28 Eylül 2019 Cumartesi

İz Sürmek...

 

Bu hafta sonu Killing Eve'e başladım. İki sezon toplam on altı bölümlük dizinin, ilk sezonunun dördüncü bölümüne geldim. Yazarı gene Phoebe Mary-Bridge. Fleabag  adlı diziyle tanıdım kendisini. İzini sürmeye devam ediyorum. Vee... Gene hevesle ve merakla seyrediyorum.

 


27 Eylül 2019 Cuma

Akademisyenlerin Takibindeyim- Dr. Senem Timuroğlu


Öğretim görevlisi Dr. Senem Timuroğlu, Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra, Bilken'te Doğu Dilleri ve Kültürleri'nde yüksek lisansını, Sorbonne'da  ise doktorasını tamamlamış. 

Feminist Aktivizm ve Edebiyat dersine katıldığımda hayran kaldığım Senem  Timuroğlu'nun takibindeyim. Edebiyat metinlerinin hangi sistemlerden geçtiğini, o süreçte nasıl cinsiyet ayıklaması yapıldığını, Antik Yunan'dan günümüze kadının  kamusal alandan  nasıl uzaklaştırıldığını, kadının nasıl imge olarak kurulduğunu, nasıl üremeye  indirgendirildiğini, erkeklerin yazdığı edebi metinlerden  erkeklerin kurduğu kadınlık ve erkeklik temsiliyetini öğrenip  nasıl içselleştirdiğimizi  harikulade anlatır. Kadın okur çok fazla... Erkekler erkek diliyle edebi eserleri yazıyorlar. Erkeklerin  tahayyülleri bizim tahayyüllerimiz oluyor. Kadın kendi bedenini, kendi arzularını, kendi aşkını, kendini yazmaya başladığında hem kendini keşfediyor hem de yeni bir dünya kurgulamaya başlıyor, diyor.  O nedenle kadın edebiyatı ile kadın yazarların çok önemli olduğunu vurguluyor.  Mutlaka anlattıkları dinlenmelidir. 
"Erkek egemen dile hizmet eden kalemlerle neden vakit kaybedelim ki:)

"Kız kardeşlik ruhunun ütopya ya da teori  olarak kalmaması, acilen pratiğe dökülmesi gerekiyor." diye bir cümlesi vardır ki oya gibi zihnime işlenmiştir. 

Dr. Senem Timuroğlu'nun,  daha çok bilinmesini, videolarının izlenmesini çok isterim.  Keşke kitabı olsa...  Nasıl denir? Hayal et, olur elbet:)  Du bakalım. Sabırsızlıkla beklemekteyim.:)


Yeni Sevdiklerim Yeni İzlediklerim



Buyrunuz. Son günlerde izini sürdüğüm taptaze bir oyuncu... Phoebe Mary-Bridge. 1985 Londra doğumlu. Oyuncu, yapımcı, yazar. 

Önce Fleabag dizisiyle tanıdım. Dizinin hem başrol oyuncusu hem yazarı.  Tek sezon, her biri  yirmi beş dakikadan oluşan altı bölümlük bir dizi.  Bir oturuşta tekmilini seyrettim.  İçli bir veda busesi tadında bitiverdi. Öylece kalıverdim. 

Az önce gene   Phoebe Mary-Bridge'in oyuncusu olduğu   Crashing adlı diziyi seyretmeye başladım. Hey! Üstelik bu dizide ukulele çalıyor. Bayıldım:) 

 




26 Eylül 2019 Perşembe

Biz Kadınlar Birbirimize Hem Hemdemiz Hem Hemderdiz.


Hiç hilafım yok... Memleketimin sinemasını desteklemeye her daim özen  gösteririm. 

Bağlılık ASLI'nın hiperaktif bünyeme ağır akışlı geleceğini bile bile sinemaya gittim. Beğeniyle seyrettim

Film hakkında pek çok eleştiri  okudum. Nedense, bu film  çalışan kadınları eleştiriyor,  modern kadınlar çalışmasınlar, evlerinde oturup bebeklerine baksınlar tadında bir mesaj  vermek  istiyor gibisinden düşünceler, zinhar  benim aklımın köşesinden geçmedi. 

Filmden çıkınca dedim ki kendi kendime...  Erkek egemen düzen,  biz kadınları evlere kapatmaya, ufalamaya, yok etmeye  çalışsa da, kadınlar arasında görünmez, doğal, güçlü  bir bağlılık var. 

Son tahlilde bir kez daha şunu düşündüm.  Biz kadınlar birbirimize hem hemdemiz, hem hemderdiz. Kadın kadının şifasıdır.


20 Eylül 2019 Cuma

Göz'lü Deyimlerle Deneme Yazısı - Hangi Tarkan?


Abim,  haftada beş gün spor salonuna gittiğini söyleyince çok sevindim. Yeminle, mahcubiyet hissetmesem sevinçten göz yaşı dökebilirdim. "Harika bir karar vermişsin abim. Bilirsin seni gözüm gibi severim. Hep çalış çalış, nereye kadar, di mi? Bak çalışmaktan gözlerinin feri gitti. Biliyorsun çok üzülüyordum senin için.  Gözünü seveyim, bu kez fikrini değiştirmeyesin" dedim.

Lakırtılarımı duyunca, gözleri dolu dolu oluverdi. Sadece gözlerimin içine değil, yüreğimin o mütena semtine en abi tavrıyla bakıverdi. "Bir kere daha gözüme girdin kardeş. İyi ki varsın. Nasıl da sever gözetirsin abini" dedi.  "Hiiçç merak etmeyesin. Bu kez kararım karar! Yeminle,  gözümden uyku aksa bile, mümkünatı yok vazgeçmiyorum, illa ki spor yapmaya gidiyorum." diye sözlerine devam etti. 

Abim... Ah! Abim...  
Gözüm daldı, geçmiş günlere gittim. Evet abim...  Zaman zaman...  Tıpkı şimdi olduğu gibi...  Hep aynı iştahla spora başlar... Tez sıkılır...  Muntazaman devam etmeyi  gözü yemez... Nafile çaba der...  Bırakıverir. 

Oysa kaç kez konuştuk.  Çoktan elli yaşını deviren bir adamın fabrika ayarlarına dönmesi için ilk kural neydi? Kendisi söylüyor... Spor yapmak tabii. 

Buraya kadar abi-kardeş  muhabbetimiz  pek bi iyiydi.  Lakin mühendistir kendisi. Gözünden bişeycik kaçmaz. Zihnimde horon tepen şüphe tohumlarını şıppadanak fark etti.  "Yoo,  dert etme kardeşcim, gözüm açıldı. Bu kez Tarkan'ın vücudu gibi olana kadar sporu es geçemeyeceğim. Bak göreceksin, göz yumup açana kadar Tarkan gibi olmayı  becereceğim." dedi.

Gözlerim tepsi kadar açıldı. "Tarkan mı? Hangi Tarkan?" diye inledim. Abimi omuzlarını titreterek  "Oynama şıkıdım şıkıdım" şarkısını söylerken hayal ettim.  Aman Allahım! Yoksa abim erkeklerin girdiği.. Neydi adı... Hah Tamam... Antropoz döneminde miydi?

Endişemi anladı. Sol kaşını kaldırdı. Gözünü gözüme dikti. Vee... Gözümü kaçırmayayım diye, beni resmen göz hapsine aldı. 

"Gönderdiğin  Tarkan dergileri  aklımı başıma getirdi. Şarkıcı Tarkan olmaya niyetim yok  matmazel.  Elbette Sezgin Burak'ın Tarkan'ı:) dedi. 



Filmekimi Rüzgarı Esmeye Başladı...


17 Eylül 2019 Salı

Bu Hafta Seyrettiğim Filmler

 

İki şahane film seyrettim. 
İki bambaşka coğrafya... 
Biri Artvin'in köyü. Diğeri Newyork'un  merkezi.
Hayranlık veren, büyüleyen görüntüler...
Sahici oyunculuklar...
Harika müzikler.
Sinama hayatı eşsiz kılar, dedirtecek iki film.
İkisini de çok sevdim.
Tavsiye ederim.




16 Eylül 2019 Pazartesi

Tanıştığımıza Sevindim Silver Surfer


- BAŞARILI OLUP OLMAYACAĞIMIZI BİLEMEYİZ. BAŞARISIZLIKTA UTANILACAK  BİR ŞEY YOK. SADECE TEK BİR AYIP OLABİLİR... O DA DENEMEMİŞ OLMANIN KORKAKLIĞI.

- KİMSİN... NESİN SEN? 

- BENİM ADIM SILVER SURFER.

S.19

“Bir Acı Biber Bile Yanındaki Bibere Sarılıyordu”


Şu anda İspanya'nın kırsalında, düğün hazırlıklarının tam ortasındayım. Bu kez İspanya'ya ulaşım vasıtam bir kitap. Kanlı Düğün'deyim. İspanyolca ve Türkçe hazırlanmış olan kitabın satırlarında merakla dolanıyorum. Okudukça feodal toplum yaşantısı içindeki dayatmaları, kadınlığı, erkekliği, aşkı, çaresizlikleri, ölümü sorguluyorum.  

Her daim yoksuldan, ötekiden taraf olan, faşizme karşı mücadele veren Kanlı Düğün'ün yazarı Federico Garcia Lorca, İspanya iç savaşında 38 yaşında milliyetçiler tarafından öldürülmüş. 

Kitabın çevirisi çok başarılı. Roza Hakmen'in çevirilerini okumayı seviyorum. 

                               Roza Hakmen                                                      Federico Garcia Lorca


not- başlık birhan keskin dizesi

14 Eylül 2019 Cumartesi

hasar tespit çalışmaları..

 
"kalp ne 
hissedeceğini
nereden
nasıl akıl
ediyor"
(s.14)


"hiçkimse
hissetmiyorsa
içlenmemin
manası ne"
(s.20)


"biz kimi
unutmak için
sevmemiştik
ya"
(s.41)


"öyle bir zamanda
gel ki.. zaman
bizi unutsun
zaman bizi
boş geçsin"
(s.68)



-film kareleri-
eternal sunshine of the spotless mind  adlı filmden 
-tespitler-
metin üstündağ/hasar tespit çalışmaları adlı kitabından

10 Eylül 2019 Salı

Taraftar Ruhlu Olmak Ne Demek?


Üzerinize afiyet, taraftar ruhlu biriyim. Sevdimse, ebbedi kusur görmem. 

Misal, Quentin Tarantino'nun fanatik taraftarıyım. Kendisine muhabbetim, merhametim gırla... Son filmi Bir Zamanlar Hollywood'da yı,  epeydir sabırsızlıkla bekliyordum. Film gösterime girdi. Sinemada seyrettim. 

Hilafım yok... ÇOK SEVDİM:)


5 Eylül 2019 Perşembe

İrtibat Şart, Rabıta Mühim, İhtimam Esas...


Son günlerde mütemadiyen yollardayım. Kâh araba kullanıyorum, kâh uçağa biniyorum. Arabamı kullanırken video, podcast dinliyorum. Uçaktaysa  kitap okumak istiyorum. 

Bu arada yeni  bir yazar keşfettim.  Adı Nermin Yıldırım. Meğer yazarın altı tane romanı varmış.  İlkini 2011 senesinde yazmış. Hiç duymamıştım. Tesadüfen yazarın Misafir adlı son kitabını okumaya başlamışım.  Resmen çakıldım kaldım. Kelimelerinin lezzetine vara vara, cümlelerinin peşinden koşa koşa, elimden bırakmadan biteviye okudum... Okudum...  Dokunmadan'a geçtim. Okudum... Okudum... Dokundu... Okudukça kalbimdeki kavimler yer değiştirdi.

Az sonra hava alanına doğru yola çıkacağım. Uzaklara uçacağım. Gözlerim keskin, burnum hassas, kulaklarım açık. İrili ufaklı tekmil kusurum ve bünyemin serkeş ritmiyle bu kez  Nermin Yıldırım'ın  Saklı Bahçeler Haritası'nı okumaya başlayacağım. 

"Edebiyat akrabalıkları, hiçbir zaman buluşup bir kahve içemeyeceğiniz insanların yeryüzüne dağılmış varlığını hatırlatır size. Gene de asıl buluşmanın edebiyat olduğunu bilirsiniz." der Murathan Mungan.  

Velhasıl, Nermin Yıldırım yoldaşım oldu.  Artık edebiyat akrabalarımdan biri. Minnettarım. 


4 Eylül 2019 Çarşamba

Ay! Nazlı Ay! Neredesin?

 

Dün gece hilal vardı da... Dolunaya dönüşmesini takip ediyorum. 
Bu gece ansızın aklıma geldi. Yalın ayak sokağa fırladım...  Aramaya başladım. 
Karanlığın içinden genç bir kadın çıkıverdi. Tahminim yürüyüşteydi. 
- Heyy! Ay'ı gördünüz mü?" diye seslendim.
Durdu. 
Hakveririsiniz ki şaşkın şaşkın; "Ay mııı?" deyiverdi. 
- Evet, ay! dedim. "Ay'ı arıyorum da..." 
Müstehzi nazarla  meraklı yüzüme, manidar tebessümle  çıplak ayaklarıma baktı. 
Aldırmadım. 
Bilakis, Ay'ı  niye görmedi diye öfkelendim. 
-Hep önünüze bakmayın matmazel... Bazan gökyüzüne bakın" deyiverdim.
Kadını olduğu yerde bıraktım... Evin arkasına geçtim.
Ay  yoktu.
Acaba  ay neredeydi ki?

Eğer görürseniz, münasip dille söyleyin e mi? 
Beni merakta komasın... 
Bizim köye de uğrasın.


18 Ağustos 2019 Pazar

Tarantino Ve Ben 2


"Hastasıyım. Filmlerini sadece kendi keyfi için çevirdiğini hayal ediyorum.  Coşkusu, ışıltısı, sevinci, samimiyeti bana geçiyor. Büyüleniyorum.  Muhabbet, hareket, müzik, heyecan, eğlence ve mizahla oyun ihtiyacımı karşılıyor. Tekrar tekrar seyretmeye doyamıyorum.  Veee....  2019 Ağustos ayında vizyona gireceği söylenen yeni filminin yolunu gözlüyoruum!"  

19 Ekim 2018 tarihinde yukarıdaki cümleleri Hayal Kahvem'e yazmışım. Bakar mısınız, nasıl da geçmiş günler, haftalar, aylar, mevsimler... Aynı o Türk Sanat Müziği şarkı sözlerinde  olduğu gibi değil mi sevgili okur? Zaman sanki bir rüzgarrr ve bir su gibi akıp gitmiş.  İşte buyrunuz... 2019 yılındayız. Ağustos ayındayız. Tamaaamm... Eli kulağında. 

Binlerce kasırga aşkına! Haftaya şehre bir film gelecek. Veee gözüm gönlüm şenlenecek:)


Metin Süre Ve İlişki Testi

Metin Süre İle İlişki Testi'nin uzun zamandır müdavimiyim. Seyrederken gerçekten çok eğleniyorum. Hele bazı bölümlerde  "Hahha! Saçma sapan!" diye bağırıyorum... Ardından  kocaman kahkaha patlatıyorum. Eğer seyretmediyseniz, deneyin derim. 

Şeeyyy! Birazcık ağzım bozuldu  bozulmasına lakin... Valla programın suçu değil. Dışardan hanım hanımcık endam sergilesem de... Biliyorum... Göğsümde... Yani tam şuramda... Kirli saçıyla küfürbaz bir  kadın gezinmekte:)



17 Ağustos 2019 Cumartesi

Var Olmak Ve Kızılcık


Pazarda kızılcığı gördüm ya! Aman ne sevindim...  Durur muyum? Hemen satın  aldım. Eve gelir gelmez,  kallavi bir tabağa doldurup yıkadım. Marş marş  kitaplık! Okuma sırası bekleyen kitaplarıma  aceleyle göz attım. İçlerinden birini çektim çıkardım.  Balkona çıktım. Kızılcık kasesini kitapla yan yana masaya bıraktım.  Kızılcığın rengi gözümü aldı.  "Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz olması, pekala bir meseledir." der ya Sait Faik. Kızılcığın kırmızı olması da meseledir bana göre tadında düşünceler zihnimde dolanırken, kitabın kapağına bakakaldım. O ne? Kitabın adı... Keşke Hiç Olmasaydık. Var Olmanın Kötülüğü.   Hay canına sayın seyirciler, dedim kendi kendime... Nasıl yani?

Acaba nereden duyup sipariş ettim? Kitapçıda  gözüme takılıp aldığım kitaplardan olmadığına, kargoyla geldiğine eminim. Derhal gözümü kapadım. Kitaptan bir sayfa araladım.  İlk denk geldiğim cümleleri okumaya başladım:

"Kişinin hayatından zevk alması,  var olmanın var olmamaktan daha iyi olduğu anlamına gelmez; çünkü eğer kişi dünyaya gelmeseydi, o hayattan alınan zevklerden  mahrum kalan kimse olmayacaktı ve hazzın yokluğu kötü olarak nitelendirilmeyecekti. Diğer taraftan eğer kişi  hayattan zevk almıyorsa varoluşuna hayıflanması da doğaldır. Bu durumda, kişi dünyaya gelmemiş olsaydı, yaşadığı hayatı sürdüren  ve acı çeken bir varlık da olmayacaktı. Bu, hazzı tecrübe edecek kimsenin yokluğunda bile "iyi"dir."

Durdum.  Olgun bir kızılcık tanesini elime aldım.  Mücevher  gibi.   Nasıl güzel anlatamam. Hayran kaldım. Dayanamadım,  "Cahildim dünyanın rengine kandım" diyerekten, bir Neşet Ertaş türküsü mırıldanmaya başladım. 

Hızlı Ve Öfkeli Ve Tek Başıma


Hızlı ve Öfkeli'ye gidecek bir  tane bile kız arkadaş bulamıyorum. Bu filme şööyle kız kıza gitsek. Sinemadan çıkışta kız kıza oturup  film üzerine dedikodu etsek. Fena mı olur? Mahallede bu filme gittiğimi aslaaa söylemiyorum, iyi mi? "Yok artık, içine abartma tozu kaçmış senin" diyorlar çünkü.

İşte buyrun... Serinin sonuncusunu seyretmek için, sinemaya yine yeni yeniden tek başıma  gittim. Bayıldım ne yalan söyleyeyim.

Eve dönmek için araba kullanırken, Sertap Erener şarkısını avaz avaz  söyledim.  Bu film ve bu şarkı ruh iklimime iyi geldi. Eminim.

"Hatalarım da oldu günahlarım da
Zaferlerim de oldu bozgunlarım da
Ne yaptıysam tek başıma.... Tek başıma...
Terk ettiğim oldu sevdiklerimden
Üzdüğüm oldu  değer verdiklerimden
Azaldım bu yüzden hep bu yüzden
Çok kırılsam da eğilmedim
Yeni sabahlara doğmayı da bilirim
Tek başıma... Tek başıma.
Tek başımaaa... Tek başıma.
Teeek baaaşıııımaaaaa!!"

BUYRUNUUZ! Hep birlikte... Tek başımaaaa:)

28 Temmuz 2019 Pazar

Okuduğum Kitaplar Ve Olasılıksız Görünenin Etkisi


Bu hafta Elif Şafak'ın On Dakika Otuz Sekiz Saniye'si ile  Jerry Kosinski'nin Şeytan Ağacı adlı romanlarını kolaycacık, seve isteye okudum bitirdim. 

Az önce ise  Nassim  Nicholas Taleb'in olasılıksız görünenin etkisi başlıklı, Siyah Kuğu  adlı  kitabını seve isteye okumaya giriştim. Du bi...  Peki... Bencileyin merakları muhtelif, ilgisi dağınık, bilgisi yarım yamalak biri, bu  beş yüz sayfalık felsefe kitabını kolaycacık bitirebilir mi dersiniz?  Ne o? Olasılıksız mı görünüyor?  Pratik olarak imkansız mı diyorsunuz? Olağan beklentinin dışında yani öyle mi? 

Valla, yazar, kitabın daha ilk sayfalarında diyor ki... "Doğduğunuzdan beri dünyamızda gerçekleşen önemli olayları, teknolojik değişimleri, icatları düşünün ve bunları ortaya çıkışından önce beklenenlerle kıyaslayın. Kaç tanesi bir program dahilinde gerçekleşmiş? Özel yaşamınızı ele alın; örneğin iş seçiminiz, eşinizle tanışmanız, memleketten sürgün edilişiniz, karşılaştığınız ihanetler, birdenbire zenginleşmeniz ya da fakirleşmeniz... Bunların hangileri bir plan halinde gerçekleşti.  Siyah Kuğu mantığı, bilmediklerinizi bildiklerinizden çok daha önemli kılar. Düşünün ki pek çok Siyah Kuğu beklenmedik olmalarından dolayı ortaya çıkmış ve etkileri şiddetli olmuştur."

Yani,  diyeceğim odur ki bu kitabı seve isteye, kolaycacık okuyup bitirebilmem bir Siyah Kuğu benim için. 

Görüyorsunuz, daha 11. sayfadayım. Felsefe yapmaya başladım. Hay canına  sayın seyirciler, bu "olasılıksız  görünenin etkisi" olmalı. Şaşırdım:)

26 Temmuz 2019 Cuma

Akademisyenlerin Takibindeyim- Prof. Dr. Seval Şahin


Fotoğraftaki bu hoş kadın, Prof. Dr. Seval Şahin.  "Merhaba, 94.9 Açık Radyo'dasınız. Günün ve Güncelin Edebiyatı'nda bugün konuğumuz..." diye başlayan  söyleşilerini hiç dinlemediyseniz acırım size:)

Peki, videolarını da izlemediniz mi yoksa? Yapmayııın! 

Mimar Sinan Üniversitesi'nde yapılacağını öğrendiğim bilumum edebiyat sempozyumlarına, işten kaçıp  giderim. Her seferinde mutlaka Seval Şahin'i arar gözlerim. Memleketimin çalışkan, üretken bilim insanlarından biri olduğunu öğrendiğimden beri, gizli hayranıyım. Peki bencileyin bibliomaniac biri Seval Şahin'in araştırma ve  deneme kitaplarını almadan durabilir mi? Mümkün değil... İşte buyrun... İkisi elimin altında... Takibindeyim.   http://sevalsahin.com/


25 Temmuz 2019 Perşembe

Akademisyenlerin Takibindeyim- Prof. Dr. İsmail Gezgin


Prof. Dr. İsmail Gezgin...  
Bizans'la ilgili araştırma yaparken yazılarına  denk geldim. Sonra kimdir diye gugılladım. Vee... İşte bu ve benzeri videolardaki muhabbetlerini keşfettim. Resmen hazine! Bayıldım. Dün bir bugün iki... Kulaklığımı takıp yürüyüş yaparken,  anlattıklarını keyifle dinlemeye başladım.  

3 Kasım'da  yapılacak olan 41. İstanbul Maratonu'na bu yıl ilk kez katılmaya niyetlendim. Başvurumu yaptım. Eğer maratonu tam zamanında bitirirsem,  kesinlikle Prof. Dr. İsmail Gezgin sayesinde bitireceğim. Sakın, ne ilgisi var demeyin. Antreman için uzun yürüyüşler yaparken, videoda anlattıklarını  kesmeye  asla kıyamıyorum. Yürüyorum... Dinliyorum...  Koşuyorum... Dinliyorum... Yürüyorum... Dinliyorum...  Benim uzun yürüyüşler oluyor mu size upppuzun yürüyüşler:)  Müthiş! Hararetle tavsiye ederim. Kitapları henüz elime ulaşmadı. Sabırsızlıkla beklemekteyim.