neyse ne.. Hımm.. Kitabı kapattım... Oy Ebekulak Oy! Hele kitaba adını veren Ebekulak adlı öyküsü var ya, ben onu ezbere anlatabilirim artık.. Öyle sular seller gibi bilirim... İşte burada.. İnsanın canı öykü çeker mi? Benim çeker.. Ebekulak'ı arada bir okumazsam işlerim inan ki ters gider.. Öyle severim.. Heyy! Bir dakikaaa... Ben başka bir öykü arıyordum.. Gene ilgimi dağıttım.. Of! Bu öykü arama sevdasından şimdilik vazgeçeyim.. Saat gece yarısı olmuş.. Anne sözü dinler gibi masum ben gene uyumaya gideyim.. Kendi çarşafım, kendi yorganım, yani tanıdığım kendi eşyalarımın arasına yerleşeyim.. Başım mikili yastığımın tanıdık yumuşaklığını bulsun.. Öykülerle dolu rüyalar alemine doğru usul usul akayım.. Hımm.. Bu öyküyü okuduktan sonra uyumak var ya.. Off! Şahane valla!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder