5 Mayıs 2010 Çarşamba

Bugün Celal Amca'nın Doğum Günü!


Bu yukarıda gördüğün fotoğraftaki kedi, benim arkadaşım Dilek. Aklında tut adını şimdilik.. Konu dönüp dolaşıp ona gelecek.... Bak şimdi... “Ben var ya, işte buraya yazıyorum. Şifa bulmaz adres özürlü biriyim.” diye bir yazı yazmıştım ya daha önce. Nerde mi? Burda işte. Şimdi cümleme şöyle başlamalıyım. Ben şifa bulmaz aynı zamanda iflah olmaz bir hafıza özürlüyüm. Yooo, itiraz etme. Zerafet gösterip, "Yok canım, estağfurullah, daha neler?" falan deme. Biliyorum kendimi. Evet, öyleyim! Dinle bak... Bugün o kadar yoğundum ki anlatamam. Sabah ofiste programıma baktım. Sabahtan akşama kadar hep iş görüşmelerim var. Öğlen arası bir açılışa illa ki katılmalıydım. Akşam üzeri ise Celal Amca’nın doğum gününe kesinlikle gitmeliydim. İkisinin arası ise… Oy, aman!.. Bu kadar mı arka arkaya görüşme yapacacaktım? Neyse.. Oluyordu kimi zaman böyle.. Kaç yıllık işkadınıyım. Hepsinin altından kallarım evvelallah! diye düşünerek düştüm yolaaa… Sabah görüşmelerinden sonra, açılışa gittim ya.. Günün ilk gafını işte burada yaptım. Bak şimdi… Ne yaptım biliyor musun, açılışı olan müşterimin yanındaki hanımı karısı sandım. Lütfen hemen bana gülme! Tamam, tanıyordum müşterimin eşini tanımasına ama aylardır görmemiştim. Müşterimin yanında bu hanımı görünce, aslında pek emin olamamıştım ne yalan söyleyeyim. Biraz gençleşmiş, saçı kızıllaşmıştı falan ama beden ebatı ve giyim tarzı aynıydı. Tamam... Madem emin değilsin, bari iş edinip bir başkasına tanıtma değil mi? Ben hafıza özürlü olduğumu bildiğim halde, iflah olmuyorum ya işte; başka bir tanıdığıma, bu hanımı müşterimin eşi diye tanıtınca, ne dese beğenirsin? “Ben eşi değil kızkardeşiyim” dedi. Of! Tahayyül eder misin lütfen halimi? Kulaklarıma kadar kızardım vallahi. Bir de kızcağız nasıl içerledi bana. Göz devirmesinden belliydi. Yoo… Tanımadığıma içerlemedi. Kendinden daha yaşlı birine benzettiğim için içerledi. Haklı vallahi. Bak, kabahatimi hafifletmek için bir şey söylemeliyim, gelin görümce o kadar benziyorlardı ki birbirlerine anlatamam. Neyse… Netice itibariyle… Madem tam güvenemiyorsun hafızana, bari tanıştırma triplerine girme değil mi? Kaç kere tembihledim kendime, yapma böyle diye…Yok işte.. Böyle iflah olmaz biriyim.



Günün en hoş durumu Celal Amca’nın doğumgünüydü. Celal Amca kaç yaşına bastı biliyor musun? Tam 100! Bak biliyorum, abartma sanatında yoktur üstüme. Yeminle bu kez abartmıyorum. Bak, tekrar yazıyorum. Celal Amca bugün tam 100 yaşına bastı! İspatlarım istersen. Nüfus kağıdının fotokopisi elimde. Celal Amca arkadaşım Dilek’in babası. Annesi Müride Teyze ise 90 yaşında! O kadar tatlıdırlar ki anlatamam. Maşallah demeyi aman unutma… Dilek ilgileniyor anne ve babasıyla. Celal Amca İstanbul Erkek Lisesi mezunu. Ziraat fakültesini bitirmiş. Bir doğa düşkünü. Fransızca, Almanca, İngilizce sular seller gibi. Müride Teyze Adana’nın en güzel kızı. Kız Sanat Mektebinde öğretmenmiş. Celal Amca aşık olmuş Müride Teyze’ye. Evlenmişler. İki çocukları olmuş. Biri benim can dostlarımdan biri Dilek! Müride Teyze alzherimer hastalığından muztarip olunca, Dilek’in işi daha arttı tabii. Celal Amca ise, yaş 100 e deydi deymesine fakat hafızası nasıl yerinde anlatamam. Bedeni yaş almış sadece, o kadar. Celal Amca iki yıl önce bana bir gül fidanı hediye etmişti. Bugün gül fidanın ne olduğunu sorunca şaştım kaldım. Dedim ki kendi kendime… Al Celal Amca’nın hafızasını, koy benim hafızamın yerine… Çok daha iyi olur yeminle. Benden kaç kat daha güçlü hafızası var inanabiliyor musun? Şahane!

 
Dilek olağanüstü bir sabır örneği gösteriyor. Çünkü hem Celal Amca, hem Müride Teyze aynen bir bebek gibi. Özel itina ve ilgi bekliyorlar. Arada uğruyorum. Ortalığı karıştırıp, başlarını döndürüp çıkıyorum… Müride Teyze okuldayken korodaymış. “Haydi birlikte şarkı söyleyelim” diyorum misal. “Geçti günler, haftalar, aylar, yıllar, mevsimler- Zaman sanki bir rüzgar ve bir su gibi aksın – Sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses ve içimde bir nefes olarak kalacaksın” şarkısını Dilek, Müride Teyze ve ben sallana sallana söylüyoruz. Celal Amca eliyle tempo tutuyor. Müthiş eğleniyoruz. Bugün Celal Amca’nın doğum günü nedeniyle, elimde küpe çiçeğiyle uğradım ya… Müride Teyze beni görünce tango söylemeye başladı. “Sevdim bir genç kadını – Ansam onun adını – Her şey beni ona bağlar. – Kalbim durmadan ağlaaarrr…” Tuttum ellerinden. Kaldırdım ayağa. Kraliçe Müri ile birlikte hem şarkı söyledik hem dans ettik. Celal Amca bir coştu. Bayıldı bayıldı bu tango ve dans vaziyetine.


Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü adlı kitabını bilir misin? Bu kitabın bir bölümünde yazar, ölüm unutkanlığından söz eder. Özellikle son yüzyılda Batı dünyasının bırak ölümü , yaşlanmayı unutturacak şekilde yönlendirildiğinden bahseder. Yaşlıların son zamanlardaki vaziyetine iyice dikkat çeker. Hatırlasana büyüklerimizin anlattıklarını. Eskiden nasılmış? Bizim anne ve babalarımız, ebeveynlerinin yanında kendi çocuklarını öpüp koklayamazlarmış. Çocuklar odalarında olur, büyüklerinin yanında çok ses çıkarmazlarmış. Çocuklar bir kaş-göz işaretiyle ne istendiğini anlarlarmış. Evin yaşlıları baş tacı edilir, bilge kişi görülür, sözlerinden çıkılmazmış. Evin en güzel odası yaşlıların olur, masanın en iyi yeri evin en yaşlı kişisine verilirmiş. Bizlerde halen öyledir. Büyükbaba ve büyükanne ile bir araya gelinirse, hürmet edilir, baş tacı edilir, en rahat yere onlar oturtulur. Genelde şimdi iş tersine dönmeye başladı. Artık evlerin kutsal kişisi çocuklar. Malum, daha doğmadan odalar hazırlamalar, özel giyim kuşamlar, çocuğa göre hayat planlamalar falan... Evlerin kraliçesi ya da kralı artık çocuklar.

Yaşlılar nerede peki? Ya evin gerisinde ya da huzur evinde. Eskiden kabristanlar şehirlerin merkezinde olurmuş. Aynı doğumevleri gibi. Doğum ne kadar gerçekse ölüm de o kadar gerçek. Her ikisi de hayatın içinde. Şimdi ölümle ilgili herşeyi itelemeye çalışıyoruz. Yıllarca birlikte yaşadığımız, hayatın kimi anlarını paylaştığımız insanları yok olduklarında hemen unutmak istiyoruz. Hani "Gösteri devam etmeli" gibi diyor Gündüz Vassaf... Hepimiz gösterinin bir parçasıyız. Sahnede olmayan yok olmuş demektir. Kalan sağlar bizimdir. Öldüklerini bile düşünmek istemiyoruz. Sonsuza kadar yaşayacakmış gibi yapmaya başladığımızda, bu kez özgür olmayı beceremiyoruz. Çünkü özgürlük çabasının devamında ölüm duygusu vardır. Sorulmamış soruları sormak, yapılmamışa cüret etmek, bilinmeyenin peşinde koşmak, korkmak ama gene de serüvene özgürce devam edebilmek ancak ölümü hatırlamakla olur diyor yazar. Ölüm sürecinin farkında olmak yaşamın uçup gidiyor olduğunu algılamak demektir. Yaşam harikulade bir süreç. Bunun farkında olmalı insan. Yaşlılarla bir arada olmak, onları hayatımızın içine sokmak yaşamı daha anlamlı kılıyor. İşte yazımın üzerine baştacı ettiğim arkadaşım Dilek var ya bunu şahane yapıyor. Anne ve babasına gösterdiği özenle bizlere örnek oluyor. Ayrıca Celal Amca ve Müride Teyze bizlere, sağlığın ve yaşamın en kıymetli hazine olduğunu hatırlatıyor. Onlar başımızın tacı! Nice yıllara Celal Amca!

10 yorum:

  1. dilekciğim,yaş 100 demek harikaaa... sağlıklı nice yaşlar babacığına....vildan da bilir,bizim nurayın annanesi 102 yaşında düzcede oturuyor. bir gün bastonu elinde minübese biniyor,şöför diyor ki "teyze bu yaşta dışarıda işin ne,otur evde sana gelsinler"... anneanne diyor ki "ablama gidiyorum"..şöför şaşkın bi halde "ne senin ablanda mı yaşıyor?" diye soruyor.anneanne den cevap aynen şöyle "ablamın da ablası var! diyor.( üç kardeş 102-104-106 yaşlarında)..eee şöförün halini sen düşün artık...fıkra gibi..bu olayı arkadaşım 4 yıl önce anlatmıştı..arada sorarım nasılllar diye en büyük ablayı geçen sene kaybetmişler...
    hepimize sağlıklı uzuuuuun seneler..hayat güzellll.........

    YanıtlaSil
  2. İnanamıyorum.. :)
    Resmim birinci sayfada çıkmış. Meşhur oldum :)
    Yavaş yavaş okumaya başladım yazıyı. Hemen bitmesin. Ayy!! babamın fotoğrafı da var. Aiiyyy!! annemin resmi de var :)
    Ailece meşhur olduk sayende vildancığım..:)))
    Bu güzel yazın için.. dostluğun için çok teşekkür ederim kardeşim.
    Sevgiyle :)

    Arkadaşlarım çok teşekkür ederim sizlere

    YanıtlaSil
  3. Oyacığım. Şaka gibi değilmi. Cok teşekkür ederim güzel temennilerin için. Ben de eşinle birlikte sana ve çocuklarına sağlıklı ahenkli uzun ömürler dilerim.
    Laf aramız da; babam nüfusa geç ve küçük kaydedildiğini anlatır ara ara. Bu hesaba göre 104 oluyor ama biz yine de 100 diyoruz. (maşallah fısıltısı duydum)
    Çocuğa annenin nazarı değermiş ya..onlara da bugun çok iyiler demeye gelmiyor :))
    İdare ediyorlar demek en ortalaması oluyor.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Vildancığım.
    Sonradan sordun ya biz bugün hangi şarkıyı söylemiştik diye (keşke açık etmeseydim).
    Ben de bilemedim ya. Çok güldüm kendime bilemedim diye. Öğrenmek için Bursadaki abimi aradım. O da bilemedi. Eşine sordu. Bu alzheimer bulaşıcı olabilirmi. Bulaşıcı ise havadan mı geçer sudan mı acaba. Bilsek de önlemini alsak. Neyse sonra yengem bilmiş. Hatta bu şarkıyı daha önceki gelişlerinde de duymuş annemden. Gör anneler ne yengeler doğuruyor.
    Bilemedim diye ayıpladım kendimi doğrusu :)

    Vildancığım tekrar teşekkürler arkadaşım.
    Bizi gündeme taşıdığın için..
    Güzel duyguların, inceliğin için.

    Sana ve ailene daha, mutlu daha sağlıklı, daha faydalı, daha uzun ömürler dilerim Kardeşim.
    :)

    YanıtlaSil
  5. mahmurenin incileri6 Mayıs 2010 02:12

    Birden öyle güldüm ki..arta kalan dişlerim protezlerimi tutmaya yetmedi. Ağzımı toparliyim derken yeni ısırdığım püsküütün parçaları boğazıma kaçmasınmı. Öksr allah öksür.
    Demek müşterinin kızkardeşini karısı diye tanıttın. Cahil bilmez.. bilmediğinide bilmezmiş gibi olmuş ama sen dediğimi üstüne alma Vildan abla. Üzülme ben daha kötüsünü yaptım.
    Bir davette yan tarafımda iki bayan bir erkek oturuyordu. Erkek yakışıklımı yakışıklı. Karşısında oturan bayan hoşş mu hoşşş.
    Dedim bu kadar yakışırlar. Diğer bayan tıfıl bişiy. Sinik ezik oturuyor. Muhabbet artınca bir ara yanıma gelen arkadaşıma onları karı koca olarak tanıştırdım. O anda sinik ezik bayandan bir ses yükseldi " onun eşi olan benim ".
    Ben şok. Özür mözür..
    E be kadın dersini alıp artık sussana ya..ama beynim onları yakıştırmış bir kere. Tıfıl bayan gece boyunca bana aynı sözleri tekrarladı durdu
    " onun eşi benim "
    " onun eşi benim "
    Yoksa kolama biri birşey katmıştı da beynim gece boyunca eko mu yaptı.
    Daha sonraki günlerde, iş yerinde, insan kaynaklarında, o bayanla çok yüzyüze geldim ama o bana bakmadı.
    Hikayesi ise dilden dile bugün buraya kadar geldi :)
    " onun eşi benim "

    YanıtlaSil
  6. MAŞALLAH,MAŞALLAH(YÜKSEK SESLE::=))))..Bizim ailede de asırlık çınarımız vardı,babamın halası 107 yaşında ,90 yaşındaki oğlu bakıyordu bu sene şubat ayın da kaybettik ( yaşarken sadece kulağı az duyuyordu)..babacın daha gençmiş canım:=))),hele bizler onlara göre daha cıtırız,gençliğin ilk evresinde deyip oleeey yapıp havalara zıplayacağımda yapamıyorum,of offf dizlerim ağırıyor:=))))..

    YanıtlaSil
  7. hahaha..ha.ha..:)
    Alemsin Oya. Çıtırız ha :) Yazmalısın mutlaka yazmalısın.
    Dizlerin için ebe gümecini kaynat..lapasını dizine yapıştır..üzerini patiska bezle bağla..gece yatarken bir de naylona sar.
    Babam öyle yapınca ertesi gün bisiklete binebiliyor :)
    Sevgiler çıtır.

    YanıtlaSil
  8. Bak şimdi neler yazmışsın. Aklım karıştı billa.
    Ben ölümü düşünmeye korkarım. Ölüm aklımdan hiç çıkmamalımı yoksa hiç gelmemelimi.
    "Ölüm allahım emri..ayrılık olmasa" ölen içinmi söylenmiş. Kalan için mi söylenmiş.
    Ölüp gitmek mi zor.. kalıp yaşamak mı zor.
    Ölümü düşünürsen aynı zamanda çağırmış da olmazmısın. Bir insanın düğününü hayal etmesi kadar ölümünü hayal etmesi de hakkı değilmidir.
    Annemizin göbek bağımızı istediği yere atma hakkı kadar küllerimizin nerelere serpileceği hakkımiz yok mu. (Fısıltıyla - kül değil ama ben kol bacak ve diğer bilumum parçalarımın her birinin kendi tayin ettiğim yerlerde olmasını isterim. Sazlı sözlü neşeli ilahiler isterim. Gülünsün eğlenilsin..dargınlar barışsın isterim-hep fısıltıyla çünkü korkarım ölümü çağırmaktan)
    Vildan dün hayat sigortamın bittiğini söyledi. Bugun nüfüs cüzdanımı götürene kadar sigortasızım. Yolda bişey olur falan en iyisi ben fax çekiyim cüzdanımı. Sonrası allah kerim.
    Sözüm meclisten dışarı
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  9. Evet, nice yıllara Celal amca.
    Ne güzel bir hayat yaşamışsın, ne güzel dostlar bulmuşsun kendine :))

    YanıtlaSil
  10. Selam Dostlar, Burada bensiz o kadar güzel yazıştınız ki okumaya doyamadım, sizleri. Oya, Dilek ve Mr.Aşkın hepinize çok teşekkürler:)

    YanıtlaSil