deyimlerle deneme yazısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deyimlerle deneme yazısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2019 Cuma

Göz'lü Deyimlerle Deneme Yazısı - Hangi Tarkan?


Abim,  haftada beş gün spor salonuna gittiğini söyleyince çok sevindim. Yeminle, mahcubiyet hissetmesem sevinçten göz yaşı dökebilirdim. "Harika bir karar vermişsin abim. Bilirsin seni gözüm gibi severim. Hep çalış çalış, nereye kadar, di mi? Bak çalışmaktan gözlerinin feri gitti. Biliyorsun çok üzülüyordum senin için.  Gözünü seveyim, bu kez fikrini değiştirmeyesin" dedim.

Lakırtılarımı duyunca, gözleri dolu dolu oluverdi. Sadece gözlerimin içine değil, yüreğimin o mütena semtine en abi tavrıyla bakıverdi. "Bir kere daha gözüme girdin kardeş. İyi ki varsın. Nasıl da sever gözetirsin abini" dedi.  "Hiiçç merak etmeyesin. Bu kez kararım karar! Yeminle,  gözümden uyku aksa bile, mümkünatı yok vazgeçmiyorum, illa ki spor yapmaya gidiyorum." diye sözlerine devam etti. 

Abim... Ah! Abim...  
Gözüm daldı, geçmiş günlere gittim. Evet abim...  Zaman zaman...  Tıpkı şimdi olduğu gibi...  Hep aynı iştahla spora başlar... Tez sıkılır...  Muntazaman devam etmeyi  gözü yemez... Nafile çaba der...  Bırakıverir. 

Oysa kaç kez konuştuk.  Çoktan elli yaşını deviren bir adamın fabrika ayarlarına dönmesi için ilk kural neydi? Kendisi söylüyor... Spor yapmak tabii. 

Buraya kadar abi-kardeş  muhabbetimiz  pek bi iyiydi.  Lakin mühendistir kendisi. Gözünden bişeycik kaçmaz. Zihnimde horon tepen şüphe tohumlarını şıppadanak fark etti.  "Yoo,  dert etme kardeşcim, gözüm açıldı. Bu kez Tarkan'ın vücudu gibi olana kadar sporu es geçemeyeceğim. Bak göreceksin, göz yumup açana kadar Tarkan gibi olmayı  becereceğim." dedi.

Gözlerim tepsi kadar açıldı. "Tarkan mı? Hangi Tarkan?" diye inledim. Abimi omuzlarını titreterek  "Oynama şıkıdım şıkıdım" şarkısını söylerken hayal ettim.  Aman Allahım! Yoksa abim erkeklerin girdiği.. Neydi adı... Hah Tamam... Antropoz döneminde miydi?

Endişemi anladı. Sol kaşını kaldırdı. Gözünü gözüme dikti. Vee... Gözümü kaçırmayayım diye, beni resmen göz hapsine aldı. 

"Gönderdiğin  Tarkan dergileri  aklımı başıma getirdi. Şarkıcı Tarkan olmaya niyetim yok  matmazel.  Elbette Sezgin Burak'ın Tarkan'ı:) dedi. 



2 Ağustos 2012 Perşembe

İş Sonrası - AH'lı Deyimlerle Bir Deneme Yazısı:)


"AH benim sevdalı başım,
  AH benim şair telaşım
  AH benim sarhoşluğum
  AH çılgın yüreğim
sus artık uslandır beni"
Zülfü Livaneli


Bir AH çeksem karşıki dağlar yıkılır diye korkumdan, epeydir sabrediyorum. Yooo...  Artık tahammülüm kalmadı.  Tutamayacağım kendimi... Öyyle AHeste AHeste  değil... Şööyle  uzata uzata, kallavisinden bir AH çekeceğim.  Hayır... Karşımdaki AHım şahım biri olaydı bari... Bende o ballı kısmet nerdee?..  Gökte güneş cayır cayır ateşini harlarken sokağa çıksa, AHmak ıslatan dayanamaz, inan şakır şakır yağar üstüne.  Ah!.. Sorarım sana... Bu kadar AHmak birinin, bana böyle AHret soruları sorması hayra alâmet mi sence? Amannn!.. Neyse... Fazla üzerine gitmeyeyim. Sonra AH ediverir de...  Allah saklasın, tam saatine denk geliverir... Tû tû tû... Ne bileyim?..  Ya AHı tutarsa bir de!..






 

15 Mart 2012 Perşembe

İflah Ve İslah Olmaz Vaziyette Tuhaf Biriyim...


Tamam. Kabul ediyorum. Tuhaf biriyim. İlgim dağınık, merakım obur, bilgim yarım yamalak. Abartma sanatında şöhret sahibiyim. Fena halde hayalperestim. Kurduğum hayallerin içine bağdaş kurar yerleşirim. Ailemde herkes normal. Ben değişiğim. Kaç kere sordum. İtiraf etmiyorlar. Şüpheleniyorum. Evlatlık olabilirim. Niye anlatıyorum şimdi bunları biliyor musun? Bazan muhabbet ederken misal, durup duruken ilgim dağılıyor, iştahla merak ediyorum, bilgim yarım yamalak olunca kafamın içindeki kıt bilgileri birbirine karıştırıyorum. Tabiyatıyla bu durumda ortamdan kopuyorum. Karşıdan bakana şaşkın bir görünüm veriyorum. Mesela, bak şimdi... Diyelim ki, ben birine söz verdim. Sonra söz verdiğime nasıl pişman oluyorum anlatamam.  Söz aramızda, huyum kurusun, biraz cimri biriyim. Allahım, yoksa verdiğim sözü geri isteyemez miyim, diye kumumav kuşu gibi düşünürüm. Hani ben bir söz verdiysem, ne bileyim o sözü emaneten vermiş olabilirim.  Heyy!.. Yoksa verdiğim söz ebediyen gidiyor mu elimden diye tir tir titrerim. Artık o sözün bende kullanım hakkı kalmıyor mu yoksa? Eyvah! Kullanamıyor muyum artık o sözü bir daha? Yapmayın!.. diye kendi kendime  ter ter tepinirim. Verilen söz geri alınmazmış güya... Kim demiş? Birisi benden söz isterse veririm. Ama sonra kesinlikle verdiğim sözün bana geri verilmesini isterim. Cimriyim diyorum! Ne yapayım yani... Huyum kurusun cimriyim. Bana ne? Verdiğim sözü geri isterim! İs - te - riiim! Yooo... Kaçma!.. Ne o? Korktun mu  yoksa? Benden söylemesi... Aklın varsa kork benden, mesafeli dur hatta...  Çünkü  iflah ve islah olmaz birisi olduğumu artık kesinlikle bilmeni isterim.



Bak şimdi... Kendimden misaller vermeye devam edeyim.  Biri "Moralim bozuldu!" derse, ne diyeceğimi bilemiyorum. Elektrik bozulsa, elektrikçiyi, musluklar bozulsa muslukçuyu, televizyon bozulsa televizyon tamircisini, bilgisayar bozulsa bilgisayarcıyı çağırabilirim. Morali bozulan biri için kimi çağırabilirim ki acaba diye derin derin düşünüyorum. Bu vaziyetimle yanımdakileri korkutuyorum.

"İyilik iyiliği doğurur!" ya da tam tersi "İyilikten maraz doğar!" derler ya, çok şaşarım. Hemen muhabbetten koparım. İyilik... Doğurabiliyor... Üstelik "iyilik", bazan maraz bazan da "iyilik" doğurabiliyor. Allah Allah!.. "İyilik" canlı bir şey mi ? Hatta doğurabiliyor ya madem, "iyiliğin" cinsiyeti kadın olabilir mi? diye aklımdan geçiririm. Aklımdan geçirmekle kalsam iyi. Bu düşüncelerimi seslendiririm. Yaa... İşte aynen böyle biriyim.

"Sıkıntıdan patladım!" diyen biri de kafamı çok karıştırır sözgelimi... Hemen koparım gene muhabbetten... Bu sözü söyleyen kişinin yüzüne, gene uzun uzun bakar düşünürüm... Acaba "sıkıntıdan patlamak" nasıl bir şeydir? Sıkıntıdan patlayan kişi, kendini tabanca olarak mı hissetmektedir? Yoksa mısır mı? Yoksa şampanya mı? Belki de balon... Sakız olabilir mi? Belki de tüfektir... Aaa! Lastik de patlamaz mı? Bir dakika apandist de olabilir.. Aman Tanrım! Ya bombaysa? Yazmayayım dedim ama, yazacağım işte... "Sıkıntıdan patladım" diyen kişi, şu anda hayalimde tüpgaz şeklinde canlanmaktadır!.. Of, niye böyleyim?


Şimdi aklıma ne geldi biliyor musun?  Kimi zaman "Muhabbetten koparım!" diyorum ya hani... Aaaa! Muhabbet lastik mi? Yoksa muhabbet internet mi? Ya da zincir olabilir mi? Koptuğuna göre... Fırtına mı yoksa? Aman Yarabbim muhabbet, kıyamet olabilir mi? Hoppala! Böyleyim işte... "Kafana takma!" mı diyorsun yoksa... Aman sakın ha! Böyle bir şey söyleme bana!.. Aman ha!.. Şimdi ben gene bir başlarım "kafanı takma" ile ilgili cümleler yazamaya... Bu kez "Deli mi ne?" diye arkana bakmadan  kaçarsın benden... Tamam! Nerden geldi şimdi bunlar aklıma! Ne bileyim? Kendime  ben bile şaşırdım kaldım valla!!!
  

9 Ocak 2012 Pazartesi

Ana'lı Ve Baba'lı Deyimlerle Bir Deneme Yazısı


Yılın son ayı ile  ilk ayı işim açısından en debdebeli günlerimdir. Bugünlerde eskaza denk gelirsek, beni sinirlerim tepemde, babalarım üstümde görebilirsin. Abartıyorsun gene demezsen eğer, bu aylarda anamdan emdiğim sütün burnumdan fitil fitil geldiğini söyleyebilirim. Şimdi ben böyle dertleniyorum diye ana kuzusu sanma beni e mi? Yoo… Genellikle cadının tekiyimdir. Misal bu ya, rakiplerim çelme takmak, dirsek atmak isteyebilir. Uymam onlara asla… Bildiğim ana yoldan sapmam çetrefilli patikalara… Bööölee dümdüz devam ederim burnumun istikametindeki yolda… Sonraa... Kimi zaman koskoca şirketler anamı ağlatıp, müşterilerimin istediği fiyatları vermeyebilir. Bu durumlarda işi raconuna uydurabilmek için, müşterilerimi, alttan almam, pohpohlamam gerektiği sanılabilir. Yooo… Yapamam. Anan yahşi, baban yahşi  diyecek bünyeye sahip değilim. Hiçbir şeyi saklamam. Vaziyeti müşterilerime "böyleyken böyle" diyerek beyan ederim. Benim işimde güvenilir olmak çok mühimdir. Söylesene, hin oğlu hin, kurnaz, çıkarcı, anasının gözü biri olmak bana ne kazandırabilir? Sadece bu günümü kurtarabilir. O kadar... Peki sonra? Çekirge bir sıçrar... İki sıçrar, öyle değil mi? Ancak dürüst iş yaparsam uzun yıllar işimde başarılı olabilirim. Anamın ak sütü gibi helalinden para kazanabilirim. Başım yukarıda, huzur içinde dolaşabilirim. Müşterilerim babalarının hayrına mı iş veriyorlar bana?Tabii ki, hayır!..  Her Allahın günü ofis neden  ana baba günü oluyor peki? Neden mi? Heey! Benim müşterilerim nasıl ağır başlı, iyi yürekli, olgun, baba adamlar ve tatlı kadınlardır anlatamam sana… 

Hepiciğinin babalarına rahmet... Neden olacak?  İyi sigortacıdan anlıyorlar elbet:) 



15 Haziran 2011 Çarşamba

Kahve Molası - Bir Deyimle Geyik Çevirme...


Tamam. İşlere ara verdim. Amaa... Yok. Bu molada kahve hüpletmek niyetinde hiiç değilim. Bu sabah  ofise gelirken köyde yolun kenarındaki teyzelerden dut  satın aldım. Sakın yolda  rast gelip aldım sanmaaa... Yooo... Organize bir iş yaptım. Hiç yolumun üstünde değillerdi valla. Bile isteye oraya saptım. Canlarım ya... Oturmuşlar dizim dizim güneşin altında... Bahçelerinden topladıkları kiraz, erik, dut... Allah ne verdiyse satıyorlardı.  "Selamün aleyküm teyze, dut kaça?" dedim. "Kutusu iki lira." dedi. "Bir kutu beyaz bir kutu kara dut verir misin?" dedim. Satın aldım ya şimdi kararlıyım. İllaki  dut yiyeceğim. Canım sıkkın azıcık da... Dün ofisten çıkarken iş programıma bakmıştım. Bu hafta meğer ne çok  işim varmış anlatamam. Hayaller her zaman gerçek olamıyor ne yazık ki. Veee...  Ben bu hafta gene  İstanbul'a gidemeyeceğim demek ki... Of! Feci bu durum... Feci...  Canım sıkıldı tabiyatıyla. Suratımı fena hâlde astım. Sana bir şey söyleyeyim mi, ben bir süre hiç kimseyle konuşmak monuşmak  istemiyorum tamam mı?  Bu dünyanın gelmişine geçmişine dertlenmek istiyorum. Hiiç bulaşma bana... Hiiçç...  Şimdi dut yiyeceğim. Efendime söyleyeyim, kararlıyım dut yemiş bülbüle döneceğim. Evet yapacağım! Dut kasesini büyük bir kararlılıkla elime aldım. Tam bir tane dutu ağzıma atıyordum ki kalakaldım. Bir dakika... Tamam. Bülbül dut yemiş. Bülbül dut yiyince dut yemiş bülbüle dönmüş dönmesineee... İyi deee... Ne olmuş ki bülbül dut yiyince? Allahım! Dutu geri bıraktım. Gözlerimi pörtletip dut kasesine bakakaldım.  Aldı mı beni bir düşünce! Ne biliyorum? İyice şakıyordu belki bülbül dut yiyince... Allah saklasın! Ya öyleyse? Hemen deyimler sözlüğünü açtım. Buldum. Dut yemiş bülbüle dönmek... "Önce çok konuşurken artık sesi çıkmaz olmak, konuşkanlığını yitirmek." Oh! Çok şükür... Olmak istediğim vaziyet böyle bir şey işte. Konuşmak istesem bile kim ne derse desin ağzımdan ses çıkmayacak...  Aynen böyle... Deyimler Sözlüğü Reşat Nuri Gültekin'in o güzeller güzeli Çalıkuşu adlı romanından şöyle bir örnek vermiş. "Sabahtan akşama kadar durmadan söylenen geveze Çalıkuşu, dut yemiş bülbüle dönmüştü." Tamam. Tam istediğim gibi... Doğruydu demek ki... Hemen bir dutu ağzıma attım. Nefis. Bir tane daha... Bir tane daha... Tam dut yemeğe dalmıştım ki telefonum çaldı. Korkarak açtım. Önce duraksadım.  Amaa... Cevap vermem lazım.... Çünkü karşımdaki çok sevdiğim bir  müşterim: "Aloo.. Aloo!" diyor. Güldüm kendime. Ayol ben bülbül müyüm ki dut yiyince dut yemiş bülbüle döneyim  öyle değil mi? Koskoca müşteriye cevap verilmez mi? Hem de nasıl nazik, kibar ve ciddi biri...  Bil bakalım neydi ağzımdan çıkan ilk kelime: "CİK!" 

Yaaaa.... Böyeyken böyle:)


16 Kasım 2010 Salı

Deyimlerle Bir Deneme Yazısı-Huyum Kurusun Cimriyim.

Nasıl yani? Diyelim ki, ben birine söz verdim. Sonra verdiğim zü geri isteyemez miyim? Söz aramızda, huyum kurusun, biraz cimri biriyim. Hani ben bir söz verdiysem, ne bileyim o sözü emaneten vermiş olabilirim. Yarabbim! Yoksa verdiğim söz ebediyen gidiyor mu elimden? Artık o sözün bende kullanım hakkı kalmıyor mu yoksa? Eyvah! Kullanamıyor muyum artık o sözü bir daha? Yapmayın!.. Bilmiyordum ki vallaha. Şimdi öğrendim. Verilen söz geri alınmaz mı? Kim demiş? Söz verme, verirsen geri dönme mi? Niye ki? Birisi benden söz isterse veririm. Ama sonra kesinlikle verdiğim sözü bana geri vermesini isterim. Sözümü ağzıma tıkamayın da bir yol beni dinleyin. Sözüm meclisten dışarı ama, siz beni çıldırtmak için söz birliği mi yaptınız kuzum yoksa? Söylediğiniz sözü bilin öyle söyleyin lütfen! Açık açık söyleyin, niçin dönemiyor muşum sözümden? Sözü ağzınızdan dirhemle çıkarmayın rica ederim? Yooo! Ben sözümü ayağa  düşürmedim ki! Basbayağı birine söz verdim. Verdim ama verilen sözün geri alınmayacağınısözü kimse söylemedi ki bana! Cimriyim diyorum arkadaşlar! Huyum kurusun cimriyim. Bana ne? Verdiğim sözü  geri isterim! İs - te - riiim!