18 Ocak 2012 Çarşamba

Sıcak Bir Yaz Gecesindeymişik... Yıldızmışık... Aymışık...


Az önce balkona çıktım. Hava nasıl soğuktu anlatamam. Dondum. İliklerime kadar dondum. Ben var ya bir kaç gündür kitap okumuyorum. Kitaplara bakıyorum. Elime alıp dokunuyorum. İcabında sayfalarına burnumu daldırıp  kokluyorum. Okumaya gelince... Yok... İçimden gelmiyor. Okuyamıyorum. İlla okuyayım diye kendimi zorlamıyorum. Demek kitap okuma keyfim bir yerlere kaçtı diye düşünüyorum.  Dönmesini sabırsızlıkla bekliyorum.  Sanırım son günlerde tüm merakımı  kara, kışa, ayaza kilitledim. Az önce balkona niye çıktım biliyor musun?  Ben iyice üşümek, üşümeyi dibine kadar hissetmeyi istedim.  Şimdi üşüme zamanı. Kaçırmamalıyım ömrümün üşüme aralığını.


Eğer hava soğuksa binalarda, arabalarda ısıtıcılar, sıcaksa soğutucular olduğu için, içeride fazla kalınca  mevsimlerin değiştiğini hissetmiyor ki insan!  Oysa kışı, soğuğu, ayazı şimdi iyice  hissetmek vaktidir. En fazla merhamet hislerini kışkırtan mevsim, kış değil midir? Yazda, baharda, sıcakta... Kimin aklına sokaklarda kalan evsizler, sahipsiz kalmış kimsesizler,  iki iri kirli kara gözlü çocukların çıplak ayaklarına geçirdiği patlak papuçlar gelir? Üşümek acıya çok benzer bir his değil midir? Şimdi üşümeyi yüreğimde hissetmeli, merhamet duygularımı derhal harekete geçirmeliyim. Balkonda uzun uzun durdum. Lapa lapa kar yağıyordu. Ağaçların yüksekleriyle, tüm binaların kiremitlerinde  yoğun bir beyazlık görünüyordu. Gökyüzüne baktım. Ne yıldız vardı  ne ay!  Gökkubbe kapkaranlık değildi. Grimtrak bir siyahlığa bürünmüştü, o kadar.  Rüzgâr esmiyordu ama kuru, keskin bir ayaz vardı. Çok üşüdüm. Hatta donmuşum, donuyormuşum gibi hissettiğimi bile söyleyebilirim. 


O anda Kibritçi Kız masalını aklıma getirdim.  Gene böyle buz gibi soğuk bir gecede, herkes paltosunun, mantosunun içinde... Kalın botlarını giymiş, atkılarına berelerine bürünmüş, sıcak evelerine koştururlarken... Kendi meşgalelerinden, gelip geçen kimsenin farkına varmadığı, başı açık, ince yamalı giysili, çıplak ayaklarına geçirdiği  plastik botları yırtık, yoksul, miniminnacık bir kız çocuğu hayal ettim. Bir köşede yerde oturmuş, ayaklarını altına toplamış, soğuktan dudakları, elleri morarmış tit tir titriyordu. İncecik, kısık bir sesle "Kibrit var. Kibrit var." diye sesleniyordu. Önündeki kibritleri sabahtan beri satmaya gayret ediyordu. Yanından gelip geçen hiç kimse kibritçi kızı farketmiyordu. Ayakları iyice donmaya, sızlamaya başlamıştı. Ben de balkondaydım ya... Biliyordum. Üşümek feci  acıtıyordu.  Kış mevsiminin sivri dişli soğuğu, açıkta kalan bedenleri hırlayarak ısırıyordu. Acaba asıl üşümek farkedilmeyince mi gerçekleşiyordu? Sevilmeyince... El uzatılmayınca... Yalnız bırakılınca...  Sanırım üşümenin böylesi yüreği  damardan jiletliyordu. Hemen Kibritçi Kız'ın yanına gittim.  Yancağızına çöktüm. Titreyen elinde tuttuğu kibriti elime aldım. İçinden çıkardığım çöpü duvara hızla sürttüm. Kibrit  küçücük alev aldı. Kız üşüyen ellerini uzattı.  Minik parmaklarını  ısıttı.  İki iri kirli kara gözlerini koca koca açtı. En masum haliyle içime baktı. Eğildim.  Usulca kulağına  "Farzet ki sıcak bir yaz gecesindeymişik. Senle ben yıldızmışık. Aymışık." dedim. Bana incecik dudaklarının kenarlarılarıyla sıcacık gülümsedi. O gülünce birdenbire  altımızdaki toprak ısınıverdi. Dokundum. Yanakları fırın gibi yanıyordu. Derken gökten bir yıldız kaydı. Gözlerimi önce yıldızın peşi sıra çevirdim. Sonra sevinç içinde Kibritçi Kız'a  döndüm.  Çok yorgundu besbelli. Lapa lapa yağan karların altında bir melek gibi uyuyordu. Üşüdüm ben. Titrediğimi hissettim. İçeriye girdim. Balkonun kapısını sıkıca kilitledim. Ev o kadar sıcaktı ki, kaloriferlerin ısıttığını bilmesem yaz mevsiminde olduğumuzu  rahatlıkla söyleyebilirdim. Yıllar vardı ki  Kibritçi Kız masalını aklıma getirmediğimi düşündüm. Salona geçtim. Televizyonun karşısında oturdum. O anda Kibritçi Kız'ı uykusunda   unuttum.


14 yorum:

  1. o masalın gerceklerıde yasanıyor,benımde her yılbasında aklıma gelır kıbrıtcı kız masalı,ınsanlığımızı yavas yavas kaybedıyoruz ıste..ıyı ınsanlarda var ama o kdarda karamsar olmamalı..

    YanıtlaSil
  2. kibritçi kız genelin aksine mutlu sonla bitmeyen insanın içini ısıtmayan acıtan bir masal.. Acı ile üşümenin yarattığı hissi birbirine giydirdiğiniz tasvirinize bayıldım.
    Belki masal kahramanı bugün kibritçi kızdır...
    ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. ben geldim
    evet antalya da havalar çok soğuk.
    :)))))))

    YanıtlaSil
  4. İçim buruldu. Evet haklısın, merhametimiz bu mevsimde canlanıyor, ve keşke sadece bu mevsimde kalmasa, diğerlerinde de devam etse...

    YanıtlaSil
  5. Birbirine benzer konuları işlemişiz.Soğuk karşısında duyulan sorumluluk.Ustam ellerine sağlık.

    YanıtlaSil
  6. kibritçi kız beni çok hüzünlendirir,hani böyle yüreğime bir çeki taşı oturur.o yüzden hassas oğluma okumadığım bir masaldır. kendisini ömer seyfettin ve kemalettin tuğcu ile de uzunca bir süre tanıştırmayı düşünmüyorum. hava gerçekten çok soğuk,allah dışarda olanların yardımcısı olsun.

    YanıtlaSil
  7. Selam Biricit, inanın bana Kibritçi Kız masalını yıllardır aklıma gelmemişti. Şimdi geldi ve parmaklarımdan aynen böyle pıtır pıtır döküldü:)

    YanıtlaSil
  8. Selam Don Kişot mu Olmalı, bence üşümek sahiden acıyla birebir ilintilidir.

    Annem öldüğünde, tüm organlarımla üşüdüğümü hissetmiştim. Mevsim Ağustos'tu. Feci bir üşüme hissiydi.
    Nur içinde, sıcacık yatsın.

    Bakın üşüme ve acı deyince aklıma annem geldi gördünüz mü? Hafıza ne tuhaf bir kutu. Bir koku, bir tat, bir hisle kapağını açıveriyor.
    Sağolun.

    YanıtlaSil
  9. Selam Bir Kase Lezzet, lezzet getirdiniz:) Sağolun.

    YanıtlaSil
  10. Selam Maya, merhamet, şefkat, vicdan duygularını kışkırtacak herşeyi yapmak lazım. Unutmamalıyız bu duyguları... Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  11. Estağfurullah Gülçin, bi kere çok şükür yaş büyüğümsün:)) Sonra yaptığın eserlerin hayranıyım bilirsin. Acele görüşmemiz lazım:))
    Sağolasın.

    YanıtlaSil
  12. Yoo Kara Kitap bence okumalısınız.
    Bu hisleri çocuklar bilmeli. Sonra yaşanacak acılar için pratik oluyor bu öyküler. Bir ön hazırlık yani. Bence hisleri kışkırtan böyle öykülerle büyüyen çocuklar daha dayanıklı oluyor.

    Acizane fikrim bu. O nedenle Aşkın Güngör'ün Gohor'unu tavsiye ediyorum mesela. Çocukları sakınmamak lazım böyle masallardan.

    Bir de böyle düşünün bakalım:)

    YanıtlaSil
  13. "Kaçırmamalıyım ömrümün üşüme aralığını.."

    büyük bir şiir gibi bür cümle.. vuruldum.

    YanıtlaSil
  14. 7. Oda, gene "neden acaba hiç şiir yazmadım?" moduna girmiştim. Bu yorumunuz ilaç gibi geldi:) Sağolun.

    YanıtlaSil