27 Mart 2011 Pazar

"Mutluluğa Yolculuk"


"Hayat bir çemberin içindedir. Tek bir çember. Oysa ne güzel olurdu, birbirinden ayrı bir çok çemberin içinde yaşamak. Birbirine bağlı olmayan, birbirinden tamamen bağımsız çemberler. Her biri apayrı çember olduğundan bir çemberden çıkıp öteki çembere girdiğinde, bir öncekinden bambaşka bir dünyaya girdiğinden ve öncekiyle hiç bir benzerliği olmayan bir dünyada bambaşka biri olabilirdin böylece. Güzel olurdu, tek bir çembere hapsolmazdık. Oysa yaptığımız şey koskocaman bir dünyayı, uzun gibi görünen ama aslında kısacık bir zamanın içine yerleştirmeye, ondan büyük bir resim yapmaya çalışmak; resme kattığımız ne varsa o güne kadar bize sunulan birbiriyle bağlantılı parçalardan oluşuyor; en bölük pörçük dediğimiz hikayede bile derinlerden sızan bir geçmiş göze çarpıyor. Oysa ne güzel olurdu geçmişi geçtiğimiz çemberin içinde bırakmak ve bambaşka, yepyeni bir insan olarak öteki çemberin içinde yaşamak. Hayat bir çemberin içindedir. Ve ne yazık ki, onca yıl uğraşıp, didinip bir resmi tamamladığımızda o resimden mutlu olmuyoruz; resmi oluşturan unsurların içinden bazılarını ayıklamak atmak istiyorsunuz resminize bakarken, ama bu mümkün değil artık, resminiz için seçtiğiniz ne varsa geri dönüşü olmayan bir yolda sizinle birlikte artık. Resminizi yaparken özgür olduğunuzu zannederken bir de bakıyorsunuz ki, resminiz herkesin bir yerinden dokunduğu parmak izleriyle dolmuş, parmak izlerini silmek istiyorsunuz ama iş işten geçmiş, parantez kapanana kadar sizinle birlikte, sizden sonra da sizin bu hayat çemberinin içinde sizin dokunduğunuz diğerlerinin resimlerinde yer alacaklar. Farkında olmadan, görünmez ağlarla bağlanmış olarak, bilinmeyen bir yerden gelen bir etkiyle, bize ait gibi görünen bir hikayeyi yaşıyoruz, ama bunun farkına varıyor bazılarımız bir şekilde, kişiliğimiz, kimliğimiz bunda rol oynuyor, tek bir çemberin içine hapsolduğumuzu anlıyoruz, çemberden çıkmaya çalışıyoruz o zaman. Hayat tek bir çemberin içindedir ve o çemberin içindeyken mutlu olan her kimse çok şanslı bir insan olmalı. Ve inanırım bir mutlu olma sanatı vardır. Ve inanırım mutluluk çemberin çapına değil, o çapın içine kattığınız şeyi nasıl kattığınızla ilgili. 


La Fonten’in dediği gibi mutluluk elde ettiğini sevmektir, Montaingne’nin dediği gibi mutluluk bir şeye sahip olmak değil, sahip olduğumuz şeyin tadına varmaktır, bu mutlu olma sanatının önemli bir kuralıdır. İki yazarı da saygıyla anıyoruz, söylediklerine katılıyoruz, kesin bir formül sunuyorlar, tek bir çemberin içinde nasıl mutlu olacağımızı kesin bir dille, yalın bir şekilde bildiriyorlar bize, ama yüz yıllar öncesinin dünyasında. Oysa Andre Maurois, geçen yüz yılın üçüncü çeyreğine kadar yaşamış Fransız yazar başka çemberlere gereksinim duyuşumuzu haklı çıkaran şu sözleri söylüyor “İnsanın beklediği mutluluk, tatmakta olduğu mutluluktan daha güzeldir.” Andre Maurois’in yorumu doğaya yabancılaşan insanın kendi içine bakma becerisini kaybettiği yönünde, o da Rimbaud gibi yaşamın başka yerlerde olduğunu düşünüyor. Modern insan kendine yabancılaşmış ve sanatçı insanın insanlığını anlaması için bir görüş getirmeye çalışıyor tersine bir sistemde yaşamasına rağmen. Bir zamanlar Taksim’deki odamın duvarına, mutluluğun adalarına sıradanlığın denizlerinden varılır diye büyük harflerle yazmıştım, mutlu olma sanatına gerçekten inanmak için, her gün bakıp inanacaktım, ama tüm çabama rağmen, hayatın tek bir çemberden ibaret olduğunu bilmeme rağmen, zaman zaman ne güzel olurdu birbirinden ayrı bir çok çemberin içinde yaşamak, diye düşündüm yazıya başlarken düşündüğüm gibi. Şimdi odamın duvarına yazmıyorum ama buraya yazıyorum, mutluluk varılacak her hangi bir yer değil yolculuğun kendisidir. "

YAZAN: Nessuno
FOTOĞRAFLAR: Numan Serteli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder